Kuran’da İslam peygamberinin (SAV), nezaket nedir bilmeyen insanların seviyesizlikleri konusunda uyarılması gösteriyor ki, her dönem hak yolunun yolcuları, kaba halden dilden anlamayanlarla karşılaşacak ve onlarla münasebetlerini bu uyarıya göre sürdürmeleri gerekecek
Yüksek insani vasıflarla donatılmış, çevresindeki her olaya büyük bir duyarlılıkla yaklaşan, şeref ve haysiyetini koruma konusunda olağan üstü hassas bir Peygamber (SAV), risalet görevine başladıktan sonra onu yakından tanıyan kavminin ileri gelenleri tarafından sözlü ve fiili saldırılara uğradı.
Müşrikler peşlerine taktıkları cahiller grubuyla birlikte, onun toplumdaki tesirini kırmak etrafındaki insanları dağıtmak için iftira ve hakaretlerle onu sürekli taciz etti. Bunla da kalmadılar dinle tanışmış olanları işkencelerle ondan koparmaya çalıştılar. Hayatı boyunca hep onuruyla yaşamış saygınlığını her yerde korumuş bir peygamber, yapılan rencide edici saldırılar yüzünden ruhen ciddi sıkıntıya maruz kaldı ve olanların ızdırabını çekti.
Yüksek karakterli bir insanın hem şahsi meziyetleri hem de dünyanın geleceğini aydınlatacak mesajları alay konusu yapıldı, onun itibarını kırmak için her türlü aşağılayıcı ifade kullanıldı. Dinle gelen, inanlarda büyük bir coşku uyaran her yeni mesajı, etkisizleştirmek için kimisi duymamış gibi davrandı, kimisi onunla dalga geçerek inananlarda şüphe oluşturmayı düşündü.
Tüm mukaddes değerler saldırı altındaydı, peygamberlik ve yüce yaratıcı hakkında olmadık sözler sarf ediliyor, bu yolla Lat-Menat-Uzza gibi putlar karşısında yükselen bir değer küçümseyici ifadelerle yıpratılıyordu. Bu bütün inanları rahatsız ederken en çok da mesajları aktarma görevi üstlenmiş İslam peygamberini (SAV) üzüyordu.
O, Mekke’de öyle bunalmıştı ki, Allah onu Miraç mucizesi ile ferahlattı, yaşanan sıkıntıların karşısında alınacak mükafatın ne olduğu cennet nimetleri, cehennemin dehşeti bizzat gösterildi, Yüce yaratıcının rüyetine muhatap oldu ve tam itminana erişti.
İnsanlığı iyiliklere buluşturmaya hayatını adamış bir Peygamberi (SAV), nefis peşinde koşan insanların acıklı haline üzülüyor, kabul etmeyenlere tekrar tekrar giderek mesajını aktarıyordu. Amcası Ebu Talip hakkında söylediği şu sözlere tarihe not düşecek cinstendi “Amcacığım ne olur bir kez inandım de ahirette senin için şefaatçi olayım”. Mekke’nin azgınlıkta sınır tanımayan müşriklerinin ayağına birçok kez gitmiş, kendine her türlü zulmü reva görenlerin ahiretini kurtarmak için didinip durmuştu.
Gönlüne giremediği için ahiretini kaybeden her fert hakkında sorumluluk hissediyordu. Bütün insanlığı kucaklayacak kadar geniş gönül zenginliği ile, yanlış yolda sürüklenenlerin önünde durdu onları hatadan korumaya çalıştı. Ben duygusunun esaretine kapılmış, kötü alışkanlıklarını terk edemeyen, gurur abidesi Mekke eşrafından bazıları, kurtuluş fırsatını reddettiği için inançsız ölmesinden duyduğu hüznü dile getirmişti.
Yüce yaratıcıyı tanımamış, hayatını düzene sokup cennete giden yola ulaşamamış, kusurlar içinde bocalayıp duran her insan hakkında yüreğinde derin bir kaygı taşıyordu. İnsanların kötülükten uzak tutmak için kalbi tir tir titreyen bu yüce kamet cehenneme doğru koşar adımlarla giden her ferdin durumuna üzülüyordu, kendisi hakkında öldürme planı yapanların bile ahiretini kurtaramadığı hicranını ifade etmişti.
Dünya ve ahiretlerini cennete çevirmek için hayatını ortaya koyduğu Mekke eşrafı, o ve ashabı hakkında her gün ayrı bir kötülük planlıyor, yıldıramadıkları için zulmün dozu artıyordu. Hz. Bilal kızgın kuma yatırılıp üzerine taşlar konuldu, Hz. Yasir ve Sümeyye direnince mızrakla şehit edildi. İnançlı insanların yaşadığı bölgeye yiyecek giriş çıkışı yasaklandı onlar, açlıktan ölmeye ve inancından vaz geçmeye zorlandı.
Müminlere yapılan zulmü yüreğinde hisseden o şefkat abidesi büyük insanın acıları dayanılmaz hale gelmişti. Onun yaşadığı vicdan azabını bilen yüce yaratıcı bir taraftan sabra davet ederek müminlere olgunlaşma yolu gösterdi, bir yandan da mealen “onların yaptıklarından dolayı mahzun olma” yönünde rahatlatıcı mesajlarla hassas ruhun gönlünü aldı. Taptıkları putları bir çeşit gelir kaynağına dönüştürenler, onların tesirini kıracak hiçbir şeyi hazmedemedi, bu yüzden yüce yaratıcı hakkında ileri geri sözler sarf ettiler. Bundan Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi çok rahatsız olunca o, ayetleriyle mealen “Üstünlük sadece Allah’a aittir”, ağaçtan yapma putların peşinde gidenlerin yakışıksız sözlerinden dolayı üzülme onlar alemlerin Rabbine zerre kadar noksanlık veremez diyerek onu teselli etti.
Mekkelilerin yaptığı zulümler karşısında Allah, hatada ısrar edenlerin verdiği sıkıntılardan onu korumak için sabrı tavsiye ediyor ve bazılarından uzak durmaya çağırıyordu. Ayet müminlerden karşılaşacakları her güçlüğün üstesinden gelecek efor sarf etmeleri yaşayacakları acı ve ıstırap verici zulme sabredip katlanmalarını istiyordu.
Kuran’ın mesajları, bunalmış İslam peygamberi (SAV) ve ashabına yol göstermek için gelmiş olsa da bu türden zulümler o günle sınırlı kalmadı, her dönem toplumları doğruyla buluşturmak için çabalayanlar devrin güçlüleri tarafından benzeri sıkıntılara maruz bırakıldı. Bulunduğu asrı aydınlatmak üzere çabalayan büyük din alimleri zorbaların baskısını kabul etmediği için aşağılandı. Bediüzzaman’ın da aralarında olduğu birçok ulema, hapis köşelerinde hayatını geçirmek zorunda kaldı. Ama onlar yaşadıkları dönemin zalimlerine boyun eğmedi, yenilmez gibi sanılanlar bir bir yıkılıp giderken sabredip dayananlar ortaya koydukları ürünlerle seslerini milyonlara ulaştırdı.
Ayet, müminlerin yaşayacakları sıkıntılara işaret ettiği gibi alınması gereken tedbirlere de yer vermiş, Efendimizi (SAV) yalancılıkla suçlayıp onurunu kırmaya çalışmışlardı, yakın tarihin güzide insanı Bediüzzaman’ı din dışı göstermek için nur ayini yapmakla suçladı toplum önünde şeytanlaştırdılar. O, ayeti doğru anladığı için yapılan saldırılıların hiçbirini kale almadı bir avuç talebesiyle birlikte sabredip hapishane şartlarında toplumsal sorunlara çözüm üretti. Onun itibarıyla oynayanlar bugün lanetle anılıyor, o ise hala yazdığı eserlerle günümüze ışık saçıyor.
Bugün de Efendimizin (SAV) karşılaştığı güçlüklerin bir başka versiyonu yaşanıyor. Gencinden yaşlısına esnafından devlet memuruna kadar toplumun beğenisini kazanmış, insanlığa iyilik mesajları ulaştırmak için yollara dökülmüş binlerce insan, her gün çalıntı medyada günümüz güçlülerin ürettiği yalan ve iftiralarla aşağılanıyor. Bununla yetinmiyorlar, onlara rehberlik yapan insanlığı yüksek değerlerle buluşturma dışında hiçbir kaygı taşımayan insanı, zatını yıpratarak bağlılarını ondan koparmaya çalışıyorlar.
Birçok din büyüğü gibi onun da ömür boyu tek kaygısı nefsin peşinde yuvarlanıp giden kalabalıkları insani değerlerle buluşturmak oldu. Siyahilerin yaşadığı Afrika’dan, orta Asya steplerine, oradan medeni coğrafyalara kadar her yere ulaşan iyilik elçileri, gittikleri yerde yüksek vasıfları, ceht ve gayretleriyle büyük takdir topladı.
Ayetler, hayatını kötülük yapmaya harcamış karanlık dünyalarında kurguladıkları yalan ve iftiralarla olumlu her hizmeti karalamaya çalışanlara kulak verme, onları debelenip durdukları kirli dünyalarıyla oyalanma demektedir. Siz iyilik dışında bir şey düşünmediğiniz halde, insaf ve izanını kaybetmişler evhamla hakkınızda her kötülüğü düşünebilirler onlardan gelecek çirkin söz ve davranışlara aldırış etmeyin deniyor.
Çünkü sürekli üretilen yalan ve iftiralarla uğraşanlar, sağduyusunu korumakta zorlanır, asıl yapması gereken hizmetlere enerjisi kalmaz ve olumlu işler aksayabilir. Bediüzzaman, ayetten hareketle yıllarca gazete ve radyodan uzak durmuş, kendi işine yoğunlaşınca yayılan propagandanın tesirinden korunduğu için onlarca eser yazmıştır.
Kur’an, nasıl bizden önceki din büyüklerine yol haritası göstermişse, şimdi de çıkış yolunun benzeri tarzda olacağına işaret ediyor. Bugün hizmet hareketi hakkında söylenen iftiralar bağlılarında çok büyük rahatsızlık oluştursa da Fethullah Gülen, ayetten hareketle peygamber yolu yolcularının hep benzeri saldırılara muhatap olduğunu hatırlatarak Efendimizi (SAV) örnek almaya çağırıyor. O, her türlü hakarete katlanarak sonuca ulaşmıştı, bugün de hizmette koşturanların aşağılayıcı sözlere sabretmesi kötülerin çirkin üslubundan uzak durması, yayılan olumsuzluk rüzgarından etkilenmemek için iftira dolu haberlere kulak tıkaması ve tüm enerjilerini bulundukları beldelerde yapılacak hizmetlere hasretmesi gerekiyor.
Başkasının gönlüne girmenin yolu geçmişteki hata ve kusurları görmezden gelmeyle mümkündür. Sahabelerden müşrikleri affetmeleri istendiği gibi, bugün gönüllülerden cahillerin koro halinde seslendirdiği şeytani kampanyayı kale almamaları, ileride en ağır hakaretlerle aşağılayanları bile affedecek kadar sağduyu sahibi olmaları bekleniyor. Yaşanan hiçbir probleme takılmadan, insanların gönlünü kazanacak aklı mantıki argümanlar üretmeleri, kimsenin reddedemeyeceği güzellikte yeni üslup ve yaklaşım tarzları geliştirip bu girdaptan çıkmaları isteniyor.
Gittikleri her belde de yeni hizmetleriyle yüz güldürenler, bu tavsiyeye uyarsa, sıkıntılara sabreder yalanla meşgul olmayı bırakır ve önündeki işlere yoğunlaşırsa, faaliyetler gelişerek devam eder. Tahriklere kapılmadan her türlü saldırı olumlu davranışlarla tesirsiz hale getirilirse sonuçta kazançlı çıkan yine iyilik elçileri olur.
*Fethullah Gülen’in “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser