Analiz / İsmail S. Gülümser
Türkiye’de iktidarı elinde tutanların biriktirdiği güç, toplumun onlarla baş edeceği boyutu aşmak üzere. Eğer kötü gidişe bir süre daha seyirci kalınırsa, toplumun tüm kesimlerinin sesi kısılacak, hukuk yolu tıkanıp en temel hakları ellerinden alınacak. Erdoğan yetiştiği çevrenin geçmişteki “demokrasinin nimetlerinden yararlanıp yönetimi ele geçirdikten sonra, demokrasiyi kaldırıp ülkede istediğiniz gibi tasarruf edin” telkinine kendini kaptırdı. Ancak bunu açıktan ilan edemediği için yetkisini kötüye kullanıp mevzuat oyunları ve yasadışı tutuklamalarla muhalefet eden herkesin elindekini alıyor. Son konuşmaları, rakip çıkarma potansiyeli yüksek olan büyükşehir belediyelerinin kaynağını ve rantı kesilmiş muhalif belediye hizmetlerini kedine alma arzusunu ortaya koyuyor, belediyeleri terörle ilişkilendirip tehditle gaspı meşrulaştırıyor.
Toplumun üzerine çöken bu şebeke, hizmete karşı cadı avı başlatmıştı
Yolsuzluk düzenine ortaklıktan kaçınan hizmet hareketine karşı, yürütülen saldırılar da benzer stratejinin ürünüydü. Her yıl yaklaşık bir milyon öğrenciye hizmet veren, ülkenin en sevilen çabalarını kontrole gidenler, sadece denetim yapmadı istihbarat imkanlarını kullanarak, yüzbinlerce insanı legal faaliyetiyle fişlediler. O dönem hayatını topluma adamış fedakârların, bir gün suçla ilişkilendirileceği kimsenin aklından geçmiyordu. 2013’ten sonra gizledikleri savaş baltalarını çıkardı, hizmeti bir suç şebekesi gibi gösterme yolu aradılar.
Ülkenin en başarılı eğitimcileri, en saygın iş insanları topluma olumlu katkılarıyla suçlanacağını tahmin edemezdi. Ülkenin en sorunlu kamu kurumlarına demokratik ülkelerdeki standardı getirip halkın gönlüne giren devlet görevlileri yaptıkları işin suç unsuru olarak önlerine çıkacağını hiç düşünmedi, faydalı hizmetlerinden dolayı terörle suçlanacağını kimse hesap etmedi.
Ortaya konan değişim tüm toplumun yararına olduğu halde insani değerleri geliştiren çabalar, bazılarını rahatsız etti. Yapılanı kıskançlıkla izleyenler, hiç risk almadan kendine aktarma hesabı yaptı. Bataklığı kurutanlara karşı çıkar ortaklığı kuranlar, soykırım değirmenine su taşıdı.
Sağdan soldan, insaflı olduğu sanılan insanlar, küçük menfaat beklentisiyle artıklıklardan pay almak için elini ovuştururken, ülkenin uçuruma sürüklenmesini hep birlikte seyretti. Bir zalim eliyle yüzbinlerce insanın bir çırpıda terörist ilan edilmesini tüm haklarının çiğnenmesin görmezden geldi, zımnen destek verdi.
CHP ve muhalefete yönelik yeni saldırı
Bugün benzer bir süreç CHP ve muhalif belediyelere karşı işletilmeye başladığı, soykırım sırasının kirli ortaklığı reddeden muhaliflere geldiği görünüyor. Bir rakibini tutuklayarak saf dışı bırakmayı düşünecek kadar gözü dönmüş birinin bununla yetinmeyeceği ortada. Nitekim hırsızlıkla suçlandığında, adalete hesap verip aklanmaktansa, cemaati karalayıp kendini temize çıkarmayı seçti. Hayatında hiç suça bulaşmamış yüzbinlerce insana, hukukta karşılığı olmayan “irtibat ve iltisak” gibi muğlak terimlerle ceza yağdırdı.
İmamoğlu’na yapılan haksızlığı ört bas etmek için, önce onun çevresinde suç örgütü icat edip CHP’yi ondan ayırmayı planladı. Ancak CHP ve geniş bir toplum kesimi direnince hedef değiştirdi. Şimdi sisteme itirazı olan muhalefet bloğunu birbirinden koparmak için yapay bir korku iklimi üretiyor.
Erdoğan, seçim mağlubiyetinden sonra gözünü karartıp her şeyi yapmak zorunda olduğunu düşünüyor. İmamoğlu’nu suçlamak için ortaya konan iddialar kamuoyunu tatmin etmedi, delilleri suçlamaları destekte yetersiz kaldı. O, seçimle kazanamadığı belediyelere el koymak için işi olduğundan büyük gösterip halkı kandırmaya çalışıyor. Her istediğini alacak kadar güçle donatılmış biri, belediye mevzuatında yeni düzenlemelerle muhalif belediyelerde hakimiyet kurma, merkezden gönderdiği vali-kaymakamlarla yetkilerini sınırlayıp toplumdaki etkisini azaltma hesabı yapıyor.
Belediyelerin her ihalesine merkezi onay şartı getirip, halife payı almayı düşlüyor. İmar düzenlemeleriyle belediyelerin yetkisini elinden alıp, kaybettiği büyük şehir rantını bölüşme yolu arıyor. Sadece muhalif belediyelerin aşırı borcundan şikâyet ederek, onların hizmet yolunu tıkamaya çalışıyor. Hepsinde tasarruf yetkisi kazanıp, kayyuma gerek kalmadan belediye hizmetlerini kontrolüne almayı düşünüyor.
Yargıyı siyasi bir aparat gibi kullanıyor
Erdoğan’ın son konuşması, hukuk düzenin askıya alındığı bir ülkede, emir eri haline gelmiş yargıçlara verilen talimatlarla dolu. İmamoğlu hakkında her yeni davanın muhalefete yaradığını gördü ve vites yükseltti. Artık kimsenin savunamayacağı türden psikolojik harp taktiklerine ve devlet eliyle zorbalığa hazırlanıyor.
Kendi döneminden beri ihale verilmiş müteahhitleri bile kullanıp bir suç örgütü kurguluyor. CHP etrafında toplanmış muhalefet bloğunu korkutup birbirinden koparmaya çalışıyor.
Yapılan açıklamalar, yolsuzluk gerekçesiyle açılmış zayıf davaları güçlü gibi göstermeyi amaçlıyor.
Kimseyi aklayacak bilgiye sahip olmasak da, “Belediyedeki organize suçlar, yolsuzluğu aşmış ülke güvenliğini tehdit edecek boyuta ulaşmış” ifadesiyle;
-Birçok belediyeye hizmet üreten müteahhidi, suç örgütünün parçası gibi göstermeyi,
-Yurt dışı kaynaklarla finanse edilen projeleri, uluslararası suç faaliyeti gibi sunmayı,
-Halka hizmet için görev yapanları, ahtapotun sömürü kolları gibi lanse etmeyi,
-Belediye hizmetlerinde rolü olanları, çarpık ilişkiler ağının parçasına dönüştürmeyi,
-Muhafazakâr aileden gelen İmamoğlu’nu ve muhalif belediyeyle iş yapmış cemaatleri “suç ortağı” gibi yargılamayı satır aralarında ima ediyor. Tüm bunlar, hizmete yönelik geçmiş uygulamaların şimdi CHP ve muhalif belediler için de planlandığının ipuçlarını taşıyor.
Toplum, baskıyla her istediğini almaya alışmış bu kadronun, yalanlarına kanar ya da tehditler karşısında geri adım atar ve kararlı duruşundan vazgeçerse, kötü niyetli ekip önemli bir engeli daha aşmış olacak. Suçlu kitlesini genişletip mağduriyetle toplanmış muhalif bloğunu parçalayabilirse zorbalığa itirazı susturacak.
Yeni düşman üretme stratejisi
Erdoğan’ın yıllardır halka sunabileceği bir projesi yok. Geçmişte başarı gibi gösterilen her hizmeti rant devşirmek için yapıldığı ortaya çıktı. İktidar yolu açan ilk seçimde, muhalifleri ekonomik krizden sorumlu tutup toplum düşmanı ilan ederek kazanmıştı, sonra her seçim bir “düşman” üreterek bugüne kadar geldi.
Önümüzdeki seçimlerde umut vaat eden bir vizyon sunamıyor. O, her zamanki gibi yeni düşman üretip, kutuplaşma üzerinden halkı etrafında toplamayı planlıyor. Daha önce gönüllü çabalarıyla toplumda saygınlık kazanmış insanları düşmanlaştıracak senaryolar hazırlamıştı. Şimdi de belediye hizmetleriyle halkın gönlünde yer edinmiş potansiyel rakiplerin, etkisini kıracak itibarsızlaştırma kampanyası başlatıyor.
Bir dönem irtibat ve iltisak bahanesiyle on binlerce cemaat mensubunu hapsetmişti, bu yöntemi muhalif belediyelerin ürettiği hizmetler ve taraflarına yöneltiyor. Geçmişte yaptığı faydalı hizmetlerden dolayı sorgulanan insanlar şaşkınlık yaşamıştı, şimdi muhalif belediyeler ve hizmet verenler suçlanıyor.
Toplumsal direnci kırmak için bölüp parçalama taktikleri
Geniş toplumsal tepkiyi kırmak için yürütülen bu propagandayla halkı kandırabilirse, önümüzdeki günlerde Erdoğan’a “halife payı” ödemeden yerel yönetimle çalışan müteahhitlerin sırayla sanık sandalyesine oturduğunu görebiliriz. Yaptığı işlerden dolayı yargı önüne çıkarılanlar, kendini aklamak isterken anlatacakları her olumlu bilgi ileride onların suçlanma gerekçesine dönüşebilir. Bundan korkanlar kıskaçtan kurtulmak isterken olmadık senaryoların itirafçısına dönüşebilir.
Aynı şekilde muhalefetin seçim başarısında rolü olan muhafazakâr kesim de sadece bağlı olduğu cemaatten dolayı suçlama listesine eklenmiş görülüyor. Onlar, zorlamalar karşısında direnmekten vazgeçen, DEM partililer gibi Erdoğan’la anlaşırsa bir toplum kesimini daha dayakla hizaya getirip arkasındaki safa katmış olacak.
AKP’liler dahil ülke adına kaygı duyanlar uyanıp birleşmeli
AKP’liler dahil tüm toplumun zarar göreceği bu kirli oyunu bozmanın yolu, ülke geleceğini düşünenlerin sorumluluk alıp birlikte hareket etmesinden geçiyor. Farklı gerekçelerle bir diğerine karşı duygusal bağı koparılmış olanlar, başını ellerinin arasına alıp yeniden değerlendirme yapmalı.
Eğer herkes bir diğerinin derdini kendi derdi gibi görmezse, bu düzen her gün farklı bir muhalif bloğu ağına düşürüp yutar.
Laik kesim Anadolu halkına karşı mesafeli duruşunu sürdürür, herkesin hakkını birden savunacak ortak dil geliştiremezse bu bölünmüşlük otoriter rejimin işine yarar.
Siz kendi sorunlarınıza takılıp başkasını suçlamaya devam ederken, parçalanmışlıktan nemalananlar hedefe koyduğu muhalefeti kolayca dağıtır ve ülkeyi kendi çitliğine dönüştürür.