Serbestiyet’ten Bülent Şahin Erdeğer’in aktardığına göre, vali olarak görev yaptığı süre boyunca, Suriye rejim güçleri Ağustos 2011’de Deyri Zor şehrine girerek sivil protestolarını bastırmaya çalıştı. Bu dönemde, Şeyh, Politika Güvenliği Şubesi Başkanı Albay Muhyiddin Harmuş, Hava Kuvvetleri İstihbarat Şubesi Başkanı Tuğgeneral Muhammed Tayara, Askeri Güvenlik Şubesi Başkanı Korgeneral Cemaa Cemaa ve Devlet Güvenliği Şubesi Başkanı Tuğgeneral Daas el-Ali gibi önemli figürlerle çalıştı.
Konuya dair bir rapor yayınlayan Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Şeyh’in Suriye’de 93’ü işkence altında olmak üzere yaklaşık 4 bin sivilin ölümünden doğrudan sorumlu olduğunu ve 508 kişinin tutuklama emrini verdiğini belgeledi.
Raporda, ABD Adalet Bakanlığına, el-Şeyh’in karıştığı işkence, öldürme, zorla ortadan kaybetme ve diğer ihlallere ilişkin detaylı istatistikleri içeren dosyaların SNHR tarafından sağlandığına işaret edildi.
Örgüt, web sitesinde Şeyh’in 2022’nin başından bu yana Amerika Birleşik Devletleri’ndeki varlığına ilişkin ABD yetkililerine bir rapor sunduğunu belirtti. Güvenlik yetkilileri ve ilgili ABD ajanslarıyla işbirliği yaparak Şeyh’in tutuklanmasına yol açtı ve Suriye’de kendisine yöneltilen ciddi suçlamalarla yüzleşmek üzere adaletin karşısına çıkmasını sağladı.
Eski ABD Küresel Ceza Adaleti Büyükelçisi ve Suriye Acil Durum Örgütü Yönetim Kurulu Üyesi Büyükelçi Stephen J. Rapp karara ilişkin “Bu, Suriye hükümetinin iddia edilen bir infazcısına karşı Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir numaralı dava. Avrupa’da bu kadar çok dava olması, Esad rejiminin kendi halkına karşı işlediği suçlar için cezasızlığın olmayacağını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
İşkence merkezi Adra Hapishanesi’ni yönetti
2005’ten 2008’e kadar Şam’daki Adra Hapishanesi’ni yöneten ve kuzeydoğu Suriye’deki Deyri Zor şehrinin valisi olan Vali eş-insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları işlemekle suçlanıyor.
“Savaş Suçlusu” Şeyh’in ABD’de ne işi var?
Ancak Şeyh’in ABD’de tutuklanması insanlığa karşı işlediği suçlardan değil, ABD göç yasalarının ihlallerinden kaynaklanıyor.
ABD Adalet Bakanlığı’nın Temmuz ve Ağustos aylarında yapılması planlanan duruşmalardan önce bu yönde hareket etmesi durumunda kendisine atfedilen suçlamalarla yargılanmasının da önünü açabilir.
Göçmenlik yasasını ihlal ettiği için tutuklanan Samir Osman eş-Şeyh, ABD vatandaşı eşinin talebi üzerine ABD’den vize almayı başardı ve 2020 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne geldi. Dört yıl ülkede yaşayan eski Vali, 16 Temmuz’da Şam’a aktarmalı tek yönlü bir bilet ayırdı ve Kaliforniya’daki Los Angeles Uluslararası Havaalanı’na seyahat etmeye çalıştı. ABD yetkilileri, vize ve ardından daimi ikamet izni aldıktan sonra ABD göçmenlik yasasını ihlal etmesi ve yanlış bilgi vermesi nedeniyle el-Şeyh’i gözaltına almak için harekete geçti. Suriye Adalet ve Hesap Verebilirlik Merkezi (SJAC) Müdürü Muhammed el-Abdullah’a göre, ABD’de vize veya vatandaşlık başvurusunda bulunurken, başvuranlar genellikle hükümet çalışanı olup olmadıkları, herhangi bir hükümet rolünde yer alıp almadıkları veya herhangi bir ihlal yapmakla suçlanıp suçlanmadıkları gibi genel soruları yanıtlıyorlar. Başvuru sahipleri genellikle Şeyh’in yaptığı gibi “hayır” cevabını veriyor. 17 Temmuz’da ABD Adalet Bakanlığı’nda Şeyh’in tutuklanmasıyla ilgili bir toplantıya katılan Abdullah, şu anda atfedilen suçlamaların ABD göç yasalarını ihlal ile ilgili olduğunu ekledi. Suçlamalar Suriye’de işlediği suçlar ile ilgili olmasa da, bu durum ABD Adalet Bakanlığı’nın Şeyh’i Suriye’de işlediği suçlarla ilgili yargılanmayacağı anlamına gelmiyor.
Abdullah’a göre, bu konuda paralel bir soruşturma var ve bakanlık Şeyh’in ABD’den kaçmasını önlemek için dolandırıcılık suçlamaları yapmak zorunda kaldı. Eski Vali Şeyh, şu anda Batı Los Angeles County’de 26 Temmuz’da ilki ve 1 Ağustos’ta ikincisi olmak üzere iki duruşma bekliyor. Abdullah’a göre bu oturumlar, 2025’in başından önce başlamayacak olan davadan önceki sadece ön duruşmalar. ABD’de davalar genellikle kısa sürüyor çünkü tüm dava prosedürleri, delil sunumu ve tüm tarafların savunmaları, tüm adımların mahkeme işlemleri sırasında tartışıldığı Avrupa mahkemelerinin aksine, davadan önce tamamlanıyor. Suriye Acil Durum Görev Gücü (SETF), 16 Temmuz’da yaptığı açıklamada, Şeyh’in “Suriye’de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle soruşturma altında olduğunu” ve ABD hükümetini 2022’nin başlarında topraklarında bulunduğu konusunda bilgilendirdiğini söyledi. Abdullah, Adalet Bakanlığı’nın, Şeyh’in suçlandığı ihlaller ve insanlığa karşı suçlarla ilgili soruşturmasını dava başlamadan önce tamamlamış olmasını umuyor.
ABD Senatörü ve Senato Dış İlişkiler Komitesi üyesi Jim Risch, al-Şeyh’in tutuklanması hakkında yorum yaparken, “Dünya Esad ve yandaşlarına kapalı” dedi.
17 Temmuz’da X hesabından yaptığı paylaşımda, Suriye rejiminin bir yetkilisinin göz önünde tutuklanmasının, hesap verebilirlik çabalarımızı iki katına çıkarmamız gerektiğini ve “Esad ve yandaşlarının ya Suriye’de kalacaklarını ya da tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklarını” hatırlattığını ekledi.
Semir Osman el-Şeyh’e bağlı rejim ve İran’a bağlı militanların Nisan 2011 ile Ocak 2013 tarihleri arasında 312’si çocuk, 261’i kadın 3 bin 933 sivili öldürdüğü bilgisi verilen raporda, bunların 14’ünün sağlık personeli ve 13’ünün gazeteci olduğu kaydedildi. Eş-Şeyh’in emrindeki militanların, Suriye’nin doğusundaki Deyr-i Zor’da 31’i çocuk 19’u kadın 659 sivili tutukladığının belirtildiği raporda, Esad rejimine bağlı kuvvetlerin Deyr-i Zor kentine operasyon düzenlediği 7 Ağustos 2011 günü ise 6’sı çocuk 7’si kadın 81 sivili katlettiği bilgisi verildi.
Paris Temyiz Mahkemesi’de de geçen Haziran ayında, 2013’te Şam’ın Guta ve Duma banliyönlerine kimyasal silahlarla düzenlenen saldırıların sorumluları olan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve kardeşi Mahir Esad’ı tutuklama kararını onamıştı.