1 milyar dolarlık buğday ithal eden Türkiye’de tarım alanındaki korkunç durum…
Tarımda 30 yıl önce kendi kendine yeten ülke olan Türkiye, AKP’nin neoliberal politikalarıyla ithalata bağımlı hale geldi. Tarımda ekili alan hızla azalırken üretici yüksek maliyetlerden tüketici ise hızla artan fiyatlardan şikâyetçi.
Tarım adım adım bitirildi
Cumhuriyetin kuruluşundan 1960’lı yıllara kadar tarım ülkesi olan Türkiye, neoliberal politikalara boyun eğdiği 1980’li yıllardan bugüne tarımdaki üstün konumunu kaybetti. Tarımdaki kan kaybı AKP döneminde ise zirveye ulaştı. 2003 yılında tarımın milli gelir içindeki payı yüzde 9,9’ken bu oran 2015’te yüzde 6,9’a kadar indi. Tarım ürünlerinde ithalata hız verilerek çiftçi toprağına küstürüldü. 2002 yılında 148 milyon dolar olan Türkiye’nin buğday ithalatı 2008 kriziyle birlikte 1,5 milyar doları geçti ve buğdayda 1 milyar doların üstüdeki ithalat rakamları günümüze kadar sürdü. Türkiye’de ekonomi yönetimleri ‘katma değeri düşük’ diye tarıma sırt çevirirken ülke ABD, Kanada,Meksika gibi ülkelerden bakliyat ithal eder hale geldi.
Hollanda kadar toprak boş kaldı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’de ekim yapılan alanların hızla gerilediğini, bunun yanında nadasa bırakılan toprakların boyutunun 4,1 milyon hektarla Hollanda büyüklüğünde olduğunu söyledi. Türkiye’nin söz konusu alanları nadasa bırakacak lüksünün olmadığını belirten Bayraktar, baklagilde ciddi üretim açığı bulunduğunu, söz konusu alanların baklagil üretimi yapılabileceğini söyledi.
Ekim alanları yüzde 60 azaldı
Dünya Bakliyat Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada Bayraktar, baklagillerde üretim alanlarının artırılması gerektiğine dikkati çekerek şu bilgileri verdi: “1990 yılında toplam 20 milyon dekar alanda baklagil ekim yapılıyordu. Bu rakam günümüzde 8 milyon dekara geriledi. Ekim alanları yüzde 60 azaldı. Üretimde düşüşler oldu. 1990 yılına kadar dünyanın en büyük yeşil mercimek ihracatçısı olan ülkemiz, Kanada ve ABD’nin, üretimlerini artırması, yüksek verimliliği yakalamaları ve uyguladıkları desteklerle düşük fiyatla dünya piyasalarına hakim olması üzerine, bu alanda rekabet üstünlüğünü kaybetti. Yeniden rekabet üstünlüğüne kavuşmak için baklagil ekim alanları artırılmalıdır.”
İthalata kesinlikle izin verilmemeli
Bayraktar, azalan baklagil üretiminin artırılması için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Üretimden vazgeçen üreticilerin yeniden baklagil üretime yönlenebilmesi için prim desteklemesi artırılarak devam etmelidir. Özellikle hasat dönemlerinde baklagil ithalatına kesinlikle izin verilmemelidir. Sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması için tohum desteği devam etmelidir. Toprak verimliliğinin artırılması ve korunması yönünden önemli katkılar sağlayan baklagillerin ekim nöbetine alınması teşvik edilmelidir. Nohut ve mercimeğin ekim alanlarının genişletilmesi bakımından geçmişte olduğu gibi nadas alanlarında üretim uygulaması yeniden başlatılmalıdır.”
***
Devletin tarımdan elini çekme adımları çiftçiyle üreticiler arasına aracıların girmesine yol açtı. Çiftçi ürününü hak ettiği fiyatlarda satamazken üretici de yüksek fiyatlara mahkûm edildi. Aracılar ve ithalat lobileri ise süreçten kârlı çıkan taraf oldu.
Yanlış politikalarla üretici yemden tohuma, gübreden ilaç-mazota kadar her kalemde ithalata gitmek zorunda kaldı.
Hayvancılıkta da ithalat üreticiyi üretim yapamaz hale getirirken tüketiciye ise çare olamadı.
1 milyar dolarlık buğday ithal eden Türkiye’de tarım alanındaki korkunç durum…
Tarımda 30 yıl önce kendi kendine yeten ülke olan Türkiye, AKP’nin neoliberal politikalarıyla ithalata bağımlı hale geldi. Tarımda ekili alan hızla azalırken üretici yüksek maliyetlerden tüketici ise hızla artan fiyatlardan şikâyetçi.
Tarım adım adım bitirildi
Cumhuriyetin kuruluşundan 1960’lı yıllara kadar tarım ülkesi olan Türkiye, neoliberal politikalara boyun eğdiği 1980’li yıllardan bugüne tarımdaki üstün konumunu kaybetti. Tarımdaki kan kaybı AKP döneminde ise zirveye ulaştı. 2003 yılında tarımın milli gelir içindeki payı yüzde 9,9’ken bu oran 2015’te yüzde 6,9’a kadar indi. Tarım ürünlerinde ithalata hız verilerek çiftçi toprağına küstürüldü. 2002 yılında 148 milyon dolar olan Türkiye’nin buğday ithalatı 2008 kriziyle birlikte 1,5 milyar doları geçti ve buğdayda 1 milyar doların üstüdeki ithalat rakamları günümüze kadar sürdü. Türkiye’de ekonomi yönetimleri ‘katma değeri düşük’ diye tarıma sırt çevirirken ülke ABD, Kanada,Meksika gibi ülkelerden bakliyat ithal eder hale geldi.
Hollanda kadar toprak boş kaldı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’de ekim yapılan alanların hızla gerilediğini, bunun yanında nadasa bırakılan toprakların boyutunun 4,1 milyon hektarla Hollanda büyüklüğünde olduğunu söyledi. Türkiye’nin söz konusu alanları nadasa bırakacak lüksünün olmadığını belirten Bayraktar, baklagilde ciddi üretim açığı bulunduğunu, söz konusu alanların baklagil üretimi yapılabileceğini söyledi.
Ekim alanları yüzde 60 azaldı
Dünya Bakliyat Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada Bayraktar, baklagillerde üretim alanlarının artırılması gerektiğine dikkati çekerek şu bilgileri verdi: “1990 yılında toplam 20 milyon dekar alanda baklagil ekim yapılıyordu. Bu rakam günümüzde 8 milyon dekara geriledi. Ekim alanları yüzde 60 azaldı. Üretimde düşüşler oldu. 1990 yılına kadar dünyanın en büyük yeşil mercimek ihracatçısı olan ülkemiz, Kanada ve ABD’nin, üretimlerini artırması, yüksek verimliliği yakalamaları ve uyguladıkları desteklerle düşük fiyatla dünya piyasalarına hakim olması üzerine, bu alanda rekabet üstünlüğünü kaybetti. Yeniden rekabet üstünlüğüne kavuşmak için baklagil ekim alanları artırılmalıdır.”
İthalata kesinlikle izin verilmemeli
Bayraktar, azalan baklagil üretiminin artırılması için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Üretimden vazgeçen üreticilerin yeniden baklagil üretime yönlenebilmesi için prim desteklemesi artırılarak devam etmelidir. Özellikle hasat dönemlerinde baklagil ithalatına kesinlikle izin verilmemelidir. Sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması için tohum desteği devam etmelidir. Toprak verimliliğinin artırılması ve korunması yönünden önemli katkılar sağlayan baklagillerin ekim nöbetine alınması teşvik edilmelidir. Nohut ve mercimeğin ekim alanlarının genişletilmesi bakımından geçmişte olduğu gibi nadas alanlarında üretim uygulaması yeniden başlatılmalıdır.”
***
Devletin tarımdan elini çekme adımları çiftçiyle üreticiler arasına aracıların girmesine yol açtı. Çiftçi ürününü hak ettiği fiyatlarda satamazken üretici de yüksek fiyatlara mahkûm edildi. Aracılar ve ithalat lobileri ise süreçten kârlı çıkan taraf oldu.
Yanlış politikalarla üretici yemden tohuma, gübreden ilaç-mazota kadar her kalemde ithalata gitmek zorunda kaldı.
Hayvancılıkta da ithalat üreticiyi üretim yapamaz hale getirirken tüketiciye ise çare olamadı.
1 milyar dolarlık buğday ithal eden Türkiye’de tarım alanındaki korkunç durum…
Tarımda 30 yıl önce kendi kendine yeten ülke olan Türkiye, AKP’nin neoliberal politikalarıyla ithalata bağımlı hale geldi. Tarımda ekili alan hızla azalırken üretici yüksek maliyetlerden tüketici ise hızla artan fiyatlardan şikâyetçi.
Tarım adım adım bitirildi
Cumhuriyetin kuruluşundan 1960’lı yıllara kadar tarım ülkesi olan Türkiye, neoliberal politikalara boyun eğdiği 1980’li yıllardan bugüne tarımdaki üstün konumunu kaybetti. Tarımdaki kan kaybı AKP döneminde ise zirveye ulaştı. 2003 yılında tarımın milli gelir içindeki payı yüzde 9,9’ken bu oran 2015’te yüzde 6,9’a kadar indi. Tarım ürünlerinde ithalata hız verilerek çiftçi toprağına küstürüldü. 2002 yılında 148 milyon dolar olan Türkiye’nin buğday ithalatı 2008 kriziyle birlikte 1,5 milyar doları geçti ve buğdayda 1 milyar doların üstüdeki ithalat rakamları günümüze kadar sürdü. Türkiye’de ekonomi yönetimleri ‘katma değeri düşük’ diye tarıma sırt çevirirken ülke ABD, Kanada,Meksika gibi ülkelerden bakliyat ithal eder hale geldi.
Hollanda kadar toprak boş kaldı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’de ekim yapılan alanların hızla gerilediğini, bunun yanında nadasa bırakılan toprakların boyutunun 4,1 milyon hektarla Hollanda büyüklüğünde olduğunu söyledi. Türkiye’nin söz konusu alanları nadasa bırakacak lüksünün olmadığını belirten Bayraktar, baklagilde ciddi üretim açığı bulunduğunu, söz konusu alanların baklagil üretimi yapılabileceğini söyledi.
Ekim alanları yüzde 60 azaldı
Dünya Bakliyat Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada Bayraktar, baklagillerde üretim alanlarının artırılması gerektiğine dikkati çekerek şu bilgileri verdi: “1990 yılında toplam 20 milyon dekar alanda baklagil ekim yapılıyordu. Bu rakam günümüzde 8 milyon dekara geriledi. Ekim alanları yüzde 60 azaldı. Üretimde düşüşler oldu. 1990 yılına kadar dünyanın en büyük yeşil mercimek ihracatçısı olan ülkemiz, Kanada ve ABD’nin, üretimlerini artırması, yüksek verimliliği yakalamaları ve uyguladıkları desteklerle düşük fiyatla dünya piyasalarına hakim olması üzerine, bu alanda rekabet üstünlüğünü kaybetti. Yeniden rekabet üstünlüğüne kavuşmak için baklagil ekim alanları artırılmalıdır.”
İthalata kesinlikle izin verilmemeli
Bayraktar, azalan baklagil üretiminin artırılması için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Üretimden vazgeçen üreticilerin yeniden baklagil üretime yönlenebilmesi için prim desteklemesi artırılarak devam etmelidir. Özellikle hasat dönemlerinde baklagil ithalatına kesinlikle izin verilmemelidir. Sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması için tohum desteği devam etmelidir. Toprak verimliliğinin artırılması ve korunması yönünden önemli katkılar sağlayan baklagillerin ekim nöbetine alınması teşvik edilmelidir. Nohut ve mercimeğin ekim alanlarının genişletilmesi bakımından geçmişte olduğu gibi nadas alanlarında üretim uygulaması yeniden başlatılmalıdır.”
***
Devletin tarımdan elini çekme adımları çiftçiyle üreticiler arasına aracıların girmesine yol açtı. Çiftçi ürününü hak ettiği fiyatlarda satamazken üretici de yüksek fiyatlara mahkûm edildi. Aracılar ve ithalat lobileri ise süreçten kârlı çıkan taraf oldu.
Yanlış politikalarla üretici yemden tohuma, gübreden ilaç-mazota kadar her kalemde ithalata gitmek zorunda kaldı.
Hayvancılıkta da ithalat üreticiyi üretim yapamaz hale getirirken tüketiciye ise çare olamadı.
1 milyar dolarlık buğday ithal eden Türkiye’de tarım alanındaki korkunç durum…
Tarımda 30 yıl önce kendi kendine yeten ülke olan Türkiye, AKP’nin neoliberal politikalarıyla ithalata bağımlı hale geldi. Tarımda ekili alan hızla azalırken üretici yüksek maliyetlerden tüketici ise hızla artan fiyatlardan şikâyetçi.
Tarım adım adım bitirildi
Cumhuriyetin kuruluşundan 1960’lı yıllara kadar tarım ülkesi olan Türkiye, neoliberal politikalara boyun eğdiği 1980’li yıllardan bugüne tarımdaki üstün konumunu kaybetti. Tarımdaki kan kaybı AKP döneminde ise zirveye ulaştı. 2003 yılında tarımın milli gelir içindeki payı yüzde 9,9’ken bu oran 2015’te yüzde 6,9’a kadar indi. Tarım ürünlerinde ithalata hız verilerek çiftçi toprağına küstürüldü. 2002 yılında 148 milyon dolar olan Türkiye’nin buğday ithalatı 2008 kriziyle birlikte 1,5 milyar doları geçti ve buğdayda 1 milyar doların üstüdeki ithalat rakamları günümüze kadar sürdü. Türkiye’de ekonomi yönetimleri ‘katma değeri düşük’ diye tarıma sırt çevirirken ülke ABD, Kanada,Meksika gibi ülkelerden bakliyat ithal eder hale geldi.
Hollanda kadar toprak boş kaldı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’de ekim yapılan alanların hızla gerilediğini, bunun yanında nadasa bırakılan toprakların boyutunun 4,1 milyon hektarla Hollanda büyüklüğünde olduğunu söyledi. Türkiye’nin söz konusu alanları nadasa bırakacak lüksünün olmadığını belirten Bayraktar, baklagilde ciddi üretim açığı bulunduğunu, söz konusu alanların baklagil üretimi yapılabileceğini söyledi.
Ekim alanları yüzde 60 azaldı
Dünya Bakliyat Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada Bayraktar, baklagillerde üretim alanlarının artırılması gerektiğine dikkati çekerek şu bilgileri verdi: “1990 yılında toplam 20 milyon dekar alanda baklagil ekim yapılıyordu. Bu rakam günümüzde 8 milyon dekara geriledi. Ekim alanları yüzde 60 azaldı. Üretimde düşüşler oldu. 1990 yılına kadar dünyanın en büyük yeşil mercimek ihracatçısı olan ülkemiz, Kanada ve ABD’nin, üretimlerini artırması, yüksek verimliliği yakalamaları ve uyguladıkları desteklerle düşük fiyatla dünya piyasalarına hakim olması üzerine, bu alanda rekabet üstünlüğünü kaybetti. Yeniden rekabet üstünlüğüne kavuşmak için baklagil ekim alanları artırılmalıdır.”
İthalata kesinlikle izin verilmemeli
Bayraktar, azalan baklagil üretiminin artırılması için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Üretimden vazgeçen üreticilerin yeniden baklagil üretime yönlenebilmesi için prim desteklemesi artırılarak devam etmelidir. Özellikle hasat dönemlerinde baklagil ithalatına kesinlikle izin verilmemelidir. Sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması için tohum desteği devam etmelidir. Toprak verimliliğinin artırılması ve korunması yönünden önemli katkılar sağlayan baklagillerin ekim nöbetine alınması teşvik edilmelidir. Nohut ve mercimeğin ekim alanlarının genişletilmesi bakımından geçmişte olduğu gibi nadas alanlarında üretim uygulaması yeniden başlatılmalıdır.”
***
Devletin tarımdan elini çekme adımları çiftçiyle üreticiler arasına aracıların girmesine yol açtı. Çiftçi ürününü hak ettiği fiyatlarda satamazken üretici de yüksek fiyatlara mahkûm edildi. Aracılar ve ithalat lobileri ise süreçten kârlı çıkan taraf oldu.
Yanlış politikalarla üretici yemden tohuma, gübreden ilaç-mazota kadar her kalemde ithalata gitmek zorunda kaldı.
Hayvancılıkta da ithalat üreticiyi üretim yapamaz hale getirirken tüketiciye ise çare olamadı.