Taliban’ın Afganistan’da kontrolü geri almasından bu yana geçen üç yıl Nadia, Liza ve Zala için uzun ve acı doluydu.
30’lu yaşlarında olan bu kadınlar, İslam’ın çok katı bir yorumunu uygulayan grubun 2001’de devrilmesinden sonraki yirmi yılda eğitim ve istihdamda büyük ilerlemeler kaydeden bir neslin üyeleri.
Bazıları kariyerlerinde yükseldi ve önemli pozisyonlara geldi. Ancak 15 Ağustos 2021’de Taliban başkent Kabil’e girdiğinde ve kadınlara bir kez daha kısıtlamalar getirmeye başladığında, işler tersine dönmeye başladı.
Taliban bunun geçici olduğunu söylese de, artık ortaokullar, liseler ve üniversiteler kız çocuklarına ve kadınlara kapalı. Kadınların parklara ve spor salonlarına gitmelerine de izin verilmiyor.
Çalışmaları yasak değil, ancak sağlık ve eğitim alanları gibi birkaç istisna dışında çoğu kamu hizmeti görevlerinden men ediliyorlar.
Birçoğu bakanlıklarındaki görevlerinden alındı. Küçük çaplı ve erkek egemen özel sektörde de fırsatlar kısıtlı.
İyi eğitimli üç kadın bize hikayelerini anlattı. Güvenliklerini sağlamak için isimlerini değiştirdik.
‘İsmim bir tehdit haline geldi’
35 yaşındaki Nadia, hükümette ekonomi alanında çalışan üst düzey bir uzmandı, ancak çalışmaya devam etmesine izin verilmediğini söylüyor.
“Kendi maaşım vardı. Kendi masraflarımı kendim karşılıyordum” diyor.
“Arkadaşlarım vardı ve birlikte vakit geçiriyorduk. Hayatımızın tadını çıkarıyorduk. Öğle veya akşam yemeklerinde buluşuyorduk. Şimdi, kardeşimi akşam yemek getirecek mi diye bekliyorum. İçim acıyor” diye ekliyor.
Eskiden ayda 90.000 Afgani (1.277 ABD doları) kazanıyordu ve 15 kişilik bir aileyi geçindiriyordu. Şimdi hepsi kardeşinin eline bakıyor, ancak geliri, şirketinin iş yapıp yapmamasına bağlı olarak değişiyor.
Nadia, daha önce yüzünü kapatmadan veya kimliğini gizlemeden kadın haklarını açıkça savunduğunu, ancak artık kendisinin ve ailesinin güvenliği için bunu yapamadığını söylüyor. “İsmim benim için bir tehdit haline geldi” diyor.
Pek çok işe başvuruyor. “Kadınlar için fırsatlar sınırlı ve çok sayıda başvuru var” diyor. Bir keresinde, kendisine iş için fazla nitelikli olduğu söylendi.
“Depresyondayım. Günde bir kez yemek pişirmekten başka bir şey yapmıyorum. Kimseyle konuşmak bile istemiyorum.”
Çaresizlik hissi dayanılmaz hale geldiğinde, “derin derin nefes almak” için yakınlardaki bir dağa gittiğini söylüyor.
Nadia şimdi günlerini “gerçekleşmemiş hayallerini düşünerek” geçiriyor.
‘Acımı kelimelere dökmem mümkün değil’
Kuzeydeki bir eyalette yaşayan ve üniversitede öğretim görevlisi olan 36 yaşındaki Liza, “Kendimi karanlık bir odaya kapatıp çığlık atmak istiyorum” diyor.
Aralık 2022’de Taliban, tüm üniversitelere ikinci bir duyuruya kadar kadınların eğitimini askıya alma emri verdi. Kadın öğretim görevlilerine de evde kalmaları söylendi.
Liza işten çıkarılmadı, ancak aylık maaşı yaklaşık 36.000 Afgani’den (510 ABD doları) 4.900 Afgani’ye (70 ABD doları) düşürüldü. Eşi tamirci olarak çalışıyor ve aşağı yukarı aynı parayı kazanıyor.
Üniversitesindeki birkaç kadın öğretim görevlisinden biri olmaktan gurur duyuyordu ve ailesini maddi olarak destekleyebildiği için mutluydu. Şimdi kız kardeşinden borç para alması gerekiyor ve bunu geri ödeyebilecek mi bilmiyor.
Liza 11 yıl önce öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Öğretmenlik yaparken aynı zamanda yüksek lisans yaptı ve o dönemde yaşadığı stresin düşük yapmasına neden olduğunu düşünüyor.
“Kariyerim ve eğitimim için çocuğumu feda ettim ama sonunda uğruna çalıştığım her şeyi kaybettim” diyor.
Üç çocuğu var ve hamile ama doktora gidecek parası yok. Bazen çocuklarının onu ağlarken görüp nedenini sorduklarını ama kendisinin açıklama yapmadan onlara sarıldığını söylüyor. “Acımı kelimelere dökmem mümkün değil” diyor.
“Kariyerim ve aile masraflarım için endişelenmekten depresyondayım. Çocuklarıma iyi davranacak sabrım bile yok” diyor.
Taliban iktidara ilk geldiğinde Liza daha çocuktu. “Ülkenin her yerinde kıtlık vardı, insanlar ailelerini geçindiremiyordu” diyor. Ailesi onu İran’a götürdü ve orada yedi yıl kaldılar. “Çocuklarımın da aynı şeyi yaşamasını istemiyorum” diye ekliyor.
Liza kendini kötü hissettiğinde, küçük bahçesindeki çiçekleri sulamanın birkaç dakikalığına iyi hissetmesine yardımcı olduğunu söylüyor.
“Keşke biri gelip bizi bitkiler gibi sulasa. Ölüyoruz ve kimse umursamıyor” diyor.
‘Adalet için mücadele ediyordum’
Şu an 30 yaşında olan Zala üç yıl önce askeri savcıydı. Hukuk ve siyaset alanında lisans okudu ve yüksek lisans yapıyordu.
Askerlerin suçlandığı davaları soruşturma rolünün “zorluklarla ve mücadelelerle dolu” olduğunu söylüyor ve suçlular tarafından birkaç kez tehdit edildiğini ekliyor. Ancak “özgür olmaktan ve adalet için savaşmaktan mutlu olduğunu” söylüyor.
Zala ailesinin geçimini sağlayan tek kişiydi ve başkentte yaşıyor. “Aldığım son maaş Kabil düşmeden iki gün önceydi” diyor.
Aylık yaklaşık 36.000 Afgani (511 ABD doları) kazanıyordu. Evli değil, maaşını kendisini ve altı aile üyesini geçindirmek için kullanıyordu. “Ama şimdi hiçbirimizin geliri yok” diyor ve birikimleriyle geçindiklerini söylüyor.
Zala sabah erken saatlerde spor salonuna gidiyordu ama artık yasak ve eğitimine devam edecek parası da yok.
“Tek yaptığım salonun köşesinde oturmak. Ev işlerini bitirdiğimde ya sosyal medyaya giriyorum ya da bütün gün uyuyorum. Hiç umudum yok, hiç motivasyonum yok” diyor.
“Önceki hükümette de kadınlara yönelik tehditler vardı ama haklarımızı savunan bir sistem ve kanunlar da vardı ve ses çıkarabiliyorduk” diyor. “Uçmak için kanatlarımız vardı ama Taliban kanatlarımızı kesti.”
“Halkımın hakları için savaşıyordum” diyor. “Ama şimdi hiçbir değerimiz yok. Giysilerimizin rengini bile seçemiyoruz.”
“Hiç bu kadar kötü olmamıştı. Yaşadığımız an ve geleceğimiz kapkara. En ufak bir umut ışığı bile göremiyoruz.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE