Türkiye’de İslamiyeti temsil etmeye çalışanlar yıllarca dinden uzak kesimlere mesafeli durdu, hatta bazıları bunu dinden çıkma gibi gördü. “Kafirleri dost edinmeyin” anlamına gelen ayet ve hadisler ışığında onlarla kavgalı olmak adeta dini bir vecibe gibi anlaşıldı. Din görevlileri cami kaçkınlarını aşağılayıcı sözlerle alaya aldı.
Alkol alışkanlığı olanları sarhoşlukla, bahis oyunlarına kendini kaptıranları kumarbazlıkla, cinsel arzulara takılanları, uçkura düşkünlükle suçladı, araya aşılması zor setler kurdular. Bu yaklaşım belki nefsin isteklerine yönelmeye müsait eğitimsiz cami cemaatinin işine yaradı, onları bu yolla kötü alışkanlıktan uzak tuttular. Ancak dışlananlar günah batağına itildi, ellerinden tutan olmayınca küçük kusurlarla başladıkları hatadan kopamadılar.
Dindarları sekülerlerden ayırmayı planlayan art niyetliler bunu çok suistimal etti, onları dünyayı yeterince tanımamakla suçladı, zaafına düşkünlerin önündeki engeli kaldırarak şirin göründü ve gönlüne girdi, onlarla dindarlar arasını açtı etkileşimin önünü kestiler. Ülkede 70-80’li yılların ayrımcılık aparatı gerici-ilerici tartışmalarıydı, eğitim sistemi dinsizlik akımları tarafından kuşatıldı, okullarda dindar gericidir düşüncesi yerleştirildi. Dindarları tutucu olmakla suçlayıp onların toplumdaki etkisini kırdılar, gençleri ailelerinden kopardılar, belki cami hocaları bile çocuğuna tesir edemedi.
Savunmasız toplum, komünizm gibi ideolojiler saldırısına uğradı, cinsel zaaflara özendiren kitaplarla taraftar toplamaya çalıştılar. Buna engel olarak gördükleri dinin tesirini kırmak için onu halkı zehirleyen bir afyon gibi sundu gençleri dinden soğuttular. Ahlaki zaafları körükledi, hayvani isteklerin önünü açarak toplumda sempati kazanmayı düşündüler. Yanlıştan uzak duranlarla buna meyilli olanların arası bozuldu, eski-yeni nesli birbirine bağlayan bağlar koptu, aynı aile bireyleri bile farklı kutupların insanı haline geldi birbiriyle irtibatı kesti, gericilikle suçlanan bir dindarın devlete girmesi görev alsa bile yükselmesi imkansızdı.
Toplumu ayrıştırıp yutulacak lokma haline getirenler bu hedeflerini hep gizledi, onları makul gibi görünen argümanlarla kandırdı ve ülkeyi keyfi düzenlemelerle istedikleri gibi yönetti. Oyun kurucuların en büyük düşmanı kurguyu fark eden ve bu kirli çarkı bozanlar oldu. Özal’a, 4 eğilimi birleştirip aradaki bağları tekrar kurduğu, dindarlara da yönetim kademelerinde yükselme fırsat verdiği için düşman oldular. Onun vefatından sonra Laiklik tartışmaları başlatıp kademe kademe 28 Şubat’a giden süreci hazırladı ve birleşmiş toplum parçalarını yeniden ayırdılar. Hizmet hareketi de ayrılmış kesimleri birleştirdiği için saldırıya uğradı, diyaloga toplantılarına katılan aydınlar, devlet derinliklerinde üretilene karşı koyamadı mazeret uydurup tartışma korosunda yer aldı.
Bugün yaşananlar aslında geçmişin çok daha vahşet içeren bir tekrarı gibi, hizmetin her kesime ulaşması dindarlara kapalı olan birçok yere girmesi bazılarının etkisini kırdı, tepki uyarmadan eski konumlarını kazanmak için taşeron kullandılar. 15 Temmuz, asker içindeki karanlık odakların hırsızlıkla yakalanmış dindar biri eliyle, Müslüman kıyımı için planladığı bir senaryo. Ordu komutanlarını devletteki dindar kadroları temizlemek için emirlerindeki askerlere tuzak kurmada kullandılar, komutanlar altlarına talimat verdikten sonra geri çekildi. Toplanmış kalabalığı terörist diye bombalatacak, büyük bir katliamla senaryoya gerçek süsü vereceklerdi, emri alanların önsezisi bunu boşa çıkardı. Farklı sebeplerle ölmüş 251 kişilik bir liste üzerinden hedeflerini gerçekleştirdiler.
MİT’i kullanarak bu girişimi planlayanlar, Erdoğan’ın Marmaris’teki yazlığında saklandığı sürece yanındaydı. Onun, telefonla bir TV programına katılmasını sağladılar, arkadan verdikleri sufle ile başkomutan ilan etti ve ondan suçu bir grubun üstüne yıkmasını istediler. O tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı, geçmişten beri dindara yasak birimlerde görev yapanlar önceden hazırlandığı anlaşılan fişleme listeleriyle atıldı. 5.000’den fazla hâkim ve savcı, üst düzey görevlere yükselmekte olan on binlerce askeri kadro, emniyet birimlerini insani değerlerle buluşturan her kademede binlerce emniyet görevlisi darbeyle ilişkilendirilip suçlandı. Dindar birinin kullanıldığı senaryo sonrasında devletten temizlemek istedikleri tüm dindar kadroları saf dışı bıraktılar.
Sonrasında hırsızlıktan aklanma vaatlerine kanan öne çıkma arzusunu frenleyemeyen zayıf karakterli biri, toplumu ayrıştırma görevini devletteki karanlık odaklar adına üstlendi. Bir dindarın acımasız uygulamalarıyla araya kan davaları sokup düşman kampları oluşturdu ve sekülerlerin dindara olan tüm güvenini sarstılar. Hayatları boyunca hiç yalanla yolsuzlukla yolları kesişmemiş insanlar hırsızlık-yolsuzlukla anılır oldu, dindar eliyle dinin tüm itibarı sıfırlandı. Sembol isimlere verilen ağır cezalarla halkı Kürt-Türk diye ayrıştırma görevini yine bir dindara yaptırdılar toplum içinde mesafeler kapanmayacak şekilde açıldı.
Bu süreçte gönüllüler çok acı çekti, hapislere atıldı, bazılarının bedeni zulme dayanamadı ağır hastalıklara yakalandı bazıları hayatına kaybetti. Ancak olumsuz duygu ve düşünceleri yayarak ümitsizlik aşılamak isteyenlerin oyununu bozmanın yolu yeniden kenetlenip dünyaya insanlık mesajları ulaştırmaktan geçiyor. Ülkeyi terk edenler, yeni bir çevrede hayata başlama gibi bir anlayışla doğruların yıkılmasına kayıtsız kalırsa bilmeden bu oyuna alet olur. Acılara direnip üzerlerine düşen görevi yapmaya devam edenler, istikrarlı duruşlarının mükafatını alırken engeller karşısında yön değiştirip duranlar tutarsızlıklarının cezasını hem kendileri hem çevresine ödetir.
Hiçbir şeyin Allah iradesi olmadan gerçekleşmeyeceğini bilenler, sebeplere takılmadı yeryüzünde kendilerine sunulan yeni imkân ve fırsatları değerlendirmek için kolları sıvayınca çok büyük acı ve ızdıraplar küçülmeye başladı. Geçmişte büyük başarılara imza atmış insanlar, bugün ellerindeki bütün imkanlar alınsa bile düştükleri hayal kırıklığından çabuk sıyrıldı. Tüm medya araçları kullanılarak yapılan kara propagandanın tesirinden kendini kurtaranlar gittikleri yerlerde aşk ve şevk içinde yeniden hayata dört elle sarıldı, sıfırdan kendini geliştirdi.
Toplumu düşman kamplara bölmenin farklı bir versiyonu yaşandığını görenler, problemi doğru tespit ederse, kirli tezgâhın kamplaşmayı önleyecek adımlarla bozulacağını fark edecektir. Hizmet hareketinin başlattığı diyaloga şu anda her zamandan daha çok ihtiyaç var, ayrıştırma amaçlı planı etkisiz hale getirecek iksir yine gönüllüler elinde. Bu kadar kutuplaşmış bir toplumun kan davalarını, ancak her kusur ve kabahati affa hazır, aradaki buzları eritmede deneyimli gönlü zengin insanlar çözebilir. Şimdi acılara ah vah etmeyi bırakıp farklı kesimlere sesi duyurma zamanı.
Hala devam eden zulmün tesirinden çabuk sıyrılıp, toplumla bağı koparma gayretlerini önünü kesecek adımlara ihtiyaç var. Bunun için son 7-8 yıldan beri zulmeden zulme aracılık edenlere karşı duyduğumuz derin kırgınlığa biraz ara verip olaylara daha sağduyulu yaklaşmak gerekiyor. Bediüzzaman, hapsedenlere beddua edeceği zaman çocuklarına acıyıp vaz geçmesi kulağa küpe olmalı, ülkenin gelecek nesillerine el uzatma adına hala çocuklu kadınları hapse devam edenleri zulümleriyle baş başa bırakıp olaylarda doğrudan ilişkisi olmayanlarla diyalog köprüleri kurulmalı.
Gönüllülerin öncelikli hedefi gittikleri ülkelerde insanları iyilik ve güzellikler buluşturmak olmalı, ancak ülkede yıkılmış bütün köprülerin yeniden kurulması da ihmal edilmemeli. Yıllardan beri üzerlerine yapıştırılmak istenen terör damgasından kurtulmanın yolu onlarla arayı açmaktan geçmiyor, aksine oyunu bozacak şekilde herkese ulaşıp samimiyetinizin yeniden anlatılması olumsuzluğun giderilmesi gerekiyor. Yaşanan problemlere direnemeyip kendini kurtarma derdine düşenlere bakmadan hep birlikte yeniden problem çözmeye kilitlenmeli.
Bunu yaparken bilerek ve isteyerek kötülüğün parçası haline gelmiş, yaptıklarıyla on binlerin zulmünde rol almışlar ayrıt edilmeli, onlarla uluslararası mahkemelerde hak arayışı sürdürülmeli. Ama rasyonellik gereği yaptığımız bu işlemler asla kimseye karşı içimizde kin ve nefrete dönüşmemeli, ayrıştırma oyunun parçası olmaktan kaçınmak için yeniden diyalog yolları araştırılmalı. İslam Peygamberi’nin (SAV) herkese dinin güzelliklerini anlatmak için ilişki kurduğu gibi bugün çeşitli kesimlerin saldırılarına muhatap olanlar da tüm insanlığı kucaklama hedefinden asla vazgeçmemeli nasıl diğer dine mensuplarıyla ilişki gerekiyorsa aynı şekilde ülke içinde de herkesle yeniden bağ kurma yolu aramalıdır.
Kin nefret düşmanlık korku ve endişe gibi duyguların izale edilmesi onların yerlerinin sevgi saygı güven takdir gibi hislerin doldurması ancak karşılıklı ilişki ile olur, bunu yapmadan atılacak adımların boşa çıkması kaçınılmazdır.
Başkalarının sizi nasıl tanımladığına bakmadan siz onlara ulaşıp yeniden durumunuzu anlatmazsanız ortaya koyacağınız gerçekler itibar görmeyecek suya yazılmış bir yazı gibi kaybolup gidecektir.
Sizi insan kanı içen vampirler gibi göstermeye çalışanlar karşısında yapacağınız ahlaki davranışlar ise onların kalbini eritecek önyargılar kalkacak oluşturulan karanlık düşünceler bir süre sonra temizlenecektir.
*Fethullah Gülen’in “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser