Dünya zenginliği aktarmak biz gelecek nesli borçlandırmak için kurduk.
Bu hamleyle birlikte 20 milyar dolarlık bir kaynak, Ağustos 2016’da çıkarılan bir yasa ile kurulan Varlık Fonu’na aktarılmış oldu.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, amacın devletin elinde kuvvetli bir kaynak oluşturulması ve “ekonomik salvolara karşı kendini koruyabilecek dinamik bir yapı” yaratmak olduğunu söyledi:
“Türkiye ekonomisinin gücünü göstermek, birtakım dışarıdan müdahalelere karşı kuvvetlenmesini sağlamak için tabiri caizse ‘garanti’ mahiyetinde olan bir fondur.”
Reuters’a konuşan üst düzey bir yetkili de fona devredilen şirketlerin, büyük projelere finansman bulmak için bir garanti aracı olarak kullanılacağını açıkladı.
Peki devredilen şirketler bu durumdan nasıl etkilenecek? Türkiye neden kredi bulmak için böyle bir hamle yapmak zorunda kaldı? Zamanlamanın referandumla bir alakası var mı?
YURT İÇİ VE DIŞINDA FİNANSMAN SIKINTISI
Ekonomist Uğur Gürses, bu hamlenin büyük projelerin finansmanını kolaylaştırmak ve bu işlemlerin kamu denetiminden çıkarılması için yapıldığını düşünüyor.
Gürses’e göre yurt içindeki bankalardan da yurtdışındaki bankalardan da istenen finansman sağlanamıyor.
Yurt içinden sağlanamamasının nedeni, “yurtdışından gelen sermaye akımlarıyla çok hızlı bir kredi büyümesi yaşayan Türkiye’de bu akımların kesilmesiyle finansal sistemin kredi hacminin sınırlarına yaklaşması”.
Ülke içindeki kredi yaratma kapasitesinin içerdeki mevduat artışıyla sınırlı kaldığını ve bu artışın da az olduğunu söyleyen Gürses, yurtdışından finansman sağlanamamasının nedenlerini de şöyle açıklıyor:
“Şeffaf değilsiniz. Yolsuzluk konusunda hesap verebilir pozisyonda değilsiniz.”
MEŞRUİYET SORUNU VAR
Varlık Fonu yasasının Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilmesine de dikkat çeken Gürses, “Yani Meclis’te değil hükümetin darbe girişimi karşısında ilan ettiğini söylediği olağanüstü hal kapsamında değiştirildi. Oysa darbe girişimiyle ilgili bir şey değildi bu. Bu yüzden meşruiyet açısından sorunlu bir adım”.
Şirketlerin devir işlemleriyle ilgili ilerde çok sayıda dava açılabileceğini belirten Gürses’e göre fon “oldukça karmaşık ama hukuki olarak altı boş”:
“Bu mekanizma borçlanma piyasasına gittiği zaman potansiyel borç vericiler, yatırımcılar aynı soruları sormayacak mı? Muhtemelen bu soruları onlar da soracak. Bu yüzden en başından bunun kredibilitesinde sorunlar olduğunu düşünüyorum.”
ZAMANLAMADA REFERANDUM ETKİSİ
Uğur Gürses, devir işlemlerinin zamanlamasının “Referandum öncesi ekonomiye canlılık getirme ve moral sağlama” amacı taşıdığını düşünüyor:
“Referanduma daha iyi ekonomik koşullarda gitme çabası olarak görüyorum ben bunu ama işe yarayacak mı? Çok da yarayacağını düşünmüyorum açıkçası.”
Varlık Fonu Kanunu’na göre Fon, “üç yıllık strateji yatırım planına göre yönetilir”. Henüz böyle bir belgenin açıklanmadığını vurgulayan Gürses, “Normal koşullarda böyle devasa bir kamu operasyonunda yurttaşların önemli ölçüde çıkarlarını ilgilendiren böyle bir konuda atılacak adımlarım şeffaf ve hesap verebilir bir platformda atılması gerekir ama bunların hiçbirini göremiyoruz” diyor:
“Atanan kişilerin seçiminde bile çeşitli prosedürler olmalı hem özgeçmişleri, hem uzmanlıkları açısından belirli kriterler olmalı diye düşünüyorum ama burada onun da olmadığını görüyoruz.”
Gürses’e göre Fon’un denetlenmesi de sorunlu bir konu. Fon’a devredilen şirketlerin Sayıştay denetimine tabii olmayacağını, Sermaye Piyasası Kurulu veya Rekabet Kurulu gibi çeşitli kamu otoritelerinin denetiminin dışında olacağını söylüyor Gürses.
Fon’a devredilen şirketlerin muafiyetleri konusunun da ucunun açık olduğunu aktaran Gürses, buradaki bankalardan alınan vergilerin bütçe için önemli bir kaynak olduğunu, vergi muafiyeti getirilmesi durumunda bütçenin zorlanacağını belirtiyor:
“Böyle başlanmış olması bile bu varlık fonunun ne kadar çalakalem hazırlandığını ve tasarlandığını gösteriyor”.
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE FONLAR ARASI FARK
Bu şirketlerde çalışan işçilerin durumunu sorduğumuzda ise “Şirketler anonim şirketi olarak kurulmuş normal şirketlerdi. Ama bu şirketi alıp da varlık yönetim fonunun kurduğu bir şirkete devrederseniz onların statüleri de değişmiş oluyor diye tahmin ediyorum. Çok karmaşık bir fotoğraf var ve orada çalışanların durumu da bunun içinde” diye yanıt veriyor.
Dünyadaki yatırım fonlarının bir borçlanma mekanizması kurmak değil mevcut zenginliği ve kaynakları gelecek nesillere aktarmak olduğuna dikkat çeken Gürses “Türkiye’de yapılan ise bugünkü harcamayı finanse etmek için gelecek nesilleri bugünden borçlandırmak” diyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) ekonomi araştırmacısı Nurullah Gür ise bu eleştirilere katılmıyor.
Gür: Paralar havuza toplanıp yatırım yapılacak
“Bu şirketler zaten Hazine’nin payı olan şirketler. Dolayısıyla bunun varlık fonuna devredilmesi çok sürpriz değil” diyen Gür, bu şirketlerin çoğunun ciddi nakit akışına sahip olmasına rağmen nakitlerin tamamını yatırım olarak kullanmadığını, bu hamleyle “Bu paraların bir havuza toplanıp buradan gelecek vaat eden alanlara yatırılması daha makul görülüyor” ifadelerini kullanıyor.
Gür, hükümetin bu şirketleri Varlık Fonu’na aktarmaya ihtiyaç durmasının nedeni olarak “Türkiye’nin ciddi büyük projelere finansman bulması ihtiyacını” gösteriyor:
“Şöyle bir realite var sonuçta: İçinde bulunduğumuz küresel kriz devam ediyor, etkileri hâlâ görülüyor. Bu tip dalgalı bir finans yapısının olduğu zamanlarda büyük projelere bankalar aracılığıyla fon bulmak kolay değil.
“Birçok ülke bu yolu seçerek kendi gelecek vadeden yatırımlarına kendileri fon sağlıyor, döviz kurundaki dalgalanma veya makroekonomik istikrarsızlığa karşı bir yastık sağlıyor.
“Bu bir finansal kaynakları çeşitlendirme aracıdır, büyük yatırımlar sadece buradan fonlanacak diye bir durum söz konusu değil.”
‘Kısa vadede başka şirket yok’
Gür, Fon’a devredilen şirketlerin 20 milyar dolarlık değerinin bahsedilen hedefler için yeterli olmadığını ve ilerde Fon’un kaynaklarının çeşitlendirileceğini söylerken, kısa vadede başka bir kamu şirketinin devredilmesini ise olası görmüyor:
Kaynak: BBC