Türkiye OECD ülkeleri arasında en geri ülke konumunda Şili’nin de altında son sırada yer alıyor…
Okul öncesi eğitimin önemi üzerinde birçok araştırma yapılmış ve hızlı gelişmenin olduğu dönemde erken çocukluk eğitiminin, beyindeki sinir hücreleri arasında bağlantı sayısını artırdığı, çocuklarda beyin gelişimi üzerinde çok önemli etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Artışın kalıcı hale gelerek ileri dönemde çocukların düşünme becerilerinde önemli fark oluşturduğu belirtilmektedir. 2012 PİSA sonuçlarına göre Türkiye’de bir yıl okul öncesi eğitim alanlar matematikte akranlarından 47, iki yıl eğitim almış olanlar 62 fazla puan almıştır.
Raporlarda: Okul öncesi eğitim almış çocukların okula uyum sorunu yaşamadığı, öğrenmeye daha erken dönemde başlayanların eğitimin diğer kademelerinde başarı şanslarının akranlarına göre daha yüksek olduğu tespitleri yer almıştır. Toplumda “mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlikte yaşama kültürü” gibi ortak değerleri yaygınlaştırmanın en kestirme yolu da değerler eğitimini okul öncesi dönemde vermeden geçtiği vurgulanmıştır. Çalışan anneler açısından da okul öncesi eğitimin yaygınlaşması önemlidir. Ayrıca erken çocukluk eğitiminde yatırım maliyetleri eğitimin diğer kademelerine göre düşüktür. Bu vb araştırmalardan sonra tüm gelişmiş ülkeler eğitimde en önemli yatırımı okul öncesi eğitime ayırmıştır. Bazı ülkeler 5 yaş grubunun neredeyse tamamını, 3 ve 4 yaş grubunun ise çok büyük bir bölümünü eğitime almayı başarmışlardır. Hâlbuki Türkiye okul öncesi eğitimde 3-5 yaş arası grubun ortalama %65’ini, 5 yaş grubunun ise %40’ını eğitime dâhil edememiştir. Her yıl sadece 5 yaş grubundaki 400.000’e yakın çocuk hiç okul öncesi eğitim almadan ilkokula başlamaktadır.
TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİNİN ÖNEMİNİ KAYRAYAMADI
Türkiye’de okul öncesi eğitim ilk 1953 yılında Tevfik İleri’nin Bakanlığı döneminde Şura’da gündeme gelmiş 1981’den sonra zorunlu eğitim kapsamına alınması kararlaştırılmış ancak, özellikle son dönem dahil erken çocukluk eğitiminin önemi karar vericilere henüz tam anlatılamamıştır. Bu yüzden eğitim yöneticilerinden öğretmenlere kadar birçok eğitimci okul öncesi eğitime çocuk bakıcılığı nazarıyla yaklaşmaktadır. Eğitimde yetkiyi elinde bulunduranlar geleceğin dünyasına kendi gençlerini hazırlamak gibi bir kaygı taşımamakta, okul öncesinde eğitime erişimi kolaylaştırmak için yeterli kapasite oluşturma gereği duymamaktadır. Son dönemde “Okul Öncesi Eğitim Genel Müdürlüğü” kaldırılmış ve Temel Eğitimin içinde Daire Başkanlığı ile temsil edilir hale gelmiştir.
Okul öncesi eğitim için oluşturulan kapasitesi ve okul öncesine katılım oranları bakımından OECD ortalaması %74 iken, Türkiye %35 ile ortalamanın yarısından aşağı bir orana ancak ulaşabilmiştir. Türkiye bu grupta okullaşma oranları bakımından OECD ülkeleri arasında en geri ülke konumunda Şili’nin de altında son sırada yer almaktadır. Bu oran ülkenin 3-5 yaş arası gruptaki yaklaşık 2,5 milyon civarındaki çocuğu eğitime dâhil ederek hayatta başarılı olmasını sağlama gibi bir derdinin olmadığını göstermektedir.
ERG, 2014 okul öncesine katılım oranları OECD ortalamasıyla Türkiye karşılaştırması
Grafiğe göre 2012 yılında Türkiye’de 15 yaş grubundaki çocukların %70’i okula başlamadan önce hiç okul öncesi eğitim almadığını belirtmiştir. OECD’de hiç okul öncesi eğitimi almamışların oranı ise sadece %7’dir. Türkiye OECD ortalamasından on kat daha kötü durumdadır. Bir yıldan fazla okul öncesi eğitim almışların oranı OECD ortalaması %74 iken Türkiye’de bir yıldan fazla eğitim almışların oranı sadece %9’dur. PİSA’ ya katılan 65 ülke arasında bu oran en düşük olanıdır. Hiç eğitim almayan ya da 1 yıl eğitimle yetinenlerin oranı Türkiye’de %91’ken OECD ülkelerinde çocukların sadece %7’i hiç eğitim almamış %19’u 1 yıllık eğitimle yetinmiştir. OECD ‘de 3 yaş ortalaması %74, 4 yaş ortalaması %85, 5 yaş ortalaması %95’tir. Eğitim Sen’in verdiği alttaki istatistikler göre Türkiye’de oran 3 yaş grubunda %35’in 4 yaş grubunda %45’in 5 yaş grubunda %60’ın altındadır. Verilen tüm gruplarda Türkiye ortalamanın %35-40 gerisinde kalmıştır.
Devletin okul öncesi eğitimde özel öğretim kurumlarına tanıdığı öğrenci başına mali destekten resmi okullardakiler yeterince yararlanamamaktadır. Yeterli olmamakla birlikte verilen destekle son 3-4 yılda özel öğretim kurumlardaki öğrenci sayısı 93 bin (0,72) artmıştır. Ancak resmi kurumlar için aynısını söylemek mümkün değildir. Remi okul öncesi eğitim kurumlarında son 5 yılda öğrenci artışı sadece 53 binde (0.05) oranında kalmış, nüfus artışı oranını bile karşılayamamıştır.
Okul öncesinde eğitim kapasitesi bakımından; MEB’in 2010-2014 Stratejik Planı’nda “Okul öncesi eğitimde okullaşma oranını plan dönemi sonuna kadar % 70’in üstüne çıkarmak” şeklinde belirlenmesine rağmen, 4+4+4 düzenlemesinden sonraki yıllarda okul öncesi eğitim ve temel eğitimde okullaşma oranları artacağına daha da gerilediği görülmektedir.
Eğitim Sen raporuna göre; okul öncesi 5 yaş grubunda okullaşma oranları 2011-12 da %65,69 iken, 2012-13 yılında %39,72’ye düşmüştür. 2013-14 yılında ilkokullara kayıt yaşı 66 aydan 69 aya çekilmesiyle oranlarda kısmi bir artış görüntüsü oluşmuş % 42,54 e yükselmiştir. 2014-2015’te %53,78’lerde kalmış, 2016-2017 yılı verileri de hala eski orana ulaşılamadığını göstermektedir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDEN DAR GELİRLİLER YETERİNCE YARARLANAMAMAKTADIR
ERG 2014 raporunda Türkiye’de bölgelere göre okul öncesine katılım oranları
2014 yılındaki rapora göre çocuğunu okul öncesi eğitime göndermeyenlerin %41’i ücretin yüksek olmasından, %39’u yakında gidebileceği bir okulun olmamasından şikâyet etmişlerdir. Devlet okul öncesi eğitime ödenek ayırmadığı için okul idarecileri masrafları velilerden alarak eğitimi sürdürmeye çalışmakta, bu durum mali imkânı olmayan ailelerin bu hizmetten yararlanmasını engellemektedir. Zaten az sayıda olan okul öncesi eğitim kurumlarının çoğunda veliden ücret talep edilmesi caydırıcı olmaktadır. Ayrıca ailelerin yakınlarındaki çoğu okulda her yıl 1. Sınıflara 5-6 sınıflık öğrenci kaydı yapılırken okul öncesine tek sınıflık yer ayrılmaktadır. Velilerden imkânı olmayanların yararlanamayacağı bir eleme sistemi ortaya çıkmıştır.
Bir diğer sorun bölgeler arasındaki farkların giderilememiş olmasıyla ortaya çıkmaktadır. Dar gelirli bölgeler ve yeterli altyapı hazırlananmış İstanbul gibi metropollerde aileler okul öncesi eğitim imkânlarından adil yararlanamamaktadır. Rapora ve 2017 MEB istatistiklerine göre, doğu bölgelerinde ve nüfusa göre eğitim için yeterli altyapının oluşturulamadığı İstanbul’da okul öncesine katılım ortalama %20-30, Trakya Karadeniz ve Ege bölgesinin illerinin çoğunda %50 ve üzeri, doğu ve güneydoğu illerinin çoğunda %20-30 iç Anadolu bölgesinin çoğu ilinde %40-50 arasında değişmekte, iller arasında %30’u aşan katılım farkları görülmektedir.
OKUL ONCESİNDE; EĞİTİM NİTELİĞİ AÇISINDAN DA BÜYÜK SORUNLAR VARDIR
Bakanlığın kendi müfettiş raporları ve diğer raporlarda okul öncesi eğitim kurumlarında fiziksel donanım açısından, temizlik, ses yalıtımı, güvenlik, bahçenin ve oyun alanlarının düzeni, eğitsel malzemelerin uygunluğu, nicel yeterliliği ve kullanım şekli gibi konularda önemli eksiklikler yer almaktadır. Birçok kurumda, okul öncesi eğitimin gerektirdiği temel donanım malzemelerinin olmadığı ve bunları temin etmede mali zorlukların yaşandığı belirtilmektedir. Öğretmen başına düşen çocuk sayısının yüksek olmasından, sınıfların kalabalık olmasından ve eğitim-öğretim kalitesinin istenen düzeye çıkamadığından bahsedilmektedir. Öğretmenlere verilen hizmet içi eğitim, seminer, mesleki gelişim çalışmalarının büyük çoğunluğu, öğretmenlerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu belirtilmiştir. Bakanlık özel okul öncesi kurumlarının açılışında şartları her geçen gün ağırlaştırırken, kendisi için neredeyse hiç standart aramamaktadır
Küresel izleme yapan EFA raporunda Türkiye okul öncesi eğitim sorunun çözememiş 3. grup ülkeler arasında sayılmıştır.
Bakanlığın 2016-2017 yılı için nisan ayı başında henüz bir hafta önce yayınladığı istatistikler dâhil bütün bu verilere bakıldığında; Türkiye’yi yönetenlerin siyasi kavgalarla uğraşırken dünya da eğitimin nereye gittiğini göremedikleri, ülkede her şeyi güllük gülistanlık olduğunu gösterme gayreti içinde oldukları ve eğitimin hemen her alanında uluslararası karşılaştırmalarda ülkenin dibe vurduğunu açıkça göstermektedir.
Kaynaklar: Eğitim-sen ve Eğitim iş sendikaları 2014-15-16 eğitim raporları, ERG-AÇEV 2016 her çocuğa eşit fırsat raporu, OEDC ve PİSA 2012-2015 arası verileri, EFA küresel izleme raporu-Dünya Bankası 2015 raporu-MEB 2011-2017 arası istatistikleri-MEB İç Denetim Birimi raporu-UNİCEF 2012 raporu
Türkiye OECD ülkeleri arasında en geri ülke konumunda Şili’nin de altında son sırada yer alıyor…
Okul öncesi eğitimin önemi üzerinde birçok araştırma yapılmış ve hızlı gelişmenin olduğu dönemde erken çocukluk eğitiminin, beyindeki sinir hücreleri arasında bağlantı sayısını artırdığı, çocuklarda beyin gelişimi üzerinde çok önemli etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Artışın kalıcı hale gelerek ileri dönemde çocukların düşünme becerilerinde önemli fark oluşturduğu belirtilmektedir. 2012 PİSA sonuçlarına göre Türkiye’de bir yıl okul öncesi eğitim alanlar matematikte akranlarından 47, iki yıl eğitim almış olanlar 62 fazla puan almıştır.
Raporlarda: Okul öncesi eğitim almış çocukların okula uyum sorunu yaşamadığı, öğrenmeye daha erken dönemde başlayanların eğitimin diğer kademelerinde başarı şanslarının akranlarına göre daha yüksek olduğu tespitleri yer almıştır. Toplumda “mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlikte yaşama kültürü” gibi ortak değerleri yaygınlaştırmanın en kestirme yolu da değerler eğitimini okul öncesi dönemde vermeden geçtiği vurgulanmıştır. Çalışan anneler açısından da okul öncesi eğitimin yaygınlaşması önemlidir. Ayrıca erken çocukluk eğitiminde yatırım maliyetleri eğitimin diğer kademelerine göre düşüktür. Bu vb araştırmalardan sonra tüm gelişmiş ülkeler eğitimde en önemli yatırımı okul öncesi eğitime ayırmıştır. Bazı ülkeler 5 yaş grubunun neredeyse tamamını, 3 ve 4 yaş grubunun ise çok büyük bir bölümünü eğitime almayı başarmışlardır. Hâlbuki Türkiye okul öncesi eğitimde 3-5 yaş arası grubun ortalama %65’ini, 5 yaş grubunun ise %40’ını eğitime dâhil edememiştir. Her yıl sadece 5 yaş grubundaki 400.000’e yakın çocuk hiç okul öncesi eğitim almadan ilkokula başlamaktadır.
TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİNİN ÖNEMİNİ KAYRAYAMADI
Türkiye’de okul öncesi eğitim ilk 1953 yılında Tevfik İleri’nin Bakanlığı döneminde Şura’da gündeme gelmiş 1981’den sonra zorunlu eğitim kapsamına alınması kararlaştırılmış ancak, özellikle son dönem dahil erken çocukluk eğitiminin önemi karar vericilere henüz tam anlatılamamıştır. Bu yüzden eğitim yöneticilerinden öğretmenlere kadar birçok eğitimci okul öncesi eğitime çocuk bakıcılığı nazarıyla yaklaşmaktadır. Eğitimde yetkiyi elinde bulunduranlar geleceğin dünyasına kendi gençlerini hazırlamak gibi bir kaygı taşımamakta, okul öncesinde eğitime erişimi kolaylaştırmak için yeterli kapasite oluşturma gereği duymamaktadır. Son dönemde “Okul Öncesi Eğitim Genel Müdürlüğü” kaldırılmış ve Temel Eğitimin içinde Daire Başkanlığı ile temsil edilir hale gelmiştir.
Okul öncesi eğitim için oluşturulan kapasitesi ve okul öncesine katılım oranları bakımından OECD ortalaması %74 iken, Türkiye %35 ile ortalamanın yarısından aşağı bir orana ancak ulaşabilmiştir. Türkiye bu grupta okullaşma oranları bakımından OECD ülkeleri arasında en geri ülke konumunda Şili’nin de altında son sırada yer almaktadır. Bu oran ülkenin 3-5 yaş arası gruptaki yaklaşık 2,5 milyon civarındaki çocuğu eğitime dâhil ederek hayatta başarılı olmasını sağlama gibi bir derdinin olmadığını göstermektedir.
ERG, 2014 okul öncesine katılım oranları OECD ortalamasıyla Türkiye karşılaştırması
Grafiğe göre 2012 yılında Türkiye’de 15 yaş grubundaki çocukların %70’i okula başlamadan önce hiç okul öncesi eğitim almadığını belirtmiştir. OECD’de hiç okul öncesi eğitimi almamışların oranı ise sadece %7’dir. Türkiye OECD ortalamasından on kat daha kötü durumdadır. Bir yıldan fazla okul öncesi eğitim almışların oranı OECD ortalaması %74 iken Türkiye’de bir yıldan fazla eğitim almışların oranı sadece %9’dur. PİSA’ ya katılan 65 ülke arasında bu oran en düşük olanıdır. Hiç eğitim almayan ya da 1 yıl eğitimle yetinenlerin oranı Türkiye’de %91’ken OECD ülkelerinde çocukların sadece %7’i hiç eğitim almamış %19’u 1 yıllık eğitimle yetinmiştir. OECD ‘de 3 yaş ortalaması %74, 4 yaş ortalaması %85, 5 yaş ortalaması %95’tir. Eğitim Sen’in verdiği alttaki istatistikler göre Türkiye’de oran 3 yaş grubunda %35’in 4 yaş grubunda %45’in 5 yaş grubunda %60’ın altındadır. Verilen tüm gruplarda Türkiye ortalamanın %35-40 gerisinde kalmıştır.
Devletin okul öncesi eğitimde özel öğretim kurumlarına tanıdığı öğrenci başına mali destekten resmi okullardakiler yeterince yararlanamamaktadır. Yeterli olmamakla birlikte verilen destekle son 3-4 yılda özel öğretim kurumlardaki öğrenci sayısı 93 bin (0,72) artmıştır. Ancak resmi kurumlar için aynısını söylemek mümkün değildir. Remi okul öncesi eğitim kurumlarında son 5 yılda öğrenci artışı sadece 53 binde (0.05) oranında kalmış, nüfus artışı oranını bile karşılayamamıştır.
Okul öncesinde eğitim kapasitesi bakımından; MEB’in 2010-2014 Stratejik Planı’nda “Okul öncesi eğitimde okullaşma oranını plan dönemi sonuna kadar % 70’in üstüne çıkarmak” şeklinde belirlenmesine rağmen, 4+4+4 düzenlemesinden sonraki yıllarda okul öncesi eğitim ve temel eğitimde okullaşma oranları artacağına daha da gerilediği görülmektedir.
Eğitim Sen raporuna göre; okul öncesi 5 yaş grubunda okullaşma oranları 2011-12 da %65,69 iken, 2012-13 yılında %39,72’ye düşmüştür. 2013-14 yılında ilkokullara kayıt yaşı 66 aydan 69 aya çekilmesiyle oranlarda kısmi bir artış görüntüsü oluşmuş % 42,54 e yükselmiştir. 2014-2015’te %53,78’lerde kalmış, 2016-2017 yılı verileri de hala eski orana ulaşılamadığını göstermektedir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDEN DAR GELİRLİLER YETERİNCE YARARLANAMAMAKTADIR
ERG 2014 raporunda Türkiye’de bölgelere göre okul öncesine katılım oranları
2014 yılındaki rapora göre çocuğunu okul öncesi eğitime göndermeyenlerin %41’i ücretin yüksek olmasından, %39’u yakında gidebileceği bir okulun olmamasından şikâyet etmişlerdir. Devlet okul öncesi eğitime ödenek ayırmadığı için okul idarecileri masrafları velilerden alarak eğitimi sürdürmeye çalışmakta, bu durum mali imkânı olmayan ailelerin bu hizmetten yararlanmasını engellemektedir. Zaten az sayıda olan okul öncesi eğitim kurumlarının çoğunda veliden ücret talep edilmesi caydırıcı olmaktadır. Ayrıca ailelerin yakınlarındaki çoğu okulda her yıl 1. Sınıflara 5-6 sınıflık öğrenci kaydı yapılırken okul öncesine tek sınıflık yer ayrılmaktadır. Velilerden imkânı olmayanların yararlanamayacağı bir eleme sistemi ortaya çıkmıştır.
Bir diğer sorun bölgeler arasındaki farkların giderilememiş olmasıyla ortaya çıkmaktadır. Dar gelirli bölgeler ve yeterli altyapı hazırlananmış İstanbul gibi metropollerde aileler okul öncesi eğitim imkânlarından adil yararlanamamaktadır. Rapora ve 2017 MEB istatistiklerine göre, doğu bölgelerinde ve nüfusa göre eğitim için yeterli altyapının oluşturulamadığı İstanbul’da okul öncesine katılım ortalama %20-30, Trakya Karadeniz ve Ege bölgesinin illerinin çoğunda %50 ve üzeri, doğu ve güneydoğu illerinin çoğunda %20-30 iç Anadolu bölgesinin çoğu ilinde %40-50 arasında değişmekte, iller arasında %30’u aşan katılım farkları görülmektedir.
OKUL ONCESİNDE; EĞİTİM NİTELİĞİ AÇISINDAN DA BÜYÜK SORUNLAR VARDIR
Bakanlığın kendi müfettiş raporları ve diğer raporlarda okul öncesi eğitim kurumlarında fiziksel donanım açısından, temizlik, ses yalıtımı, güvenlik, bahçenin ve oyun alanlarının düzeni, eğitsel malzemelerin uygunluğu, nicel yeterliliği ve kullanım şekli gibi konularda önemli eksiklikler yer almaktadır. Birçok kurumda, okul öncesi eğitimin gerektirdiği temel donanım malzemelerinin olmadığı ve bunları temin etmede mali zorlukların yaşandığı belirtilmektedir. Öğretmen başına düşen çocuk sayısının yüksek olmasından, sınıfların kalabalık olmasından ve eğitim-öğretim kalitesinin istenen düzeye çıkamadığından bahsedilmektedir. Öğretmenlere verilen hizmet içi eğitim, seminer, mesleki gelişim çalışmalarının büyük çoğunluğu, öğretmenlerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu belirtilmiştir. Bakanlık özel okul öncesi kurumlarının açılışında şartları her geçen gün ağırlaştırırken, kendisi için neredeyse hiç standart aramamaktadır
Küresel izleme yapan EFA raporunda Türkiye okul öncesi eğitim sorunun çözememiş 3. grup ülkeler arasında sayılmıştır.
Bakanlığın 2016-2017 yılı için nisan ayı başında henüz bir hafta önce yayınladığı istatistikler dâhil bütün bu verilere bakıldığında; Türkiye’yi yönetenlerin siyasi kavgalarla uğraşırken dünya da eğitimin nereye gittiğini göremedikleri, ülkede her şeyi güllük gülistanlık olduğunu gösterme gayreti içinde oldukları ve eğitimin hemen her alanında uluslararası karşılaştırmalarda ülkenin dibe vurduğunu açıkça göstermektedir.
Kaynaklar: Eğitim-sen ve Eğitim iş sendikaları 2014-15-16 eğitim raporları, ERG-AÇEV 2016 her çocuğa eşit fırsat raporu, OEDC ve PİSA 2012-2015 arası verileri, EFA küresel izleme raporu-Dünya Bankası 2015 raporu-MEB 2011-2017 arası istatistikleri-MEB İç Denetim Birimi raporu-UNİCEF 2012 raporu
Türkiye OECD ülkeleri arasında en geri ülke konumunda Şili’nin de altında son sırada yer alıyor…
Okul öncesi eğitimin önemi üzerinde birçok araştırma yapılmış ve hızlı gelişmenin olduğu dönemde erken çocukluk eğitiminin, beyindeki sinir hücreleri arasında bağlantı sayısını artırdığı, çocuklarda beyin gelişimi üzerinde çok önemli etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Artışın kalıcı hale gelerek ileri dönemde çocukların düşünme becerilerinde önemli fark oluşturduğu belirtilmektedir. 2012 PİSA sonuçlarına göre Türkiye’de bir yıl okul öncesi eğitim alanlar matematikte akranlarından 47, iki yıl eğitim almış olanlar 62 fazla puan almıştır.
Raporlarda: Okul öncesi eğitim almış çocukların okula uyum sorunu yaşamadığı, öğrenmeye daha erken dönemde başlayanların eğitimin diğer kademelerinde başarı şanslarının akranlarına göre daha yüksek olduğu tespitleri yer almıştır. Toplumda “mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlikte yaşama kültürü” gibi ortak değerleri yaygınlaştırmanın en kestirme yolu da değerler eğitimini okul öncesi dönemde vermeden geçtiği vurgulanmıştır. Çalışan anneler açısından da okul öncesi eğitimin yaygınlaşması önemlidir. Ayrıca erken çocukluk eğitiminde yatırım maliyetleri eğitimin diğer kademelerine göre düşüktür. Bu vb araştırmalardan sonra tüm gelişmiş ülkeler eğitimde en önemli yatırımı okul öncesi eğitime ayırmıştır. Bazı ülkeler 5 yaş grubunun neredeyse tamamını, 3 ve 4 yaş grubunun ise çok büyük bir bölümünü eğitime almayı başarmışlardır. Hâlbuki Türkiye okul öncesi eğitimde 3-5 yaş arası grubun ortalama %65’ini, 5 yaş grubunun ise %40’ını eğitime dâhil edememiştir. Her yıl sadece 5 yaş grubundaki 400.000’e yakın çocuk hiç okul öncesi eğitim almadan ilkokula başlamaktadır.
TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİNİN ÖNEMİNİ KAYRAYAMADI
Türkiye’de okul öncesi eğitim ilk 1953 yılında Tevfik İleri’nin Bakanlığı döneminde Şura’da gündeme gelmiş 1981’den sonra zorunlu eğitim kapsamına alınması kararlaştırılmış ancak, özellikle son dönem dahil erken çocukluk eğitiminin önemi karar vericilere henüz tam anlatılamamıştır. Bu yüzden eğitim yöneticilerinden öğretmenlere kadar birçok eğitimci okul öncesi eğitime çocuk bakıcılığı nazarıyla yaklaşmaktadır. Eğitimde yetkiyi elinde bulunduranlar geleceğin dünyasına kendi gençlerini hazırlamak gibi bir kaygı taşımamakta, okul öncesinde eğitime erişimi kolaylaştırmak için yeterli kapasite oluşturma gereği duymamaktadır. Son dönemde “Okul Öncesi Eğitim Genel Müdürlüğü” kaldırılmış ve Temel Eğitimin içinde Daire Başkanlığı ile temsil edilir hale gelmiştir.
Okul öncesi eğitim için oluşturulan kapasitesi ve okul öncesine katılım oranları bakımından OECD ortalaması %74 iken, Türkiye %35 ile ortalamanın yarısından aşağı bir orana ancak ulaşabilmiştir. Türkiye bu grupta okullaşma oranları bakımından OECD ülkeleri arasında en geri ülke konumunda Şili’nin de altında son sırada yer almaktadır. Bu oran ülkenin 3-5 yaş arası gruptaki yaklaşık 2,5 milyon civarındaki çocuğu eğitime dâhil ederek hayatta başarılı olmasını sağlama gibi bir derdinin olmadığını göstermektedir.
ERG, 2014 okul öncesine katılım oranları OECD ortalamasıyla Türkiye karşılaştırması
Grafiğe göre 2012 yılında Türkiye’de 15 yaş grubundaki çocukların %70’i okula başlamadan önce hiç okul öncesi eğitim almadığını belirtmiştir. OECD’de hiç okul öncesi eğitimi almamışların oranı ise sadece %7’dir. Türkiye OECD ortalamasından on kat daha kötü durumdadır. Bir yıldan fazla okul öncesi eğitim almışların oranı OECD ortalaması %74 iken Türkiye’de bir yıldan fazla eğitim almışların oranı sadece %9’dur. PİSA’ ya katılan 65 ülke arasında bu oran en düşük olanıdır. Hiç eğitim almayan ya da 1 yıl eğitimle yetinenlerin oranı Türkiye’de %91’ken OECD ülkelerinde çocukların sadece %7’i hiç eğitim almamış %19’u 1 yıllık eğitimle yetinmiştir. OECD ‘de 3 yaş ortalaması %74, 4 yaş ortalaması %85, 5 yaş ortalaması %95’tir. Eğitim Sen’in verdiği alttaki istatistikler göre Türkiye’de oran 3 yaş grubunda %35’in 4 yaş grubunda %45’in 5 yaş grubunda %60’ın altındadır. Verilen tüm gruplarda Türkiye ortalamanın %35-40 gerisinde kalmıştır.
Devletin okul öncesi eğitimde özel öğretim kurumlarına tanıdığı öğrenci başına mali destekten resmi okullardakiler yeterince yararlanamamaktadır. Yeterli olmamakla birlikte verilen destekle son 3-4 yılda özel öğretim kurumlardaki öğrenci sayısı 93 bin (0,72) artmıştır. Ancak resmi kurumlar için aynısını söylemek mümkün değildir. Remi okul öncesi eğitim kurumlarında son 5 yılda öğrenci artışı sadece 53 binde (0.05) oranında kalmış, nüfus artışı oranını bile karşılayamamıştır.
Okul öncesinde eğitim kapasitesi bakımından; MEB’in 2010-2014 Stratejik Planı’nda “Okul öncesi eğitimde okullaşma oranını plan dönemi sonuna kadar % 70’in üstüne çıkarmak” şeklinde belirlenmesine rağmen, 4+4+4 düzenlemesinden sonraki yıllarda okul öncesi eğitim ve temel eğitimde okullaşma oranları artacağına daha da gerilediği görülmektedir.
Eğitim Sen raporuna göre; okul öncesi 5 yaş grubunda okullaşma oranları 2011-12 da %65,69 iken, 2012-13 yılında %39,72’ye düşmüştür. 2013-14 yılında ilkokullara kayıt yaşı 66 aydan 69 aya çekilmesiyle oranlarda kısmi bir artış görüntüsü oluşmuş % 42,54 e yükselmiştir. 2014-2015’te %53,78’lerde kalmış, 2016-2017 yılı verileri de hala eski orana ulaşılamadığını göstermektedir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDEN DAR GELİRLİLER YETERİNCE YARARLANAMAMAKTADIR
ERG 2014 raporunda Türkiye’de bölgelere göre okul öncesine katılım oranları
2014 yılındaki rapora göre çocuğunu okul öncesi eğitime göndermeyenlerin %41’i ücretin yüksek olmasından, %39’u yakında gidebileceği bir okulun olmamasından şikâyet etmişlerdir. Devlet okul öncesi eğitime ödenek ayırmadığı için okul idarecileri masrafları velilerden alarak eğitimi sürdürmeye çalışmakta, bu durum mali imkânı olmayan ailelerin bu hizmetten yararlanmasını engellemektedir. Zaten az sayıda olan okul öncesi eğitim kurumlarının çoğunda veliden ücret talep edilmesi caydırıcı olmaktadır. Ayrıca ailelerin yakınlarındaki çoğu okulda her yıl 1. Sınıflara 5-6 sınıflık öğrenci kaydı yapılırken okul öncesine tek sınıflık yer ayrılmaktadır. Velilerden imkânı olmayanların yararlanamayacağı bir eleme sistemi ortaya çıkmıştır.
Bir diğer sorun bölgeler arasındaki farkların giderilememiş olmasıyla ortaya çıkmaktadır. Dar gelirli bölgeler ve yeterli altyapı hazırlananmış İstanbul gibi metropollerde aileler okul öncesi eğitim imkânlarından adil yararlanamamaktadır. Rapora ve 2017 MEB istatistiklerine göre, doğu bölgelerinde ve nüfusa göre eğitim için yeterli altyapının oluşturulamadığı İstanbul’da okul öncesine katılım ortalama %20-30, Trakya Karadeniz ve Ege bölgesinin illerinin çoğunda %50 ve üzeri, doğu ve güneydoğu illerinin çoğunda %20-30 iç Anadolu bölgesinin çoğu ilinde %40-50 arasında değişmekte, iller arasında %30’u aşan katılım farkları görülmektedir.
OKUL ONCESİNDE; EĞİTİM NİTELİĞİ AÇISINDAN DA BÜYÜK SORUNLAR VARDIR
Bakanlığın kendi müfettiş raporları ve diğer raporlarda okul öncesi eğitim kurumlarında fiziksel donanım açısından, temizlik, ses yalıtımı, güvenlik, bahçenin ve oyun alanlarının düzeni, eğitsel malzemelerin uygunluğu, nicel yeterliliği ve kullanım şekli gibi konularda önemli eksiklikler yer almaktadır. Birçok kurumda, okul öncesi eğitimin gerektirdiği temel donanım malzemelerinin olmadığı ve bunları temin etmede mali zorlukların yaşandığı belirtilmektedir. Öğretmen başına düşen çocuk sayısının yüksek olmasından, sınıfların kalabalık olmasından ve eğitim-öğretim kalitesinin istenen düzeye çıkamadığından bahsedilmektedir. Öğretmenlere verilen hizmet içi eğitim, seminer, mesleki gelişim çalışmalarının büyük çoğunluğu, öğretmenlerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu belirtilmiştir. Bakanlık özel okul öncesi kurumlarının açılışında şartları her geçen gün ağırlaştırırken, kendisi için neredeyse hiç standart aramamaktadır
Küresel izleme yapan EFA raporunda Türkiye okul öncesi eğitim sorunun çözememiş 3. grup ülkeler arasında sayılmıştır.
Bakanlığın 2016-2017 yılı için nisan ayı başında henüz bir hafta önce yayınladığı istatistikler dâhil bütün bu verilere bakıldığında; Türkiye’yi yönetenlerin siyasi kavgalarla uğraşırken dünya da eğitimin nereye gittiğini göremedikleri, ülkede her şeyi güllük gülistanlık olduğunu gösterme gayreti içinde oldukları ve eğitimin hemen her alanında uluslararası karşılaştırmalarda ülkenin dibe vurduğunu açıkça göstermektedir.
Kaynaklar: Eğitim-sen ve Eğitim iş sendikaları 2014-15-16 eğitim raporları, ERG-AÇEV 2016 her çocuğa eşit fırsat raporu, OEDC ve PİSA 2012-2015 arası verileri, EFA küresel izleme raporu-Dünya Bankası 2015 raporu-MEB 2011-2017 arası istatistikleri-MEB İç Denetim Birimi raporu-UNİCEF 2012 raporu
Türkiye OECD ülkeleri arasında en geri ülke konumunda Şili’nin de altında son sırada yer alıyor…
Okul öncesi eğitimin önemi üzerinde birçok araştırma yapılmış ve hızlı gelişmenin olduğu dönemde erken çocukluk eğitiminin, beyindeki sinir hücreleri arasında bağlantı sayısını artırdığı, çocuklarda beyin gelişimi üzerinde çok önemli etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Artışın kalıcı hale gelerek ileri dönemde çocukların düşünme becerilerinde önemli fark oluşturduğu belirtilmektedir. 2012 PİSA sonuçlarına göre Türkiye’de bir yıl okul öncesi eğitim alanlar matematikte akranlarından 47, iki yıl eğitim almış olanlar 62 fazla puan almıştır.
Raporlarda: Okul öncesi eğitim almış çocukların okula uyum sorunu yaşamadığı, öğrenmeye daha erken dönemde başlayanların eğitimin diğer kademelerinde başarı şanslarının akranlarına göre daha yüksek olduğu tespitleri yer almıştır. Toplumda “mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlikte yaşama kültürü” gibi ortak değerleri yaygınlaştırmanın en kestirme yolu da değerler eğitimini okul öncesi dönemde vermeden geçtiği vurgulanmıştır. Çalışan anneler açısından da okul öncesi eğitimin yaygınlaşması önemlidir. Ayrıca erken çocukluk eğitiminde yatırım maliyetleri eğitimin diğer kademelerine göre düşüktür. Bu vb araştırmalardan sonra tüm gelişmiş ülkeler eğitimde en önemli yatırımı okul öncesi eğitime ayırmıştır. Bazı ülkeler 5 yaş grubunun neredeyse tamamını, 3 ve 4 yaş grubunun ise çok büyük bir bölümünü eğitime almayı başarmışlardır. Hâlbuki Türkiye okul öncesi eğitimde 3-5 yaş arası grubun ortalama %65’ini, 5 yaş grubunun ise %40’ını eğitime dâhil edememiştir. Her yıl sadece 5 yaş grubundaki 400.000’e yakın çocuk hiç okul öncesi eğitim almadan ilkokula başlamaktadır.
TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİNİN ÖNEMİNİ KAYRAYAMADI
Türkiye’de okul öncesi eğitim ilk 1953 yılında Tevfik İleri’nin Bakanlığı döneminde Şura’da gündeme gelmiş 1981’den sonra zorunlu eğitim kapsamına alınması kararlaştırılmış ancak, özellikle son dönem dahil erken çocukluk eğitiminin önemi karar vericilere henüz tam anlatılamamıştır. Bu yüzden eğitim yöneticilerinden öğretmenlere kadar birçok eğitimci okul öncesi eğitime çocuk bakıcılığı nazarıyla yaklaşmaktadır. Eğitimde yetkiyi elinde bulunduranlar geleceğin dünyasına kendi gençlerini hazırlamak gibi bir kaygı taşımamakta, okul öncesinde eğitime erişimi kolaylaştırmak için yeterli kapasite oluşturma gereği duymamaktadır. Son dönemde “Okul Öncesi Eğitim Genel Müdürlüğü” kaldırılmış ve Temel Eğitimin içinde Daire Başkanlığı ile temsil edilir hale gelmiştir.
Okul öncesi eğitim için oluşturulan kapasitesi ve okul öncesine katılım oranları bakımından OECD ortalaması %74 iken, Türkiye %35 ile ortalamanın yarısından aşağı bir orana ancak ulaşabilmiştir. Türkiye bu grupta okullaşma oranları bakımından OECD ülkeleri arasında en geri ülke konumunda Şili’nin de altında son sırada yer almaktadır. Bu oran ülkenin 3-5 yaş arası gruptaki yaklaşık 2,5 milyon civarındaki çocuğu eğitime dâhil ederek hayatta başarılı olmasını sağlama gibi bir derdinin olmadığını göstermektedir.
ERG, 2014 okul öncesine katılım oranları OECD ortalamasıyla Türkiye karşılaştırması
Grafiğe göre 2012 yılında Türkiye’de 15 yaş grubundaki çocukların %70’i okula başlamadan önce hiç okul öncesi eğitim almadığını belirtmiştir. OECD’de hiç okul öncesi eğitimi almamışların oranı ise sadece %7’dir. Türkiye OECD ortalamasından on kat daha kötü durumdadır. Bir yıldan fazla okul öncesi eğitim almışların oranı OECD ortalaması %74 iken Türkiye’de bir yıldan fazla eğitim almışların oranı sadece %9’dur. PİSA’ ya katılan 65 ülke arasında bu oran en düşük olanıdır. Hiç eğitim almayan ya da 1 yıl eğitimle yetinenlerin oranı Türkiye’de %91’ken OECD ülkelerinde çocukların sadece %7’i hiç eğitim almamış %19’u 1 yıllık eğitimle yetinmiştir. OECD ‘de 3 yaş ortalaması %74, 4 yaş ortalaması %85, 5 yaş ortalaması %95’tir. Eğitim Sen’in verdiği alttaki istatistikler göre Türkiye’de oran 3 yaş grubunda %35’in 4 yaş grubunda %45’in 5 yaş grubunda %60’ın altındadır. Verilen tüm gruplarda Türkiye ortalamanın %35-40 gerisinde kalmıştır.
Devletin okul öncesi eğitimde özel öğretim kurumlarına tanıdığı öğrenci başına mali destekten resmi okullardakiler yeterince yararlanamamaktadır. Yeterli olmamakla birlikte verilen destekle son 3-4 yılda özel öğretim kurumlardaki öğrenci sayısı 93 bin (0,72) artmıştır. Ancak resmi kurumlar için aynısını söylemek mümkün değildir. Remi okul öncesi eğitim kurumlarında son 5 yılda öğrenci artışı sadece 53 binde (0.05) oranında kalmış, nüfus artışı oranını bile karşılayamamıştır.
Okul öncesinde eğitim kapasitesi bakımından; MEB’in 2010-2014 Stratejik Planı’nda “Okul öncesi eğitimde okullaşma oranını plan dönemi sonuna kadar % 70’in üstüne çıkarmak” şeklinde belirlenmesine rağmen, 4+4+4 düzenlemesinden sonraki yıllarda okul öncesi eğitim ve temel eğitimde okullaşma oranları artacağına daha da gerilediği görülmektedir.
Eğitim Sen raporuna göre; okul öncesi 5 yaş grubunda okullaşma oranları 2011-12 da %65,69 iken, 2012-13 yılında %39,72’ye düşmüştür. 2013-14 yılında ilkokullara kayıt yaşı 66 aydan 69 aya çekilmesiyle oranlarda kısmi bir artış görüntüsü oluşmuş % 42,54 e yükselmiştir. 2014-2015’te %53,78’lerde kalmış, 2016-2017 yılı verileri de hala eski orana ulaşılamadığını göstermektedir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDEN DAR GELİRLİLER YETERİNCE YARARLANAMAMAKTADIR
ERG 2014 raporunda Türkiye’de bölgelere göre okul öncesine katılım oranları
2014 yılındaki rapora göre çocuğunu okul öncesi eğitime göndermeyenlerin %41’i ücretin yüksek olmasından, %39’u yakında gidebileceği bir okulun olmamasından şikâyet etmişlerdir. Devlet okul öncesi eğitime ödenek ayırmadığı için okul idarecileri masrafları velilerden alarak eğitimi sürdürmeye çalışmakta, bu durum mali imkânı olmayan ailelerin bu hizmetten yararlanmasını engellemektedir. Zaten az sayıda olan okul öncesi eğitim kurumlarının çoğunda veliden ücret talep edilmesi caydırıcı olmaktadır. Ayrıca ailelerin yakınlarındaki çoğu okulda her yıl 1. Sınıflara 5-6 sınıflık öğrenci kaydı yapılırken okul öncesine tek sınıflık yer ayrılmaktadır. Velilerden imkânı olmayanların yararlanamayacağı bir eleme sistemi ortaya çıkmıştır.
Bir diğer sorun bölgeler arasındaki farkların giderilememiş olmasıyla ortaya çıkmaktadır. Dar gelirli bölgeler ve yeterli altyapı hazırlananmış İstanbul gibi metropollerde aileler okul öncesi eğitim imkânlarından adil yararlanamamaktadır. Rapora ve 2017 MEB istatistiklerine göre, doğu bölgelerinde ve nüfusa göre eğitim için yeterli altyapının oluşturulamadığı İstanbul’da okul öncesine katılım ortalama %20-30, Trakya Karadeniz ve Ege bölgesinin illerinin çoğunda %50 ve üzeri, doğu ve güneydoğu illerinin çoğunda %20-30 iç Anadolu bölgesinin çoğu ilinde %40-50 arasında değişmekte, iller arasında %30’u aşan katılım farkları görülmektedir.
OKUL ONCESİNDE; EĞİTİM NİTELİĞİ AÇISINDAN DA BÜYÜK SORUNLAR VARDIR
Bakanlığın kendi müfettiş raporları ve diğer raporlarda okul öncesi eğitim kurumlarında fiziksel donanım açısından, temizlik, ses yalıtımı, güvenlik, bahçenin ve oyun alanlarının düzeni, eğitsel malzemelerin uygunluğu, nicel yeterliliği ve kullanım şekli gibi konularda önemli eksiklikler yer almaktadır. Birçok kurumda, okul öncesi eğitimin gerektirdiği temel donanım malzemelerinin olmadığı ve bunları temin etmede mali zorlukların yaşandığı belirtilmektedir. Öğretmen başına düşen çocuk sayısının yüksek olmasından, sınıfların kalabalık olmasından ve eğitim-öğretim kalitesinin istenen düzeye çıkamadığından bahsedilmektedir. Öğretmenlere verilen hizmet içi eğitim, seminer, mesleki gelişim çalışmalarının büyük çoğunluğu, öğretmenlerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu belirtilmiştir. Bakanlık özel okul öncesi kurumlarının açılışında şartları her geçen gün ağırlaştırırken, kendisi için neredeyse hiç standart aramamaktadır
Küresel izleme yapan EFA raporunda Türkiye okul öncesi eğitim sorunun çözememiş 3. grup ülkeler arasında sayılmıştır.
Bakanlığın 2016-2017 yılı için nisan ayı başında henüz bir hafta önce yayınladığı istatistikler dâhil bütün bu verilere bakıldığında; Türkiye’yi yönetenlerin siyasi kavgalarla uğraşırken dünya da eğitimin nereye gittiğini göremedikleri, ülkede her şeyi güllük gülistanlık olduğunu gösterme gayreti içinde oldukları ve eğitimin hemen her alanında uluslararası karşılaştırmalarda ülkenin dibe vurduğunu açıkça göstermektedir.
Kaynaklar: Eğitim-sen ve Eğitim iş sendikaları 2014-15-16 eğitim raporları, ERG-AÇEV 2016 her çocuğa eşit fırsat raporu, OEDC ve PİSA 2012-2015 arası verileri, EFA küresel izleme raporu-Dünya Bankası 2015 raporu-MEB 2011-2017 arası istatistikleri-MEB İç Denetim Birimi raporu-UNİCEF 2012 raporu