TÜFE madde fiyatlarına ilişkin yazısıyla TÜİK’in maskesini düşüren Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş, ”Cin şişeden çıktı’ dedi.
Aktaş’ın yazısından artıyoruz:
”Kendi adıma söyleyeyim; TÜİK’in madde fiyatlarını artık hiç umursamıyorum. Soran okurlara yanıt vermiş olayım; henüz karar vermedim ama belki her ay daha dar kapsamlı bir madde fiyatı listesini ben açıklarım. Ama böyle bir hesaplama yapabilmem için TÜİK’in mevcut veri setinde yeni bir karartmaya gitmemesi gerekir. Bu hesaplama için gruplara göre fiyat değişimini bilmek durumundayım. TÜİK tutar halen açıklamakta olduğu bu fiyat değişimini de vermekten vazgeçerse, o zaman yapabileceğim bir şey kalmaz.
TÜİK fiyatlama davranışını bozuyor
Vatandaş açıklanan enflasyon oranlarına inanmıyordu, bu durum son gelişmelerin ardından daha da pekişti. TÜİK’e duyulan güven yerlerde ve bundan sonraki dönemde açıklanacak oranlara inanın kimse pek çıkmayacak.
Bu güvensizlik dönüp dolaşıp enflasyonu besliyor.
İşte ekonomi yönetimi bunun farkında değil.
TÜİK aylık olarak örneğin yüzde 3 düzeyinde bir artış mı açıkladı, mal ve hizmet fiyatını enflasyona göre belirleyen kesimler “TÜİK yüzde 3 demişse, demek ki gerçek bunun bir kat, iki kat fazlasıdır; ben fiyatımı şöyle yüzde 7-8, hatta 10 artırayım” diyor.
Üstüne basa basa söylüyorum; görülemeyen bu.
Siz istediğiniz kadar tuhaf tuhaf fiyatlarla enflasyon hesaplayıp açıklayın.
Artık yalancı çoban durumundasınız!
Bir gün doğru oran açıklasanız bile işe yaramayacak.
TÜİK ne açıklarsa açıklasın, fiyatlar mutlaka ama mutlaka daha yüksek oranda artırılacak.
Artırılıyor da zaten.
Teşhis koymadan tedaviye girişilir mi?
Ekonomi yönetimi enflasyonla mücadele etmeye gerçekten niyetliyse, önce enfl asyon hesabının doğru olduğu konusunda toplumu ikna edici adımlar atmak durumunda.
Toplumu ikna etmek çok zor da, en azından bu yönde adım atılmalı.
Bunu TÜİK’in yapamayacağı ortaya çıktı. Hatta pazartesi günkü toplantıyı izleyen arkadaşlarımdan ve dağıtılan sunumdan edindiğim izlenim, bu toplantının mevcut durumu daha da kötüleştirdiği yönünde.
Dün de yazdığım gibi, madde fiyatlarını açıklamak için bir gün daha fazla çalışma gerekliliğini mazeret olarak ileri sürmek nasıl bir mantık olabilir?
Ya da yüzde 45 enflasyonla yüzde 75 enflasyonun aslında psikolojik olmaktan öte çok da farkının bulunmadığını dile getirebilmek?
Yapılması gereken belli. Önce TÜİK, doğru teşhis konulup “tedavi edilmek” zorunda. Ancak bu yapılırsa açıklanan oranlara az da olsa güven oluşturulabilir.
Artık bunu görmek ve ona göre önlem almak gerekiyor. Yoksa enflasyonla mücadele ediliyormuş gibi yapmaktan öteye geçilemeyecek.
Hizmetlerde enflasyon niye böyle?
Türkiye’de son yıllarda özellikle hizmetler sektöründe fiyatlama davranışı çok bozuldu.
Bu durum resmi verilere de yansıyor zaten.
Merkez Bankası’na göre haziran itibarıyla son bir yılda mal fiyatları yüzde 63 (geçen yıl haziranda yüzde 31) artarken, hizmet grubundaki fiyat artışı yüzde 95 (geçen yıl haziranda yüzde 59) oldu. Artık bu oranlar ne kadar doğruysa!
Sahi hizmet fiyatları niye daha çok artıyor? Hizmet son halka, zam yapmak çok kolay; bugün karar al yarın uygula!
“Bu kadar zam yapılıyor ama buralar dolu, demek ki talep güçlüymüş, talep enflasyonuna vurgu yapan ekonomi yönetimi de bu yönden haklıymış” diyenler olabilir. Onlara tüketim harcamasının yüzde 40’ını en zengin yüzde 20’nin yaptığını hatırlatırım. O yüzde 20’lik kesim buralar için fazlasıyla yeter.
Hizmetler sektöründeki bu yüksek enflasyonun nedenlerinin başında işte açıklanan oranlara inanılmaması geliyor. Adeta herkes zam yapmak için TÜİK’in açıklayacağı oranı bekliyor ve o oranın iki-üç katı zamla yoluna devam ediyor.”