Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (TÜRK-İŞ) cuma günü yayınladığı “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması”nın Ekim 2025 verilerine göre, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 92 bin 547 TL’ye yükseldi.
2024 Ekim ayında 66 bin 553 TL, 2023 Ekim’de ise 44 bin 573 TL olan yoksulluk sınırı rakamı son bir yılda yüzde 39, son iki yılda ise yüzde 107 oranında artmış oldu.
Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı ise 28 bin 412 TL olarak hesaplandı. Bu rakam, bir ailenin sadece aylık gıda masrafını gösteriyor.
2024 Ekim’de 20 bin 431 TL, 2023 Ekim ayında ise 13 bin 684 TL olan açlık sınırı rakamları ise yoksulluk sınırı ile aynı yüzde oranlarında artış gösterdi.
Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti ise 36 bin 984 TL’ye çıktı. 2023 Ekim ayında bu rakam 17 bin 803 TL iken son iki yılda bu maliyet rakamlarında da yüzde 107 artış yaşandı.
Bu tutar, tek kişinin barınma, ulaşım, gıda, ısınma ve kişisel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gerekli asgari harcamayı ifade ediyor.
Çalışmanın amacının, bir çalışanın insana yakışır bir yaşam sürdürebilmesi için gereken minimum gelir düzeyini ortaya koymak olduğu ifade ediliyor. Buna göre, bekar bir çalışanın yaşam maliyeti son bir yılda ise yaklaşık yüzde 39 oranında artış gösterdi.
Asgari geçim artık mümkün değil
TÜRK-İŞ, 38 yıldır her ay yaptığı “Açlık ve Yoksulluk Sınırı” araştırmasıyla çalışanların geçim koşullarını izliyor. Konfederasyon, bu çalışmanın bir “enflasyon hesabı” değil, insanca yaşam için gerekli asgari gelir hesaplaması olduğunu vurguluyor.
Araştırmada belirtilen tutarlar bir ücret değil, haneye girmesi gereken toplam geliri ifade ediyor; yani TÜRK-İŞ’in ifadesiyle bir çalışanın ailesiyle “insan onuruna yakışır bir yaşam” sürebilmesi için gerekli harcama düzeyini gösteriyor.
Bu kapsamda, dört kişilik bir ailenin yalnızca gıda için yapması gereken harcama 28 bin 411 TL iken, kira, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi diğer zorunlu harcamalarla birlikte toplam gider 92 bin 547 TL’ye çıkıyor.
TÜRK-İŞ’e göre, bu tutar artık çalışan kesimin erişemediği bir seviyede; çünkü ortalama ücretler hâlâ bu sınırın çok altında.
Mutfak enflasyonu
“Mutfağın enflasyonu” olarak bilinen gıda harcamalarındaki artış Ekim ayında yüzde 1,58 oldu. On iki aylık değişim yüzde 39,06’ya, yıllık ortalama artış ise yüzde 40,22’ye ulaştı.
Araştırmada süt, yoğurt ve peynir fiyatlarındaki yükseliş sürerken, market raflarında peynir çeşitliliğinin azaldığı gözlemlendi. Et fiyatları sabit kalırken, balık av sezonunun başlamasıyla bir miktar ucuzlama görüldü.
Tavuk etinde düşüş, yumurtada ise duraksama yaşandı. Nohut, fasulye ve kırmızı mercimek zamlanırken, yeşil mercimek fiyatı değişmedi.
TÜRK-İŞ raporuna göre, sebze-meyve fiyatları ortalamada hafif gerilese de, tezgâhlarda çeşit azaldı; kışlık sebzelerin fiyatı arttı.
Ortalama sebze kilogram fiyatı 68 TL, meyve kilogram fiyatı ise 90 TL oldu. Ekmek fiyatı sabit kalırken, pirinç ve makarna gibi ürünlerde yeniden artış kaydedildi.
Yağ ürünlerinde de tablo değişmedi: ayçiçek, tereyağı ve margarin fiyatları yine yükseldi; zeytinyağında da artış gözlendi.
‘Yoksulluk sınırı’ bir gelir değil, bir eşik
TÜRK-İŞ raporunda, yoksulluk sınırının “maaş” anlamına gelmediği vurgulanıyor.
Bu sınır, bir ailenin insan onuruna yaraşır biçimde yaşayabilmesi için gerekli toplam geliri gösteriyor.
Ancak Türkiye’de çoğu zaman tek gelirli hanelerde bu sınır, doğrudan “olması gereken maaş” gibi algılanıyor.
Konfederasyon, bu verilerin bir tüketici fiyat endeksiyle karıştırılmaması gerektiğini de hatırlatıyor. Çünkü hesaplamaların doğrudan çarşı-pazar fiyatlarına dayandığını belirten TÜRK-İŞ, bu rakamların dar gelirlinin gerçekte karşılaştığı hayat pahalılığını yansıttığını savunuyor.
Dar gelirli ailelerin, yüksek fiyatlar nedeniyle sağlıklı beslenmeden ve diğer temel ihtiyaçlardan kısmak zorunda kaldığı, bu durumun da sağlıksız ve dengesiz bir yaşamı yaygınlaştırdığı belirtiliyor.
 
			 
			 
                                






















