Bu hafta sırasıyla ABD, Avrupa ve Asya borsaları sarsıldı. Yorumcular ve piyasa aktörleri genelde bu sarsıntının, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının aniden sertleşerek bir kur savaşına dönüşmeye başlamasından kaynaklandığını düşünüyor.
İktisatçı Ergin Yıldızoğlu ise “Bir adım daha geriye giderek, bunların arkasında yatan dinamiklere bakmak gerekiyor” diyor.
BBC Türkçe’de yayımlanan “Dünya ekonomisi ve uluslararası ilişkiler yeni bir türbülansa mı giriyor?” başlıklı yazısında Yıldızoğlu şöyle diyor:
“Pazartesi günü ABD ve Avrupa’da borsalar sarsıldı. Onları Asya borsaları izledi. Salı günü piyasalarda zayıf da olsa bir durulma gözleniyordu. Yorumcular ve piyasa aktörleri genel olarak, bu sarsıntının ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının aniden sertleşerek bir kur savaşına dönüşmeye başlamasından kaynaklandığını düşünüyorlardı.
Bence dünya ekonomisinin hatta uluslararası dengelerin ve gerginliklerin geleceği üzerine bir fikir edinebilmek için bir adım daha geriye giderek borsaları sallayan ticaret savaşlarının, kur manipülasyonu çabalarının ve suçlamaların arkasında yatan dinamiklere bakmak gerekiyor. Oraya bakınca ne yazık ki oldukça tanıdık bir durumla karşılaşıyoruz.”
“Piyasalardaki sarsıntılara yol açan ticaret savaşlarının nedenlerini Trump ve Şi’yi baskı altına alarak taviz vermelerini zorlaştıran gelişmelerde aramak gerekiyor” diyen iktisatçı Yıldızoğlu, devam ediyor:
“Bu gelişmeleri görebilmek için de ekonominin genel performansına bu performansın toplumsal sonuçlarına bakmak, bakarken de bir adım gerileyip perspektifi genişletmek, ilk anda alakasız gibi görünecek olsa da “küreselleşme” ve “popülizm” ilişkisini resmin içine almak gerekiyor. Ticaret savaşları gündeme oturmadan önce birçok gelişmiş ülkede popülist olarak tanımlanan hareketlerin yükselmeye başladığı gözleniyordu. Bu hareketlerin ortak özellikleri küreselleşme karşıtı, ırkçı milliyetçi tepkiler sergilemeleri ve arzularına cevap verecek, çıkarlarını koruyacak güçlü bir lider arayışı içine olmalarıydı. ABD’de Trump, İngiltere’de Brexit, İtalya’da 5 Yıldız Hareketi hep bu dalganın ürünü olarak şekillendiler.”
Ergin Yıldızoğlu’na göre, “bu popülist hareketlere biraz daha dikkatle bakınca karşımıza çok boyutlu bir resim çıkıyor”:
1-Küreselleşme döneminde, özellikle mali krizden ve büyük durgunluktan sonra yerleşen düşük ekonomik büyüme oranları, sert resesyonlar, gelişmiş ülkelerde gelir dağılımını daha da bozuyor, “orta sınıfları” eritiyordu. Buna karşılık, kimi gelişmekte olan ülkelerde bu eşitsizliklerde bir azalma, orta sınıfta gelişme görülüyor. Popülizm tartışmalarından önce gündeme bir taraftan gelir dağılımı tartışmaları, diğer taraftan da gelişmekte olan ülkelerdeki orta sınıfların artan tüketim kapasitesine ilişkin tartışmalar oturmuştu.
2-Uluslararası ilişkilerde dengeler değişiyor yeni güçler/ekonomiler yükseliyor; var olan güçler zayıfladıklarını, etkilerini kaybetmekte olduklarını görüyorlardı. Bu duygu TV kanalları, sosyal medya ya da genel olarak internet üzerinden bu ülkelerin yoksullaşan kesimlerinde de yaygınlaşıyordu.
3-Ekonomik ve jeopolitik hatta, iklim krizine ilişkin nedenlerden kaynaklanan bir göçmenler dalgası, gelişmiş ülkelerin toplumlarını etkiliyordu.
4-Gelişmiş ülkelerin halkları özellikle çalışanlarında bir “geride bırakılmıştık” duygusu; göçmenlerin refahlarını, işlerini çaldığına ilişkin kaygılar, bir öfke dalgası giderek artıyordu. Bu öfke dalgası giderek tüm bu sorunları yönetemediğin düşündükleri “siyasi sınıfı”, seçkinleri, hatta “uzman” kategorisine giren herkesi hedef alıyordu.
Yıldızoğlu’na göre, kemerleri bağlamakta yarar var. Dünya ekonomisi ve uluslararası ilişkiler; ekonomik, mali, hatta siyasi olarak yeni bir türbülansa giriyor olabilir.
Ergin Yıldızoğlu yazısını “Borsalardaki ani sarsıntılar, verim eğrisinin ısrarla ters yönde ilerlemesi, bir ekonomik yavaşlama hatta resesyon riski, hep bu olasılığa işaret ediyor” sözleriyle bitiriyor.