Dolar bir gecede 7.40 Türk Lirası seviyesine kadar çıktı, şimdi ise 6 TL’nin altına indi.
Kimileri bu rekor dalgalanmayı piyasanın işleyişi çerçevesinde ele alırken, Yeniçağ Gazetesi ekonomi yazarı Esfender Korkmaz, piyasanın kendi haline bırakılması durumunda, sermayenin tekelleşme, kartelleşme ve spekülasyon yaparak piyasa anarşisi yarattığını savunuyor.
Devletin görevinin de gerektiğinde piyasaya müdahale etmek ve rekabet kurallarını çalıştırmak olduğuna değinen Korkmaz, “Bu nedenle eğer dövizde bir spekülatif hareket oluyorsa, bunun suçunu spekülatörlere, iç ve dış güçlere atmak yanlıştır. Eğer bizim bilmediğimiz tersine bir müdahale yoksa, bu sorun devletin işlevsiz kalmasından kaynaklanan bir sorundur. Hükümet edenlerin kur politikası, faiz politikası, bütçe politikası ve devlet anlayışlarındaki yanlışlar spekülasyona izin vermiştir” yorumunu yapıyor.
Spekülasyonu, “Bir kısım insanların spekülatif kar elde etmesini, buna karşılık diğerlerinin aynı oranda kayıp vermesine neden olur” şeklinde tanımlayan Korkmaz, kurdaki ani artış nedeniyle bir gecede büyük paralar kazanıldığını ve kaybedildiğini belirtiyor.
Normalde dolar kurunun 3.80 TL dolayında olması gerektiğine işaret eden Korkmaz, yazısını şöyle sürdürüyor:
“Dolar 6 lira ise, 2.20 lira daha pahalı demektir. Kamu kesiminin 142 milyar dolar dış borcu var. TL bu değerde kaldığı sürece, kamunun TL olarak dış borç karşılığına bu günkü değerle 312 milyar ilave yük geldi demektir. Bu fark bütçeden yani halkın vergileri ile ödeneceği için, sonuçta yük topluma yayılmış oluyor.
Özel sektörün 217.3 milyar dolar döviz pozisyon açığı var. Kazancı TL olduğu için bu kesimin TL karşılığı dış borç yükü de, TL’nin düşük değerde kalması halinde yüzde 40 artmıştır.
Dünyada yap- işlet – devret modeline göre özel sektöre yaptırılan kamu altyapı yatırımlarında, risk özel sektöre aittir. Bizde ise rasyonel hiçbir esasa dayanmayan, risk paylaşımı söz konusudur. Devlet talep garantisi vermiş ve ayrıç ada özel sektörün dış borçlarına kefil olmuştur. Üstelik Türkiye de dolarla talep garantisi vermiştir.”
Korkmaz, 2005 – 2017 Kamu özel İşbirliği projelerinin yatırım tutarının 48 milyar dolar olduğunu hatırlatıyor ve bugünkü sözleşme değerinin ise 115 milyar doları bulduğuna değiniyor. Risk paylaşım yöntemi ile yapılan yatırımlar nedeniyle devletin kaybını ise şöyle özetliyor Korkmaz:
“Yatırım pahalıya çıkmıştır. Devlet borç alarak bu yatırım yapsaydı , yüzde 15 kar payı ödemeyecekti ve bu nedenle yatırım 7.2 milyar dolar daha ucuza çıkacaktı..
Devletin talep garantisi her yıl değişir. Genel olarak projenin yarısı kadar dersek, takriben 57 milyar dolar bütçeden para ödenecektir.
Devlet ayrıca bu projelerin toplam 115 milyar dolar gelirinden mahrum olacaktır.
Eğer bu yatırımları Devlet borçlanarak yapsaydı, bu borcu yatırım gelirleri ile geri öderdi. Proje geliri Dolarla hesap edildiği içinde ilave olarak geliri artardı.
Bu haliyle devletin kaybı bütçeden ödenen 57 milyar dolar talep farkı ile 7.2 milyar dolar yatırım maliyet farkı olarak toplam 64.2 milyar dolardır. Başka bir ifade ile devletin risk paylaşımına girmesi gibi yanlış bir kararı, halka 64.2 milyar dolara mal olmuştur. TL düşük kaldığı sürece bu farkın TL maliyeti de daha yüksek olacaktır.
Kesin sonuç ”kim olursa olsun manipülasyon yapanlar, spekülatörler kazandı hepimiz kaybettik” şeklindedir.”