Ekonomistler, Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik krizin boyutunun sanılandan büyük ve ülkenin geleceğini karartma potansiyeline sahip olduğu yönündeki uyarılarını yineliyor.
Her ne kadar ekonomi yönetimi pembe bir tablo çizmeye çalışsa da, kriz için ‘buhran’ tanımlamasını kullananlar bile var.
Karar Gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, 1929’da ABD’de patlak veren Büyük Buhran’ı ve parametlerini hatırlattığı yazısında, “Bugün son 17 yılın faturasını ödeyeceğimiz bir kriz ve büyük buhran içindeyiz” yorumunu yaptı.
Türkiye’nin uzun yıllardır kredi ile büyüdüğünü hatırlatan Kahveci, gerçek bir büyüme olmadığını ifade etti ve ekledi:
“Sahi biz gerçekten ne kadar büyüdük? Siyasilerin dediği gibi 3-3,5 kat bir büyüme gerçek miydi?
Şimdi tam da bu gerçeklerle yüzleşme zamanı. Gerçek bir büyüme sağlamış olsaydık, bu süreçte (2015 ve sonrası) yapılan yanlışların faturası bu kadar ağır olur muydu? Hiç sanmıyorum.
Bugün son 17 yılın faturasını ödeyeceğimiz bir kriz ve büyük buhran içindeyiz. Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın dediği gibi, bu sorunu aşmanın yolu da öyle basit bir kaç adım olamaz. Hele hele yabancı sermayeye bel bağlayan çıkış yolları ile hiç olamaz.”
“ABD’de % 2’nin altındaki büyümeye büyük tehlike gözüyle bakılıyor. Yani topluma yansımayan bir büyüme” notunu düşen Kahveci, “Bizde bu oran aslında % 4-4,5 arası bir büyüme oranıdır. Bunun altında kalan büyüme oranları topluma yansımıyor. Hatta fakirleşmeye bile gidiyor” uyarısında bulundu ve devam etti:
“Şimdi neden bugün yaşanılan sürece ‘Kriz’ ve sonrası ‘Bunalım’ diyorum; ya da ikisinin toplamı olarak ‘Buhran’ diyorum? Çünkü geçmiş 17 yılda yaşadığımız şişkinliğin faturasını ödeyeceğiz de ondan. Dış borca dayalı kredi büyümesi artık tersine döndü. Maliyetler çok daha yüksek.
Bir örnek üzerinden olayı açıklayayım: Dış ticaret açığı ve cari açık oranına bakalım.
1994 yılında dış ticaret açığının ihracata oranı % 23 etmektedir. 4 milyar 167 milyon dolar dış açık ve 18 milyar 106 milyon dolar ihracat vardı. Buna karşılık cari işlemler 2 milyar 631 milyon dolar fazla vermiştir.
Aslında gerçek rakam şudur: İhracatın % 37,5’i kadar dış açık düzeyinde cari işlemler sıfır vermektedir.
2001 krizinde dış açık oranının yüzde 20,2’si düzeyinde cari işlemler sıfır düzeyine gelmektedir. Çünkü dış borç ve faiz yükü artık artmıştır.
Ya şimdi?
2018 yılı rakamına toplu bakalım: 41 milyar 811 milyon dolar dış ticaret açığına karşılık 27 milyar 125 milyon dolar cari açık var. Yani cari açığın sıfır olması için dış açığın 14 milyar 686 milyon dolar olması gerekiyordu. Bunun da ihracata oranı % 8,4 etmektedir.
Nisan 2018-Nisan 2019 rakamına bakalım: Dış açık 24 milyar 001 milyon dolar ama yine cari açık var; o da 8 milyar 634 milyon dolar. Cari açığın sıfır olması için dış açığın 15 milyar 367 milyon dolar olması ve bunun da ihracata oranının yüzde 8,7 olması gerekiyordu.
Olay şu: Yüksek dış borç ve faiz yükü ile yabancı yatırım kâr payları etkisiyle artık cari işlemler için çok daha yüksek oranda dış denge sağlamamız gerekiyor.”