Hükümet ve iş dünyası tepetaklak düşüşe geçen ekonomide toparlanma için vatandaşların yapacağı harcamalara bel bağlarken, tüketici cephesinden gelen son veriler ekonomide en azından bir yıl daha toparlanma olmayacağının sinyallerini verdi.
Tüketici Güven Endeksi bu ay Kasım’a göre yüzde 2.3 düşüşle 58.2 puana gerilerken bu rakam dolar ve faiz şokunun yaşandığı Ekim ayından sonraki en düşük seviyeyi temsil ediyor. Endeksin düşmesi hane halkı yani vatandaşların ekonomiye ilişkin beklentilerindeki karamsarlığı ifade ediyor.
2018 yılının son Tüketici Güven Endeksi Anketi’ne ilişkin rakamlar bu sabah açıklanırken verinin detayında yer alan rakamlar ekonomide en kötünün geride kalmadığının ispatı oldu. Hane halkı genel ekonomide düzelme olsa bile kendi mali durumunda daha kötü gelişmeler olacağını, tüketim için koşulların daha cazip hale gelse bile kendisinin alamayacağını düşünüyor.
Bu ay, maddi durumunun geçen 12 aya göre kötüleştiğini, işsiz sayısının artacağını, yarı dayanıklı mal alacaklarını, enflasyondaki yükselişin devam edeceğini, tasarruf etme ihtimalinin olmadığını ve otomobil alacağını söyleyenlerin oranı yılın en düşük seviyesine geriledi.
Büyümenin temel faktörlerinden biri olan hane halkı harcamasının öncü göstergelerinden olan Tüketici Güven Endeksi Aralık’ta tekrar düşüşe geçerken ekonomide küçülme beklentileri de giderek artıyor. Kur ve faiz şokunun hissedildiği yılın üçüncü çeyreğine ilişki ekonomik büyüme verileri geçen hafta açıklanırken, genel büyüme oranı yüzde 1.6 olurken hane halkı harcamalarındaki artış yüzde 1.1’de kalmıştı.
Öte yandan bu yıl Ağustos ayından bu yana hızla düşüşe geçen Tüketici Güven Endeksi’ne paralel olarak tüketim harcamaları ve ana sektörlerdeki satışlarda da hızlı kayıplar yaşanmaya devam ediyor. Son olarak dün konut satış istatistikleri açıklanırken Hükümetin vergi ve harç desteğine rağmen satışlar bir önceki aya göre yüzde 39, geçen yılın Kasım ayının aynı dönemine göre yüzde 27 geriledi.
Tüketime ilişkin olumsuz veriler sadece bununla da sınırlı değil. Her şeyden önce geçmiş 10 yılda hızla genişleyen parasal taban nedeniyle yüksek düzeyde harcama yapmaya alışan tüketici 2018’de tam tersi bir şokla karşı karşıya. En basitinden ülkede Merkez Bankası’nın piyasaya sürdüğü kağıt ve madeni paranın hacmini gösteren dolaşımdaki para miktarı bu yıl Aralık ortasında geçen yılın aynı dönemine göre sadece yüzde 2.84 genişlemiş durumda. Bu enflasyonda göz önüne alındığında neredeyse yüzde 20’lik bir satın alma gücü düşüşünü ifade ediyor. Keza bireysel kredilerde benzer şekilde yüzde 20 oranında reel düşüş yaşamış durumda. Aynı dönemde taşıt kredileri yüzde 8 ve konut kredileri yüzde 2 oranında nominal düşüş yaşadı. Bu da reel düzeyde küçülmenin boyutlarını çok daha artırıyor. Kuşkusuz parasal tabandaki bu daralma Türk ekonomi yönetiminin doları durdurmak için TL’yi sıkılaştırma olarak özetlenecek para politikasının ana unsurunu oluşturuyor.
Hükümet son dönemde vergi ve benzeri teşvikler, kamu bankalarına ucuz kredi verme yönlendirmesi gibi kararlarla tüketici moralini düzeltip, harcamalarını artırmayı hedeflese de son gelen Tüketici Güven Endeksi rakamları bunun piyasalarda istenen etkiyi yaratan bir gelişme yaratmadığını ortaya çıkardı.
Diğer taraftan tüketimde istenen toparlanmanın sağlanamaması nedeniyle Türk ekonomisinde önemli model değişiklikleri de yaşanıyor. Örneğin bugüne kadar Türkiye’de inşaata dayalı büyümenin temelini oluşturan gelir paylaşımına dayalı konut projeleri rafa kaldırılıyor. Talep düşüklüğü ve stok fazlalığı nedeniyle devletin resmi konut ajansı olan TOKİ’nin iştiraki Emlak Konut GYO, Antalya’da Muratpaşa’daki gelir ortaklığı paylaşımıyla hayata geçirmek istediği bir projeden vazgeçip arsayı TOKİ’ye iade ettiğini açıkladı. Söz konusu modelde arsayı Emlak Konut sağlıyor, inşaat şirketi yaptığı daireleri satarak Emlak Konut yani TOKİ’ye hasılat payı veriyordu. Ancak yap-sat olarak adlandırılan bu model son dönemde talep daralması çöküş yaşadı ve birçok inşaatçı nakit sıkıntısına düştü.
Bu sistemde yaşanan çöküş nedeniyle AKP iktidarı ekonomi açısından büyük önem atfettiği konut projelerini sürdürmek için alternatif projelere yönelmeye başladı. Son olarak bugün Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un açıkladığı modele göre TOKİ artık yap-sat’tan, sat-yap sistemine geçiyor. Kurum yeni modeli şu sözlerle anlattı:
“Ön ödemeli bir süreç yürüteceğiz. Neticede TOKİ bugüne kadar konut sektörüyle alakalı alt gelir gurubuna hitap eden vatandaşlarımız için çok büyük projeler gerçekleştirdi. Bunu biraz daha ileriki süreç için düşünüyorum. Aileler çocukları için TOKİ’den bir sertifika alacaklar. Örneğin bireysel emekliliğe giriyoruz, diyoruz ki ‘Bunu aldığımızda 10 sene sonra çocuğum için bir emeklilik süreci başlatıyorum.’ TOKİ’de de bir ön ödemeli, ileriki süreçte konutu alacağı belli olduğu bir proje bu. Talep toplayacağız. Gelen talebe göre belli şehirlerimizde projeler yapacağız.”
Ancak bu model bile yeterli olmayabilir. Çünkü zaten hali hazırda Türkiye piyasalarında konuta dayalı gelişmiş menkul kıymet enstrümanları bulunuyor. Örneğin geçen yıl hayata geçirilen gayrimenkul sertifikası modeliyle vatandaşlara parçalar halinde bir eve ortak olma imkanı tanınıyor. Ancak konut fiyatlarında son 1.5 yıldır yaşanan reel düşüş, daralan talep ve sektördeki stok sorunu bu tip enstrümanlara da ilgiyi azaltıyor.
Kaynak: Ahval