Ekonomist Atilla Yeşilada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 100 günlük icraatlarını ekonomik yönden analiz etti.
Ekonomist Atilla Yeşilada, Ahval’de yer alan yazısında, Türkiye’de kendini hissetiren ekonomik krizi ele aldı. ‘Eğer bu yolda gidersek, sonumuz Maduro’nun Venezuela’sı.’ gibi diyen Yeşilada, ekonomik gidişatın iyi olmadığını yazdı.
Yeşilada’nın analizi şöyle;
Dün Başkan Erdoğan’ın 100 günlük icraatı tanıtım konuşmasını dinliyorum ve kafamda hesap yapıyorum. 100 günlük icraatı anlatmak 2 saat sürdü. Ula…. sırada 6 aylık icraat var, 4 saat.. Turbun büyüğü? 2019-2023 Stratejik Plan! 8×4 = 32, uyku tulumuyla gideceğiz Saray’a.
Bir de merak ettim. Tanıtıma bu kadar fazla zaman sarfeden bir “tek karar verici”, 9 ofis, 5 başkanlık, bilmem kaç ajans, vs yüzlerce kurumun kararnamelerini imzalayacak vakti nerden bulacak?
Sonra kendi halime döndüm, RTE daha Çevre Bakanlığı’nın harikulade icraatlarını tanıtmakla meşguldü zaten. 2 saat, bir şişe Jameson (Hain ve kalleş ABD’yi protesto için JD’den vazgeçtim, İrlanda wiskisine döndüm, benim de çorbada tuzum olsun). 2019-2023 Stratejik Planı için şimdiden hastanede yer ayırtmak lazım, nasıl olsa alkol koması, ardından mide yıkaması ve serum.
Sıra Aile, Sosyal İşler, Diğer Bilumum Başka Bakanlıkların Yapmak İstemedikleri Teferrüatlar Bakanlığı’na gelmişti ki Türkiye’nin hali pür mealini düşünmeye başladım. Dolar 5.08, fazi 21.68%, ABD’de istihdam patlaması var, Fed gaza basıp gidecek, banka ve şirketler artık dışardan borçlarken ebelerinin nikahını ödüyor, inanmayan Dünya haberini okusun, nah işte burada. ABD Çin’in 200 milyar dolarlık ihracatına %25 vergi koyacak, Rus bankalarını defterden siliyor, İran’a “ciğeriniz akşam wiskime meze” kabilinden mesajlar gönderiyor, biz papaz takası için heriflere itişiyoruz. Bir de utanmadan “Onlar zararlı çıkar, ha!!” diyoruz.
100 günlük icraat programı değil, Peter Pan filmi. Dünyada bütün fonlar nefesini tutmuş iki cümle bekliyor:
*Bütçe disiplini
*TCMB gerekeni yapacak
Ortaya çıkan? Sadece 46 milyar TL daha harcayacağız 100 günde. Yıla vur, 150 milyar TL daha gömeceğiz seçmen gülümsetmeye ki yerel seçimlerde popomuza tekme yemeyelim. Aklıma perhiz ve lahana turşusu ikilemi geliyor, ikinci şişe Jameson, buz, tuzlu fıstık…..
Nasıl bitecek bu Türkiye dediğimiz traji-komedik filmin sonu? Daha da önemlisi, Türkiye gibi hayatın kara mizahtan ibaret olduğu bir diyarda niye Martılar’ın Efendisi gibi seyreden martıların kıçıyla güldüğü filmler yapılır da bir Quentin Tarantino ya da Coen Kardeşler çıkmaz? Cem Yılmaz ne zaman bana mesaj ve ders vermekten vazgeçip doğru-dürüst bir kara komedi filmi çekecek?
Cevap bulamıyorum, yanımdaki karışık hap kasesine uzanıp zihnimi açıyorum. Nasıl bitecek bu filmin sonu? Tarantina’dan esinlenerek iki senaryo yazıyorum. Maduro ve Özal.
Eğer bu yolda gidersek, sonumuz Maduro’nun Venezuela’sı. Lütfen yanlış anlaşılmasın. Ne RTE’yi Maduro’ya benzetirim, ne de yollarda kan dökülmesini beklerim. Ama tuvalet kağıdının bile kara borsaya düştüğü, devletin paranoid-şizofrenin dibine vurup 7 Cihanı düşman ilan ettiği, süper-marketlerin bile kamulaştırıldığı, enflasyonun yüzde 1000’lere çıktığı, aç ve sefil bir ülke.
Çünkü, istikrarı boş verip büyümeye devam dersek, enflasyonda kısır döngüye bir kaç ay kaldı. Çünkü büyümeye devam dersek, cari açığı yakında finanse edemeyiz. Bakın, ecnebi keriz değil. Geri alamayacağı parayı ödünç vermez. Sen borçlan, millet bahçesi yap. Sen borçlan gençlere istihdam sübvansiyonu ver, sen borçlan savunma sanayi kur. Çin’den kredi alacakmışız. Yahu, Dışişleri Bakanlığı’nda Myanmar, Tayland, Laos, Pakistan, Sri Lanka.. Çin’le kredi ilişkine girip de kolunu kaptıranları hiç kimse etüd etmedi mi ya. Bir de, bir de, Çin’in ekonomik kıyakları bir ülkenin Yol-Kuşak Projesi çapına uzaklığıyla ters ilişkili. Haritayı açın da bakın, Yol-Kuşak buraya kaç yıl sonra gelir, nasıl gelir.
Hele bir de faizsizi finansmanın altyapısını genişletilmesi ve sermaye piyasalarının derinleştirilmesi fikri var ki, evlere şenlik. Yahu 15 yıldır iktidardasınız, daha genişletemediniz, belki de kumaş dar?
ABD’yle papaz takası…Kim haklı, kim haksız, umurumda mı ya? Bir yanda “pussy grabber” Trump ve neo-conlar. Öte yanda AKP. Al birini vur ötekine. Hukuk devleti, yargı bağımsız palavrası altında koalisyon ortakları ”Al papazı, ver papazı” diye basın yoluyla pazarlık yapıyor kardeşim. Bu işin prensibi, adaleti mı kaldı? Sen at pazarlığı yaparsan, herif de şantaj yapar.
Boşuna palavra da atma, OFAC ya da ABD Hazinesi’nden bir kaç nazik bayan ABD ve Asya bankalarını gezer, “Türkiye’ye kredi vermeyin” der ve oyun biter. Üstelik daha ihtilafın açılış sahnesi; takımların birbirini denediği dakikalardayız. Kasım’da bir de İran yaptırımları için papaz olacağız, yanına iki de vale, full. Papaz çok, al-ver, win-win, lose-lose-lose your ass. Ulan koskoca Çin’de popolar yusuf yusuf ki herifin 3 trilyon rezervi,%40 tasarruf oranı var, biz 250 gramlık bankacılık sistemimizle bir hiç uğruna bu deliye delleniyoruz.
Bu yolun sonu, ödemeler dengesi krizi, kambiyo rejimini değişmesi, yani sermaye hesabının kapatılması ve içerde “ama bir dakika!” diyenin kafasına jop.
Merek etmeyin olmaz, FÖŞ’ün RTE ve AKP’ye muhalif tutumu çok sarih olduğu için rahatlıkla onlara kredi de verebilirim. RTE ve AKP vatanseverdir. Nihai analizde, ideoloji, gurur veya menfaat güdüsüyle değil bu milletin ali çıkarları için karar alacaklar.
İşte bu yüzden Yeni Özal dönemi yolda diyorum. Yerel seçimlere kadar durumu idare edeceğiz. Eylül’de ABD ile barışma var, Brunson-Atilla takası, ardından kademeli olarak İran ve Rusya’ya tutum koyma, NATO ve AB’ye utangaç üvertürler. IMF’yle gayri resmi temaslar. IMF antetli kağıda yazılıp bakanlar tarafından okunan 2019-2023 istikrar ve rehabilitasyon programı. Back-loaded, yani şimdi söz vereceğiz, yerel seçimlerden sonra yapacağız. Nisan’da IMF, Mayıs’da sünnet (yani herkes istikrarın bedelini ödeyecek), Haziran’da da dibe vuruş. 2020’de yeni bir vizyon, global kapitalizm ve neo-liberal dünya görüşüne re-entegrasyon.
İnönü, Menderes, Demirel, Ecevit, Özal Çiller, Yılmaz, Gül, RTE. Hepsinin eleştirilecek çok yanlışları, ideolojik takıntıları, garip kararları vardı. Ama hepsi vatanseverdi. Yumurta kapıya dayanınca hep omlet yapıldı. Bu kez de aynı şey olacak, ama içinde Amerikan jambonu var…..