Türkiye Varlık Fonu (TVF) Genel Müdürü Zafer Sönmez, kuruluşun İstanbul Finans Merkezi projesine ortak olduğunu açıkladı.
Sönmez, stratejik yatırım olarak gördükleri İFM projesiyle ilgili son gelişmeleri anlattı. TVF olarak İFM projesine dahil olduklarını ve projenin bir kısmına yatırım yapacaklarını ağustos sonunda duyurduklarını anımsatan Sönmez, TVF olarak öncelikli stratejik yatırımlarından biri olan İFM projesinde hızla ilerleme kaydettiklerini belirtti.
Sönmez, emlak, mevzuat ve ekosistem boyutlarıyla ele aldıkları projede ilk etapta inşaatın tamamlanması için müteahhit şirketlerle görüşmeleri hızlandırdıklarını ve her biriyle kamu yararını gözeterek rayiç bedellerin altında oldukça makul meblağlar üzerinden anlaşmalar yaptıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
“TVF olarak 1,3 milyon metrekarelik kullanılabilir alanı olan projenin yaklaşık 465 bin metrekarelik kısmını proje, hafriyat, arsa bedelleri ve bugüne kadar tamamlanan inşaat maliyetleri dahil olmak üzere 1,67 milyar TL karşılığında devralacağız. Ofis ve çarşı alanlarını içeren bu kısımlardaki 3 yüklenici firma ile anlaşmaları imzalıyoruz. İnşaatların bir an önce başlaması için Emlak Konut GYO ile birlikte ihale düzenleyeceğiz. En geç kasım ayında vinçlerin çalışmaya başlayacağının müjdesini şimdiden verebiliriz.
İstanbul Finans Merkezi, Türkiye’nin vizyoner projelerine katkıda bulunma ve yatırım yapma stratejimiz kapsamında değerlendirdiğimiz bir proje. İstanbul’un, 3 saatlik uçuş mesafesindeki bölgenin finans merkezi olarak konumlanmasında çok büyük öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın vizyonu doğrultusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın desteği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi, TOKİ ve Emlak Konut GYO’nun iş birliğiyle proje ilerliyor.”
Sönmez, bu vizyoner projede inşaatın 2022 başında tamamlanması hedefi doğrultusunda uzlaşmacı tavır sergileyen ve kamu yararına hareket eden müteahhitlere ve tüm paydaşlara teşekkür ettiklerini bildirdi.
Dünyanın en büyük 10 finans merkezinden biri olarak inşa edilmesi planlanan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin altyapı çalışmalarını İlbank A.Ş. yürütüyor. Finans merkezi projesinde yer alan kurum ve şirketlerin bütçelerinden karşılanacak kaynakla altyapı projeleri tamamlanacak. SPK, BBDK, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank gibi markalar da projede yer alıyor. İstanbul Finans Merkezi’nde yaklaşık 2 milyon 500 bin metrekare inşaat alanının 560 bin metrekaresi ofis, 90 bin metrekaresi alışveriş merkezi, 70 bin metrekaresi otel, 60 bin metrekaresi rezidans olacak. Merkezde 2 bin kişi kapasiteli kongre merkezi de yapılacak.
Varlık Fonu nedir?
Varlık Fonu Şirketi, 26 Ağustos 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6741 sayılı yasa ile kuruldu. Yasanın birinci maddesinde fonun amaçları, “sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” olarak sıralandı.
6741 sayılı yasada fonun kaynakları, “özelleştirme kapsamında bulunan ve fona devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar, Özelleştirme Fonundan fona aktarılmasına karar verilen nakit fazlası”, “kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan; Bakanlar Kurulu tarafından fona aktarılmasına karar verilenler”, “Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından sağlanan finansman ve kaynaklar” ve “diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklar” olarak sıralanmıştı. Ancak OHAL kararnameleriyle ilk olarak şans oyunları ve at yarışları fona devredildi. Bir sonraki kararnameyle de, hazine payı olan her türlü şirketin fona devrinin yolu açıldı. Özelleştirme bünyesinde bulunan THY, Halkbank, Türk Telekom, İzmir Limanı, Kayseri Şeker Fabrikası ve Denizcilik İşletmeleri’nin belli hisseleri de, varlık fonu kapsamına geçti.
Varlık Fonu, Sayıştay denetimine tabi tutulmuyor. Özel hukuk hükümlerine göre çalışacak ve bağımsız denetçiler tarafından denetlenecek. Bağımsız denetimden geçmiş tablo ve faaliyetler, Başbakanın oluşturacağı denetim elemanları ekibince de denetlenecek ve hazırlanacak rapor her yıl Bakanlar Kurulu’na sunulacak.
Ekonomist Mahfi Eğilmez Varlık Fonu’nun işleyişine ilişkin şu eleştirileri sıralamıştı:
(1) Türkiye Varlık Fonu, yukarıda ana çizgilerini özetlediğimiz şekliyle herhangi bir emtiaya ya da bir gelir fazlalığına dayanmamaktadır. Türkiye’nin petrol, doğalgaz gibi bir emtiayı ihraç ederek elde ettiği gelirleriyle yaratabildiği bir bütçe fazlası olmadığı gibi cari fazlası veya fazla veren bir kamu emeklilik sistemi de yoktur. Tam tersine Türkiye, son dönemlerde azaltmış olsa da bütçe açığı ve cari açık veren, kamu emeklilik sisteminin açığını da bütçeden karşılayan bir sisteme sahiptir. Gelir fazlası olan tek kamu fonu İşsizlik Sigortasıdır. O da bu amaç için kullanılamayacak bir fondur. Özetle Türkiye’nin bir varlık fonu kurmak için gerekli emtiası da gelir fazlası da yoktur.
(2) Fon’un gelirleri sıralanmış olduğu halde giderlerinin hangi alanlara yöneleceği konusunda yasada hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Hangi giderlere yöneleceğini kanun metninden değil genel gerekçedeki açıklamalardan anlıyoruz. Bu durumda bu yasaya göre yapılacak gider denetiminin neye dayanarak yapılacağını çıkarmak mümkün görünmemektedir.
(3) Varlık Fonu için yeni bir gelir tanımlanmamakta, sadece bütçeye gidecek gelirlerin bir bölümü bu Fon’a aktarılmış olmaktadır. Normal olarak bütçeye aktarılan özelleştirme gelirlerinin Fon’a yönlendirilmesi ve bütçe gelirlerinden Fon’a pay verilmesi, bütçe gelirlerinin azalmasına ve dolayısıyla bütçe açıklarının artmasına yol açacak bir gelişmedir.
(4) Bankaların finans sektöründeki egemenliğinin azaltılması, İslami finans uygulamasının artırılması gibi bir Varlık Fonu’ndan beklenmeyen bir takım amaçların bu çerçeveye yüklenmesi zaten sıkıntılı olan düzenlemeyi iyice sıkıntıya sokmuş görünmektedir.
(5) 1996 – 97 yıllarında Erbakan’ın koalisyon hükümeti sırasında bir uygulama popülerlik kazanmıştı: Kamu kaynak havuzu. Bütçe dışındaki kamu kesimine ait kaynaklar bu havuzda toplanmaya ve buradan harcanmaya çalışılıyordu. Bu havuza her gün yeni bir kaynak aktarılıyor, bir süre sonra bu aktarımların başka bir alandaki dengeyi bozduğu görülünce yeni kaynak arayışları gündeme geliyordu. Türkiye Varlık Fonunun kaynaklarına bakınca aklıma Erbakan’ın Kamu Kaynak Havuzu uygulaması geldi.
(6) 1940’ların sonunda ve 1950’lerde Amerikalı ünlü karikatürist ve çizgi romancı Al Capp’ın yarattığı ve Shmoo adını verdiği bowling oyunundaki kukalara benzer hayali bir hayvan vardı. Müthiş sevimli bir tipti Shmoo. Siz ne hayal ederseniz o oluyordu. Örneğin tavuk olarak yemek isteseniz tavuk, et olarak yemek isteseniz et oluyordu. Kendi kendine çoğalabiliyordu. Türkiye Varlık Fonundan beklentileri okuyunca da aklıma Shmoo geldi.
(7) Başka ülkeleri bilemem ama Türk tarihi bu tür mali buluşlarla doludur. III. Selim’in padişahlığı sırasında 1793 yılında İrad‑ı Cedid Hazinesi kurulmuş ve böylece Osmanlı İmparatorluğu’nda tek ve merkezi Hazine düşüncesinden ilk sapma ortaya çıkmıştır. Bunu Tersane Hazinesi ve Zahire Hazinesi izlemiştir. Sonraki dönemlerde Hazine sayısı artmaya devam etmiştir. Mukataat Hazinesi, Mansure Hazinesi, Redif Hazinesi, Darphane Hazinesi ve Maliye Hazinesi bunların en önemlileridir. Hazinelerin çoğalması Osmanlı mali sistemini rahatlatmamış, tam tersine mali disiplini alt üst etmiştir. Hazine sayısının artmasının Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde özel bir yeri vardır. 1839 yılında tek ve merkezi Hazine sistemine geri dönülmüştür.
Varlık Fonu yönetimi:
Faik Sönmez – Genel Müdür
Berat Albayrak – Başkanvekili
Salim Arda Ermut – Üye
Hüseyin Aydın – Üye
Rifat Hisarcıklıoğlu – Üye
Erişah Arıcan – Üye
Fuat Tosyalı – Üye
Zafer Sönmez – Üye
Türkiye Varlık Fonu (TVF) Genel Müdürü Zafer Sönmez, kuruluşun İstanbul Finans Merkezi projesine ortak olduğunu açıkladı.
Sönmez, stratejik yatırım olarak gördükleri İFM projesiyle ilgili son gelişmeleri anlattı. TVF olarak İFM projesine dahil olduklarını ve projenin bir kısmına yatırım yapacaklarını ağustos sonunda duyurduklarını anımsatan Sönmez, TVF olarak öncelikli stratejik yatırımlarından biri olan İFM projesinde hızla ilerleme kaydettiklerini belirtti.
Sönmez, emlak, mevzuat ve ekosistem boyutlarıyla ele aldıkları projede ilk etapta inşaatın tamamlanması için müteahhit şirketlerle görüşmeleri hızlandırdıklarını ve her biriyle kamu yararını gözeterek rayiç bedellerin altında oldukça makul meblağlar üzerinden anlaşmalar yaptıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
“TVF olarak 1,3 milyon metrekarelik kullanılabilir alanı olan projenin yaklaşık 465 bin metrekarelik kısmını proje, hafriyat, arsa bedelleri ve bugüne kadar tamamlanan inşaat maliyetleri dahil olmak üzere 1,67 milyar TL karşılığında devralacağız. Ofis ve çarşı alanlarını içeren bu kısımlardaki 3 yüklenici firma ile anlaşmaları imzalıyoruz. İnşaatların bir an önce başlaması için Emlak Konut GYO ile birlikte ihale düzenleyeceğiz. En geç kasım ayında vinçlerin çalışmaya başlayacağının müjdesini şimdiden verebiliriz.
İstanbul Finans Merkezi, Türkiye’nin vizyoner projelerine katkıda bulunma ve yatırım yapma stratejimiz kapsamında değerlendirdiğimiz bir proje. İstanbul’un, 3 saatlik uçuş mesafesindeki bölgenin finans merkezi olarak konumlanmasında çok büyük öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın vizyonu doğrultusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın desteği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi, TOKİ ve Emlak Konut GYO’nun iş birliğiyle proje ilerliyor.”
Sönmez, bu vizyoner projede inşaatın 2022 başında tamamlanması hedefi doğrultusunda uzlaşmacı tavır sergileyen ve kamu yararına hareket eden müteahhitlere ve tüm paydaşlara teşekkür ettiklerini bildirdi.
Dünyanın en büyük 10 finans merkezinden biri olarak inşa edilmesi planlanan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin altyapı çalışmalarını İlbank A.Ş. yürütüyor. Finans merkezi projesinde yer alan kurum ve şirketlerin bütçelerinden karşılanacak kaynakla altyapı projeleri tamamlanacak. SPK, BBDK, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank gibi markalar da projede yer alıyor. İstanbul Finans Merkezi’nde yaklaşık 2 milyon 500 bin metrekare inşaat alanının 560 bin metrekaresi ofis, 90 bin metrekaresi alışveriş merkezi, 70 bin metrekaresi otel, 60 bin metrekaresi rezidans olacak. Merkezde 2 bin kişi kapasiteli kongre merkezi de yapılacak.
Varlık Fonu nedir?
Varlık Fonu Şirketi, 26 Ağustos 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6741 sayılı yasa ile kuruldu. Yasanın birinci maddesinde fonun amaçları, “sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” olarak sıralandı.
6741 sayılı yasada fonun kaynakları, “özelleştirme kapsamında bulunan ve fona devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar, Özelleştirme Fonundan fona aktarılmasına karar verilen nakit fazlası”, “kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan; Bakanlar Kurulu tarafından fona aktarılmasına karar verilenler”, “Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından sağlanan finansman ve kaynaklar” ve “diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklar” olarak sıralanmıştı. Ancak OHAL kararnameleriyle ilk olarak şans oyunları ve at yarışları fona devredildi. Bir sonraki kararnameyle de, hazine payı olan her türlü şirketin fona devrinin yolu açıldı. Özelleştirme bünyesinde bulunan THY, Halkbank, Türk Telekom, İzmir Limanı, Kayseri Şeker Fabrikası ve Denizcilik İşletmeleri’nin belli hisseleri de, varlık fonu kapsamına geçti.
Varlık Fonu, Sayıştay denetimine tabi tutulmuyor. Özel hukuk hükümlerine göre çalışacak ve bağımsız denetçiler tarafından denetlenecek. Bağımsız denetimden geçmiş tablo ve faaliyetler, Başbakanın oluşturacağı denetim elemanları ekibince de denetlenecek ve hazırlanacak rapor her yıl Bakanlar Kurulu’na sunulacak.
Ekonomist Mahfi Eğilmez Varlık Fonu’nun işleyişine ilişkin şu eleştirileri sıralamıştı:
(1) Türkiye Varlık Fonu, yukarıda ana çizgilerini özetlediğimiz şekliyle herhangi bir emtiaya ya da bir gelir fazlalığına dayanmamaktadır. Türkiye’nin petrol, doğalgaz gibi bir emtiayı ihraç ederek elde ettiği gelirleriyle yaratabildiği bir bütçe fazlası olmadığı gibi cari fazlası veya fazla veren bir kamu emeklilik sistemi de yoktur. Tam tersine Türkiye, son dönemlerde azaltmış olsa da bütçe açığı ve cari açık veren, kamu emeklilik sisteminin açığını da bütçeden karşılayan bir sisteme sahiptir. Gelir fazlası olan tek kamu fonu İşsizlik Sigortasıdır. O da bu amaç için kullanılamayacak bir fondur. Özetle Türkiye’nin bir varlık fonu kurmak için gerekli emtiası da gelir fazlası da yoktur.
(2) Fon’un gelirleri sıralanmış olduğu halde giderlerinin hangi alanlara yöneleceği konusunda yasada hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Hangi giderlere yöneleceğini kanun metninden değil genel gerekçedeki açıklamalardan anlıyoruz. Bu durumda bu yasaya göre yapılacak gider denetiminin neye dayanarak yapılacağını çıkarmak mümkün görünmemektedir.
(3) Varlık Fonu için yeni bir gelir tanımlanmamakta, sadece bütçeye gidecek gelirlerin bir bölümü bu Fon’a aktarılmış olmaktadır. Normal olarak bütçeye aktarılan özelleştirme gelirlerinin Fon’a yönlendirilmesi ve bütçe gelirlerinden Fon’a pay verilmesi, bütçe gelirlerinin azalmasına ve dolayısıyla bütçe açıklarının artmasına yol açacak bir gelişmedir.
(4) Bankaların finans sektöründeki egemenliğinin azaltılması, İslami finans uygulamasının artırılması gibi bir Varlık Fonu’ndan beklenmeyen bir takım amaçların bu çerçeveye yüklenmesi zaten sıkıntılı olan düzenlemeyi iyice sıkıntıya sokmuş görünmektedir.
(5) 1996 – 97 yıllarında Erbakan’ın koalisyon hükümeti sırasında bir uygulama popülerlik kazanmıştı: Kamu kaynak havuzu. Bütçe dışındaki kamu kesimine ait kaynaklar bu havuzda toplanmaya ve buradan harcanmaya çalışılıyordu. Bu havuza her gün yeni bir kaynak aktarılıyor, bir süre sonra bu aktarımların başka bir alandaki dengeyi bozduğu görülünce yeni kaynak arayışları gündeme geliyordu. Türkiye Varlık Fonunun kaynaklarına bakınca aklıma Erbakan’ın Kamu Kaynak Havuzu uygulaması geldi.
(6) 1940’ların sonunda ve 1950’lerde Amerikalı ünlü karikatürist ve çizgi romancı Al Capp’ın yarattığı ve Shmoo adını verdiği bowling oyunundaki kukalara benzer hayali bir hayvan vardı. Müthiş sevimli bir tipti Shmoo. Siz ne hayal ederseniz o oluyordu. Örneğin tavuk olarak yemek isteseniz tavuk, et olarak yemek isteseniz et oluyordu. Kendi kendine çoğalabiliyordu. Türkiye Varlık Fonundan beklentileri okuyunca da aklıma Shmoo geldi.
(7) Başka ülkeleri bilemem ama Türk tarihi bu tür mali buluşlarla doludur. III. Selim’in padişahlığı sırasında 1793 yılında İrad‑ı Cedid Hazinesi kurulmuş ve böylece Osmanlı İmparatorluğu’nda tek ve merkezi Hazine düşüncesinden ilk sapma ortaya çıkmıştır. Bunu Tersane Hazinesi ve Zahire Hazinesi izlemiştir. Sonraki dönemlerde Hazine sayısı artmaya devam etmiştir. Mukataat Hazinesi, Mansure Hazinesi, Redif Hazinesi, Darphane Hazinesi ve Maliye Hazinesi bunların en önemlileridir. Hazinelerin çoğalması Osmanlı mali sistemini rahatlatmamış, tam tersine mali disiplini alt üst etmiştir. Hazine sayısının artmasının Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde özel bir yeri vardır. 1839 yılında tek ve merkezi Hazine sistemine geri dönülmüştür.
Varlık Fonu yönetimi:
Faik Sönmez – Genel Müdür
Berat Albayrak – Başkanvekili
Salim Arda Ermut – Üye
Hüseyin Aydın – Üye
Rifat Hisarcıklıoğlu – Üye
Erişah Arıcan – Üye
Fuat Tosyalı – Üye
Zafer Sönmez – Üye
Türkiye Varlık Fonu (TVF) Genel Müdürü Zafer Sönmez, kuruluşun İstanbul Finans Merkezi projesine ortak olduğunu açıkladı.
Sönmez, stratejik yatırım olarak gördükleri İFM projesiyle ilgili son gelişmeleri anlattı. TVF olarak İFM projesine dahil olduklarını ve projenin bir kısmına yatırım yapacaklarını ağustos sonunda duyurduklarını anımsatan Sönmez, TVF olarak öncelikli stratejik yatırımlarından biri olan İFM projesinde hızla ilerleme kaydettiklerini belirtti.
Sönmez, emlak, mevzuat ve ekosistem boyutlarıyla ele aldıkları projede ilk etapta inşaatın tamamlanması için müteahhit şirketlerle görüşmeleri hızlandırdıklarını ve her biriyle kamu yararını gözeterek rayiç bedellerin altında oldukça makul meblağlar üzerinden anlaşmalar yaptıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
“TVF olarak 1,3 milyon metrekarelik kullanılabilir alanı olan projenin yaklaşık 465 bin metrekarelik kısmını proje, hafriyat, arsa bedelleri ve bugüne kadar tamamlanan inşaat maliyetleri dahil olmak üzere 1,67 milyar TL karşılığında devralacağız. Ofis ve çarşı alanlarını içeren bu kısımlardaki 3 yüklenici firma ile anlaşmaları imzalıyoruz. İnşaatların bir an önce başlaması için Emlak Konut GYO ile birlikte ihale düzenleyeceğiz. En geç kasım ayında vinçlerin çalışmaya başlayacağının müjdesini şimdiden verebiliriz.
İstanbul Finans Merkezi, Türkiye’nin vizyoner projelerine katkıda bulunma ve yatırım yapma stratejimiz kapsamında değerlendirdiğimiz bir proje. İstanbul’un, 3 saatlik uçuş mesafesindeki bölgenin finans merkezi olarak konumlanmasında çok büyük öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın vizyonu doğrultusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın desteği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi, TOKİ ve Emlak Konut GYO’nun iş birliğiyle proje ilerliyor.”
Sönmez, bu vizyoner projede inşaatın 2022 başında tamamlanması hedefi doğrultusunda uzlaşmacı tavır sergileyen ve kamu yararına hareket eden müteahhitlere ve tüm paydaşlara teşekkür ettiklerini bildirdi.
Dünyanın en büyük 10 finans merkezinden biri olarak inşa edilmesi planlanan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin altyapı çalışmalarını İlbank A.Ş. yürütüyor. Finans merkezi projesinde yer alan kurum ve şirketlerin bütçelerinden karşılanacak kaynakla altyapı projeleri tamamlanacak. SPK, BBDK, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank gibi markalar da projede yer alıyor. İstanbul Finans Merkezi’nde yaklaşık 2 milyon 500 bin metrekare inşaat alanının 560 bin metrekaresi ofis, 90 bin metrekaresi alışveriş merkezi, 70 bin metrekaresi otel, 60 bin metrekaresi rezidans olacak. Merkezde 2 bin kişi kapasiteli kongre merkezi de yapılacak.
Varlık Fonu nedir?
Varlık Fonu Şirketi, 26 Ağustos 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6741 sayılı yasa ile kuruldu. Yasanın birinci maddesinde fonun amaçları, “sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” olarak sıralandı.
6741 sayılı yasada fonun kaynakları, “özelleştirme kapsamında bulunan ve fona devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar, Özelleştirme Fonundan fona aktarılmasına karar verilen nakit fazlası”, “kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan; Bakanlar Kurulu tarafından fona aktarılmasına karar verilenler”, “Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından sağlanan finansman ve kaynaklar” ve “diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklar” olarak sıralanmıştı. Ancak OHAL kararnameleriyle ilk olarak şans oyunları ve at yarışları fona devredildi. Bir sonraki kararnameyle de, hazine payı olan her türlü şirketin fona devrinin yolu açıldı. Özelleştirme bünyesinde bulunan THY, Halkbank, Türk Telekom, İzmir Limanı, Kayseri Şeker Fabrikası ve Denizcilik İşletmeleri’nin belli hisseleri de, varlık fonu kapsamına geçti.
Varlık Fonu, Sayıştay denetimine tabi tutulmuyor. Özel hukuk hükümlerine göre çalışacak ve bağımsız denetçiler tarafından denetlenecek. Bağımsız denetimden geçmiş tablo ve faaliyetler, Başbakanın oluşturacağı denetim elemanları ekibince de denetlenecek ve hazırlanacak rapor her yıl Bakanlar Kurulu’na sunulacak.
Ekonomist Mahfi Eğilmez Varlık Fonu’nun işleyişine ilişkin şu eleştirileri sıralamıştı:
(1) Türkiye Varlık Fonu, yukarıda ana çizgilerini özetlediğimiz şekliyle herhangi bir emtiaya ya da bir gelir fazlalığına dayanmamaktadır. Türkiye’nin petrol, doğalgaz gibi bir emtiayı ihraç ederek elde ettiği gelirleriyle yaratabildiği bir bütçe fazlası olmadığı gibi cari fazlası veya fazla veren bir kamu emeklilik sistemi de yoktur. Tam tersine Türkiye, son dönemlerde azaltmış olsa da bütçe açığı ve cari açık veren, kamu emeklilik sisteminin açığını da bütçeden karşılayan bir sisteme sahiptir. Gelir fazlası olan tek kamu fonu İşsizlik Sigortasıdır. O da bu amaç için kullanılamayacak bir fondur. Özetle Türkiye’nin bir varlık fonu kurmak için gerekli emtiası da gelir fazlası da yoktur.
(2) Fon’un gelirleri sıralanmış olduğu halde giderlerinin hangi alanlara yöneleceği konusunda yasada hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Hangi giderlere yöneleceğini kanun metninden değil genel gerekçedeki açıklamalardan anlıyoruz. Bu durumda bu yasaya göre yapılacak gider denetiminin neye dayanarak yapılacağını çıkarmak mümkün görünmemektedir.
(3) Varlık Fonu için yeni bir gelir tanımlanmamakta, sadece bütçeye gidecek gelirlerin bir bölümü bu Fon’a aktarılmış olmaktadır. Normal olarak bütçeye aktarılan özelleştirme gelirlerinin Fon’a yönlendirilmesi ve bütçe gelirlerinden Fon’a pay verilmesi, bütçe gelirlerinin azalmasına ve dolayısıyla bütçe açıklarının artmasına yol açacak bir gelişmedir.
(4) Bankaların finans sektöründeki egemenliğinin azaltılması, İslami finans uygulamasının artırılması gibi bir Varlık Fonu’ndan beklenmeyen bir takım amaçların bu çerçeveye yüklenmesi zaten sıkıntılı olan düzenlemeyi iyice sıkıntıya sokmuş görünmektedir.
(5) 1996 – 97 yıllarında Erbakan’ın koalisyon hükümeti sırasında bir uygulama popülerlik kazanmıştı: Kamu kaynak havuzu. Bütçe dışındaki kamu kesimine ait kaynaklar bu havuzda toplanmaya ve buradan harcanmaya çalışılıyordu. Bu havuza her gün yeni bir kaynak aktarılıyor, bir süre sonra bu aktarımların başka bir alandaki dengeyi bozduğu görülünce yeni kaynak arayışları gündeme geliyordu. Türkiye Varlık Fonunun kaynaklarına bakınca aklıma Erbakan’ın Kamu Kaynak Havuzu uygulaması geldi.
(6) 1940’ların sonunda ve 1950’lerde Amerikalı ünlü karikatürist ve çizgi romancı Al Capp’ın yarattığı ve Shmoo adını verdiği bowling oyunundaki kukalara benzer hayali bir hayvan vardı. Müthiş sevimli bir tipti Shmoo. Siz ne hayal ederseniz o oluyordu. Örneğin tavuk olarak yemek isteseniz tavuk, et olarak yemek isteseniz et oluyordu. Kendi kendine çoğalabiliyordu. Türkiye Varlık Fonundan beklentileri okuyunca da aklıma Shmoo geldi.
(7) Başka ülkeleri bilemem ama Türk tarihi bu tür mali buluşlarla doludur. III. Selim’in padişahlığı sırasında 1793 yılında İrad‑ı Cedid Hazinesi kurulmuş ve böylece Osmanlı İmparatorluğu’nda tek ve merkezi Hazine düşüncesinden ilk sapma ortaya çıkmıştır. Bunu Tersane Hazinesi ve Zahire Hazinesi izlemiştir. Sonraki dönemlerde Hazine sayısı artmaya devam etmiştir. Mukataat Hazinesi, Mansure Hazinesi, Redif Hazinesi, Darphane Hazinesi ve Maliye Hazinesi bunların en önemlileridir. Hazinelerin çoğalması Osmanlı mali sistemini rahatlatmamış, tam tersine mali disiplini alt üst etmiştir. Hazine sayısının artmasının Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde özel bir yeri vardır. 1839 yılında tek ve merkezi Hazine sistemine geri dönülmüştür.
Varlık Fonu yönetimi:
Faik Sönmez – Genel Müdür
Berat Albayrak – Başkanvekili
Salim Arda Ermut – Üye
Hüseyin Aydın – Üye
Rifat Hisarcıklıoğlu – Üye
Erişah Arıcan – Üye
Fuat Tosyalı – Üye
Zafer Sönmez – Üye
Türkiye Varlık Fonu (TVF) Genel Müdürü Zafer Sönmez, kuruluşun İstanbul Finans Merkezi projesine ortak olduğunu açıkladı.
Sönmez, stratejik yatırım olarak gördükleri İFM projesiyle ilgili son gelişmeleri anlattı. TVF olarak İFM projesine dahil olduklarını ve projenin bir kısmına yatırım yapacaklarını ağustos sonunda duyurduklarını anımsatan Sönmez, TVF olarak öncelikli stratejik yatırımlarından biri olan İFM projesinde hızla ilerleme kaydettiklerini belirtti.
Sönmez, emlak, mevzuat ve ekosistem boyutlarıyla ele aldıkları projede ilk etapta inşaatın tamamlanması için müteahhit şirketlerle görüşmeleri hızlandırdıklarını ve her biriyle kamu yararını gözeterek rayiç bedellerin altında oldukça makul meblağlar üzerinden anlaşmalar yaptıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
“TVF olarak 1,3 milyon metrekarelik kullanılabilir alanı olan projenin yaklaşık 465 bin metrekarelik kısmını proje, hafriyat, arsa bedelleri ve bugüne kadar tamamlanan inşaat maliyetleri dahil olmak üzere 1,67 milyar TL karşılığında devralacağız. Ofis ve çarşı alanlarını içeren bu kısımlardaki 3 yüklenici firma ile anlaşmaları imzalıyoruz. İnşaatların bir an önce başlaması için Emlak Konut GYO ile birlikte ihale düzenleyeceğiz. En geç kasım ayında vinçlerin çalışmaya başlayacağının müjdesini şimdiden verebiliriz.
İstanbul Finans Merkezi, Türkiye’nin vizyoner projelerine katkıda bulunma ve yatırım yapma stratejimiz kapsamında değerlendirdiğimiz bir proje. İstanbul’un, 3 saatlik uçuş mesafesindeki bölgenin finans merkezi olarak konumlanmasında çok büyük öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın vizyonu doğrultusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın desteği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi, TOKİ ve Emlak Konut GYO’nun iş birliğiyle proje ilerliyor.”
Sönmez, bu vizyoner projede inşaatın 2022 başında tamamlanması hedefi doğrultusunda uzlaşmacı tavır sergileyen ve kamu yararına hareket eden müteahhitlere ve tüm paydaşlara teşekkür ettiklerini bildirdi.
Dünyanın en büyük 10 finans merkezinden biri olarak inşa edilmesi planlanan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin altyapı çalışmalarını İlbank A.Ş. yürütüyor. Finans merkezi projesinde yer alan kurum ve şirketlerin bütçelerinden karşılanacak kaynakla altyapı projeleri tamamlanacak. SPK, BBDK, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank gibi markalar da projede yer alıyor. İstanbul Finans Merkezi’nde yaklaşık 2 milyon 500 bin metrekare inşaat alanının 560 bin metrekaresi ofis, 90 bin metrekaresi alışveriş merkezi, 70 bin metrekaresi otel, 60 bin metrekaresi rezidans olacak. Merkezde 2 bin kişi kapasiteli kongre merkezi de yapılacak.
Varlık Fonu nedir?
Varlık Fonu Şirketi, 26 Ağustos 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6741 sayılı yasa ile kuruldu. Yasanın birinci maddesinde fonun amaçları, “sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” olarak sıralandı.
6741 sayılı yasada fonun kaynakları, “özelleştirme kapsamında bulunan ve fona devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar, Özelleştirme Fonundan fona aktarılmasına karar verilen nakit fazlası”, “kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan; Bakanlar Kurulu tarafından fona aktarılmasına karar verilenler”, “Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından sağlanan finansman ve kaynaklar” ve “diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklar” olarak sıralanmıştı. Ancak OHAL kararnameleriyle ilk olarak şans oyunları ve at yarışları fona devredildi. Bir sonraki kararnameyle de, hazine payı olan her türlü şirketin fona devrinin yolu açıldı. Özelleştirme bünyesinde bulunan THY, Halkbank, Türk Telekom, İzmir Limanı, Kayseri Şeker Fabrikası ve Denizcilik İşletmeleri’nin belli hisseleri de, varlık fonu kapsamına geçti.
Varlık Fonu, Sayıştay denetimine tabi tutulmuyor. Özel hukuk hükümlerine göre çalışacak ve bağımsız denetçiler tarafından denetlenecek. Bağımsız denetimden geçmiş tablo ve faaliyetler, Başbakanın oluşturacağı denetim elemanları ekibince de denetlenecek ve hazırlanacak rapor her yıl Bakanlar Kurulu’na sunulacak.
Ekonomist Mahfi Eğilmez Varlık Fonu’nun işleyişine ilişkin şu eleştirileri sıralamıştı:
(1) Türkiye Varlık Fonu, yukarıda ana çizgilerini özetlediğimiz şekliyle herhangi bir emtiaya ya da bir gelir fazlalığına dayanmamaktadır. Türkiye’nin petrol, doğalgaz gibi bir emtiayı ihraç ederek elde ettiği gelirleriyle yaratabildiği bir bütçe fazlası olmadığı gibi cari fazlası veya fazla veren bir kamu emeklilik sistemi de yoktur. Tam tersine Türkiye, son dönemlerde azaltmış olsa da bütçe açığı ve cari açık veren, kamu emeklilik sisteminin açığını da bütçeden karşılayan bir sisteme sahiptir. Gelir fazlası olan tek kamu fonu İşsizlik Sigortasıdır. O da bu amaç için kullanılamayacak bir fondur. Özetle Türkiye’nin bir varlık fonu kurmak için gerekli emtiası da gelir fazlası da yoktur.
(2) Fon’un gelirleri sıralanmış olduğu halde giderlerinin hangi alanlara yöneleceği konusunda yasada hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Hangi giderlere yöneleceğini kanun metninden değil genel gerekçedeki açıklamalardan anlıyoruz. Bu durumda bu yasaya göre yapılacak gider denetiminin neye dayanarak yapılacağını çıkarmak mümkün görünmemektedir.
(3) Varlık Fonu için yeni bir gelir tanımlanmamakta, sadece bütçeye gidecek gelirlerin bir bölümü bu Fon’a aktarılmış olmaktadır. Normal olarak bütçeye aktarılan özelleştirme gelirlerinin Fon’a yönlendirilmesi ve bütçe gelirlerinden Fon’a pay verilmesi, bütçe gelirlerinin azalmasına ve dolayısıyla bütçe açıklarının artmasına yol açacak bir gelişmedir.
(4) Bankaların finans sektöründeki egemenliğinin azaltılması, İslami finans uygulamasının artırılması gibi bir Varlık Fonu’ndan beklenmeyen bir takım amaçların bu çerçeveye yüklenmesi zaten sıkıntılı olan düzenlemeyi iyice sıkıntıya sokmuş görünmektedir.
(5) 1996 – 97 yıllarında Erbakan’ın koalisyon hükümeti sırasında bir uygulama popülerlik kazanmıştı: Kamu kaynak havuzu. Bütçe dışındaki kamu kesimine ait kaynaklar bu havuzda toplanmaya ve buradan harcanmaya çalışılıyordu. Bu havuza her gün yeni bir kaynak aktarılıyor, bir süre sonra bu aktarımların başka bir alandaki dengeyi bozduğu görülünce yeni kaynak arayışları gündeme geliyordu. Türkiye Varlık Fonunun kaynaklarına bakınca aklıma Erbakan’ın Kamu Kaynak Havuzu uygulaması geldi.
(6) 1940’ların sonunda ve 1950’lerde Amerikalı ünlü karikatürist ve çizgi romancı Al Capp’ın yarattığı ve Shmoo adını verdiği bowling oyunundaki kukalara benzer hayali bir hayvan vardı. Müthiş sevimli bir tipti Shmoo. Siz ne hayal ederseniz o oluyordu. Örneğin tavuk olarak yemek isteseniz tavuk, et olarak yemek isteseniz et oluyordu. Kendi kendine çoğalabiliyordu. Türkiye Varlık Fonundan beklentileri okuyunca da aklıma Shmoo geldi.
(7) Başka ülkeleri bilemem ama Türk tarihi bu tür mali buluşlarla doludur. III. Selim’in padişahlığı sırasında 1793 yılında İrad‑ı Cedid Hazinesi kurulmuş ve böylece Osmanlı İmparatorluğu’nda tek ve merkezi Hazine düşüncesinden ilk sapma ortaya çıkmıştır. Bunu Tersane Hazinesi ve Zahire Hazinesi izlemiştir. Sonraki dönemlerde Hazine sayısı artmaya devam etmiştir. Mukataat Hazinesi, Mansure Hazinesi, Redif Hazinesi, Darphane Hazinesi ve Maliye Hazinesi bunların en önemlileridir. Hazinelerin çoğalması Osmanlı mali sistemini rahatlatmamış, tam tersine mali disiplini alt üst etmiştir. Hazine sayısının artmasının Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde özel bir yeri vardır. 1839 yılında tek ve merkezi Hazine sistemine geri dönülmüştür.
Varlık Fonu yönetimi:
Faik Sönmez – Genel Müdür
Berat Albayrak – Başkanvekili
Salim Arda Ermut – Üye
Hüseyin Aydın – Üye
Rifat Hisarcıklıoğlu – Üye
Erişah Arıcan – Üye
Fuat Tosyalı – Üye
Zafer Sönmez – Üye