Türkiye’de son haftalarda gündemi meşgul eden Vergi Paketi üzerinde çalışmalar devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bugün reel sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yeni vergi taslağı çalışmasını paylaşacak.
Bakanlık tarafından hazırlanan taslak vergi çalışması, iş dünyasının görüşlerinin alınmasının ardından hükümetin ve partinin ilgili organlarına iletilecek.
Şimşek, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, “Biz geçici düzenleme peşinde değiliz. Vergide adaleti pekiştirmek, vergide uyumu artırmak amacımız” ifadelerini kullandı.
Pakette neler var?
Yeni vergi paketinde Katma Değer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi’ne (ÖTV) yönelik artış öngörülmezken, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi’ne ilişkin düzenlemeler pakette yer alıyor. Taslakta çok uluslu şirketlere asgari kurumlar vergisi, doğrudan vergilerin payını artırmak için yerel asgari kurumlar vergisi ve asgari gelir vergisi gibi uygulamalar da mevcut.
Yurt dışı çıkış harcının artırılması, engelli bireylerin otomobil alımına ilişkin olarak ÖTV ve KDV’de istisnanın kaldırılması, mimar, avukat, doktor gibi mesleklere peşin vergi uygulaması da kamuoyunda konuşulan maddeler arasında.
GYO’ların (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı) vergi istisnalarını kaldırmayı, bu model ile yapılan projelerde yer alan firmaların vergi oranlarını yüzde 30’a çıkarmayı planladıklarını belirten Şimşek, kripto varlıkları vergi kapsamına alacaklarını, borsa gelirlerinin ise bir sonraki paketin konusu olacağını açıkladı.
Mehmet Şimşek, yurt dışı çıkış harcını artırma planına ilişkin olarak da, “İmkanı olmayan biri yurt dışına gidebilir mi? Biz de imkanı olandan vergi alınmasını taslağa aldık” ifadelerini kullandı.
Peki, Türkiye’de vergi adaleti var mı, gerçek bir vergi reformu için neler yapılması gerekiyor?
Türkiye’de vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 65-70’inin dolaylı vergilerden oluştuğuna işaret eden vergi uzmanı Ozan Bingöl’e göre, kazanç üzerinden alınan vergiler emeği değil, sermayeyi koruyor. Geçen yıl Muhtasar Beyanname ile bildirilen 720 milyar liralık gelir vergisinin yaklaşık 449 milyar lirasının ücretlilerden kesildiğine işaret eden Bingöl. “Böyle bir vergi kompozisyonu varken hiç kimsenin reformdan bahsetmesi mümkün değil” diyor.
“Bütçe gelirlerinin yüzde 86’sı vergilerden”
Vergilerin esas itibarıyla kamu harcamalarının finansmanı için alındığını belirten Bingöl, doğal kaynak zengini ülkeler dışındaki ülkeler için kamu harcamalarının finansmanında kullanılan en büyük gelir kaleminin vergi olduğuna, ülkelerin bütçe gelirlerinin yüzde 80-90’ının vergi gelirlerinden oluştuğuna işaret ediyor.
Bingöl’ün verdiği bilgiye göre Türkiye’de 2023 yılında toplam bütçe gelirlerinin yüzde 86,4’ü vergi gelirlerinden oluştu.
Ancak vergi politikalarında tek amaç fiskal nitelikli değil. Vergiler kişilerin, işletmelerin tercihlerini ve kararlarını etkiliyor. Örneğin satın alınan bir arabanın yakıt cinsi, fiyatı, silindir hacmi hepsi vergisel sonuçlar doğuruyor.
Ozan Bingöl, “O nedenle, vergi politikaları sağlıktan çevreye, kültürden ekonomiye kadar her alanda etkiler doğurur. Bu açıdan vergi almak ve bazen de almamak suretiyle ekonomik, toplumsal, çevresel ve kültürel anlamda yönlendirici olmak mümkündür” diyor. Peki, vergide adalet ne anlama geliyor?
Vergi alırken devletin kişilerin kesesine, şirketlerin kasasına el attığını, yani mülklerinin, parasının bir kısmını aldığını vurgulayan Bingöl, bu nedenle vergilemenin her aşamasında hukukun, adaletin, şeffaflığın, dengenin olması gerektiğini vurguluyor.
“Gelir dağılımında adalet yok”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de en en zengin yüzde 20’nin milli gelirden aldığı pay yüzde 49,8 iken, en yoksul yüzde 20’nin payı yüzde 5,9’da kalıyor.
Aradaki farkın sekiz katın üzerinde olduğuna işaret eden Bingöl’e göre bu tablo vergi adaletinin önemini ortaya koyuyor.
“Adalet, mülkün temelidir. Adaletin aksadığı yerde devlet aksar, devletin temelleri oyulur. Her alanda olduğu gibi vergilemede de adalet ilkesinin hayata geçirilmesi bireylerin en büyük beklentisidir” diyen Bingöl, vergide adalet sağlanmadan gelir dağılımında adaletin sağlanamayacağı görüşünde. Vergide adalet ise eşit durumdakilerin eşit muameleye tabi tutulmalarına ve verginin ödeme gücü ile orantılı olmasına, gelir ve servetlerin belli bir düzen içinde yeniden dağılımının gerçekleştirilmesine bağlı.
Mevcut gelir dağılımı uçurumunu kapatabilmek için vergilemenin gelir dağılımı düzeltme aracı olarak kullanılması gerektiğini ifade eden Bingöl, “Ama Türkiye’de vergi sistemi gelir dağılımı düzeltici olarak değil, aksine bozucu olarak uygulanıyor. Unutmamak gerekir ki küçük bir azınlığın mutluluğu, büyük bir çoğunluğun yoksulluğu pahasına sürdürülemez” diye konuşuyor.
Türkiye’de kamu kurumlarının da bütçenin de harcamaların da şeffaflıktan uzaklaştığı konusunda tartışmalar devam ediyor.
“Şeffaflık yoksa kaynak yandaşa gider”
Ozan Bingöl, kamu harcamalarının şeffaf olmadığı durumlarda vergi politikalarının adil olmayacağını söylüyor. “Bizleri yönetenler şeffaflıkla terbiye edilmedikleri sürece yoksulluğun da yolsuzluğun da israfın da önüne geçemeyiz” ifadelerini kullanan Bingöl, ekliyor: “Birilerinin alın terinden vergi alıyorsunuz, imalatçı şirketin yatırıma ayıracağı kaynağa el koyuyorsunuz sonra toplanan vergileri çarçur ediyorsunuz. Kamu harcamalarında şeffaflık yoksa fakire, engelliye, dar gelirliye, çiftçiye, çocuklarımıza gidecek kaynak delik deşik olmuş ihale sistemiyle yandaşa gider.” Bingöl, bu durumun toplumu vergi ödemekten de uzaklaştırdığını dile getiriyor.
Türkiye vergi sisteminde KDV, ÖTV gibi harcama ve tüketim üzerinden alınan dolaylı vergiler, genel vergilerin büyük bir kısmını oluşturuyor. Toplam vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 65-70 kadarının dolaylı vergilerden, geri kalanının ise dolaysız vergilerden oluştuğuna işaret eden Ozan Bingöl, OECD ülkelerinde, gelişmiş ülkelerde bu oranın yüzde 35-40’lar seviyesinde olduğunu ekliyor.
“Gelir dağılımını bozuyor”
Dolaylı vergilere dayalı vergi kompozisyonun adaletsiz bir vergi sistemi ortaya çıkardığını vurgulayan Bingöl, “Çünkü özellikle artan enflasyon ve hayat pahalılığı neticesinde elde ettikleri gelirin tamamını harcamak zorunda olan ücretliler, sabit gelirliler, dar gelirliler bizdeki gibi dolaylı vergilerin hâkim olduğu vergi sistemlerinde zenginlere göre oransal olarak çok daha yüksek vergi öderler” diye konuşuyor.
Bu politikaların gelir dağılımını düzeltici değil daha da bozucu etki yaratarak devam ettiğini belirten Bingöl, ayrıca dolaylı vergilerin bu kadar ağırlıklı olduğu vergi sistemlerinde vergi bilincinin ve vergi farkındalığının gelişmesinin de önünün kesildiğine işaret ediyor. Bingöl’e göre dolaylı vergilerin ağırlıkta olduğu vergi sistemlerinde vatandaş vergi ödeyicisi olduğunun farkında olmadığından hak arama bilinci de gelişmiyor.
“Emeği değil sermayeyi koruyor”
Bingöl’e göre Türkiye’de vergi adaletsizliği sadece dolaylı-dolaysız vergilerin oranlarıyla da sınırlı değil. Kazanç üzerinden alınan dolaysız vergi tarafı da adaletsiz.
Vergi literatüründe dolaysız vergilerde adaleti tesis için önerilen ilkenin ayırma ilkesi olduğunu aktaran Bingöl, “Yani emeği vergisel anlamda korursunuz. Paradan para kazanmayı biraz daha yüksek vergilersiniz. Bu ayırma prensibi nedeniyle sermaye kazançlarından aldığınız fazla vergiyle emeği, dar gelirlileri finanse edersiniz. Bizde ayırma prensibi tam tersi yönde uygulanıyor. Emeği değil, sermayeyi koruyor” diyor.
Geçen yıl ödenen toplam gelir vergisinin yüzde 92,1’inin kaynakta tevkifat yoluyla tahsil edildiğini, bu tahsilatın da yüzde 62,3’ünün tek başına ücretlilerden yapıldığını ifade eden Bingöl, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre 2023 yılında Muhtasar Beyanname ile bildirilen 720 milyar 208 milyon liralık gelir vergisinin 448 milyar 832 milyon lirasının sadece ücretlilerden kesilen gelir vergisi olduğunu söylüyor.
Bingöl’e göre böylesi bir vergi kompozisyonu varken hiç kimsenin bir reformdan bahsetmesi mümkün değil.
“Faturayı millete ödetme paketi”
Vergi paketini kamuoyuna yansıyan bilgilere göre değerlendiren Bingöl’e göre pakette dar gelirlinin, çiftçinin, emekçinin, esnafın, üretenin, ihracatçının lehine hiçbir şey yok. Ozan Bingöl, vergi paketinin bir reform paketi olmadığı, vergi adaletini sağlamayı ve gelir dağılımdaki eşitsizliği azaltmayı hedeflemediği görüşünde.
“Bu paket, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte kontrolsüz ve sorumsuz bir şekilde uygulanan yanlış ekonomi politikalarının ortaya çıkan faturasını vergiler yoluyla millete ödetme paketidir” diyen Bingöl, ekliyor: “Bu paket öyle bir pakettir ki; Diyojen’in dediği gibi iktidar, çalışan, üreten, ihraç eden insanlara vergi yoluyla, cezalarla, engelleyici denetimlerle gölge etmesin yeter. Kimse iktidardan olumlu bir şey beklemiyor. Daha da kötüleştirmeseler biz dünden razıyız.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – PELİN ÜNKER