Nasıl Bir Ekonomi TV’de Ekonomi Masası’nın konukları Altın ve Para Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk, Topkapı Üniversitesi Rektörü ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Emre Alkin oldu. Uzmanlar, ekonomideki gelişmeleri ve piyasaları değerlendirdi. Ekonomi yönetimini eleştiren Alkin, “Bir avuç insan haricinde şu anki ekonomi yönetimini alkışlayan kimse yok. Ben siyasi lider olsam bu kadarına tahammül etmezdim” diye konuştu. Altın piyasasını değerlendiren Mehmet Ali Yıldırımtürk de İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan’ın önceki gün Ekonomi Masası’nda dile getirdiği yastıkaltı altınların konut kredisi sübvansiyonlarıyla sisteme kazandırılmasına yönelik önerisini değerlendirdi. Uzmanlar, şu görüşleri dile getirdi:
PROF. DR. EMRE ALKİN:
Çin ekonomisi emek yoğun sektörlerden yüksek teknolojiye dönüşüyor
Çin’in siyasi lideri bir anayasa değişikliği yaparak liderliğini ömür boyu perçinledi. Bunu neden yaptı? Çin’in emek yoğun sektörler üzerinden milyarlarca ürünü bedavaya satan bir ülkeden teknoloji üreten bir ülkeye dönüşüyor. Bu sancılı bir dönüşüm. Çünkü milyarlarca insanın yaşadığı, emek yoğun sektörler üzerinden yükselişe geçmiş olan bir ülke, yapay zekaya yönelen yüksek teknoloji üreten bir ülke haline geliyor. Bu da çok daha az emek yoğun isteyen, daha çok teknoloji, sermaye, bilgiyi yoğun bir süreç. İnsanları eğitime hazırlayacak, okullardan mezun olanlar bu yeni alanlarda çalışacak. Eskisi gibi tekstil şimdi burada bir insanlığı eğitime alamayacaksınız değil mi? Okullardan mezun olanlar bu yeni teknolojinin içine girip çalışmaya başlayacaktır. Eskisi gibi 50.000-60.000 kişinin çalıştığı işletmeler yerine, daha az sayıda insanın çalıştığı işletmeler olacak. Biraz sancılı bir değişim ve bu değişimi ancak bir lider hep ömür boyu liderlik yapmaya kalkarsa yapabilir. Yani o düzende otokrasi ile aslında başarılabilecek bir durum.
Çin, doğum sancısı yaşıyor
Sanıyorum analistlerin önemli bir kısmı da doğru yorumlayamıyor bunu. Çin’in farklı bir teknoloji, farklı bir bilgi çağı yarışına girmesinden dolayı tarım dışı emtiada bir sakinleşme oldu. Nikel, demir-çelik, alüminyum gibi emtialarda eskisi kadar talepte bulunmuyorlar. Biz eskiden Çin’in üretimde şaha kalkmasını nikel fiyatlarından takip ederdik. Şimdi öyle bir şey yok. Dolayısıyla dünya çok garip bir yere doğru gidiyor. Yani Ortadoğu’da kan gölü var ama millet savaş başladığını kabul etmiyor. Hep sıcak çatışma diye adlandırıyor. Çin’in de bu dönüşümünü tam olarak adlandıramıyor. Ne olduğunu anlayamıyor. Mesela Çin sancı içerisinde diyoruz. Ama doğum sancısı içerisinde.
Yapılan işlerin faturası vatandaşa ve iş dünyasına çıkarılıyor
Şimdiki ekonomi yönetimi yüzde 38’den aldığı enflasyonu yüzde 75’e çıkardı. Yerel seçimler geliyor diye korktu. Korktuğu için de faizi ürkek ve yanlış bir şekilde yükseltti. Sonra seçimlerden önce siyasete şöyle bir öneride bulundu: Dövizi serbest mi bırakalım yoksa faizi mi yükseltelim? Tercih faiz artırmaktan yana oldu ama hiçbir şey farketmedi. Ekonomi yönetimi genel seçimlerden sonra yönetime geldi. Yerel seçimlerde ortaya konan sonuç gösteriyor ki, ekonomi yönetiminin uyguladığı reçete aslında bir iyileştirme reçetesi değil. Yapılan işlerin faturasını vatandaştan ve iş dünyasından çıkarma reçetesi. İş dünyasının önemli bir kısmının da ortaya çıkmış olan ekonomik zorluklarda payı olduğunu da söylüyorum.
Uygulanan politikalar akıllara kazındı
Gelinen noktada ekonomi yönetiminin 3 tane başarısı var. Biri Türkiye’yi Avrupa’nın en pahalı ülkesi haline getirmesi. Akıllara kazınacak bir iş yaptı. Yani bugün insanlar Midilli Adası’na gitmek için sıra bekliyor, kazandığı 3 kuruş paranın hakkını vermeye çalışıyorsa bunun sorumlusu Merkez Bankası’nın uyguladığı reçetedir. İkincisi TL cinsinden para kazanan insanların döviz cinsinden varlık elde etmelerine yarayan muazzam bir süreç yönettiler. Tebrik ediyorum. Üçüncü en büyük başarı hepimizin başarısı. Vatandaşlık elde etmek için ev satın alanlar süresi dolunca satıp üstüne para kazandılar. Mahfi Eğilmez Hoca’nın dediği gibi herhalde dünyada üste para verip vatandaşlık hediye ettiğimiz tek örnek biziz. Bu 3 tane örnek herkesin aklına kazındı. Yani iktisat politikası nasıl yanlış uygulanır? Dezenflasyon politikası nasıl yapılmaz? Bunların örneğini verdik. Yatırımları sıfıra düşürüp tüketimi durduramayıp, kamu harcamalarını doludizgin yaptık. TÜİK’in de enflasyonla ilgili acayip işler yaptığını Alaattin Aktaş ortaya koyuyor.
Kavcıoğlu dönemiyle bu dönem arasındaki fark, daha parlak CV’ler
Epistemolojik kopuşla gözlerdeki ışık süreci iyi bir süreç değildi. Hepimiz bunu kabul ediyoruz. Ondan önce bir de Sayın Berat Albayrak ile yaşanan süreç vardı. Şu an ne fark var? Bu 3 süreç arasında sadece söylem farkı var, eylem farkı yok. Merkez Bankası şu anki yüzde 50 faizi anlamsız hale getirmeye çalışıyor. Ben faizi artırmayayım, siz artırın diye zorluyor. Düşünemiyor, eli ayağı bağlandı. Şahap Kavcıoğlu dönemiyle bu dönem arasındaki tek fark, daha parlak CV’ler ve piyasanın anlayabileceği sözler söylemek. Şahap Kavcıoğlu ve Nurettin Nebati döneminden nefret edenler mecburen bu yönetime sarılıyor. Bundan başka kaldıraçları yok.
Geçen yıl haziran ayında geldiniz. Şimdi ne oldu? Türkiye uygulanan politikayla şahlandı mı? Enflasyon kalıcı olarak düştü mü? Vatandaşın şikayeti bitti mi? Gelecekle alakalı herkes çok mu umutlu bakıyor? Bir avuç insan haricinde şu anki ekonomi yönetimini alkışlayan kimse yok. Ben siyasi lider olsam bu kadarına tahammül etmezdim.
MEHMET ALİ YILDIRIMTÜRK:
Yastıkaltı altının konuta dönüşmesi için altyapının iyi hazırlanması lazım
Ev veya araba almak için altın satışları halen devam ediyor. Tabii bu özellikle faizin yüksek olmasından ve ipotekli alışların olmamasından, kendi kaynaklarıyla konut almak isteyen, bir taraftan da emlak fiyatlarının sakinleşmiş olmasından kaynaklanan bir gelişme. Aslında çok olumlu. Bir noktada yastıkaltı altınların bu şekilde ekonomiye kazandırılması, ekonomiye bir miktar canlılık da verecektir diye düşünüyorum. Ancak İSO Başkanı Sayın Erdal Bahçıvan’ın söylediğinin zemininin çok iyi hazırlanması lazım. Altınlarınızı konut karşılığı getirin denildiğinde, “Acaba altınlarımıza göz mü diktiler. Ev almayı düşünüyoruz ama fiyatların uygun olduğu bir dönemde alacağız veya ekonomiye biraz daha güvenin arttığı bir döneme denk gelmesi gerekir” şeklinde yanıtlar alabiliriz. Bunu fırsata çevirmek isteyenler gelip piyasadan altın alarak altın tarafında talep oluşturabilir. Onun için bunun altyapısını çok iyi hazırlanması ve ekonomiye güvenin biraz daha artması, enflasyonun düşüşüne inanılması lazım. Ancak bu olmayacak bir şey değil. Erdal Bey, iyi bir öneride bulundu. Bu, önümüzdeki dönemde çok iyi bir düzenlemeyle yapılabilir. Orada tabii faiz oranları önemli. Vatandaş kendi gelirleriyle göre bu faizi ödeyebilecek mi? Vaat edilen emlak zamanında teslim edilebilecek mi? Bunların, altyapı olarak çok iyi düzenlenmesi gerekiyor.
Altındaki hareketliliği, faiz indirimleri ve jeopolitik gerginlikler belirliyor
Endüstriyel metallerin yükselmesinin, kıymetli metallere de yansıdığını görüyoruz. O bir faktör ama tabii özellikle altın fiyatındaki hareketlilik daha ziyade faiz oranlarının indirilmesi ve jeopolitik gerginliklerden kaynaklanıyor. Aynı zamanda özellikle hizmet enflasyonunun ve gıda enflasyonunun hâlâ dünyada düşürülememiş olmasından kaynaklanan bir durum. Yaklaşık 10 günden beri Çin’in işte bankaları teşvik ederek emlak sektörünü canlandırması veya sıkıntılarını azaltması gibi bir konuyla piyasalar coşmuştu. Fakat bu konuda gözle görülür bir şey olmayınca tabii ki geri adım atılmış olabilir.
Bunda ben biraz da Londra Metal Borsası’nın kontratlarının yapıldığı bir tarihe rastlamasının etkisi olduğunu düşünüyorum. Orada yıllık bağlantılar yapılıyor, hammadde kullananlarla ilgili. O zaman fiyatlar biraz daha coşabiliyor. Ama bu hafta itibariyle o süreç de sona eriyor. Yani takvimin artık sonuna gelindi. Bir hafta sürüyor çünkü. Endüstriyel metal fiyatlarındaki gerileme biraz da bundan kaynaklanıyor.
Ons altın sonunda 2.750 dolara ulaşır
Altın fiyatında bu faktör etkili olabilir ama altın zaten çok hızlı bir yükseliş göstermişti. Bir hazmetme süreci yaşaması gerekiyordu. Bu nedenle özellikle 2 defa 2.638 dolar/ons seviyelerini test etti gerilemede. Fakat bir türlü bunun altına gerilemedi. Jeopolitik gerginlikler biraz daha fiyatlanmaya çalışılınca yine 2.655 dolar seviyelerine kadar yükselmişti. Şimdi bu bahaneyle bir düzeltme hareketine girmiş durumda. Altın 2.620 doların altında kaldığı sürece benim beklentim 2.600-2.585 dolar seviyelerine kadar gerileyebilir. Ama bütün mesele her ne kadar faiz indirimleri destekleyecek olsa bile bölgedeki jeopolitik gerginliklerin biraz daha önünün alınması veya sakinleşmesi halinde altın biraz daha aşağı gidebilir. Aksi halde faiz indirimlerinin de etkisiyle sene sonu 2.750 dolar seviyelerini görebiliriz. Ben biraz revize ettim beklentilerimi. Ama ekim sonuna doğru fiyatların biraz daha sakinleşeceğini, hatta bunun kasım ortalarına kadar devam edeceğini düşünüyorum. Kasım ortalarından itibaren sene sonu pozisyonlarının alınmasıyla beraber tekrar 2.700 ve 2.750 dolar seviyelerine ulaşacağı kanaatindeyim dış piyasaya itibariyle.
Gümüşte gerçek o hikâye hâlâ gerçekleşmedi
Endüstriyel metal hareketleriyle gümüşteki hareket devam ediyor ama altın da biraz onu yukarı çekiyor. Fakat gerilemelerde altından daha fazla geriliyor. Endüstriyel metal özelliği gündeme geldikçe gümüş buradan nemalanıyor. Bazen altının da üzerinde fazla bir artış yapmış gibi oluyor ama esas direnç orada 32 dolar seviyeleri. Oraya bir türlü geçemiyoruz. 32 dolara geliyor, oradan tekrar satışlar geliyor. Dolayısıyla 28,50 dolar seviyesi kısa vadeli destek, 32 dolar seviyesi de direnç olarak görünüyor. Eğer yine endüstriyel metal fiyatlarında bir hareketlilik olur ve altın da 2.750 dolar seviyelerine ulaşırsa gümüş de muhtemelen 32 dolar direncini geçerek 34-35,5 dolar seviyelerini görebilir. Gümüşte gerçek o hikâye hâlâ gerçekleşebilmiş değil. Elektrikli araçlarda, güneş enerjisi panellerinde gümüş kullanılacak. Çok miktarda gümüş talebi olacak. Bu hikayenin henüz gerçekleşmediğini görüyoruz.
KAYNAK: EKONOMİM – İLHAN DUMAN