Saygı Öztürk’ün kaleminden El Bab’daki askerlerimizin hali.
TSK’nın 200 gündür bir kasabayı ele geçirememiş olmasının bölgedeki birliklerde oluşturduğu moral bozukluğu bir yana, gelen haberler askerimize çay dahi içirilemediği yönünde. Üstelik askerlerin parası da ödenmiyor.
Öztürk’ün yazısının ilgili bölümü:
“En iyisi biz bir El Bab’a gidelim. Oradaki durumu yerinde öğrenelim. Bugüne kadar 69 askerimiz şehit edildi, 401 askerimiz yaralandı. ÖSO’nun şehit sayısı 477, yaralı sayısı 810 civarında…
El Bab, tamamen kontrol altına alınmış değil. El yapımı patlayıcılar, canlı bombalar, patlayıcı yüklü araçlarla askerimize kayıp verdirmeye çalışıyorlar. El Bab’a, değişik yerlerden destek amacıyla gelen IŞİD militanları var. Askerimiz, geçiş yollarını temizlemek için uğraşırken, teröristlerin ZSU‐2 suikast silahları askerimize çevriliyor. O yüzden ilerlemek, kenti denetim altına almak kolay olmuyor.
Selam, İkinci Bulvar ve Villant bölgelerinde çatışmalar sürüyor. Şehit vermemek için teröristlerin yoğun ateşi nedeniyle askerimizin tek adım bile ilerleyemediği günler oluyor. Teröristler tanınmamak için saç‐sakalı kesip şehirden çıkarak güneyde bulunan toplanma noktasına ulaşmaya çalışıyorlar. Oradan güçlü bir saldırı planlıyorlar.
AHIRLARDA KALIYOR, PARA ALAMIYORLAR
Askerimizin Suriye toprağına girişinin üzerinden de birkaç gün sonra 200 gün geçmiş olacak. “Fırat Kalkanı” harekatı başladığından bu yana, maaşı dışında askere ödenmesi gereken günlük 122 lira sınır ötesi harekat parası da bugüne kadar hiç ödenmedi.
Yemek, banyo olanakları çok kısıtlı. Askerin elindeki hastanelerin alındığı bir dönemde sağlık hizmetlerinin düzenli olduğu da söylenemez. Suriye’ye gidip de bugüne kadar hiç dönmeyen askerler var. Süre uzadıkça onların da moral ve motivasyonu azalıyor. Hele Rus uçaklarının bile bile 3 askerimizi şehit etmeleri alabildiğine moralleri bozmuş.
Biz, sadece Rus uçaklarının bir kez saldırdığını sanıyorduk. Ancak El Bab’dan Ankara’ya gelen bir askerden bu saldırıların sıkça yapıldığını öğreniyorum. Başka neler mi? Birkaçını sıralayalım: Askerin yattığı yerlerin çoğu boşaltılmış tavuk çiftlikleri ve ahırlar. Pisliklerin arasında olmak askerimizi olumsuz yönde etkiliyor. Çadır verilmiş olsa pislik içinde yatmaktan kurtulmuş olacaklar.
Bunun için kişi başına sadece bir adet karton bardak, iki adet de sallama çay veriliyor. İki çayla 4 gün idare etmeleri isteniyor. Anlatılanlardan sadece bir kısmını yazdım. Daha fazlasını yazmaya yüreğim el vermedi. Ne yazık ki bunlar El Bab gerçekleri…
Kuşkusuz, sınır ötesinde askerimizin koşullarının dört dörtlük olması beklenemez ama gönderdiyseniz de yapılması gerekenler yapılmalı, askerimiz yaban ellerde sahipsiz bırakılmamalı…”
Saygı Öztürk’ün kaleminden El Bab’daki askerlerimizin hali.
TSK’nın 200 gündür bir kasabayı ele geçirememiş olmasının bölgedeki birliklerde oluşturduğu moral bozukluğu bir yana, gelen haberler askerimize çay dahi içirilemediği yönünde. Üstelik askerlerin parası da ödenmiyor.
Öztürk’ün yazısının ilgili bölümü:
“En iyisi biz bir El Bab’a gidelim. Oradaki durumu yerinde öğrenelim. Bugüne kadar 69 askerimiz şehit edildi, 401 askerimiz yaralandı. ÖSO’nun şehit sayısı 477, yaralı sayısı 810 civarında…
El Bab, tamamen kontrol altına alınmış değil. El yapımı patlayıcılar, canlı bombalar, patlayıcı yüklü araçlarla askerimize kayıp verdirmeye çalışıyorlar. El Bab’a, değişik yerlerden destek amacıyla gelen IŞİD militanları var. Askerimiz, geçiş yollarını temizlemek için uğraşırken, teröristlerin ZSU‐2 suikast silahları askerimize çevriliyor. O yüzden ilerlemek, kenti denetim altına almak kolay olmuyor.
Selam, İkinci Bulvar ve Villant bölgelerinde çatışmalar sürüyor. Şehit vermemek için teröristlerin yoğun ateşi nedeniyle askerimizin tek adım bile ilerleyemediği günler oluyor. Teröristler tanınmamak için saç‐sakalı kesip şehirden çıkarak güneyde bulunan toplanma noktasına ulaşmaya çalışıyorlar. Oradan güçlü bir saldırı planlıyorlar.
AHIRLARDA KALIYOR, PARA ALAMIYORLAR
Askerimizin Suriye toprağına girişinin üzerinden de birkaç gün sonra 200 gün geçmiş olacak. “Fırat Kalkanı” harekatı başladığından bu yana, maaşı dışında askere ödenmesi gereken günlük 122 lira sınır ötesi harekat parası da bugüne kadar hiç ödenmedi.
Yemek, banyo olanakları çok kısıtlı. Askerin elindeki hastanelerin alındığı bir dönemde sağlık hizmetlerinin düzenli olduğu da söylenemez. Suriye’ye gidip de bugüne kadar hiç dönmeyen askerler var. Süre uzadıkça onların da moral ve motivasyonu azalıyor. Hele Rus uçaklarının bile bile 3 askerimizi şehit etmeleri alabildiğine moralleri bozmuş.
Biz, sadece Rus uçaklarının bir kez saldırdığını sanıyorduk. Ancak El Bab’dan Ankara’ya gelen bir askerden bu saldırıların sıkça yapıldığını öğreniyorum. Başka neler mi? Birkaçını sıralayalım: Askerin yattığı yerlerin çoğu boşaltılmış tavuk çiftlikleri ve ahırlar. Pisliklerin arasında olmak askerimizi olumsuz yönde etkiliyor. Çadır verilmiş olsa pislik içinde yatmaktan kurtulmuş olacaklar.
Bunun için kişi başına sadece bir adet karton bardak, iki adet de sallama çay veriliyor. İki çayla 4 gün idare etmeleri isteniyor. Anlatılanlardan sadece bir kısmını yazdım. Daha fazlasını yazmaya yüreğim el vermedi. Ne yazık ki bunlar El Bab gerçekleri…
Kuşkusuz, sınır ötesinde askerimizin koşullarının dört dörtlük olması beklenemez ama gönderdiyseniz de yapılması gerekenler yapılmalı, askerimiz yaban ellerde sahipsiz bırakılmamalı…”
Saygı Öztürk’ün kaleminden El Bab’daki askerlerimizin hali.
TSK’nın 200 gündür bir kasabayı ele geçirememiş olmasının bölgedeki birliklerde oluşturduğu moral bozukluğu bir yana, gelen haberler askerimize çay dahi içirilemediği yönünde. Üstelik askerlerin parası da ödenmiyor.
Öztürk’ün yazısının ilgili bölümü:
“En iyisi biz bir El Bab’a gidelim. Oradaki durumu yerinde öğrenelim. Bugüne kadar 69 askerimiz şehit edildi, 401 askerimiz yaralandı. ÖSO’nun şehit sayısı 477, yaralı sayısı 810 civarında…
El Bab, tamamen kontrol altına alınmış değil. El yapımı patlayıcılar, canlı bombalar, patlayıcı yüklü araçlarla askerimize kayıp verdirmeye çalışıyorlar. El Bab’a, değişik yerlerden destek amacıyla gelen IŞİD militanları var. Askerimiz, geçiş yollarını temizlemek için uğraşırken, teröristlerin ZSU‐2 suikast silahları askerimize çevriliyor. O yüzden ilerlemek, kenti denetim altına almak kolay olmuyor.
Selam, İkinci Bulvar ve Villant bölgelerinde çatışmalar sürüyor. Şehit vermemek için teröristlerin yoğun ateşi nedeniyle askerimizin tek adım bile ilerleyemediği günler oluyor. Teröristler tanınmamak için saç‐sakalı kesip şehirden çıkarak güneyde bulunan toplanma noktasına ulaşmaya çalışıyorlar. Oradan güçlü bir saldırı planlıyorlar.
AHIRLARDA KALIYOR, PARA ALAMIYORLAR
Askerimizin Suriye toprağına girişinin üzerinden de birkaç gün sonra 200 gün geçmiş olacak. “Fırat Kalkanı” harekatı başladığından bu yana, maaşı dışında askere ödenmesi gereken günlük 122 lira sınır ötesi harekat parası da bugüne kadar hiç ödenmedi.
Yemek, banyo olanakları çok kısıtlı. Askerin elindeki hastanelerin alındığı bir dönemde sağlık hizmetlerinin düzenli olduğu da söylenemez. Suriye’ye gidip de bugüne kadar hiç dönmeyen askerler var. Süre uzadıkça onların da moral ve motivasyonu azalıyor. Hele Rus uçaklarının bile bile 3 askerimizi şehit etmeleri alabildiğine moralleri bozmuş.
Biz, sadece Rus uçaklarının bir kez saldırdığını sanıyorduk. Ancak El Bab’dan Ankara’ya gelen bir askerden bu saldırıların sıkça yapıldığını öğreniyorum. Başka neler mi? Birkaçını sıralayalım: Askerin yattığı yerlerin çoğu boşaltılmış tavuk çiftlikleri ve ahırlar. Pisliklerin arasında olmak askerimizi olumsuz yönde etkiliyor. Çadır verilmiş olsa pislik içinde yatmaktan kurtulmuş olacaklar.
Bunun için kişi başına sadece bir adet karton bardak, iki adet de sallama çay veriliyor. İki çayla 4 gün idare etmeleri isteniyor. Anlatılanlardan sadece bir kısmını yazdım. Daha fazlasını yazmaya yüreğim el vermedi. Ne yazık ki bunlar El Bab gerçekleri…
Kuşkusuz, sınır ötesinde askerimizin koşullarının dört dörtlük olması beklenemez ama gönderdiyseniz de yapılması gerekenler yapılmalı, askerimiz yaban ellerde sahipsiz bırakılmamalı…”
Saygı Öztürk’ün kaleminden El Bab’daki askerlerimizin hali.
TSK’nın 200 gündür bir kasabayı ele geçirememiş olmasının bölgedeki birliklerde oluşturduğu moral bozukluğu bir yana, gelen haberler askerimize çay dahi içirilemediği yönünde. Üstelik askerlerin parası da ödenmiyor.
Öztürk’ün yazısının ilgili bölümü:
“En iyisi biz bir El Bab’a gidelim. Oradaki durumu yerinde öğrenelim. Bugüne kadar 69 askerimiz şehit edildi, 401 askerimiz yaralandı. ÖSO’nun şehit sayısı 477, yaralı sayısı 810 civarında…
El Bab, tamamen kontrol altına alınmış değil. El yapımı patlayıcılar, canlı bombalar, patlayıcı yüklü araçlarla askerimize kayıp verdirmeye çalışıyorlar. El Bab’a, değişik yerlerden destek amacıyla gelen IŞİD militanları var. Askerimiz, geçiş yollarını temizlemek için uğraşırken, teröristlerin ZSU‐2 suikast silahları askerimize çevriliyor. O yüzden ilerlemek, kenti denetim altına almak kolay olmuyor.
Selam, İkinci Bulvar ve Villant bölgelerinde çatışmalar sürüyor. Şehit vermemek için teröristlerin yoğun ateşi nedeniyle askerimizin tek adım bile ilerleyemediği günler oluyor. Teröristler tanınmamak için saç‐sakalı kesip şehirden çıkarak güneyde bulunan toplanma noktasına ulaşmaya çalışıyorlar. Oradan güçlü bir saldırı planlıyorlar.
AHIRLARDA KALIYOR, PARA ALAMIYORLAR
Askerimizin Suriye toprağına girişinin üzerinden de birkaç gün sonra 200 gün geçmiş olacak. “Fırat Kalkanı” harekatı başladığından bu yana, maaşı dışında askere ödenmesi gereken günlük 122 lira sınır ötesi harekat parası da bugüne kadar hiç ödenmedi.
Yemek, banyo olanakları çok kısıtlı. Askerin elindeki hastanelerin alındığı bir dönemde sağlık hizmetlerinin düzenli olduğu da söylenemez. Suriye’ye gidip de bugüne kadar hiç dönmeyen askerler var. Süre uzadıkça onların da moral ve motivasyonu azalıyor. Hele Rus uçaklarının bile bile 3 askerimizi şehit etmeleri alabildiğine moralleri bozmuş.
Biz, sadece Rus uçaklarının bir kez saldırdığını sanıyorduk. Ancak El Bab’dan Ankara’ya gelen bir askerden bu saldırıların sıkça yapıldığını öğreniyorum. Başka neler mi? Birkaçını sıralayalım: Askerin yattığı yerlerin çoğu boşaltılmış tavuk çiftlikleri ve ahırlar. Pisliklerin arasında olmak askerimizi olumsuz yönde etkiliyor. Çadır verilmiş olsa pislik içinde yatmaktan kurtulmuş olacaklar.
Bunun için kişi başına sadece bir adet karton bardak, iki adet de sallama çay veriliyor. İki çayla 4 gün idare etmeleri isteniyor. Anlatılanlardan sadece bir kısmını yazdım. Daha fazlasını yazmaya yüreğim el vermedi. Ne yazık ki bunlar El Bab gerçekleri…
Kuşkusuz, sınır ötesinde askerimizin koşullarının dört dörtlük olması beklenemez ama gönderdiyseniz de yapılması gerekenler yapılmalı, askerimiz yaban ellerde sahipsiz bırakılmamalı…”