İnsanların büyük çoğunluğu genel havadan etkilenerek hareket eder, herkesin itibar ettiği iş üretmenin kolay olduğu dönemlerde kalabalıklar arılar gibi aynı yerde kümelenirken, musibet yağmurları yağmaya başladığında ise genelde hadiselere göğüs germekten kaçınmayan küçük bir azınlığın ümit, azim ve kararlılığıyla aşılır.
Problemlerin yoğun olduğu dönemler adeta bir turnusol kâğıdı gibidir, antidemokratik ortamlarda, gizli servisler birliktelikleri bozmak amaçlı bilgi üreterek dayanışmaları yıkmak ister. Bu türden karalama kampanyalarının olduğunda, bireylerin doğru yerde durması koruması çok zordur, başkasını çekiştirmekten uzak kalma güçlü irade ister. Doğrular arasına serpiştirilerek kirletilmiş bilgilerden etkilenenler, karanlık amaçları olan kişi ve grupların ortaya attığı yönlendirme amaçlı tuzaklara yakalanır. Düşünce sağlığını koruyanlar ayakta kalırken, baş etmekte zorlananlar elini gevşetebilir, kolaycılığa kaçıp etrafında suçlu aramaya yönelebilir, bir süre sonra farkına varmadan bu oyuna hizmet eder hale gelebilir.
Kişilerin muhatap oldukları barajlar arttıkça dayanma güçleriyle ilgili sınavlar da büyümeye başlar. Heyecanla insanlığa faydalı hizmetler peşinde koşturmuş insanlar bile bir kerteye geldiğinde sabır imtihanlarını aşmakta zorlanır ve direncini kaybederek fikri dağınıklığa girebilir. Tüm devleti arkasına almışların elde ettiği maddi imkanları gözünde çok büyütür, başına gelen olayların sorumlularına tavır koyma cesaretini kaybeder, sabır sınırları taşıran engeller karşısında bu güçle baş edilmez diyerek mağlubiyet psikolojisine kapılıp kenara çekilir. Onların amacı da bütün dirençleri kırıp herkese boyun eğdirmek, dayanışmaları dağıtıp etkisiz hale getirmektir.
Bela ve musibetlere katlanma, zorlukları aşmak için çareler arama unutulunca, yıllarca emek verilen başarılı sonuçları görülen her davranışa tereddütle yaklaşılır. Çizgisini koruyamayanlar, enerjisini duygu ve düşünce dünyasına zarar verecek gereksiz yanlış yönlendirme amaçlı yerlerde harcar. Yeni yol ve yöntemler geliştirerek bütün engelleri aşma imkânı varken, bunları denemeye cesaret edemediği için alternatifleri bulup çıkarma ve mücadeleyle kazanılacak olgunlaşma fırsatın kaçırır, öfkesine yenildiğinde taşkınlığa girebilir. Onun bu zaafını görenler daha çok engeller koyar ve kendilerine kul köle haline getirir.
Bazıları etrafında benzeri düşünce sapması yaşayan insanların olmasına bakıp yaklaşımını savunmaya çalışabilir. “Çevremde benim gibi geçmişte yaptığı hizmetleri sorgulayanlar var, demek davranışımda haklıyım” diyenler dünyanın geleceğine olumlu katkı sunma amaçlı yeni hizmetlerden uzak durabilir.
Medeni dünya insana yakışır tavır ve davranışları geliştirme iradesi gösterenler sayesinde bugünlere gelmiştir. Bu iradeyi ortaya koyamayanlar ceberut yönetimlerin sultası altında kalmaya mahkumdur. Bizim coğrafyamızda son bir iki asırdan beri herkesin kabul edebileceği kayda değer fikir ve aksiyon yoktur. İlk kez gönüllüler tüm dünyada yeniden dirilişe vesile olacak çok önemli davranış modelleri geliştirilmiştir.
-Bireyler, kişisel menfaatini bir kenara bırakıp, hayatını başkasına iyilik yapmaya harcayacak hale gelmiş,
-Menfaat çatışmalarından uzak ortamlar hazırlandığı için, her fert kıskaçlığa girmeden elindekini paylaşmış,
-Aidiyet duygusunun kazandırdığı yüksek motivasyonla, girdikleri her işte başarılı hizmetler üretilmiş,
-İçe kapalı insanlar, elinde mali kaynak olmadan bir çantayla gittiği ülkelerde büyük açılımlara vesile olmuştur.
Hemen hepsi ortaya koydukları imrenilecek davranışları, tutarlı ahlak anlayışlarıyla topluma örnek gösterilmiştir.
İnsani değerlere bağlılığı ile, bulunduğu her topluma olumlu yönde katkı sunmuş bir hareketin geliştirdiği yöntemlere dünyanın geleceğini aydınlatmada ihtiyaç duyulacaktır. Her bir ferdin büyük fedakarlıklar yapması sonucu kazanılmış bu kredi, yaklaşık 10 yıldan beri süren karalama kampanyalarına rağmen sarsılmamış, sağlıklı düşünen ülke yöneticilerinin kanaatlerinde en küçük bir değişiklik olmamıştır. Bütün bunlar göz önündeyken, propagandalardan etkilenip mesafeli duranların tavırlarını yeniden gözden geçirmeleri şarttır. Yapılan hizmetlerin büyüklüğü karşısında sağda solda dolaşan sinek kanadı kadar değeri olmayan konulardaki gıybet ve dedikodulara takılmak doğru bir yaklaşım olmaz.
Çıktığı ülkede kurulan zulüm düzeninin kabiliyetleri öğütmesi kimseyi tereddüde düşürmemeli, geçmişte yapılan hizmetlerin güzel sonuçları gören vicdan sahipleri iradesini korumalıdır. Hayatını yüce yaratıcıyı memnun edecek davranışlarla geçirmiş, kendisi için değil başkaları için yaşamaya alışmış her gönüllü, kim ne derse desin, nasıl hakaret ederse etsin, hangi kaynaklara sahip olursa olsun, asıl güç sahibi her şeyin onun iradesi altında olduğuna inandığı yüce yaratıcıya güvenmeli, onun hoşnut olmayacağı şeytan ve yeryüzündeki avenelerince telkin edilen düşüncelerden uzaklaşıp ona bağlılığını tazelemeli, fikir dağınıklığına girmeden, elini gevşetmeden faaliyetlere devam etmelidir.
Din diyanet duygusuna sahip olduğunu bildiğimiz siyasilerin insanlık dışı davranışlarını gördüğümüz zaman Bediüzzaman’ın “menfaat üzerine dönen siyaset canavardır” sözünü hatırlamalı, kişisel menfaati öne geçirmişlerin dinin tasvip etmediği her davranışı işleyebileceği akıldan çıkarılmamalı. Elde ettiği güçle gözü dönmüş vahşi bir canavar gibi her yere saldıranları, düzmece yalan ve iftiralarla masumlara kara çalanları, zulüm ve işkencede sınır tanımayanları Allah’a havale etmeli.
Yalan üzerine kurduğu sistemde, yüzbinlerce insanın yasal faaliyetlerini suç haline getiren, sonradan çıkardığı düzenlemeleri geçmişi kapsayacak şekilde uygulatıp bireylere işlendiğinde hukuki olan eylemleri yüzünden cezalar yağdıran, zulmü yetmiyormuş gibi ileride aklanıp hakkını aramasına mâni olmak için şeytanlaştıranların ölümcül bir hastalık olan kemik kanserine yakalanmış Yusuf Kerim’in şefkate en çok ihtiyaç duyduğu dönemde Bank Asya hesabıyla annesini tutuklayan zalimlerin, vicdanları sızlatan zulümlerine sabredip aynı yöntemlerle tepkiden kaçınmalı.
Hayatını düşmanlığa adamışlar, ülke kaynaklarını üzerine geçirmek için her gün ayrı bir soygun peşinde koşarken, istikamet üzere yaşamış insanları işlemedikleri suçlarla yargılamalarından korkmamalı, kimseye karşı intikam duygusu beslememeli, onların yaptıkları çirkin davranışlara benzer tarzda cevabı asla düşünmemeli.
Siyasilerin işledikleri cürümlerle, etrafa burnumuzu kıracak ölçüde kötü kokular yayılsa da gönüllüler onların ıslahını istemeli, varsa suçları cezasını adalet önünde vermelerini, adalet sisteminin cesaret edemediği yerde de her şeyin sahibi yüce yaratıcının kıskıvrak yakalayacağı günün geleceği inancı içinde hareket etmeli.
Onun, hatadan dönmeleri için mehil verebileceğini ama asla kimseyi ihmal etmeyeceğini unutmamalı, cinayetlerin karşılığını görmediği için hesaptan kaçtığını sananların, gurur ve kibir içinde her dönem farklı bir guruba hayatı yaşanmaz hale getirmek için girdikleri acınacak düzeyde kirli işleri ibretle izlemeli.
Başkalarının acı ve gözyaşları üzerine iktidarını sağlamlaştırmaya çalışanların, yok ettikleri adalet sistemiyle kendilerini korumaya aldıkları zannına kapılmalarına aldırmamalı. Keşke basit dünya menfaatleri uğruna ruhlarını şeytan teslim etmeselerdi, masumların hakkına tecavüzle kendilerine ve ülkeye zarar vermeselerdi deyip kurtulmalarını temenni etmeli.
Kendi geleceklerini garanti altına alma dışında bir hedefi olmayanların, her gün ülke kaynaklarını üzerine geçirirken itiraz sesi yükseltenlere zulmetmesine bakıp, benzeri güç sarhoşu diktatörlerle aynı yolda ilerledikleri için onların geleceklerinin aynı yönde olacağını görmeli ve onlar adına kaygı duymalı.
Siz böyle düşünürken öyle görülüyor ki onlar:
Dünyada bütün kredilerini tüketinceye kadar kötülük çıtasını yükseltmeye devam etme niyetindeler.
-Milyonlarca Kürt kökenli vatandaşa hayatı zindan ettiler.
-Yüzbinlerce iyilik elçisini şeytanlaştırdı, toplumun güzel mesajlara ulaşımını engelledi, hayır kaynağını kuruttular.
Onlar ne yaparsa yapsın insanlığın gelişmesi adına koşturmuş olanların verdikleri sözleri yenileme zamanı:
-Zulümleri arşa yükselse de Allah’a olan bağlılığınızın zarar görmemesi için istikbale hep ümitle bakmalı.
-İşlenen vahşete karşı iç dünyanızda intikam ve nefret duygularının misafir olmasına asla izin vermemeli.
-Geliştirilecek yeni stratejilerle, bütün hile ve dolaplarını boşa çıkarma yolları aranmalı.
Alın teri göz nuru dökerek ayağa kaldırdığınız hizmetlerin yıkılmasına aldırmadan, her zaman yeni bir ümit ve heyecanla yeni metotlar peşinde koşturmalı,
-Başkaları adalet duygusunu yok etmiş olsalar da adaletten asla ayrılamamalı,
-Onlar bütün değerlerini kaybetseler bile istikamet çizgisi korunmalı,
-Onlar hizmetten alıkoymak isteseler bile, yeni yöntemlerle yola devam edilmeli,
Onlar öfkeyle saldırdıkça daha dikkatli davranıp kuşatıcı yeni yaklaşımlar geliştirerek kararlılığı sürdürmeli.
Dünyevi menfaat hesaplarına kapıları kapatıp insanlığın geleceği için çalışmalı ki ilahi destek imdada yetişsin.
Bu tutarlığınız sayesinde geçici başarılarla gözü dönüp haktan ayrılmış adalet duygusunu kaybetmişlerin, düştükleri aşağılık durumu yakında herkes görecek, para-makama kanıp çizgisini kaybedenler pişmanlık duyacak.
Kalıcı hizmetler için çaba harcayanlara gelince, evrensel değerleri yükseltme gayretleri ve duruşlarındaki duruluk tüm dünyanın takdirini kazanacak, katlandıkları sıkıntılar onlara bereket yağmurları olarak geri dönecek.
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser