Mecliste çoğunluğu oluşturan koalisyon hükümetinin milletvekilleri, yargı düzenlemesine karşı büyüyen siyasi ve toplumsal muhalefete ve 29 haftadır devam eden kitlesel protestolara rağmen tartışmalı yasa tasarısını meclisten geçirdi.
Düzenlemede yüksek mahkemenin hükümet üzerindeki denetimini sınırlandıracak maddeyi meclis, 64 lehte oyla kabul etti. Meclisteki 56 muhalefet milletvekiliyse tasarıyı boykot ederek oylamaya katılmadı.
Yüksek mahkemenin yetkisi sınırlandırılıyor
Tasarının yasalaşmasından önce, İsrail yargısı, hükümetin kararlarını, anayasa taslağı olarak kabul edilen ‘temel yasalar’a aykırılık gerekçesiyle bozma yetkisine sahipti.
‘Akla yatkınlık’ adıyla anılan yasa tasarısı, yüksek mahkemenin, hükümetin aldığı kararları, ‘kamu çıkarına hizmet etmediği, akla yatkın olmadığı veya çıkar çatışması doğurduğu’ gibi gerekçelerle bozma yetkisini ortadan kaldırıyor.
Oylamanın hemen ardından Adalet Bakanı Yariv Levin, yasayı, ‘yargı sistemini düzeltme yolundaki tarihi süreçte atılan ilk adım’ olarak değerlendirerek meclisi kutladı.
Bununla birlikte yüksek mahkeme, Meclisten geçen kanunları hala iptal etme yetkisine sahip.
Ancak ilk adım sayılan bu yasa tasarısının dışında hükümet, yargı düzenlemesi kapsamındaki diğer yasa tasarılarını da geçirerek yargının yürütme üzerindeki etkisini tamamen kırmayı amaçlıyor.
Ne olmuştu?
İsrail‘de 2022’nin son günlerinde kurularak göreve başlayan Binyamin Netanyahu liderliğindeki koalisyon hükümeti, aşırı sağcı ve aşırı dindar partileri de içinde barındırıyor.
Yargı reformu, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin genişletilmesi, aşırı sağcı isimlere Batı Şeria’da ve güvenlik alanında kritik görevler verilmesi gibi maddeler, Netanyahu’nun hükümeti kurduğu süreçte koalisyon anlaşmalarının en önemli kısmını oluşturuyordu.
Adalet Bakanı Yariv Levin, Netanyahu koalisyonunun göreve gelmesinin hemen ardından, 5 Ocak’ta, yargının yetkilerini sınırlandıran, yüksek yargı mensuplarının atamaları üzerindeki etkisini azaltan, yürütme üzerindeki denetimini ortadan kaldıran ve yargının bazı yetkilerini Meclise devreden kapsamlı bir ‘yargı reformu’ planladıklarını duyurmuştu.
Koalisyon hükümetinin bu adımı, yüksek mahkeme başta olmak üzere Netanyahu hükümeti ile İsrail yargı mekanizması arasında gerilime yol açtı.
Hükümet yanlıları, yargı düzenlemesini, ‘yargı yetkisinin kötüye kullanılmasına karşı gerekli bir reform’ olarak değerlendirirken, düzenlemeye karşı çıkanlarsa yargının yetkilerini yürütme erkinin gücüne karşı temel bir kontrol mekanizması olarak görüyor.
Protestolar
Hükümetin göreve gelir gelmez açıkladığı tartışmalı yargı düzenlemesi ve uyguladığı aşırı sağcı politikalar, İsraillileri sokağa dökerek aylarca süren protesto dalgasını başlattı.
Yüzbinlerce İsrailli başta Tel Aviv olmak üzere yüzlerce noktada protestolar düzenlerken, ülke genelinde çok sayıda sektör ve meslek kuruluşu da protestolar kapsamında grev kararı aldı.
Gösterilere, ülkedeki sivil toplum kuruluşları, hukukçular ve yüksek teknoloji ile sağlık sektörü gibi meslek gruplarının yanı sıra muhalefet liderleri, siyasetçiler ve eski devlet yetkilileri de katılıyor.
Yargı düzenlemesi ülke genelinde kitlesel protestolar ve grevlerle siyasi krize yol açarken sağcı hükümetin destekçileri ise zaman zaman karşıt gösteriler düzenleyerek yargı düzenlemesinden geri adım atmaması için iktidara baskı yapıyor.
İsrailli yedek askerlerin protestosu
Yargı düzenlemesine karşı İsrail ordusu içinden gelen tepkiler ise hükümete karşı baskıyı yeni bir boyuta taşıdı.
Orduda görevli 37 yedek savaş pilotu, 5 Mart’ta, yargının yetkilerini kısıtlayan yasa teklifine tepki amacıyla 8 Mart’taki eğitime katılmayacaklarını bildirdi.
Protestolar ve grevlerle geçen haftalar boyunca, İsrail ordusunda aralarında savaş pilotları, denizaltı subayları ve diğer elit birimlerin yer aldığı binlerce yedek asker de aynı nedenle eğitimlere katılmayacakları yönünde açıklamalar yaptı.
Ordu yetkilileri ise ‘yargı reformu’ paketine karşı oluşan bu isyan nedeniyle yedek askerlik sistemi içinde ciddi bir krizin çıkmasından endişe ediyor.
Yaklaşık 10 bin İsrailli yedek asker, 22 Temmuz’da, hükümetin yargı düzenlemesini hayata geçirmeye yönelik devam eden girişimleri nedeniyle gönüllü hizmetlerini askıya aldıklarını açıklamıştı.
Savunma bakanının görevden alınması
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, ülkede siyasi krize ve kitlesel protestolara yol açması nedeniyle, 26 Mart’ta, tartışmalı yargı düzenlemesinin durdurulması için hükümete seslendi.
Başbakan Netanyahu, hükümetin tartışmalı yargı düzenlemesine karşı bu hamlesi nedeniyle Gallant’ı görevden aldı.
Netanyahu’nun Gallant’ı görevden alarak düzenleme konusunda geri adım atmayacağı mesajını vermesi, yüz binlerce İsrailliyi yeniden sokaklara döktü ve ülkedeki siyasi krizi derinleştirdi.
Ancak Netanyahu, hükümet üzerinde artan baskılar üzerine 3 Nisan’da Gallant’ı görevden alma kararını ‘güvenlik gerekçesiyle’ iptal ettiğini duyurdu.
Muhalefetin tepkisi
İsrail’de muhalefet, Başbakan Netanyahu’nun tartışmalı yargı düzenlemesinde ısrar etmesi nedeniyle ülkenin bir krize sürüklenmekte olduğunu savunuyor.
İsrail muhalefetinin önde gelen iki ismi, eski Başbakan ve Yeş Atid (Gelecek Var) Partisi lideri Yair Lapid ile Mavi-Beyaz İttifakı lideri Benny Gantz, defalarca yaptıkları açıklamalarla Başbakan’a geri adım atması uyarısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Herzog’un ‘diyalog masası’ da çözüm getirmedi
Söz konusu yargı düzenlemesi ile ilgili gelinen noktayı, İsrail için ‘tarihi bir kriz’ olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ise siyasi partileri, uzlaşmacı çözümler bulmak adına iki taraflı bir diyalog masasına oturtmak için defalarca girişimde bulundu.
Herzog, 6 Mart’ta, yargı düzenlemesi için, “Bizi içeriden yok etmekle tehdit eden tarihi bir krizin içindeyiz” dedi.
İsrail cumhurbaşkanı, meclisteki yasa tasarısı oylamasının hemen öncesinde de hükümet ve muhalefet arasında uzlaşı çağrısını yineleyerek, “Ulusal bir olağanüstü hal durumundayız” demişti.
Ancak Herzog’un tüm bu diyalog çabaları sonuçsuz kaldı.