Analiz / İsmail S. Gülümser
Bizim tanıklık ettiğimiz her dönemde Türkiye, toplumu kolayca yönlendirmek isteyenlerin ayak oyunlarına sahne oldu. Gerçekler gizlenerek yapılan hileli eylemlerle halkın gözü boyandı ve amaçlarına ulaştılar.
Güç uğruna kaybolan nesiller
-Demokrat Parti’nin iktidarı devralmasının ardından, İsmet İnönü ’nünde bilgisi dahilinde olduğu anlaşılan cuntalar, mevcut yönetimi devirmek için harekete geçti. Basının da desteğiyle kurdukları baskıya direnen Menderes ve ekibini, 27 Mayıs 1960’ta bir darbeyle devirdi, yargılayıp idamla bedel ödettiler.
-70’li yıllarda toplumu Sağcı-Solcu-Akıncı-Ülkücü diye birbirinden kopardı, aynı mahalleden çıkan gençlerin eline silah verdi onları birbirine kırdırdılar. Yıllar süren ve birçok Anadolu evladının kurban edildiği kangrene dönüşmüş ve kapanmaz gibi görünen kavgaya, yönetime geldiklerinde bir gecede son verdiler. Savaştaki rollerini sakladı, suçu siyasilere atıp kendilerini “ülkeyi kurtaran barış elçisi” gibi sundular.
-İlk seçimde halk, asker yerine Özal’ı tercih etti. Gücü başkasına kaptıranlar, bu kez o yıllarda Marksist-Leninist çizgide kurulan PKK’yı kullanarak gerektiğinde ölümlü olaylarla terör estirdiler. Karın tokluğuna kandırıp eline silah verdikleri binlerce yoksul bölge gencini ölümün kucağına attılar. İstedikleri zaman terörü tırmandırdı, etle kemik gibi kaynaşmış toplumu “Kürt-Türk” diye ayrıştırdı ve yönetimi acze düşürdüler. Yıllarca düşman gibi gösterip halkı birbirine kırdırdıkları örgüte ihtiyaç kalmayınca feshettiler.
Laiklik üzerinden ayrıştırma
-90’lı yıllarda ikinci bir ayrışma, laiklik tartışmaları üzerinden başlatıldı. Farklı dini gruplardaki masum insanlar, yaşam tercihinden dolayı “gericilikle” suçlandı, toplum düşmanı ilan edildi. Sahte hocalar ve kirli ilişkilerle dindarları itibarsızlaştırıp halkla elitlerin arasını açtı laiklik etrafında kalın surlar ördüler.
-Tek başına bir ayrışmayla korku iklimi oluşmayınca, bazen birkaç yöntemi birden kullanarak halkı çaresizliğe ittiler. Bir yandan terörle Kürt-Türk ayrışması devam ederken, bir yandan da unutulmaya yüz tutmuş laiklik tartışmalarını tekrar basına servis ederek ayrışmadan güç devşirdiler.
-2000’li yıllarda bu kez halkın inançlarını kullanıp onlar üzerinde baskı kurma yolu aradılar. Belediyede yolsuzlukla kıskıvrak yakaladıkları kahramanlık gösterisine yatkın birini sivriltti, onun eliyle tüm kesimleri bağlılık hissettiği çevresinden kopardılar. Yarım asra yakın yetki verdikleri biri eliyle toplumu istedikleri gibi yeniden bölüp parçaladı, Erbakan’ın refah partisi dahil, tüm güçlü birlikleri dağıttılar.
Her dönemde olduğu gibi, manipüle edip yönlendirmede basını ve medya gücünü kullanışlı aparatlara devretti, servis ettikleri yalanlarla halkı kandırdılar. Bütün sorunlu dönemler, topluma faydalı olan ve dayanışma ağı kuranların kenara çekilmesiyle sonuçlandı. Geçici olsa da amaçlarına ulaşanlar, benzer senaryoları belli aralıklarla tekrarlayıp durdu.
Hizmetin tavrı ve alternatif projeler
Hocaefendi ise hileli tuzaklardan uzak durdu. Birçoğunun oyuna alet olduğu dönemlerde halkı ve kendi çevresini kavgadan, anarşiden korumak için çaba gösterdi. Laiklik üzerinden yürütülen bölme projesini diyalog toplantılarıyla engelledi. Ayrıştırılmak istenenlerle kol kola görüntü vererek oyunları bozdu. Ezilerek isyana teşvik edilen bölge çocuklarının elinden tutacak, Kürt-Türk çatışmasını önleyecek yollar geliştirdi. Okullar dershaneler ve okuma salonlarıyla ülkenin her köşesine eğitim hizmeti götürüldü. Onun gayretleriyle toplum kesimlerinin arasındaki ayrışma azaldı, güvensizlik tohumlarının etkisi kırıldı.
Basın yoluyla toplumu istediği gibi yönlendirenlerin, hilesinden korunmak için bağımsız medya organı önerdi. Dürüstlüğü esas alan herkesin derdine tercüman olan yayın grupları kısa sürede profesyonellerle rekabet edecek hale geldi ve kurulan kirli çarkın tesiri azaldı. Eğitim yoluyla toplumu ayrıştırmayı düşünenlerin planı, onun teşvikiyle açılan eğitim yuvaları sayesinde bozuldu. Güç mücadelesinin aparatı haline gelen sendika ve derneklerle yürütülen ayrışmaları önlemek için gayret gösterdi. Güçlülerin etkisindeki güvenlik-adalet birimleri, hizmetin sunduğu katkıyla halkın değerleriyle çelişkiden uzaklaştı.
Toplumun tercihini kabullenmeyen, iktidarlarını ancak ayrışma üzerinden süreceğini düşünen odakların oyunları hız kesmeden devam ediyor. Son yıllarda gücü elinde bulunduranlar, muhalif gördüğü her kesimi karalayıp dağıtmak için yeni senaryolarla karşımıza çıkıyor.
15 Temmuz ve yeni linç planı
Kirli ortaklar, 15 Temmuz’da ölümler üzerinden inandırıcı görüntü oluşturdukları bir darbe planladı. Önce karanlık emellerine engel gördükleri güvenlik ve adalet birimlerini suçla ilişkilendirip görevden alarak hazırlık yaptı. Senaryo sonrası bu kez, her dönem oynanan oyunu bozmuş olan hizmet ve onların toplum dokusunu korumak için geliştirdiği projelere saldırı başlattı.
Ülkedeki tüm kesimler bu senaryoya kanıp güçlü etrafında saf tutarken, yine Hocaefendi şantaja boyun eğmedi, çevresini topyekûn şeytanlaştırmaya karşı tahammüle ikna etti. Eğer hizmetin suçlamayı hak edecek bir kusuru olmuşsa, uluslararası bir platformda görüşülmesini istedi. Alınacak karara saygı duyacağını ve hizmetin üstüne düşen tüm sorumluluğa katlanacağını bildirdi. Ancak senaryonun açığa çıkmasından korkanlar, bir yandan delilsiz bir şekilde hizmeti suçlamanın keyfini sürerken, diğer yandan da bu teklifi gündemden düşürüp unutturmayı tercih etti.
Artık ülkede bir eylemin suç olup olmadığına adil yargı sistemi değil, günümüzün siyasileri karar veriyor. İktidar istediğine terörist etiketi yapıştırıp toplum dışına itiyor. Hayatında terörle hiç yolu kesişmemiş yanında bıçak bile taşımamış insanlar, güçlüler istediği için terörle suçlanıp ceza alıyor.
Medeni dünyanın yaklaşımı ve gerçekler
Erdoğan rejimi ve ortakları, “hizmeti terörist ilan etme” yönündeki art niyetli gizli bir projenin sorumluluğunu üstlendi, on binlerce masumu terörist olmakla suçladı. Oysa medeni dünyada kimin terörist olduğunu yöneticiler belirlemiyor, uluslararası hukukta silahlı eylemle toplumsal barışı tehdit edenler, terör kapsamında değerlendiriliyor.
Ayrıca gönüllülerin terör suçu olarak yansıtılan tüm eylemleri yasalar çerçevesinde yürütülmüş insani faaliyetler. Suçlananlar, devlet izniyle açılan o günlerde herkesin beğenisini kazanmış; “Bank Asya’daki” hesabı, bakanlık oluru olan eğitim kurumuyla ilişkisi, en güvenilir medya kuruluşu “Zaman gazetesi-Sızıntı dergisi” vb. aboneliği, yasal sendika ya da dernek üyeliğinden dolayı terörle damgalanıyor.
Gasp ettikleri medya bombardımanı altında sağlıklı düşünme melekesi elinden alınan halk, anlatılana inandı, hizmetten bazılarının gerçekten adam öldürebileceğini silahlı eyleme karışacağını sandı. Ancak batıda işlemediği suçtan dolayı kimse yargılanmıyor, onların terörist dediklerinin haklarının ihlal edildiği bağımsız mahkemelerce tescilleniyor. Nitekim sorumlusu olmayan senaryoyu üzerine yıkmak için birliğe çağırdıkları Orgeneral Akın Öztürk ve suçlananların birçoğu hakkında Türkiye tazminata mahkûm edildi.
Gönüllüler, senaryoyla ilişkilendirildikten sona tüm anayasal hakları ellerinden alındı. Bu tuzağı kuranlar ise ülke yönetiminde tek karar verici haline geldi. Sadece sonuçlara bakanlar, bu girişimin kim tarafından organize edildiğini görüyor. Muhalefet temsilcileri, iktidar ortaklarının bu işte payı olduğunda hemfikir, fakat doğrudan zarar görmedikleri bu olaydaki kuşkuları kurcalama zahmetinden şimdilik kaçınıyor.
Yeni bölüp parçalama projeleri
Hocaefendi, sağlığında ülke üzerinde oynanan oyunları herkesten önce fark etti ve hayatı boyunca etrafını bunları bozacak şekilde yönlendirdi. O, bundan sonra da toplumu bölüp parçalama amaçlı projelerin hız kesmeden devam edeceğini, art arda yeni tuzakların üretileceğini söyledi, gönüllüleri dayanıklı olmaya davet etti. Yaşanan tüm acılara rağmen hizmetin birliğini korumasından rahatsız olanlar, yeni plan peşinde.
Önce “üst ast” gibi bir ayrım ortaya attı birlikteliği zedelemeyi düşündüler, olmayınca bu kez;
Yıllarca muhafazakâr çevreye düşmanlığı ile bilinen bir yayın organında, hizmeti kendi içinde sorgulatıp çelişki üzerinden içerde fikir ayrılığı oluşturma hesabı yaptılar.
Gizli planlara karşı gönüllüleri uyaran tüm yazar çizerleri, hizmetin “PR cısı” olmakla,
Yurt dışında kendisi hayatta kalma mücadelesi verirken bile yardıma koşanları “konforlu yaşamı seçmekle” suçluyorlar. Daha önce hizmetle yolu kesişmişleri kullanıp, “özeleştiri” adı altında aradaki bağı koparacak karşılıklı ithamların yaşanacağı bir kargaşa hayali kuruyorlar
Ancak, Kurban Bayramı vesilesiyle yardımlaşma duygusunun zirveye çıktığı bu günlerde gönüllüler, bu türden karanlık projelere önceden hazırlıklı.
Bir yandan tüm dünyaya dağılmış dayanışma ağlarıyla yaşanan her yeni soruna çözüm arıyorlar.
Bir yandan da medya ve sosyal medyadaki yazarlar, gerçekleri yansıtarak oluşması muhtemel düşünce kaymalarının önünü kesiyorlar.