Başta İslam coğrafyası olmak üzere kendilerini ayrıcalıklı zümre ilan eden yöneticiler, öngörüden uzak yaklaşımlarla ülkelerini yanlıştan yanlışa sürüklerken az çok doğruları görüp uyarmaya çalışanları şiddetle susturup bastırıyor. En küçük aykırı görüşe tahammülün olmadığını görenler kabahati söylemekten vazgeçip sessizliği seçiyor, dilinin ucuna kadar gelen itiraz seslerini yutup sukut ediyor.
Yıllardır sadece kendilerine demokrasi isteyenler, işledikleri cürümleri görmezden gelip her ortamda ayni nakaratın arkasına saklanıyor. Ömrünü makam kapma pesinde koşmakla geçirmişler, toplumun özgürlük alanını daraltmış olanlar demokrasiden dem vuruyor. Demokrasi, hırsızların da ağızlarından düşürmedikleri yaptıklarını meşrulaştırmak için kullandıkları bir kavram. Bazıları muhaliflerini sindirmek için demokrasiye sığınıyor, kimisi yakınlarına tanıdığı ayrıcalığı demokratik hak gibi gösteriyor.
İnsani değerleri ayaklar altına alanlar insanlıktan dem vuruyor, demokrasi kahramanı gibi görünenler, kan dökerek ülke işgal ediyor. Yuvalar yıkılıyor kadınlar çocuklarıyla sokak ortasında bırakılıyor, insanlara zulmediliyor. Cinayetler isleniyor, fikirlere sansür uygulanıyor, inanç ve yaşam biçimlerine saldırılıyor. Her türden ahlak dışı davranışların önü açılırken iyilikler eriyip yok ediliyor. Toplumun tüm varlıklarını üstüne geçirenler, hak ve adalet kahramanı gibi ortalıkta dolaşıyor. Bütün bu insanın midesini bulandıracak kötülüklerin işlendiği beldelerin, yerle bir edilmesi beklenirken merhamet sahibi yüce yaratıcı yanlıştan dönmeleri için sürekli mühlet veriyor.
Dünya genelinde insan hakları, hürriyet, demokrasi naraları yükseldiği halde gücü ele geçirdiğinde her şeyi yapabilecek birçok yönetim iktidarda. Buralarda güçlü, her yerde haklı çıkıyor, kendine hürriyet isteyenler başkasının esaretinden lezzet alıyor, herkes kendine göre bir demokrasiyle keyfi diktatörlük pesinde koşuyor. Bundan cesaret alan diktatör bozuntuları da geçmiş tüm iddialarından vazgeçip kendine saltanat hazırlıyor. Görünüşte Filistin destekçisi, Israil karşıtı rolü oynayan Türkiye üst yönetimi, basın önünde hamasi nutuklar atıp dindarların gönlünü aldıktan sonra, sırf ballı kazanç için İsrail’e lojistik destek sunarak cinayetlere katkı yaptığı ortaya çıkıyor.
Bunaltıcı ortamı Fethullah Gülen Hocaefendi, “sukutun çığlıkları sesimin önüne geçip kulaklarımda uğulduyor” sözleriyle anlatıyor. Zulüm içinde olanların hedefi, şiddetle herkesi susturup sürü gibi gördükleri toplumu diledikleri istikamette sürüklemek, kendilerine karşı çıkanın olmadığı ortamın keyfini sürmek.
Temiz vicdan sahipleri, en anormal şartlarda bile sanal ortamdan etkilenmeden perde arkasındaki gerçekleri görerek tavır belirler. Kendi değerlerine önem veren biri, yaşanan anormalliklere karşı içinden infialler geçirse de bunu bastırmasını bilir. Büyük bir sorumluluk duygusuyla heyecanını frenler. Mantığını hislerinin önüne geçirir ve mümkün oldukça fevri davranışlardan uzak durur. Dengeli biri, aklına geleni söylemekten kaçınır kafasının estiği gibi davranamaz. O, söz ve davranışlarıyla etrafını yakıp yıktıktan sonra yaptığı tahribatı nasıl toparlayacağını bilmeyen bir düşüncesiz gibi hareket edemez. Kendi değerlerine önem veren biri iyice ölçüp biçtikten, yanlış olmayacağına inandıktan sonra adım atar, konuşma fırsatı verilirse insani değerleri aktarır.
Yapılanlar karsısında içindeki tüm isyanı bastırıp, çevresine şefkat ve merhametini gösterir. Kaderin hükmüyle başına gelenlerden dolayı küsüp kenara çekilmez, yüce yaratıcıya itiraz edemez. En basit bir fırsatı değerlendirip kendini sorgular, hatalarından arınmaya çalışır. Izdırapları seslendirmenin işe yaramayacağı yerlerde, içten gelen acı veren duygularını hissettirmemek için yutar.
Toplumun mutluluğu adına dertlerini içine gömer, dıştan onu görenler hiç kaygı taşımadığını sanabilir. O, sessizliği ile toplumu yanlıştan koruyup yüce duygularla süslemeye çalışır. Kişisel hesap pesinde koşmayanlar, başkaları için her fedakârlığa hazırdır, itilip kakılmalara, iftiralarla suçlamalara, hak ve hukuk tecavüzlerine katlanır, acılar içinde kıvransa da başkasını rahatsız etmemek için bunları dışa yansıtmaz.
Susması da bir şey yapıyor görüntüsü de iç dünyasını ifadeye yetmez, gönlünün sesini ancak bilenler duyabilir. Sabır ve gayretin birleşiminden oluşan davranış kalıbı, aralıksız onu mutedil ama faal halde tutar. Ayni yaklaşımda olmayanlar hissettiklerini hissetmez. O en aşırı baskılara karşı dengesini koruyarak çevresine güven telkin eder. İnfiale sevk edip hata yaptırmak isteyenlerin planlarını bozar. Bu gerekçelerle kendine zulmedenlere bile şefkat gösterecek bahaneler arar, canını yakanların canını yakmayı düşünmez.
Olanlara lanet yağdırmak, gerektiğinde ağzının payını verip susturmak, her ayakta gördüğüne ateş ederek mesafe almaya çalışan, iftiralarla en temiz insanları kirli göstermek için türlü hileli tuzaklar kuranlara karşı cevap vermek zor değil. Ancak sunulacak çok haklı gerekçelerin bile yeni demagoji malzemeleri üretmede kullanılacağını düşünerek susar. Doğruları söylemek mümkünken bundan vazgeçer ve adaleti ilahinin onları kıskıvrak yakalayacağı ana kadar üzerine düşeni yaptıktan sonra sessizliği tercih eder.
Büyük iddialarla toplum önüne geçenlerin zaaflarına yenik düştüğünü, yalanlara toplumu kandırmaya yöneldiğini karanlık odaklardan aldığı destekle en masum insanları kirli göstermek için türlü hileli oyunlar kurguladığını gördüğü zaman bile kendine yakışanı yapıp aynı yöntemlerle karşılık vermeyi düşünmez yalan ve iftiralardan vazgeçeceği günü bekler. Bazen bu kadar olumlu yaklaşım zalimlerin cesaretini artırır onları daha da saldırgan hale getirir yine de bir gün insan olduklarını hatırlayıp hatadan döneceklerini umar. İçinde fışkırmayı bekleyen itiraz sesini bastırıp yapılan insanlık dışı saldırıların bitmesini ümit eder.
Her şeyi görüp gözettiğine inandığı yüce yaratıcının, zalimlere belli hikmetlere binaen mühlet verdiğini ancak asla hiçbirini ihmal etmeyeceğini bildiğinden, zalimi derdest edeceği güne kadar hatadan dönmesi için fırsat verir. Dünyanın pek çok yerinde, insanın içini karartacak olaylar karsında tepkisel reaksiyonlar verip temsil ettiği değerleri zedelemekten kaçındığı için vicdanı burkulsa da kendine saygı gereği yanlış müdahaleden uzak durur.
Yapılan onca karalama kampanyasına rağmen, kin ve nefret hissine yenik düşüp tepkisel hareketlerle yanlış görüntü vermekten sakınmak için en kötü işleri yapan zalimlere karşı bile merhametle yaklaşıp yumuşatma yolları arar. Kurulan bütün şeytani planları, gördüğü halde bunu duyurmanın sonuca tesir etmeyeceğini bildiğinden susar.
Dıştan bakanlar kendileri gibi onun da yaşananlardan dolayı üzüntü duymadığı hissine bile kapılabilir. Halbuki hayatını başkasının mutluluğuna adamış birinin, çevresindeki ıstıraplara kayıtsız kalması mümkün değildir. O, inancından gelen sabrı göstermese yalan-iftiralara dayalı hileli oyun ve senaryo kurgulayanlar kaçacak delik arardı. Ancak, hak ve hukuka yapılan saldırılara sessiz kalma onaylama anlamına gelir. Kendine saygısı olan en olumsuz şartlarda bile doğruları seslendirme yolu bulabilir. Bediüzzaman’ın hapisten elyazması risaleyle topluma ulaşması gibi, yanlışa engel olmada gök gürültüsü büyüklüğünde bir infialle ses duyuracak yol bulunmalı, normal halde ise karıncayı bile incitmeyecek kadar şefkat temsilcisi ve insani değerlere saygılı olduğunuz gösterilmeli.
Ayrıca günümüz dünyasında, hayatını başkasını yok etmeye adamış yığınla cani ruhlu insan var. Bazıları kin ve nefret hissi pesine takılmış, herkese küfürlerle saldırarak kendini gösterme derdine düşmüşken sizin, bütün bu yaşanan vahşi cinayetleri göğüslemeye çalışmanız kirli insanların yaptıklarını meşrulaştırma anlamına gelmez. Sessizliğiniz, bazılarının kendilerinde aşırı güç vehmetmelerine sebep olsa da zayıfken yaltaklanıp güçlüyken herkesi dişleyen canavar ruhluları, değiştirmenin mümkün olmadığını bildiğinizden katlanırsınız. Mağrurlara asla baş eğmeseniz de kaderden gelen her türlü sıkıntıyı sabırla karşılarsınız.
Herkese ağzından köpükler saçarak saldıran firavun taklitlerinin, hiddet ve şiddeti sizin sabrınıza rağmen tükenmeyebilir. Bazıları, her yeri yakıp yıkmadan önüne çıkanı asıp kesmeden karşı duranları yargısız infazla suçlamadan duramaz. Kendinin ilah olduğunu sanan geçmişin zalimleri, gibi günümüz diktatörleri de halkı alt katmanlarda görüp onlara kendi zekalarına muhtaç aşağılık mahluklar olarak bakar.
Kâmil insanların gırtlağına düğümlenmiş çığlıkları ancak bilenler fark eder, ona kendini anlatma fırsatı vermeyen, isledikleri cürümlerden utanç duymayan, ceberutların ruh yapısı bir gün mutlaka açığa çıkar. Etrafa tehditler yağdıran, güçle her şeyi çözeceğini sanan, gürültüyle iş yapıyor görüntüsü verenlerin bütün sırları ortaya dökülür.
Yanlışa itirazdan korkanların seslerini yükselteceği zaman yakındır. Toplumu tiyatrolarla kandıranlar mahcup olacağı günler elbet gelir, düzmece oyunlarla kandırılanlar uyanır, foyası ortaya çıkan senaristler toplumun maskarası olur. O gün geldiğinde yalancıların mumları bir bir söner, şefkat ve adaleti defterden silmiş, tüm insani değerlerini kaybetmiş kaba ruhlar, belki o zaman uyanıp yaptıklarından utanır.
Mazlumlar bu ümidi korudukları için zalimlerin yıkılıp giderken çıkardıkları homurtulara katlanıyor, yüce yaratıcının verdiği mehil son buluncaya kadar adaletsizliklere itirazlarını erteliyorlar.
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin herkul.org sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.