Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bugün açıkladığı resmi rakamlara göre tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) aralık ayında yüzde 1,03 artış gösterirken Türkiye, 2024 yılını yüzde 44,4’lük enflasyonla tamamladı.
Başka bir deyişle ülkede reel ücretler bir yılda yüzde 44 eridi. Asgari ücretteki artış ise yüzde 30’da kalmıştı.
Son açıklanan enflasyon rakamıyla birlikte memur maaşları ve emekli aylıklarına eklenecek altı aylık enflasyon farkı da netleşti. Yılın ikinci yarısındaki TÜFE artışı yüzde 15,75 oldu. Buna göre 2025’in ilk yarısı için işçi emeklilerine yüzde 15,75, memur ve memur emeklilerine yüzde 11,54 enflasyon farkı verilecek. Bu fark emeklilerin kök aylıklarına uygulanıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise verilere ilişkin yaptığı açıklamada “Vatandaşımızın geçim sıkıntısını çözmek en büyük önceliğimizdir. Bu doğrultuda gerekli politika çerçevesini oluşturduk ve dezenflasyon programını kararlılıkla uygulamaya devam ediyoruz” dedi.
“Şaibeli enflasyonu bile yansıtmıyorlar”
Ancak iktisatçılar açıklanan enflasyon rakamlarını güvenilir bulmazken bunun ücretleri baskılama politikasının bir parçası olarak görüyor.
DW Türkçe’ye konuşan çalışma ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, aralık ayında fiyatların sadece yüzde 1 artmasının inandırıcı olmadığını vurguluyor.
“Böyle bir veri açıklanması, hayatın akışına aykırı” diyen Çelik, “Keyfi bir biçimde açıklıyorlar, yargı kararlarına uymuyorlar. O yüzden şaibeli bir enflasyon var. Bu şaibeli enflasyonu bile emek gelirlerine yansıtmıyorlar” diye ekliyor.
Çelik, açıklanan enflasyonun, hissedilen enflasyon ya da düşük gelir gruplarının enflasyonu ile hiçbir alakasının olmadığı görüşünde.
ENAG resmi verinin iki katı
Bağımsız akademisyenler ve ekonomistlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) açıkladığı rakamlara göre ise enflasyon aylık bazda yüzde 2,34, yıllık bazda yüzde 83,4 olarak kayıtlara geçti. ENAG’a göre Türkiye’de yıllık enflasyon resmi verinin yaklaşık iki katını buluyor.
TÜİK son iki buçuk senedir madde fiyatlarıyla ilgili alt verileri yayınlamıyor. Bununla ilgili verilen yargı kararı da uygulanmıyor.
Enflasyon sepetinde hangi ürün için hangi fiyatın baz alındığının kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklanmaması, resmi enflasyonun gerçekliğine gölge düşürürken ücretler ve emeklilere yapılan zamma ilişkin de soru işaretlerine neden oluyor.
En büyük artış eğitimde
2024 yılında enflasyon yüzde 44,4 olarak açıklanırken kira zammını gösteren 12 aylık ortalama enflasyon yüzde 58,51 oldu.
Ana harcama gruplarına göre yıllık en fazla artış yüzde 91,6 ile eğitimde yaşandı. Eğitimi yüzde 69 ile konut, yüzde 57,1 ile lokanta ve oteller, yüzde 47,6 ile sağlık izledi. Yıllık gıda enflasyonu ise yüzde 43,6 olarak gerçekleşti.
Aylık olarak artışın en fazla olduğu grup yüzde 2,8 ile ev eşyası olurken fiyatlar, haberleşmede yüzde 1,8, konutta yüzde 1,7, gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 1,3 arttı.
Mehmet Şimşek ise yaptığı açıklamada aralık ayında enflasyonun son 19 ayın en düşük seviyesinde yüzde 1 olduğunu belirtti.
Enflasyonun 2022 ve 2023 yıl sonuna göre 20 puan düştüğünü, bu düşüşün de süreceğini savunan Şimşek, “Maliye politikasının artan desteğinin yanı sıra hizmet enflasyonundaki katılığın azalması ve beklentilerdeki iyileşme ile 2025 yılında enflasyonun hedefimiz doğrultusunda gerçekleşmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
Çelik: Övünülecek bir tarafı yok
Prof. Dr. Aziz Çelik, Türkiye’nin 2024 yılına yüzde 33 enflasyon hedefiyle başladığını ama yılı yüzde 44 enflasyonla tamamladığını söylüyor.
Son enflasyon verisiyle hükümetin belirlediği hedeflerin isabetsiz olduğunun bir kez daha görüldüğünü, mevcut enflasyon oranının da halen çok yüksek olduğunu belirten Çelik, “Türkiye’de dünyadaki 195 ülkenin yüzde 90’ından daha yüksek bir enflasyon var. Avrupa’da, Asya’da, Kuzey Afrika’da açık ara en önde olan ülkeyiz. Dolayısıyla bunun övünülecek bir tarafı yok” diye konuşuyor.
Enflasyonda baz etkisine dayalı olarak bir miktar düşüş olsa da bunun fiyatların düştüğü anlamına gelmediğini vurgulayan Çelik, ekliyor: “Fiyatlar artmaya devam ediyor. Bir minik düşüş var o kadar. Bunu bir dezenflasyon süreci olarak sunmak anlamlı değil.”
Aziz Çelik’e göre enflasyon meselesi ücretleri bastırma aracı olarak kullanılıyor:
“TÜİK bu verilerle milyonlarca insanı fakirleştiriyor, üzerine düşeni yapmıyor, yargı kararlarına uymuyor, dokunulmaz bir kurum gibi davranıyor. Dolayısıyla bu verilerin kendisi bence tartışmalı veriler. Ama bu tartışmalı verilerle bile övünülecek bir tarafı yok diye düşünüyorum.”
“Enflasyonda en iyi geride kaldı”
DW Türkçe’ye konuşan Kırklareli Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın ise verilerin İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) açıkladığı perakende fiyatlarıyla uyumlu olduğunu belirtse de enflasyonda en iyinin geride kaldığını düşünüyor.
Alçın, “Merkez Bankası’nın politika faizini düşürmesi, Cumhurbaşkanının bundan sonraki süreçte de faiz indirimlerinin hızlı biçimde devam edeceği sinyalini vermesi, öte yandan 2025 yılı bütçesinin Meclis Genel Kurulu’ndan geçmesinin ardından özellikle kamu ihalelerinde hareketlenmenin ortaya çıkması, parasal genişlemeye mali genişlemenin eşlik edeceği bir döneme doğru gittiğimizi bize gösteriyor” diyor.
Öte yandan bölgedeki ve içerideki siyasi konjonktüre paralel yılın ilk yarısı tamamlanmadan, haziran ayı içerisinde öne çekilmiş bir seçimin de gündeme gelebileceğini düşünen Alçın, bunun da enflasyonla mücadelenin biraz daha ikinci plana atıldığı bir tablo yaratacağına işaret ediyor.
“Nisan-Mayısta yüzde 70’i görebiliriz”
“Bu yönüyle baktığımızda enflasyonda en iyinin geride kaldığını söylemek gerçekçi olacak” diyen Alçın, “Normalde Türkiye ekonomisi için nisan mayıs ayları enflasyonun zirve yaptığı dönemler. Dolayısıyla enflasyonun nisan mayıs ayında tekrar yüzde 70 civarına çıkabileceğini öngörebiliriz” diye ekliyor.
Sinan Alçın’a göre Trump’ın göreve gelmesiyle küresel ticaret savaşlarının yeniden başlama ihtimalinin kuvvetlenmesi, Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatını azaltmasıyla küresel enerji fiyatlarındaki geri çekilmenin tersine dönebileceği bir konjonktür de Türkiye için enflasyonla mücadele konusunda zorluk yaratan diğer unsurlar.
Memura enflasyonun altında zam
Prof. Dr. Alçın, Türkiye’nin 2025’e enflasyonla mücadele konusunda iyimser beklentilerin, sözlü yönlendirmelerin geride kaldığı, enflasyonun sınıfsal yönünün öne çıktığı bir tabloyla girdiğini vurguluyor.
Asgari ücretli bu yıl başında 2024 enflasyonunun altında zam alıp kayıplarını telafi edemezken emeklilerin enflasyon farkını tam olarak alabilmesi için kök aylıklara yeni bir düzenleme gerekiyor. Memur ve memur emeklileri ise toplu sözleşmedeki hüküm nedeniyle enflasyonun 4,2 puan altında zam alacak.
Sinan Alçın, “Geniş halk kesimleri açısından asgari ücretin gıda enflasyonunun bile gerisinde belirlenmiş olduğu bir tablo var. Emekliler ve memurlar açısından da bir anlamda enflasyonun yükünün bir tür enflasyon vergisi olarak onlara yansıtıldığı bir tabloyla karşı karşıyayız” diyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – PELİN ÜNKER