İsrail’in Lübnan’daki hedeflere yönelik hava saldırılarının başlamasından yaklaşık üç hafta sonra insani kriz tırmanırken Lübnanlılar, yardımı kendileri organize ediyor. Lübnan hükümeti, insani yardım konusunda neredeyse hiçbir şey yapmıyor.
Sivil girişimler, insanların ücretsiz olarak yaşayabileceği ve yemek yiyebileceği yerlerin veri tabanlarını oluşturmuş. Beyrut’un 20 kilometre güneydoğusundaki Aley’de yaşayan 27 yaşındaki makine mühendisi Rayan Chaya DW’ye yaptığı açıklamada, şu bilgiyi veriyor: “Yerel bir girişime katıldım. Bağışları, çeşitli acil durum barınaklarına ve okullara dağıtıyoruz. Bir krizin içindeyiz. Biz birbirimize yardım etmezsek kim edecek? Hükümet neredeyse hiçbir şey yapmıyor.”
Çatışmaları önlemeye yönelik International Crisis Group (Uluslararası Kriz Grubu) adlı sivil toplum kuruluşunun Lübnan proje yöneticisi Heiko Wimmen de bunu doğruluyor: “Halka yönelik insani yardımın düzeyi, siyasi yapıları gerçek anlamda işlemeyen bir devletten beklenecek düzeyde düşük kalıyor.”
Yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık, devam eden ekonomik krizle birleşince Lübnan, çöküşün eşiğine geldi. Bu olumsuz tablo, bir yıl süren sınırlı çatışmaların ardından İsrail’in Hizbullah milislerine karşı geniş çaplı hava saldırılarına başlamasıyla Eylül sonunda daha da vahim hale geldi. İran tarafından desteklenen Hizbullah, ABD ve Almanya’nın aralarında bulunduğu bazı ülkeler tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılıyor. Avrupa Birliği (AB) ise Hizbullah’ın silahlı kanadını terörist grup olarak listeliyor.
Lübnan Sağlık Bakanlığının verdiği bilgilere göre, Eylül ayının sonundan bu yana çok sayıda Hizbullah liderinin yanı sıra iki binden fazla Lübnanlı sivil de İsrail’in operasyonlarında öldürüldü. Yüz binlerce insan da evlerini terk etmek zorunda kaldı. İnsani yardımdan sorumlu Birlemiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) son rakamlarına göre, mülteci durumuna düşen yaklaşık 608 bin kişi, ülke içinde yerinden edilmiş durumda. Lübnanlı yetkililere göre ise bu sayı iki kat daha fazla.
Boş konutlar işgal ediliyor
Lübnan geçiş hükümeti, ülke genelindeki kamu binalarında 973 acil durum barınağı kurdu. Mevcut 180 dolayında ev, çaresizce kalacak bir yer arayan insanlar tarafından hızla dolduruldu.
Heiko Wimmen, “Acil durum barınaklarının sayısı, ihtiyaç duyulan yerlerin sayısına karşılık gelmiyor. Ev işgalcilerinin, giderek daha fazla terk edilmiş lüks konutu ele geçirmesinden korkuyorum” diyor. Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, başkentteki mülklerin yüzde 31’i yatırım amaçlı satın alınmış. Bu konutlara taşınanların çoğunluğunu, Hizbullah’ın etkili siyasi koluyla bağlantısı olanların oluşturduğu iddia ediliyor.
Vatandaşlardan yardım seferberliği
Alman Yeşiller partisine yakın Heinrich Böll Vakfı’nın Beyrut Bölge Ofisi Başkanı Anna Fleischer, camiler, kiliseler, esnaf ve birçok vatandaşın, yardım etmek için ellerinden geleni yaptığını söylüyor.
Başkentin 45 kilometre güneyinde yer alan Seyda’daki en büyük caminin imamı Şeyh Muhammed Ebu Zeyd ise “Benim camimde aileleri barındıracak yer yok. Çünkü cami cemaatinin sayısı hayli arttı. Biz de gıda, tıbbi hizmet ve destek sunuyoruz” şeklinde konuşuyor.
Beyrut’ta ikinci el mağazasını işleten Sally Halawi de mültecilere destek olmaya karar vermiş. “Yardım etmek için bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim” diyen Halawi dükkânındaki kıyafetleri, evlerini terk etmek zorunda kalan insanlara bağışladığını, Instagram’da da daha fazla bağış için kampanya yürüttüğünü anlatıyor.
AB’den de yardım geliyor
Lübnan halkı için uluslararası insani yardımlar da seferber ediliyor. Avrupa Birliği, Beyrut’a hijyen malzemeleri, battaniye, ilaç ve tıbbi malzeme taşıyan çok sayıda ikmal uçuşu başlattı. Belçika, Fransa, İspanya, Polonya ve Slovakya gibi AB ülkeleri de yardım elini uzattı. Birleşik Arap Emirlikleri de 40 ton yardım malzemesi gönderdi.
Gözlemciler, yardım konusunda siyasi çıkarların da etkili olduğunu vurguluyor. Beyrut’taki bağımsız analist Lorenzo Trombetta, “Lübnan’daki yönetici elitler, uluslararası bağışçıların yanı sıra zengin Batı ve Körfezi ülkelerine kur yaparak iktidarlarını sürdürmeye çalışıyor” değerlendirmesini yapıyor.
Lübnan’a ilk insani yardım sözü veren ülkeler Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri oldu. Ancak Trombetta’ya göre Katar, yıllardır Hamas’ın siyasi liderliğinin hamiliğini yapıyor, aynı zamanda Gazze’de ateşkes için müzakerecilerden biri konumunda. Avrupa Birliği’nin yanı sıra ABD, Almanya ve pek çok Batılı ülke, Hamas’ı terör örgütü olarak sınıflandırıyor.
Trombetta, Birleşik Arap Emirlikleri’nin ise ABD ile ittifakı desteklediğini, teknoloji sektöründe İsrail ile çalıştığını ve aynı zamanda Beyrut’a yardım gönderdiğini belirtiyor. Trombetta’ya göre Birleşik Arap Emirlikleri’nin amacı “Lübnan’da daha fazla siyasi nüfuz sahibi olmak ve Doğu Akdeniz’deki varlıklarını güçlendirmek.”
İtalyan analist, Lübnanlı siyasi elitlerin, halkın ihtiyaçlarına öncelik vermemesinden endişe ediyor: “Yakın gelecekte ana odak noktası, yeniden inşa fonlarının yönetimine kayacak. Ancak yeniden inşa yardımlarının yanı sıra temel hizmetlerin ve sosyal yardımların, sadece Lübnan halkına dağıtılması, varoluşsal bir zorunluluktur.”
Bu endişenin de etkisiyle uluslararası kamuoyunun Lübnan’a maddi desteği, beklenin çok gerisinde seyrediyor. BM, Lübnan halkı için ivedilikle 390 milyon euro gerektiğini duyurdu. Ancak şimdiye kadar sadece 48 milyon euro yardım toplanabildi.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE