Özellikle Ortadoğu coğrafyasında ülke kaynaklarını kendi aralarında bölüşmek isteyen çevreler, kullanışlı aparatları öne geçirip onlar üzerinden istedikleri gibi oyun kurguluyor.
-Tahrikler ve vaatlerle harekete geçirilen Esad, zulmü artırdı milyonlarca Suriyeli katliamdan korkup ülkeyi terk etti.
Bölgede onun gibi onlarca diktatör, kaynakları keyfine göre dağıtmak isterken halkına zulmediyor. Son dönemde Türkiye’de bu kervana katıldı. Saltanat kuma hayallerine kapılan Erdoğan, ülkenin mali ve insan kaynağını eritip yok etmenin parçası haline geldi. “Gelirin %95’ini %5’lik bir azınlıkla paylaştığı, %95’lik geniş halk kitlelerini ise ancak %5’iyle yetinmeye mecbur ettiği, imkânsızlık içindeki yetişmiş insan gücünün ülkeyi terk ettiği” ortaya çıktı.
Toplumlar, dayanışmaları yıkıp kurulmuş birliktelikleri dağıtarak güç devşirenlerin baskısı altında yaşam mücadelesi verirken onlar, devlet imkanlarından pay dağıtıp bazı güçleri yanlarına çekiyor ve birlikte hasım gördüklerini ezerek mesafe alıyor.
-Ortak düşman ilan ettiklerinin hayatını karartıyor,
-Kesimler arasına fitne tohumları ekip karşılarına çıkabilecek tüm muhalifler eritmeye çalışıyor,
-En küçük farklılıkları kaşıyıp büyüterek onları birbirleriyle vuruşturuyor,
-Sürekli düşman cepheler oluşturup bölüp dağıtarak iktidarı sürdürmeyi planlıyorlar.
Toplumların başına musallat olmuş hemen tüm despotik yönetimler, paranoya içindeler her şeyden huylanıyor, kendilerinin dışındaki bütün başarıları büyük bir histeri ile karşılıyor, öne çıkan herkesi rakip olarak görüyor ve başkasının ürettiği her hizmeti küçültüp yok etmek için akla hayale gelmedik entrikalar çeviriyorlar. Onların kıskançlıklarına muhatap olanlar düşmanları haline geliyor, çok başarılı işler yapsalar bile saldırı oklarından kendilerini koruyamıyor ve yutulacak lokma haline gelmemek için köşe bucak saklanmak zorunda kalıyorlar.
Eğer bir şekilde hedef tahtasına sizi oturmuşlarsa türlü hile ve düzenbazlıklarla eritmenin haklarınızı elinizden almanın yollarını arıyorlar. Bütün dediklerini yapmış olmanızda yetmiyor, sizi böcek gibi ezip geçmeden üzerinizde tepinmeden tatmin olmuyorlar. Cevheri Güven, “Karar Kuvvetleri komutanı Musa Avsever’in 15 Temmuz’dan bu yana Erdoğan’ın bütün suçlarına arka çıkmasına, bir zalim eliyle ordunun tırpanlanmasında rol almasına rağmen onun Kılıçdaroğlu’yla sürtüşmesinde taraf olmayı kabul etmediği için medya önünde preslendiğini” anlatıyor.
Son 7-8 yıldan beri her türlü suçu birlikte işledikleri kesimlere bu şekilde davrananların kıskançlık kriziyle yaklaştıkları faaliyetlere çok daha acımasız planlar yaptığı ortada. İşlediği suçlardan kıskıvrak yakalanmış bir siyasi kadro, karanlık odakların yıllardan beri masum topluluklar hakkında kurguladıkları en kirli oyunları üstlenerek aklanma gibi insanın kanını donduracak bir vahşete imza attı. Hayatlarını ahlaki değerleri geliştirmeye adamış, toplumun ilerlemesi için elinde avucunda ne varsa saçıp savurarak tüm dünyanın gönüllerini fethetmiş insanları, kendi gelecekleri için tehlike gören çevrelerin engellemek için yaptığı acımazsız planları alıp onlar adına uyguladı.
-Birlikte başarısız olmaya göre kurguladıkları ölümlü bir darbe senaryosunu kullanıp yönetimi gasp ettiler,
-Hayatlarında suça bulaşmamış insanları ölümlerden sorumlu gibi gösterip şeytanlaştırdılar,
-Suçun şahsiliği ilkesini rafa kaldırıp yüzbinlerce vatandaşa sırf mensubiyetinden dolayı ceza yağdırdılar,
-Esnaf-memur-öğretmen dahil toplumun farklı kademesindeki insanların her türlü hakkını ellerinden aldılar,
-Malları yağmalandı, işlerini kaybettiler, çoluk çocuk, kadın yaşlı demeden zindanda-sürgünde hayat geçirdiler.
Tüm dünyada başarıyla yürütülen eğitim hizmetlerini karalayacak çeşitli bahaneler uydurdu, zarar vermek için devletlere akla hayale gelmedik tekliflerde bulundular. Parayla kandırdıkları bazı zayıf yönetimler hariç kimseyi ikna edemediklerinden kıskançlık krizi yaşıyorlar. Dayanışmaları kırıp birlikteliği dağıtmak için her gün ayrı bir oyun planlıyorlar. Önce araya fitne tohumları ekip kamplara bölerek ayrıştırmayı, sudan sebeplerle onları birbirlerine düşürmeye çalıştılar. Başarılı olamayınca mizaç farklılıklarından kaynaklanan küçük problemleri kaşıyıp aynı ideale inananların birbirini rakip gördüğü diğerinin önünü kesmeye koyulduğu bir tartışma oluşturmayı denediler.
Gülen, çevresini şu türden ifadelerle uyarıp bu saldırılardan uzak tutmaya çalıştı.
“Ben duygusunun körüklendiği günümüz dünyasında bireyler, kendi menfaatlerini her şeyin önüne geçirirse bu karanlık odakların iştahını kabartır, menfaat çatışması çıkarıp birlikteliği bozmaya çalışırlar. Ben duygusu etrafında çıkarılan kavgaların eritilmesi zaman alır, yıllarca birlikte koşturmuş olanlar kendi derdine düşerse karşılıklı tartışmalar artar. Böyle ortamlarda düşünce ve yaklaşım farklarını büyütenler olur, kader birliğiyle ortaya konan dayanışmaların yerini kıskançlık gibi hisler doldurabilir. Tereddüt başlarsa olumlu düşüncelerin yerini hissi tepkilerle oluşan yanlışlar alır, duygu birliğine zarar verecek bu oyun fark edilmezse, öncelikle henüz karakteri tam oturmamış olanlar etkilenir, zamanında müdahale edilmezse bu kopuş diğerlerine doğru yayılabilir. Birlik ruhunun kaybolduğu yerde engellerle mücadele zorlaşır. Aralarında sevgi bağlarının koptuğu bir topluluk ortak hedef etrafında mücadele azmini kaybeder. Bütün bu musibetlerden kurtuluşun reçetesi çıkarılan suni tartışmaların arkasındaki karanlık odakların oyununu fark etmekten geçer. Yıllardır zulüm ve işkenceyle mücadele edenler araştırma imkânı olmayan kasıtlı üretildiği bilinen su-i zanlardan uzak durabilirse mukavemet kolaylaşır.
Çok samimi gibi sunulan, ayrıştırmaya amaçlı bütün dedikodular aynı odaklarca yayılmaktadır. Mesuliyet duygusuna sahip birinin görevi, doğru gibi görünen ayrıştırmaya yarayacak bilgilerin dolaşımını engellemektir. Gücü yettiği yerde ayrışmaya vesile olacak sebepleri ortadan kaldırmak, şüphelerin oluşturduğu kırgınlık ve kusurları tamir etmek, topluluk içindeki yaraları sarıp kalpleri yeniden bir araya getirmektir.”
Yapılan bunca zulme tasarlanan yıkıcı soykırımlara rağmen Hocaefendi kasıtlı bir planla birbirinde koparılıp başkasının yaşadığı acılardan zevk alması istenen toplumların halini görünce, gönüllüler arasında planlanan oyunu unutuyor ve ülkenin geleceğini tehdit eden çok önemli problemlerle ilgili önerilerde bulunuyor. Çevresini geçmişte yaşanmış ve hala yaşanmaya devam eden toplumların birbirlerine yabancılaşmasına nefret tohumu ekilmesine sebep olan uygulamalara direnip üstesinden gelmeye davet ediyor. Alınganlıkları bırakmaya, birlik ve beraberliği törpüleyen, toplumu birbirinden koparacak gelişmelere karşı koymaya kirli oyunları boşa çıkarmaya çağırıyor.
“Eğer art niyetlilerin yönlendirmesiyle toplum kesimlerinin birbirine yaptığı kötülüklerin etkisinden kurtulamazsak onların planına alet olur, istemeden de olsa amaçlarına hizmet ederiz. Husumet oluşturarak bizden koparılmak istenenler, hala yanlışa devam ediyor olsalar bile aynısını yapmamız mesafeyi açar kopuşu hızlandırır.
Çok samimi gayretlerle tahribatı önlemeye çalışırken kötülük üreten merkezlerde, aralıksız kirli kampanyalarına devam ediyor olabilir. Onların ne yaptığından çok sizin olaya hangi perspektiften yaklaştığınız önemlidir. Eğer halk arasında yıkılmış köprüleri yeniden tamir gibi bir misyona inanıyorsanız devam eden saldırılara rağmen, aynı yöntemlerle tepkisel davranış içine girmekten kaçınmalı sorunu çözecek yeni yollar aramalısınız.
Herkesin kurulan çarkta kendini kaybettiği bir dönemden geçiliyor, böyle dönemlerde güç merkezlerinin kurguladıkları planın ne olduğunu bilenler, yaşanan hiçbir olumsuzluğa takılmadan nefret ortamının temizlenmesi yeniden birlik duygusunun oluşması için kolları sıvamalı. Bu türden bir yaklaşımla İslam’ın kazandırdığı olgunluğu gösterenler yıkmak için yapılan gayretleri tamir edebilir, ülkeye yayılmış fitne ve fesadı önleyebilir.
Eğer akıntıya kapılır, kin ve nefret ortamında kendinizi kaybederseniz, kamplaşmalarını aracı olur ve kavgaların büyümesine hizmet edersiniz. Başkaları bırakın kardeşlik anlayışını tüm insanlığını bir kenara bırakıp yalın kılıçla etrafa saldırsa bile kardeşliğin önemine inananlar, asla aynı yöntemle karşılık vermeyi düşünemez.
Toplumları ayakta tutan iyiliktir, onun sihirli gücü sayesinde, en kötü ortamlardan bile yara almadan sıyrılıp çıkmak mümkündür. Sizden iyilik gören birinin bugün olmazsa yarın yaptıklarından pişmanlık duyup utana sıkıla geri dönmesi kaçınılmazdır. Hissi ortam oluşturup kesimler arası bağı koparanların oyunundan korunmanın yollarından biri bazı şeylerin düzelmesini zamana bırakmaktır. Her seviyede insana karşılık beklemeden durumuna uygun yolla iyilik sürdürülürse eninde sonunda takdir görür.
İnandığınız değerlerin öneminin farkındaysanız, amacınız her kesimden insanın bu değerlerle buluşmasını sağlamak ise kötülüklere iyilikle mukabele edip eritmek gibi büyük bir olgunluğu göstermek durumundasınız.” Gülen, bunu” Zehirli ok atana, okun ucuna gül yerleştirip mukabelede bulunun” sözleriyle özetliyor.
Hep iyilik düşünür, hep birleştirici olunursa, en katı kalpler erimeye başlar, erimeyenlerin kin ve nefretleri azalır, sizinle uğraşmaktan kaçınmaları yolunuzdaki engellerden birini kalkması demektir, sadece insanlıktan çıkmış vahşeti şiar edinmiş olanlar bunun dışında kalabilir.
Birleştirici olması umulanlar, toplumu bölüp parçalama oyununa alet olsa da olayın farkında olanlar problemleri büyütüp mesafe açma gibi bir yanlışa düşmezler. Aksine problemleri küçültmenin çarelerini arar, kötülüğe iyilikle karşılık verip kalpleri yumuşatmaya çalışırlar. İntikam duygularıyla harekete geçen zalimler hayatı zindana çevirmiş olsa da yapılan onca güzel hizmetin yıkılıp yok edilmesi karşısında vicdanımız yaralansa da insanca tavrı değiştirmemeli, asla karamsarlığa girmeden etrafımız aydınlatma yolları aranmalı.
Gülen’in, öngörüsüyle ortaya koyduğu özveriye davet uyarıları yayılmaya başlarsa, gönüllülerin canavar tabiatlılar hariç yaşatılanları unutup bütün kırgınlıkları bir kenara bırakması birleştirici rollerine dönmesi uzun sürmez.
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser