Hükümet aldığı kararla yerli tohumları yok etme kararı aldı.
‘Milli Tarım Projesi’ kapsamında 2018’den itibaren şirketlerin denetiminde üretilip satılan tohumlar çiftçiler için zorunlu hale getiriliyor. Sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilerin desteklerden yararlandırılmayacağı açıklandı.
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, yerli (atalık) tohumları bitirecek bu düzenlemenin sakıncalarına dikkat çeken bir rapor hazırladı. Raporda, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in duyurduğu “2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesine ilişkin düzenlemeyi” eleştiren Sarıbal, bununla birlikte tohum üretiminin çokuluslu şirketlerin denetimine gireceğini bildirdi.
Sarıbal raporunda, yerel çiftçileri zor günlerin beklediğini belirtirken “Atalarından kalma yerel tohumlarla yetiştirdiği ürünlerini pazarlamaya çalışan küçük çiftçiler bu düzenlemeden sonra suçlu muamelesi görecek” ifadelirini kullandı.
Sarıbal, piyasada denetim ve sertifika verme yetkisinin Türk Tohumcular Birliği’nde olduğuna, ancak birliğin içinde de birçok çokuluslu şirketin bulunduğuna dikkat çekti. Alınan kararın Türk Tohumcular Birliği tarafından milat olarak nitelendirildiğini ve üretimin iki katına çıkacağının ileri sürüldüğünü anımsatan Sarıbal, “Sertifikalı tohum kullanımından esas kârlı çıkacaklar, bu tohumların sertifikasını elinde tutan çokuluslu şirketler ve onların yerli ortakları olacak” dedi.
Ayrıca, çokuluslu şirketlerin bütün Dünya’da tekelleştiğini belirten Sarıbal, yerli çiftçinin her geçen gün biraz daha tehdit altına alındığını belirtti. Sarıbal, 2015 yılı sonu itibarıyla Türkiye’nin tohum ihracatının 103 milyon, ithalatın ise 202 milyon dolar olduğunu bildirerek düzenleme yapılacaksa Türkiye’de yerli çiftçinin yerli tohum üretimini teşvik eden düzenlemeler yapılması gerektiğini vurguladı.
‘Yerli tohumları önlemek yerine teşvik etmek gerek’
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, sertifikalı tohumların atalık tohumların sonunu getirebileceğini kaydetti. “Binlerce yıldır kendi tohumunu üreten köylü kendi geliştirdiği tohum çeşitlerini satarak geçimine katkı sağlıyordu. 2006 yılında çıkarılan Tohumculuk Kanunu ile çiftçinin bu imkanı elinden alındı” diyen Atalık, “Tohumunu satarak kazanç elde etme imkanı kaldırılan köylüye bir de tohumu sertifikalı olmaz ise destek verilmeyecek olması atalık tohumların bir diğer değişle yerli tohum çeşitlerinin hızla azalması anlamına gelir” dedi.
Atalık “Şirketlerin tek tip tohumlarıyla çeşitliliğin azalması tarımda hastalık ve zararlıların artması, tarım ilaçlarının daha çok kullanılması anlamına da gelmektedir. Biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmak hem insan hem de çevre açısından büyük önem taşımaktadır. Köylünün ve çiftçinin yeni tohumlar üretme, çeşitliliği geliştirme imkanlarını önlemek yerine teşvik edilmelidir” diye konuştu.
***
Türkiye’de 223 şirket faaliyette
Tohumculuk Yasası, Türkiye’deki tüm tohumculuk kuruluşlarının kamu kuruluşu niteliğindeki bir meslek kuruluşu çatısı altında zorunlu olarak bir araya gelmesini öngördü.
Tohum Sanayici ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB), 2008 yılında bu amaçla kuruldu. TSÜAB üyeleri sertifikalı tohumlukların çoğaltımı, işlenmesi, ambalajlanması, yurt içi ve yurt dışında pazarlanması ve yurt dışından yeni bitki çeşitleri ve tohumlukların tedariki konularında faaliyet gösteriyor. Halen 223 şirket TSÜAB üyesi olarak faaliyet yürütüyor.
***
Buğday Derneği: Dünyanın tam tersi, bir an önce geri adım atılmalı
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, ‘Milli Tarım Projesi’ kapsamında 2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesinin gıda bağımsızlığını tehdit edeceğini ve küçük çiftçiye büyük zarar vereceğini açıkladı.
Buğday Derneği tarafından yapılan açıklama şu şekilde: “Atalık yerli tohumların satışı 2006 yılında çıkan Tohumculuk Kanunu ile zaten yasaklanmış, dolayısıyla dağıtımı ve kullanımı kısıtlanmıştı. Bu noktada küçük çiftçi; sağlıklı gıda ve tarımda ekonomik bağımsızlık anlamlarında yolun sonuna doğru geliniyor. Acilen yerel tohumla ilgili söz konusu hazırlıktan geri adım atılması, aksine; söz konusu tohumların özgürleştirilmesi, bu tohumları kullanarak üretim yapan küçük çiftçilere ilave destekler verilmesi gerekiyor. Aksi halde bu tohumu kullanarak üretim yapan üreticiler adeta suçlu durumuna düşmüş olacak. Organik tarım, kendine ihtiyacı için üretim ve ülkemizde yeni yaygınlaşan bir kavram olan ‘gıda toplulukları’ kapsamında üretim yapan üreticilerin birçoğu, hali hazırda söz konusu yerel tohumları kullanıyor. Doğaya saygılı ve sürdürülebilir/onarıcı olan bu üretim biçimleri; endüstriyel ve konvansiyonel tarıma karşı tüm dünyanın artık kabul ettiği bir yönde ilerliyor. Bizler; bu yönde halen avantajımız varken söz konusu yasadan bir an önce geri adım atmalı ve yerel tohum için ilgili düzenlemeleri yapmalıyız.”
***
‘Sağlıklı yaşam da bitiriliyor’
İstanbul Şile’de yerli tohumlarla üretim yapan Fatma Denizci ise yerli tohumların engellenmesini, “Bu bizim açımızdan korkunç bir şey” diyerek değerlendirdi. Denizci, “Yerli tohumların yasaklanmasıyla çabalarımız boşuna gidiyor. Bizim yerli tohumla, organik tarımla birlikte gelen sağlıklı beslenmemiz gözardı ediliyor. Bu topraklarda gelenek ve göreneklerle oluşan tarım kültürü, beslenme kültürü, damak kültürü şirketler için yok sayılıyor. Sağlıksız bir toplum olarak hayata devam etmemiz isteniyor” diyor. “Sesimizi duyuracak, geri adım atılmasını sağlayacak bir kampanyaya bir mücadeleye acil ihtiyaç var” diyen Denizci, “2010’dan beri 6 yılda biriktirdiğim tohumlarım heba olacak. İlçe tarım müdürlükleri köylere fide göndermeye başladı. Tohum şirketlerinden alınıp köylüye ücretsiz veriliyor. Yani seçilen köylülerle denemeler başladı. Biz bunu kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Birgün
Hükümet aldığı kararla yerli tohumları yok etme kararı aldı.
‘Milli Tarım Projesi’ kapsamında 2018’den itibaren şirketlerin denetiminde üretilip satılan tohumlar çiftçiler için zorunlu hale getiriliyor. Sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilerin desteklerden yararlandırılmayacağı açıklandı.
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, yerli (atalık) tohumları bitirecek bu düzenlemenin sakıncalarına dikkat çeken bir rapor hazırladı. Raporda, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in duyurduğu “2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesine ilişkin düzenlemeyi” eleştiren Sarıbal, bununla birlikte tohum üretiminin çokuluslu şirketlerin denetimine gireceğini bildirdi.
Sarıbal raporunda, yerel çiftçileri zor günlerin beklediğini belirtirken “Atalarından kalma yerel tohumlarla yetiştirdiği ürünlerini pazarlamaya çalışan küçük çiftçiler bu düzenlemeden sonra suçlu muamelesi görecek” ifadelirini kullandı.
Sarıbal, piyasada denetim ve sertifika verme yetkisinin Türk Tohumcular Birliği’nde olduğuna, ancak birliğin içinde de birçok çokuluslu şirketin bulunduğuna dikkat çekti. Alınan kararın Türk Tohumcular Birliği tarafından milat olarak nitelendirildiğini ve üretimin iki katına çıkacağının ileri sürüldüğünü anımsatan Sarıbal, “Sertifikalı tohum kullanımından esas kârlı çıkacaklar, bu tohumların sertifikasını elinde tutan çokuluslu şirketler ve onların yerli ortakları olacak” dedi.
Ayrıca, çokuluslu şirketlerin bütün Dünya’da tekelleştiğini belirten Sarıbal, yerli çiftçinin her geçen gün biraz daha tehdit altına alındığını belirtti. Sarıbal, 2015 yılı sonu itibarıyla Türkiye’nin tohum ihracatının 103 milyon, ithalatın ise 202 milyon dolar olduğunu bildirerek düzenleme yapılacaksa Türkiye’de yerli çiftçinin yerli tohum üretimini teşvik eden düzenlemeler yapılması gerektiğini vurguladı.
‘Yerli tohumları önlemek yerine teşvik etmek gerek’
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, sertifikalı tohumların atalık tohumların sonunu getirebileceğini kaydetti. “Binlerce yıldır kendi tohumunu üreten köylü kendi geliştirdiği tohum çeşitlerini satarak geçimine katkı sağlıyordu. 2006 yılında çıkarılan Tohumculuk Kanunu ile çiftçinin bu imkanı elinden alındı” diyen Atalık, “Tohumunu satarak kazanç elde etme imkanı kaldırılan köylüye bir de tohumu sertifikalı olmaz ise destek verilmeyecek olması atalık tohumların bir diğer değişle yerli tohum çeşitlerinin hızla azalması anlamına gelir” dedi.
Atalık “Şirketlerin tek tip tohumlarıyla çeşitliliğin azalması tarımda hastalık ve zararlıların artması, tarım ilaçlarının daha çok kullanılması anlamına da gelmektedir. Biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmak hem insan hem de çevre açısından büyük önem taşımaktadır. Köylünün ve çiftçinin yeni tohumlar üretme, çeşitliliği geliştirme imkanlarını önlemek yerine teşvik edilmelidir” diye konuştu.
***
Türkiye’de 223 şirket faaliyette
Tohumculuk Yasası, Türkiye’deki tüm tohumculuk kuruluşlarının kamu kuruluşu niteliğindeki bir meslek kuruluşu çatısı altında zorunlu olarak bir araya gelmesini öngördü.
Tohum Sanayici ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB), 2008 yılında bu amaçla kuruldu. TSÜAB üyeleri sertifikalı tohumlukların çoğaltımı, işlenmesi, ambalajlanması, yurt içi ve yurt dışında pazarlanması ve yurt dışından yeni bitki çeşitleri ve tohumlukların tedariki konularında faaliyet gösteriyor. Halen 223 şirket TSÜAB üyesi olarak faaliyet yürütüyor.
***
Buğday Derneği: Dünyanın tam tersi, bir an önce geri adım atılmalı
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, ‘Milli Tarım Projesi’ kapsamında 2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesinin gıda bağımsızlığını tehdit edeceğini ve küçük çiftçiye büyük zarar vereceğini açıkladı.
Buğday Derneği tarafından yapılan açıklama şu şekilde: “Atalık yerli tohumların satışı 2006 yılında çıkan Tohumculuk Kanunu ile zaten yasaklanmış, dolayısıyla dağıtımı ve kullanımı kısıtlanmıştı. Bu noktada küçük çiftçi; sağlıklı gıda ve tarımda ekonomik bağımsızlık anlamlarında yolun sonuna doğru geliniyor. Acilen yerel tohumla ilgili söz konusu hazırlıktan geri adım atılması, aksine; söz konusu tohumların özgürleştirilmesi, bu tohumları kullanarak üretim yapan küçük çiftçilere ilave destekler verilmesi gerekiyor. Aksi halde bu tohumu kullanarak üretim yapan üreticiler adeta suçlu durumuna düşmüş olacak. Organik tarım, kendine ihtiyacı için üretim ve ülkemizde yeni yaygınlaşan bir kavram olan ‘gıda toplulukları’ kapsamında üretim yapan üreticilerin birçoğu, hali hazırda söz konusu yerel tohumları kullanıyor. Doğaya saygılı ve sürdürülebilir/onarıcı olan bu üretim biçimleri; endüstriyel ve konvansiyonel tarıma karşı tüm dünyanın artık kabul ettiği bir yönde ilerliyor. Bizler; bu yönde halen avantajımız varken söz konusu yasadan bir an önce geri adım atmalı ve yerel tohum için ilgili düzenlemeleri yapmalıyız.”
***
‘Sağlıklı yaşam da bitiriliyor’
İstanbul Şile’de yerli tohumlarla üretim yapan Fatma Denizci ise yerli tohumların engellenmesini, “Bu bizim açımızdan korkunç bir şey” diyerek değerlendirdi. Denizci, “Yerli tohumların yasaklanmasıyla çabalarımız boşuna gidiyor. Bizim yerli tohumla, organik tarımla birlikte gelen sağlıklı beslenmemiz gözardı ediliyor. Bu topraklarda gelenek ve göreneklerle oluşan tarım kültürü, beslenme kültürü, damak kültürü şirketler için yok sayılıyor. Sağlıksız bir toplum olarak hayata devam etmemiz isteniyor” diyor. “Sesimizi duyuracak, geri adım atılmasını sağlayacak bir kampanyaya bir mücadeleye acil ihtiyaç var” diyen Denizci, “2010’dan beri 6 yılda biriktirdiğim tohumlarım heba olacak. İlçe tarım müdürlükleri köylere fide göndermeye başladı. Tohum şirketlerinden alınıp köylüye ücretsiz veriliyor. Yani seçilen köylülerle denemeler başladı. Biz bunu kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Birgün
Hükümet aldığı kararla yerli tohumları yok etme kararı aldı.
‘Milli Tarım Projesi’ kapsamında 2018’den itibaren şirketlerin denetiminde üretilip satılan tohumlar çiftçiler için zorunlu hale getiriliyor. Sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilerin desteklerden yararlandırılmayacağı açıklandı.
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, yerli (atalık) tohumları bitirecek bu düzenlemenin sakıncalarına dikkat çeken bir rapor hazırladı. Raporda, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in duyurduğu “2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesine ilişkin düzenlemeyi” eleştiren Sarıbal, bununla birlikte tohum üretiminin çokuluslu şirketlerin denetimine gireceğini bildirdi.
Sarıbal raporunda, yerel çiftçileri zor günlerin beklediğini belirtirken “Atalarından kalma yerel tohumlarla yetiştirdiği ürünlerini pazarlamaya çalışan küçük çiftçiler bu düzenlemeden sonra suçlu muamelesi görecek” ifadelirini kullandı.
Sarıbal, piyasada denetim ve sertifika verme yetkisinin Türk Tohumcular Birliği’nde olduğuna, ancak birliğin içinde de birçok çokuluslu şirketin bulunduğuna dikkat çekti. Alınan kararın Türk Tohumcular Birliği tarafından milat olarak nitelendirildiğini ve üretimin iki katına çıkacağının ileri sürüldüğünü anımsatan Sarıbal, “Sertifikalı tohum kullanımından esas kârlı çıkacaklar, bu tohumların sertifikasını elinde tutan çokuluslu şirketler ve onların yerli ortakları olacak” dedi.
Ayrıca, çokuluslu şirketlerin bütün Dünya’da tekelleştiğini belirten Sarıbal, yerli çiftçinin her geçen gün biraz daha tehdit altına alındığını belirtti. Sarıbal, 2015 yılı sonu itibarıyla Türkiye’nin tohum ihracatının 103 milyon, ithalatın ise 202 milyon dolar olduğunu bildirerek düzenleme yapılacaksa Türkiye’de yerli çiftçinin yerli tohum üretimini teşvik eden düzenlemeler yapılması gerektiğini vurguladı.
‘Yerli tohumları önlemek yerine teşvik etmek gerek’
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, sertifikalı tohumların atalık tohumların sonunu getirebileceğini kaydetti. “Binlerce yıldır kendi tohumunu üreten köylü kendi geliştirdiği tohum çeşitlerini satarak geçimine katkı sağlıyordu. 2006 yılında çıkarılan Tohumculuk Kanunu ile çiftçinin bu imkanı elinden alındı” diyen Atalık, “Tohumunu satarak kazanç elde etme imkanı kaldırılan köylüye bir de tohumu sertifikalı olmaz ise destek verilmeyecek olması atalık tohumların bir diğer değişle yerli tohum çeşitlerinin hızla azalması anlamına gelir” dedi.
Atalık “Şirketlerin tek tip tohumlarıyla çeşitliliğin azalması tarımda hastalık ve zararlıların artması, tarım ilaçlarının daha çok kullanılması anlamına da gelmektedir. Biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmak hem insan hem de çevre açısından büyük önem taşımaktadır. Köylünün ve çiftçinin yeni tohumlar üretme, çeşitliliği geliştirme imkanlarını önlemek yerine teşvik edilmelidir” diye konuştu.
***
Türkiye’de 223 şirket faaliyette
Tohumculuk Yasası, Türkiye’deki tüm tohumculuk kuruluşlarının kamu kuruluşu niteliğindeki bir meslek kuruluşu çatısı altında zorunlu olarak bir araya gelmesini öngördü.
Tohum Sanayici ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB), 2008 yılında bu amaçla kuruldu. TSÜAB üyeleri sertifikalı tohumlukların çoğaltımı, işlenmesi, ambalajlanması, yurt içi ve yurt dışında pazarlanması ve yurt dışından yeni bitki çeşitleri ve tohumlukların tedariki konularında faaliyet gösteriyor. Halen 223 şirket TSÜAB üyesi olarak faaliyet yürütüyor.
***
Buğday Derneği: Dünyanın tam tersi, bir an önce geri adım atılmalı
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, ‘Milli Tarım Projesi’ kapsamında 2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesinin gıda bağımsızlığını tehdit edeceğini ve küçük çiftçiye büyük zarar vereceğini açıkladı.
Buğday Derneği tarafından yapılan açıklama şu şekilde: “Atalık yerli tohumların satışı 2006 yılında çıkan Tohumculuk Kanunu ile zaten yasaklanmış, dolayısıyla dağıtımı ve kullanımı kısıtlanmıştı. Bu noktada küçük çiftçi; sağlıklı gıda ve tarımda ekonomik bağımsızlık anlamlarında yolun sonuna doğru geliniyor. Acilen yerel tohumla ilgili söz konusu hazırlıktan geri adım atılması, aksine; söz konusu tohumların özgürleştirilmesi, bu tohumları kullanarak üretim yapan küçük çiftçilere ilave destekler verilmesi gerekiyor. Aksi halde bu tohumu kullanarak üretim yapan üreticiler adeta suçlu durumuna düşmüş olacak. Organik tarım, kendine ihtiyacı için üretim ve ülkemizde yeni yaygınlaşan bir kavram olan ‘gıda toplulukları’ kapsamında üretim yapan üreticilerin birçoğu, hali hazırda söz konusu yerel tohumları kullanıyor. Doğaya saygılı ve sürdürülebilir/onarıcı olan bu üretim biçimleri; endüstriyel ve konvansiyonel tarıma karşı tüm dünyanın artık kabul ettiği bir yönde ilerliyor. Bizler; bu yönde halen avantajımız varken söz konusu yasadan bir an önce geri adım atmalı ve yerel tohum için ilgili düzenlemeleri yapmalıyız.”
***
‘Sağlıklı yaşam da bitiriliyor’
İstanbul Şile’de yerli tohumlarla üretim yapan Fatma Denizci ise yerli tohumların engellenmesini, “Bu bizim açımızdan korkunç bir şey” diyerek değerlendirdi. Denizci, “Yerli tohumların yasaklanmasıyla çabalarımız boşuna gidiyor. Bizim yerli tohumla, organik tarımla birlikte gelen sağlıklı beslenmemiz gözardı ediliyor. Bu topraklarda gelenek ve göreneklerle oluşan tarım kültürü, beslenme kültürü, damak kültürü şirketler için yok sayılıyor. Sağlıksız bir toplum olarak hayata devam etmemiz isteniyor” diyor. “Sesimizi duyuracak, geri adım atılmasını sağlayacak bir kampanyaya bir mücadeleye acil ihtiyaç var” diyen Denizci, “2010’dan beri 6 yılda biriktirdiğim tohumlarım heba olacak. İlçe tarım müdürlükleri köylere fide göndermeye başladı. Tohum şirketlerinden alınıp köylüye ücretsiz veriliyor. Yani seçilen köylülerle denemeler başladı. Biz bunu kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Birgün
Hükümet aldığı kararla yerli tohumları yok etme kararı aldı.
‘Milli Tarım Projesi’ kapsamında 2018’den itibaren şirketlerin denetiminde üretilip satılan tohumlar çiftçiler için zorunlu hale getiriliyor. Sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilerin desteklerden yararlandırılmayacağı açıklandı.
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, yerli (atalık) tohumları bitirecek bu düzenlemenin sakıncalarına dikkat çeken bir rapor hazırladı. Raporda, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in duyurduğu “2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesine ilişkin düzenlemeyi” eleştiren Sarıbal, bununla birlikte tohum üretiminin çokuluslu şirketlerin denetimine gireceğini bildirdi.
Sarıbal raporunda, yerel çiftçileri zor günlerin beklediğini belirtirken “Atalarından kalma yerel tohumlarla yetiştirdiği ürünlerini pazarlamaya çalışan küçük çiftçiler bu düzenlemeden sonra suçlu muamelesi görecek” ifadelirini kullandı.
Sarıbal, piyasada denetim ve sertifika verme yetkisinin Türk Tohumcular Birliği’nde olduğuna, ancak birliğin içinde de birçok çokuluslu şirketin bulunduğuna dikkat çekti. Alınan kararın Türk Tohumcular Birliği tarafından milat olarak nitelendirildiğini ve üretimin iki katına çıkacağının ileri sürüldüğünü anımsatan Sarıbal, “Sertifikalı tohum kullanımından esas kârlı çıkacaklar, bu tohumların sertifikasını elinde tutan çokuluslu şirketler ve onların yerli ortakları olacak” dedi.
Ayrıca, çokuluslu şirketlerin bütün Dünya’da tekelleştiğini belirten Sarıbal, yerli çiftçinin her geçen gün biraz daha tehdit altına alındığını belirtti. Sarıbal, 2015 yılı sonu itibarıyla Türkiye’nin tohum ihracatının 103 milyon, ithalatın ise 202 milyon dolar olduğunu bildirerek düzenleme yapılacaksa Türkiye’de yerli çiftçinin yerli tohum üretimini teşvik eden düzenlemeler yapılması gerektiğini vurguladı.
‘Yerli tohumları önlemek yerine teşvik etmek gerek’
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, sertifikalı tohumların atalık tohumların sonunu getirebileceğini kaydetti. “Binlerce yıldır kendi tohumunu üreten köylü kendi geliştirdiği tohum çeşitlerini satarak geçimine katkı sağlıyordu. 2006 yılında çıkarılan Tohumculuk Kanunu ile çiftçinin bu imkanı elinden alındı” diyen Atalık, “Tohumunu satarak kazanç elde etme imkanı kaldırılan köylüye bir de tohumu sertifikalı olmaz ise destek verilmeyecek olması atalık tohumların bir diğer değişle yerli tohum çeşitlerinin hızla azalması anlamına gelir” dedi.
Atalık “Şirketlerin tek tip tohumlarıyla çeşitliliğin azalması tarımda hastalık ve zararlıların artması, tarım ilaçlarının daha çok kullanılması anlamına da gelmektedir. Biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmak hem insan hem de çevre açısından büyük önem taşımaktadır. Köylünün ve çiftçinin yeni tohumlar üretme, çeşitliliği geliştirme imkanlarını önlemek yerine teşvik edilmelidir” diye konuştu.
***
Türkiye’de 223 şirket faaliyette
Tohumculuk Yasası, Türkiye’deki tüm tohumculuk kuruluşlarının kamu kuruluşu niteliğindeki bir meslek kuruluşu çatısı altında zorunlu olarak bir araya gelmesini öngördü.
Tohum Sanayici ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB), 2008 yılında bu amaçla kuruldu. TSÜAB üyeleri sertifikalı tohumlukların çoğaltımı, işlenmesi, ambalajlanması, yurt içi ve yurt dışında pazarlanması ve yurt dışından yeni bitki çeşitleri ve tohumlukların tedariki konularında faaliyet gösteriyor. Halen 223 şirket TSÜAB üyesi olarak faaliyet yürütüyor.
***
Buğday Derneği: Dünyanın tam tersi, bir an önce geri adım atılmalı
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, ‘Milli Tarım Projesi’ kapsamında 2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesinin gıda bağımsızlığını tehdit edeceğini ve küçük çiftçiye büyük zarar vereceğini açıkladı.
Buğday Derneği tarafından yapılan açıklama şu şekilde: “Atalık yerli tohumların satışı 2006 yılında çıkan Tohumculuk Kanunu ile zaten yasaklanmış, dolayısıyla dağıtımı ve kullanımı kısıtlanmıştı. Bu noktada küçük çiftçi; sağlıklı gıda ve tarımda ekonomik bağımsızlık anlamlarında yolun sonuna doğru geliniyor. Acilen yerel tohumla ilgili söz konusu hazırlıktan geri adım atılması, aksine; söz konusu tohumların özgürleştirilmesi, bu tohumları kullanarak üretim yapan küçük çiftçilere ilave destekler verilmesi gerekiyor. Aksi halde bu tohumu kullanarak üretim yapan üreticiler adeta suçlu durumuna düşmüş olacak. Organik tarım, kendine ihtiyacı için üretim ve ülkemizde yeni yaygınlaşan bir kavram olan ‘gıda toplulukları’ kapsamında üretim yapan üreticilerin birçoğu, hali hazırda söz konusu yerel tohumları kullanıyor. Doğaya saygılı ve sürdürülebilir/onarıcı olan bu üretim biçimleri; endüstriyel ve konvansiyonel tarıma karşı tüm dünyanın artık kabul ettiği bir yönde ilerliyor. Bizler; bu yönde halen avantajımız varken söz konusu yasadan bir an önce geri adım atmalı ve yerel tohum için ilgili düzenlemeleri yapmalıyız.”
***
‘Sağlıklı yaşam da bitiriliyor’
İstanbul Şile’de yerli tohumlarla üretim yapan Fatma Denizci ise yerli tohumların engellenmesini, “Bu bizim açımızdan korkunç bir şey” diyerek değerlendirdi. Denizci, “Yerli tohumların yasaklanmasıyla çabalarımız boşuna gidiyor. Bizim yerli tohumla, organik tarımla birlikte gelen sağlıklı beslenmemiz gözardı ediliyor. Bu topraklarda gelenek ve göreneklerle oluşan tarım kültürü, beslenme kültürü, damak kültürü şirketler için yok sayılıyor. Sağlıksız bir toplum olarak hayata devam etmemiz isteniyor” diyor. “Sesimizi duyuracak, geri adım atılmasını sağlayacak bir kampanyaya bir mücadeleye acil ihtiyaç var” diyen Denizci, “2010’dan beri 6 yılda biriktirdiğim tohumlarım heba olacak. İlçe tarım müdürlükleri köylere fide göndermeye başladı. Tohum şirketlerinden alınıp köylüye ücretsiz veriliyor. Yani seçilen köylülerle denemeler başladı. Biz bunu kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Birgün