Türkiye’de iktidar “vatandaşı enflasyona ezdirmediği” iddiasını sık sık dile getiriyor. Ancak Haziran ayı resmi rakamlarına göre milyonlarca memur ve emekli altı aylık enflasyonun altında zam alacak. Asgari ücretli ise enflasyon farkından hiç faydalanamayacak. Ücretler yıl sonuna dek fiyatlar genel düzeyi karşısında gerilemeye devam edecek.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bugün açıkladığı rakamlara göre Haziran ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) aylık yüzde 1,64; yıllık yüzde 71,6 arttı. Açıklanan rakamlarla emekli aylıkları ve memur maaşlarına eklenecek altı aylık enflasyon farkı da belli oldu: Yüzde 24,73.
Ancak bu oran memur maaşlarına ve emekli aylıklarına direkt olarak yansımayacak.
Yılbaşında en düşük emekli aylığı Hazine desteğiyle 10 bin liraya yükseltilmişti.
Enflasyon farkı nasıl yansıyacak?
AKP’nin son yıllarda devreye soktuğu politikaya göre belli bir rakamın altındaki aylıklar Hazine’den karşılanarak o rakama tamamlanıyor. Ancak bu yapılırken emeklilerin kök aylıkları değişmezken zam oranları ise kök aylık üzerinden yapılıyor.
Bu nedenle kök aylığı 8 bin liranın altında olan ve aylığı yılbaşında 10 bin liraya tamamlanan emekliler yüzde 24,73’lükenflasyon farkından hiç faydalanamayacak ve 10 bin lira aylık almaya devam edecek.
Kök aylığı 8 bin lira ile 10 bin lira arasında olanlar ise zamdan düşük oranlarda faydalanabilecek. Örneğin kök aylığı 9 bin lira olan bir işçi emeklisi, yıl başından bu yana 10 bin lira alırken enflasyon farkıyla 11 bin 226 lira alabilecek. Yani yüzde 24,73 değil yüzde 12,3 zam alacak.
Türkiye’de 15,8 milyon emekli bulunuyor. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre emeklilerin yarıdan fazlasının kök maaşı 10 bin liranın altında. Yüzde 24,73’lük enflasyon farkını işçi ve Bağ-Kur emeklilerinden sadece kök aylığı 10 bin liranın üstünde olanlar alabilecek.
Türkiye’deki 6,5 milyon memur ve memur emeklisi için de durum değişmiyor. Bu durum toplu sözleşmede yer alan hükümden kaynaklanıyor.
Memur ve memur emeklileri sene başında yüzde 15 toplu sözleşme zammı almıştı. Bu zam oranı açıklanan enflasyondan düşülecek. Üstüne yüzde 10 toplu sözleşme zammı ilave edilecek. Özetle memur ve memur emeklileri 24,73’lük enflasyon farkından yararlanmak yerine yüzde 19,3 zam alacak.
Enflasyon verileri de tartışmalı
DW Türkçe’ye konuşan çalışma hayatı ve iş hukuku uzmanı Dr. Murat Özveri, yüksek enflasyon ortamında enflasyon oranı kadar değil de mahsuplu işlem yapıldığı için, yani zamdan sonra enflasyon farkı düşüldüğü için, gerçekleşen enflasyonla memurun aldığı zammın örtüşmediğini anlatıyor. Gerçekleşen enflasyonun ise ne kadar sağlıklı hesaplandığının tartışmalı olduğunu dile getiren Özveri, “TÜİK, mahkeme kararlarına rağmen hangi mallara göre bir enflasyon hesabı yaptığını açıklamaktan ısrarla kaçınıyor. Dolayısıyla buraya bir soru işareti koyuyoruz” diyor.
TÜİK madde fiyat listesini Haziran 2022’den bu yana açıklamadığı için ürün ve hizmet bazında ortalama fiyatlar tam olarak bilinmiyor. Kurum, DİSK tarafından açılan ve kazanılan davaya rağmen yargı kararını uygulamıyor.
İktisat ve çalışma ekonomisi alanında çalışan uzmanlara göre resmi enflasyon rakamları gerçeği yansıtmıyor, bunun üzerinden yapılan ücret zamlarını da çalışanların ve emeklilerin aleyhine değiştiriyor.
Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG)verilerine göre enflasyon Haziran ayında yüzde 4,27; yıllık olarak ise yüzde 113,08 olarak gerçekleşti.
DW Türkçe’ye konuşan iktisatçı Prof. Dr. Oğuz Oyan, enflasyon rakamlarının beklentilerin altında çıktığını belirterek “Burada bir manipülasyon kokusu var” diyor. TÜİK’in Türkiye’deki en önemli bölüşüm mekanizması haline geldiğini, toplu iş sözleşmesi, asgari ücret ve diğer ücret zamlarının TÜİK verileri üzerinden belirlendiğini ifade eden Oyan, “Dolayısıyla kritik bir kurum ve bozulma da bundan kaynaklanıyor” diye ekliyor.
“Satın alma gücü artmıyor”
Oğuz Oyan, açıklanan enflasyon oranına göre 8 bin lira ve altında aylık alan emeklilerin zamdan nominal olarak hiç faydalanamayacağına işaret ediyor. Aldıkları ücret ve aylıklara gerçekleşen enflasyon oranı kadar fark eklenenler için de bunun reel olarak bir artış anlamına gelmediğine işaret ediyor. Oyan, bunu şöyle açıklıyor:
“Çünkü siz Ocak ayındaki maaşınızın satın alma gücüne reel anlamda Temmuz’da yeniden kavuşmuş oluyorsunuz. Gerçek bir artış değil bu. Herhangi bir refah payını içermiyor. Yani milli gelir artışı kadar bile bir katkı konmuyor üzerine. Yılbaşında diyelim 10 bin lira olan emekli aylığınız 12 bin 473 liraya çıkmışsa siz ocak ayında 10 bin liranın satın alma gücüne yeniden gelmiş oluyorsunuz.”
Murat Özveri’ye göre de enflasyon malların fiyatlarını geometrik olarak artırırken ücretleri de geometrik olarak geriye çekiyor ve bu nedenle sadece enflasyon oranı kadar zam yapılsa dahi fiyatlarla ücretin alım gücü arasındaki makas daralmıyor.
Malların fiyatlarının her ay sürekli arttığını vurgulayan Özveri, “Yıllık enflasyonun yüzde 60 olduğu yerde fiyatlar 1 yılda yüzde 60 artmıyor ki. 100 liralık bir mal önce 110 lira oluyor. Sonraki ay diyelim ki yüzde 5 bile olsa enflasyon, 110’a yüzde 5 ekleniyor. Bu fiyat artışını yaşıyorsunuz. Yoksullaşıyorsunuz. Sanki bu şekilde artmamış da tek bir rakam üzerinden artmış gibi geriye doğru enflasyon oranında zam aldığınızda zaten yoksullaşıyorsunuz. Bir de bunun altında zam alınca yoksulluğun dibine vuruyorsunuz” diyor.
“Eskiden IMF, şimdi Mehmet Şimşek”
Bunun iç tüketimi kısmaya yönelik izlenen klasik liberal ücret-fiyat politikası olduğunu vurgulayan Özveri, “Eskiden IMF adı altında yapılıyordu. Şimdi Mehmet Şimşek büyük bir başarıyla uyguluyor” diye ekliyor.
Özveri ücretlerin enflasyon karşısında korunmamasının yanı sıra memur maaşlarına yapılan seyyanen zamların da hem memur emekli aylıklarının hem de tüm kesimleri ilgilendiren kıdem tazminatı tavanının düşük olmasına yol açtığına dikkat çekiyor.
Hükümet memurların maaş katsayısını artıracak şekilde zam yapmadığı için ortalama memur emekli aylığının ortalama memur maaşına oranının yüzde 40’lara düştüğünü belirten Özveri, “İşte bu ilave ödemelerle memurun maaşını katsayı artırmadan yüksek tutarak emekli aylıklarının ve işçilerin kıdem tazminatının da daha düşük belirlenmesine yönelik bir matematiksel oyun oynuyorlar” diyor.
Oğuz Oyan da Orta Vadeli Program’da gelirler politikasının uygulanacağının, yani ücret gelirlerinin enflasyon altında tutulacağının açıkça ifade edildiğini belirtiyor.
“İktidarın programından sapma yok”
Dolayısıyla iktidarın kendi programından bir sapma olmadığını ama bu programın toplumun tamamen aleyhine çalıştığını vurgulayan Oyan, “Üstelik bu enflasyonu yaratan iktidarın kendi koltuğunu korumak için son iki yıl boyunca izlediği politikalar” diyor.
İktidarın Mayıs 2023’e kadar izlediği politikaların hesabını siyasi olarak vermediğini çünkü seçimleri kazandığını dile getiren Oyan, ekliyor:
“Ekonomik olarak da vermiyor. Bunun bedelini sermaye kesimlerine yüklemiyor. Kim en az güçlüyse, kim en zayıf ise onun üzerine yüklüyor.”
Oğuz Oyan, yılın ikinci yarısında yıllık enflasyonun baz etkisiyle düşmeye devam edeceğini, iki ay içinde yüzde 50’lere düşebileceğini belirterek iktidarın bunu başarı olarak sunsa da bu süre zarfında fiyatların aylık olarak artmaya, çalışan ve emeklilerin ücret ve aylıklarının ise artan fiyatlar karşısında erimeye devam edeceğini anlatıyor.
“Türkiye durgunluğa girecek”
Gıda, giyim, ulaştırma gibi kalemlerin fiyatlarının ortalama fiyat artışlarının üzerinde arttığını, gelirinin önemli bir kısmını gıdaya ayırmak zorunda kalan düşük gelir grubunun enflasyonu daha yüksek yaşadığını söyleyen Oyan’a göre Türkiye gelir dağılımının daha da bozulacağı bir sürece doğru gidiyor:
“Bu aynı zamanda çok ciddi bir durgunluk işaretidir. Gelirlerin bu kadar kısıldığı bir ortamda enflasyon belki geriye gelecek ama enflasyonla birlikte ekonomik büyüme ciddi anlamda hız kaybedecek. Durgunluğa girilecek. Bu ciddi istihdam kayıpları demek. Ciddi iflasların da kapıda olduğunu bir göstergesi.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – PELİN ÜNKER