Analiz / İsmail S Gülümser
Fethullah Gülen Hocaefendi kendine çok yüksek hedefler belirlemiş ve aşama aşama bunları geliştirip hayata geçirecek yollar bulmuş bir maneviyat önderiydi. Anadolu’nun dar kültür ortamlarında, hedeften yoksun büyümüş genç insanlara, büyük bir motivasyon ve sorumluluk şuuru yükleyip onlardan bütün dünyayı aydınlatmaya aday bir insanlık projesi çıkardı.
O, hep yüksek idealler peşinde koştu, fakat hayal pazarlayıp insanları onlarla avutmaktan da uzak durdu. Ortaya konacak her hizmetin, dünya gerçekleri, yaşanan yerin özellikleri ve bu alanda çaba gösterenlerin kapasiteleri gözetilerek yapılmasına da dikkat etti. Çevresinden, dini en ince ayrıntısına kadar yaşayıp hayatlarını buna göre şekillendirme beklerken, yıllardır bu değerlerden uzaklaşmış insanlara götürülecek mesajların daha esnek ve onların yapısına uygun olmasına özen gösterdi.
Gerçek yaşamda karşılığı olmayan hayallerle, topluma faydalı olmanın imkânsız olduğunu biliyordu. Bu yüzden bir yandan yanındakilerden dinle gelen mesaja tam uyum beklerken, bir yandan da günlük hayatta karşılaştıkları sorunlara yaşamın içinden gelen deneyimleri birleştirerek alternatif üretme tavsiye etti. Despotik yönetim dönemlerinde herkes eli kolu bağlı otururken o, günün şartlarına uygun yöntem geliştirdi. Evrensel değerleri ve günün ihtiyaç ve beklentilerini göz ardı edenlerin başarılı olamayacağına inandı, yüksek değerlere sahip donanımlı bireyler yetiştirmeye ağırlık verdi. Güncel işler içinde başarı için çırpınıp duran birbirine kenetlenmiş insan sermayesi farkında olmadan çok önemli donanımlara sahip oldu.
Günlük yaşamda herkesin günahla karşı karşıya bulunduğu, dindarların bile kendini koruyamadığı bir toplumda, o hayatın içinde ama günaha kapalı bir nesli yetiştirmenin yollarını aradı. Zorunluluk deyip en temel prensipleri çiğneyenler eliyle din kirletilirken o, bu tür yollara hiç izin vermedi. Başkalarını rencide edecek davranışlardan kaçınan, sağduyu sahiplerine sempatik gelecek, hayatıyla örnek olacak ahlaklı bireyler yetiştirdi.
Çekirdek kadroda, kul hakkı konusunda büyük bir titizlik oluşturdu, yaşantılarının Kur’an, sünnet ve sahabe hayatına göre düzenlemelerini bekledi. Normal ibadetler yanında teheccüt gibi nafileler ile tam bir abid olmaları için sürekli uyardı. Onlar, aracılığıyla mesajların ulaştığı yeni neslin de aynı şuur içinde yetişmesini, merkezde oluşan yüksek duygu yoğunluğunun dalga dalga aşağıya doğru yayılmasını istedi.
Ancak, yıllarca dine yabancılaştırılmış ülkemiz insanı dahil başkalarına daha toleranslı davranmayı, onların körelmiş hassasiyetlerine yeniden kavuşması için zaman tanınmayı tavsiye etti.
Onun teşvikleriyle dünyaya dağılmış gönüllüler, aktarılan değerleri yaşamak için birbirleriyle yarışırken genel ortalamanın üstünde bir davranış modeli ortaya koydu. Yakın çevre hatta aileler, onlardaki değişimi ilk anda belki yadırgadılar. Ama daha sonra hep iyi ve güzel yöndeki tavırlardan mutlu oldu, beğeni ile karşıladılar. Henüz çiçeği burnundan gencecik insanların olgunluğundan gurur duydular.
Bu gönüllülerinin aktif faaliyet yaptıkları her alanda etkisini gösterdi. Mesela:
-Birbiriyle kıyasıya rekabet halinde olan dershane sahipleri, gönüllülerin katılmasından sonra özverilerinden etkilendi, husumetler giderek azaldı ve daha uyumlu bir çalışma ortamı oluştu.
-Hizmet ortamlarında yetişenler, orduda uzun süreden beri hâkim olan yozlaşmayı yavaşlattı. Donanımları, dil becerileri, tutarlı davranışları, üstün kapasiteleriyle en aykırı üst yöneticilerin bile beğenisini kazandılar
-Emniyet çürümüşlükten etkilenmiş, toplum güvenliğini tehdit eder hale gelmişti. Kademe kademe karakolların çehresi değişti, sorunlar insanca muameleyle çözülmeye başladı.
-Adliyeler rüşvetin yaygın olduğu, hep güçlünün borusunun öttüğü en sıkıntılı yerlerden biriydi. Haksız kazanç kapıları kapandı, mahkemeler hukuksuz uygulamalardan uzaklaştı.
-Eğitim öğretim hedefini kaybetmişti, gençliği dejenerasyon aparatı gibi bir görünüyordu. Hizmet eğitimi toplum değerlerini tahrip aracı olmaktan çıkardı, olumlu davranış kazandırma fonksiyonuna geri döndü.
-Yüksek öğretim, işlevini unutmuş kutuplaşmanın parçası haline gelmişti. Gönüllülerin yetiştirdiği öğrenciler yukarı doğru tırmandıkça üniversitelerin çehresi değişti, araştırma merakı giderek yayıldı.
Vasıfsız işçi olarak Avrupa’ya gidenler dışında kimse, yurt dışında iş üretmeyi düşünmemişti. İlk kez hizmet projeleri sayesinde yabancı misyon temsilcilerinin takdirle karşıladığı faydalı faaliyetler başladı. Açılan okullarda yerel değerler yanında, gönüllülerden aldıklarıyla donatılmış gençler imrenilecek hale geldi.
Toplum kesimleri kıyasıya kavgaya tutuşmuş ve birçoğu birbiriyle kan davalı hale gelmişti. Samimi devlet görevlileri, bitip tükenmek bilmeyen kavgaları vicdan azabı içinde izliyordu. Din-dil-ırk-görüş farkından dolayı ayrışmış toplumları birleştirme görevini yine hizmet üstlendi. Diyalog faaliyetleriyle, yıllarca birbirinden koparılmış kesimler ülke menfaati etrafında buluşup kaynaştı, birçok sürtüşmenin hızı kesildi.
Gönüllüler, çevre ülkelerde din dil ırk çatışmalarının sona ermesi için çok büyük riskler aldı.
-Yugoslavya’da birbirini tüketmeye ant içmiş taraflar, hizmetin savaş şartlarında bile ülkede kalma konusundaki sabrı ve sağduyu çağrıları sayesinde ilerleyen zaman içinde soğuyup hafifledi.
-Kıyasıya rekabet halinde olan Azeri-Kırgız-Türkmen-Kazak-Tacik-Özbek gibi Türk topluluk liderleri hizmet temsilcileriyle birebir ilişki kurduktan sonra aralarındaki tartışmaları kısmen de olsa bir kenara bıraktı, herkes enerjisini kendi ülkesini kalkındırmaya harcar hale geldi.
Türkiye’de neredeyse hiçbir kesimin, kendisiyle uğraşmaktan başkasını düşünmeye vakti yoktu. Hizmet gönüllüleri yardım duygusunu harekete geçirdi, insanlar zorda olsalar bile başkalarına yardımın zevkine vardı. Bu hisle hareket edenler, önce ülkelerinde dar gelirliler için birçok proje başlattı, evler-yurtlar-dershaneler-okullar açtı, daha sonra kabına sığmayan yardımlaşma duygusu yurt dışına taştı.
Anadolu insanının semahat hisleri harekete geçirildi, açlıkla boğuşan bölgelere gıda kampanyaları düzenlendi. Bir yudum su sıkıntısı çeken bölgeler için medeni dünya dahil kimse kalıcı çözüm üretemedi. Hizmet hala dar imkanlarını birleştirip su kuyularıyla bölgenin imdadına koşmaya devam ediyor.
Sendika dernek ve vakıflar toplumsal ayrışmanın aparatları haline gelmişti, bu kötü gidişe kimse ‘dur’ diyemedi. Hizmetin kurduğu dernek-vakıf ve sendikalar topluma hizmet götürme aracı oldu. İrili ufaklı dernek-vakıf ya da şubeleri hayır hasenat yapmak isteyenlerin güvenini kazandı, üretilen faaliyetler bölgeye yeni gelişme fırsatları sundu. Sendikalar arasındaki kavgalar hizmetin uzlaştırıcı tutumu sayesinde yumuşadı, birbiriyle iyilikte yarış öne çıkmaya başladı.
Komünizmin istismar konusu olan zengin-fakir ayrımını kimse gündemine almadı, ilk kez hizmet zenginlere mallarında fakirlerin hakkı olduğu şuuru kazandırdı. Gönüllü faaliyetlerde yer alanlar, önce yörelerinde sonra ulusal, ilerleyen dönemde uluslararası birçok projeye destek verdi. Kazancından üç beş kuruşu bile paylaşmaktan kaçınan varlıklı insanlar, hizmetle tanıştıktan sonra boylarını aşkın mali yükler üstlendi.
Hizmet, bencilliğin hâkim olduğu herkesin kendi derdine düştüğü bir dünyada, başkaları için bir şeyler yapma duygusunu geliştirip bundan bir insanlık projesi çıkardı. Katılımcıların her birisi çözüm bekleyen toplumsal problemler için elini taşın altına koydu. İmkânı olanlar gerekli mali kaynağı sağladı, olmayanlar maddi bir beklentiye girmeden projelerde rol aldı gece gündüz demeden emek sarf etti, entelektüel birikimi olanlar koordinasyon görevi üstlendi birlikten doğan güçle geniş bir coğrafyaya el uzatıldı.
Uyuşturulmuş, birbirine güvenini kaybetmiş, ortak iş yapma alışkanlığını terk etmiş, ayrışıp yutulacak lokma haline gelmiş bir toplumda hizmet, bu kötü duyguları ortadan kaldıracak yollar buldu. Herkesi kendi konumunda kabul etme anlayışı ayrışmaları frenledi, sorumluluk duygusu harekete geçirilince, elleri kolları bağlı oturma terk edildi. Geniş katılımla büyük bir şeffaflık içinde üretilen hizmetlerle yıkılmış güven duyguları yeniden dirildi. Ümitsizlik kırıldı, “bizden bir şey olmaz” anlayışı gitti, ayrışmalar hız kesti, farklı kesimler birlikte iş yapma alışkanlığı kazandı, gencecik insanlar yurt içinde-dışında başarıyla hizmet verdi.
Sayılanlar, ilk anda akla gelen herkesin gözü önünde yaşanmış bazı projeler ve sonuçları.
Eğer gayret ve çabaların arka planındaki detaylar yazılsa ciltler dolusu kitaba sığmaz.
Sadece gönüllülerin toplum geneline göre daha olumlu alışkanlıklara sahip olması ve bunu kalıcı davranışa dönüştürmesi için yıllardan beri sabırla sürdürülen;
-Aynı meslek-yaş-akran grubu ve hemcinslerin birbirini eğitmek için ortaya koyduğu özveri,
-Bu ortamlara katkı sunmak için gösterilen kurumsal ve bireysel fedakârlık ele alınsa…
Ortaya konan örnek uygulamalar, dünyanın geleceğini aydınlatacak yığınla projeye ilham kaynağı olacaktır.