Romanya’dan ithal ettiğimiz sığırları Bulgaristan’dan ithal ettiğimiz samanla besliyoruz.
1970’lerde 40 milyonun üzerinden koyun, 20 milyondan fazla keçi varlığına sahip olan Türkiye, yerli sığır ve manda türleriyle kırmızı et ihtiyacını karşılıyordu. Birçoğunun kökeni Anadolu olan yerli ırk koyun, keçi, manda ve sığır türleri, hatalı tarım politikaları yüzünden düşük verimli bulunarak yok edildi. Yerine ithal ve bu coğrafyaya uyum sağlayamayan hayvanlar ikame edildi. Sonuç; dengeli ve sağlıklı beslenme açısından da son derece önemli olan başta kırmızı et olmak üzere yüzlerce peynir türü, yoğurt ve tereyağı gibi yerli ürünlerin sonu getirildi…
TÜRKİYE 2017’DE 500 BİN SIĞIR İTHAL EDİYOR
Beraberinde ve en acısı binlerce yıllık bir üretim kültürü bitirildi… Bütün bunların sonucunda bir zamanlar her bölgesinde farklı bir ırk hayvan varlığı bulunan ve buna bağlı olarak zengin ürün çeşitliliğine sahip olan Türkiye son yıllarda net bir hayvan ithalatçısı konumuna düşürüldü. Türkiye sadece bu yıl 500 bin sığır ithal ediyor. Bakanlar Kurulu Kararı ile ithal edilecek büyükbaş hayvan sayısı, neredeyse bir kurban bayramında kesilecek olanın yarısından fazla… Geçtiğimiz Mayıs ayında Romanya’da ithal edilerek üreticilere dağıtılan sığırların bir kısmının öldüğünü de anımsatalım…
KAYSERİ’NİN SUCUĞU, AFYON’UN KAYMAĞI, TRABZON’UN TEREYAĞI
Kayseri’de sucuk ve pastırmanın bolluğu, Sultan Sazlığı, Afyon’un mermer gibi kaymağının sırrı, Göller bölgesinin irili ufaklı göllerindeydi. Kastamonu’nun camız kaymağı, Çakakkale’nin, Kazdağlarının dillere destan peynirleri, Torosların tulumu, Trabzon’un bıçakla zor kesilen granit gibi tereyağı, Kars’ın dillere destan kaşarı, Erzincan’ın tulumu, Van’ın otlu peyniri… Binlerce kasabada, binlerce ayrı lezzette kavurma türü… Anadolu’nun dört bir yanında coğrafya ve insanın birlikte yarattığı, ta Hititlerden bugüne uzanan o benzersiz üretim ve yeme içme kültürü son 20 yılda un ufak edildi…
TÜRKİYE 5 YIL ARADAN SONRA YENİDEN SAMAN İTHAL EDİYOR
Türkiye yalnızca canlı hayvan ithal etmekle kalsa iyi. İthal edilen hayvanların yiyeceği samanı da 5 yıl aradan sonra yeniden ithal etmeye başladı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez 2012 yılında Bulgaristan, Romanya ve Gürcistan gibi ülkelerden ot ve saman ithal eder duruma düşürülmüştü. Dünya Gazetesi’nden Ali Ekber Yıldırım, 30 Ağustos’ta Türkiye’nin yeniden saman ithal ettiğini yazdı.
TÜRKİYE SIĞIR İTHALATINDA AVRUPA’DA BİRİNCİ, DÜNYADA İKİNCİ SIRADA
Türkiye’nin sığır ithalatında Avrupa birincisi, dünyada ise ikinci sırada olduğunu vurgulayan Yıldırım, Bulgaristan’dan ithal edilen yaklaşık 4 bin ton samanın İzmir limanına geldiğini aktardı. İzmir Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ile Kırmızı Et Üreticileri Birliği’nin Bulgaristan’dan aldığı saman ise bayramdan sonra İzmir’e gelecek.
‘DEVLET ÜÇ BEŞ STOKCUYLA MÜCADELE EDEMİYOR’
Bugün de (31 Ağustos) saman ithalatıyla ilgili ayrıntılara yer veren Yıldırım, Türkiye’nin sap ve samanı ithal edecek duruma geldiğini ve bunun için yasal düzenleme yapıldığını belirterek, Saman ithalatı adeta hayvancılıkta dışa bağımlılığın simgesi oldu. Şimdi bir kez daha Türkiye saman ithal eder duruma geldi. Üstelik, ‘Milli Tarım’, ‘Milli Hayvancılık’ politikası uygulanırken saman ithal edenlere soruyoruz, ‘neden ithal ediyorsunuz?’ Yanıt hep aynı: ‘Stok yapanlar var. Fiyat çok yüksek, daha da yükselecek. Bu nedenle ithal ediyoruz.’ Devlet, 3 stokcuyla mücadele edemiyor. Samanda, yaş meyve ve sebzede, tarımın her alanında piyasayı stokçulara, spekülatörlere teslim ediyorlar. Üreten ucuza satmak zorunda kalırken, tüketen pahalıya almak zorunda. Devlet kendi ithal ettiği eti bile tüketiciye ucuza veremiyor. Marketler istediği fiyattan satıyor…
‘HASAT TEKNİĞİ SAPI TARLADA BIRAKIYOR, BUNU KİMSE HESAPLAMAMIŞ’
Yeni ürüne uygun hasat tekniği uygulanıyor. Biçerdöver üstten biçerek sapı tarlada bırakıyor. Bunun saman kıtlığına yol açacağını da kimse hesaplamamış. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı deyim yerindeyse uyumuş. Planlama yapmamış. Şimdi saman ithal ediliyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı koltuğuna oturan her bakan ‘yerli üretimi artıracağız’ ‘ithalatı durduracağız’ diyor. Fakat, ithalatı durdurmak bir yana özellikle hayvancılıkta her şey ithal ediliyor.”
‘HAYVANCILIKTAKİ İTHALAT ÇARKI NASIL İŞLİYOR?’
Hayvancılıktaki ithalat çarkının nasıl işlediği konusunda da bilgiler veren Yıldırım, şunları dile getiriyor: “Hayvancılık yapmak için hayvan materyali ithal ediliyor. Süt hayvancılığı yapanlar damızlık düve, besicilik yapanlar besilik dana ithal ediyor. Koyun, keçi yetiştirenler damızlık ithal ediyor. Hayvanı ithal ettiniz iş orada bitmiyor. Hayvanı ne ile besleyeceksiniz? Yem vermeniz gerekiyor. Yem ham maddesinin başta soya, mısır ve diğer ürünler olmak üzere yaklaşık yüzde 50’si ithal ediliyor. Kaba yem yedireceksiniz. Saman da ithal. Sonra hayvanlara çoban lazım, bakıcı lazım. O da ithal. Eskiden Moldovyalılar vardı. Şimdi Suriyeliler çoban oldu. Hayvanınız hastalandı, aşı yapmanız gerekiyor, ilaç tedavisi uygulayacaksınız. O da ithal. Yetiştirdiğiniz hayvan et ihtiyacınızı karşılamıyor. Et fiyatı yükseliyor. Bu kez et ithal ediliyor.
‘İTHAL HAYVAN VE SAMANLA BİR ÇOK HASTALIK DE GİRECEK’
Hayvanınızın verimli ırk olmasını, süt veriminin, et veriminin yüksek olmasını istiyorsunuz. Bunun için suni tohumlama yapacaksınız, sperma da ithal. İthal olmayan tek şey kaldı. Bu kadar ithalatı yönetecek bir tarım bakanı. O da ithal olursa çark tamamlanacak. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Bulgaristan’dan canlı hayvan, koyun, kuzu, saman, ayçiçeği ithal eden Türkiye, bir bakan da ithal edebilir. Ağlanacak halimize güler olduk. İthal samana muhtaç hale getirildik. Bu arada ithal hayvanla, ithal samanla ülkeye birçok hastalığın gireceğini de unutmamak gerekir.”