Almanya’da bir mahkeme, Suriye iç savaşında Esad rejimi adına işkence yaparak suç işleyen bir milis üyesini ömür boyu hapse mahkûm etti. Karar, uluslararası cezasızlığa karşı önemli bir mesaj olarak değerlendiriliyor.
Almanya’nın Stuttgart kentinde görülen davada, 33 yaşındaki Suriyeli Ammar A., savaş suçu, insanlığa karşı suç ve cinayet suçlamalarıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Esad rejimini destekleyen bir Şii milis grubunun üyesi olan Ammar A.’nın 2012–2014 yılları arasında Busra El Şam kentinde işlediği suçları sabit gördü.
Sünni sivillere yönelik şiddet
Savcılığa göre Ammar A.’nın mensubu olduğu milis, Esad’ın devrilmesi durumunda Şii azınlığın uğrayacağı baskılardan endişe ederek, Sünni halka karşı yıldırma ve zorla göç ettirme politikası uyguladı. Bu kapsamda, bir Sünni ailenin evi yakıldı, bir aile ferdi silahla vurularak öldürüldü. Mahkeme, bu cinayetten Ammar A.’yı da sorumlu tuttu.
İkinci suç dosyasında, milisin 2013 yılında rastgele gözaltına aldığı Muhammed Alissa’nın benzin dolu bir pikap kasasında dövülerek askeri istihbarata teslim edildiği ve burada işkence gördüğü ortaya kondu. Mağdur halen Köln’de yaşıyor ve duruşmaya müdahil olarak katıldı. Kararın ardından yaptığı açıklamada, “10 yıl sonra ilk kez adalet gördük” dedi.
‘Caesar fotoğrafları’ delil oldu
Davada ayrıca rejim içinden sızdırılan, 6.000’den fazla işkenceyle öldürülmüş tutsağın görüntülerini içeren ünlü “Caesar fotoğrafları” da delil olarak kullanıldı. Esad rejiminin 2024 sonunda çökmesinin ardından yeni tanıklar ve videoların ortaya çıkması da yargılama sürecini etkiledi.
Bu dava, Almanya’nın Suriye’deki savaş suçlarına dair yürüttüğü üçüncü büyük dava oldu. 2022’de Koblenz Mahkemesi, iki eski istihbaratçıyı yargılamış, biri müebbet hapis almıştı. Stuttgart’taki karar henüz kesinleşmedi; temyiz yolu açık.
Cezasız kalmaz
Stuttgart’taki karar, yalnızca Suriye’deki savaş suçlarına değil, evrensel yargı yetkisinin nasıl işletilebileceğine dair önemli bir örnek sunuyor. Almanya gibi üçüncü ülkelerde açılan bu tür davalar, başka ülkelerde işlenen ağır insan hakları ihlallerinin de cezasız kalmayacağını gösteriyor.