Analiz / İsmail S Gülümser
Yüksel Çayıroğlu tr7/24’te, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bütün insanlığın dertlerini üstlenecek kadar engin sorumluluk anlayışının arka planını ve dayanaklarını anlatıyor. Harika tespitlerden bazılarını yaşanmış örnekler üzerinden değerlendirip tarihe not düşelim.
Fethullah Gülen Hocaefendi, Erzurum’daki çocukluk günlerinden itibaren insanlığın problemlerine kafa yordu, çözüm geliştirmek için bıkmadan usanmadan yıllarca çaba harcadı. Kur’an ve dinin getirdiği mesajlara kayıtsız kalan toplumu kendi değerleriyle yeniden buluşturup yükselme yolu açmak için hayatını ortaya koydu. Dinin özünden uzaklaşmış dindarların, kusurlarıyla oluşan önyargıları kırmak için koşturup durdu, bu yolda geçim derdi, evlenme ve çocuk sahibi olma gibi beşerî ihtiyaçlarını bile hiç düşünmedi.
Bir din adamı olmasına rağmen, dini değerleri tahrip için kullanılan Darwinizm ve evrim konusunda seri konferanslar verdi. Pozitif bilimlerle din arasındaki uçurumu gidermeye mesafeli duranları onunla barıştırmaya çalıştı. İdeallerini gerçekleştirmek isterken asla kolay yollara sapmadı, toplumu tepeden yönlendirmeyi düşünmedi. Dünyadaki kökleşmiş problemlerin, sorumluluk şuuruna sahip her sorunu kendi derdi gibi görecek donanımlı bireylerle çözüleceğine inandı.
İnsani değerleri kaybetmiş, birbirinin kurdu haline gelmiş toplumların ancak;
-İyilik duygusuyla dolu,
-En olumsuz şartlarda bile istikametini koruyacak, değer yargılarıyla örnek gösterilecek,
-Kendini topluma adamış, kalbi insanlık için çarpan, bir nesil yetiştirmeyle mümkün olacağını düşündü.
Bütün insanlığın dertlerine çare olacak böyle bir neslin yetişmesi için çaba harcadı.
Doğru idealler etrafında koşturan insan eksikliğini gidermek için büyük bir yükün altına girdi.
Bu gençliği yetiştirmek için ilkokuldan itibaren başlamayı göze aldı, ömrünü eğitime vakfetti.
Hedefine ulaşmak isterken en anormal şartlarda bile dinin çizdiği sınırı geçen, insani değerlerle örtüşmeyen eyleme izin vermedi. Hemen her grubun sağ sol çatışmasıyla tuzağa düştüğü 80 öncesi o, sözünü dinleyenleri çatışmadan uzak tuttu. Her faaliyetin ahlaki ölçüler içinde sürdürülmesine özen gösterdi.
İzmir Kestanepazarı Kur’an Kursu’nda, kendine emanet edilen bir avuç gençle gece gündüz ilgilendi. Onları, yüksek değerlerle donatıp topluma kazandırdıktan sonra çevreye gönderdi. Henüz hayatının baharında deneyimsiz gençlere, değişimde rol ve yetki verdi. Onların, deneme yanılma yoluyla öğrenmesine ortam hazırladı. Düzenli toplantılarla deneyimlerini paylaşan gencecik insanlar, sahada karşılaştıkları sorunları değerlendirerek ortak çözümler geliştirdi, varsa dinle örtüşmeyen davranışlar birlikte revize edildi.
Cemiyetin kısır çekişmelerinden uzak, alandaki sorunlara yoğunlaşan bu gençler, kimsenin denemediği birçok yeni yöntem geliştirdi. Güncel deneyimler sürekli değerlendirildi, faydalı ve başarılı örnekler yaygınlaştı. Yaşanan her problemin çözümünde, alan tecrübesi ve dinin temel kaynaklarına uygunluğa, geçmişin zengin deneyiminin rol model olarak alınmasına özen gösterdi.
İyi niyetlerle yola çıkmış birçok topluluk, belli aşamadan sonra heyecanına yenik düşüp art niyetlilerin tuzağına yakalandı. O, sahabe hayatından örneklerle zenginleştirdiği heyecan yüklü vaazlarında bile duygularını bastırmayı bildi, rasyonellikten hiç ayrılmadı, kusursuz rehberlik yaptı.
Son 40-50 yılda, mütevazi ama süreklilik arz eden eğitim faaliyetleriyle inançlı, ahlaklı, eğitimli, kültürlü ve tüm dünyanın beğenisini kazanmış donanımlı nesiller yetiştirdi. Her işten maddi çıkar beklendiği materyalist bir dünyada o, şehir dışına çıkmamış Anadolu halkına karşılık beklemeden yurt içi-dışında hizmet üretme özverisi ve donanımı kazandırdı.
Fethullah Gülen Hocaefendi, dinin getirdiği mükemmel değerleri dünyayla buluşturmanın önemli bir misyon olduğuna inandı; ancak onları, günümüzde kimsenin reddedemeyeceği bir yaklaşımla sunulması için beyin çatlattı.
Modern kültürle gelen, Kur’an ve sünnette ve sahabe davranışına aykırı yorumlara asla izin vermedi. İlahi mesajları doğru anlamaya, gönüllüleri dinin özüyle çelişecek davranışlardan korumaya özen gösterdi.
-İnananların ufkunu daraltan tutucu din yorumlarından,
-Siyasilerin hamasetle yetinen sloganlarından,
-Radikallerin şiddeti özendiren tutumlarından,
-Modernist-oryantalislerin yozlaştırıcı yaklaşımından,
-İçe kapanmışların dünyadan kopmayı özendiren tavırlarından,
-Hayalperestlerin gerçeklerle örtüşmeyen ütopyalarından
-Halkın özünden koparılmış, folklorik şekille yetinen din anlayışından uzak durdu.
Güncel sorunlara, doğru çözümlerle, hemen her toplumda kabul gördü herkeste heyecan uyardı. Dini değerlere sağlam bağlılık içinde bir yaşamı tavsiye ederken bile başkalarına karşı sevgi, saygı, şefkat ve hoşgörüyü öne çıkardı, bu değerleri davranış haline getirdi.
O, Allah’a ve Onun elçisinin (SAV) mesajlarına, sahabenin duru yaşam tarzlarıyla ortaya koyduğu değerlere tam güvendi. Bütün problemlerin çözümünün onların örnek yaşam ve aktardıklarında aranması gerektiğine inandı. Sahabelerin başarısında etkili olan hicret-himmet-infak-istişare gibi unutulmuş kavramları güncelleştirip yeniden canlandırarak, bunlardan bir insanlık projesi çıkardı.
Yapılan en küçük bir hizmeti bile takdirle yad edip, onlara destek için elinden gelen gayreti gösterirken, bir taraftan da dünya gerçeklerinden uzak cılız çabalarla yetinilmesine gönlü razı olmadı. Cami kürsülerini kullanan biri olarak, sadece İHL ve ilahiyatlarla asırlık problemlerin çözülemeyeceğini düşünerek alternatif yollar aradı. Korunma refleksiyle dışa kapalı grup anlayışını aşacak yöntemler geliştirdi, problem büyütmeye yatkın siyasi akımlarla farklı kesimlere dinin aktarmanın kabul görmeyeceğinin farkındaydı. Taklitle yetinen halkla ortadaki zorlu engellerin aşılamayacağını biliyordu.
Bütün bunları düşünerek, insanlara dinin mesajlarını güncel yorumlarla ulaştıracak dinamik sağlam karakterli kadrolar oluşturmayı hedefledi. Tebliği, kendine benzetme ameliyesi olmaktan çıkardı, dinle gelen güzellikleri insanlara ulaştırma, iyiliği yayıp, yanlıştan koruma amaçlı kullandı. Hak-adalet-eşitlik-hürriyet-müsamaha-yardımlaşma-sulh gibi kavramların yaygınlaşması için çaba harcadı.
Toplumların; kara propaganda etkisiyle dine düşmanca yaklaştığı, bilim-teknolojide geri kalmış İslam dünyasının dinin itibarını zedelediği, şiddete bulaşan radikallerin dini lekelediği, sekülerlik ve pozitivizmle inançların zayıfladığı için dine ilginin azaldığı bilinciyle hareket etti. Birçok kişi ve grubun bu realiteleri göremediği için, Hz. Ömer ya da Fatih dönemindeki argümanlarla ortaya atıldıkları ve özendirici olamadıkları gibi söz ve davranışlarıyla itici oldukları toplumu değerlerinden uzaklaştırdığının şuurundaydı.
Başkasına iyilik ve güzellikleri anlatma onlardaki önyargıları kırıp kökleşmiş alışkanlıkları değiştirmek kolay değil, bunu yapanların tepkiyle karşılaşmaması için uygun yollar seçilmesi gerekiyor. O, sahabe hayatından alıntılarla yöntem geliştirirken, güncel alan deneyimlerinden yararlanmayı da ihmal etmedi.
Günün şartlarına uygun ancak laubaliliğe kapalı, bir din yorumu ile çevresini bu tür yanlışlardan korudu. Kuran ve sünnetle örtüşmeyen şeylerin din gibi sunulduğu, kitle iletişim araçlarının İslam hakkındaki kötü imajı yaydığı, insanlığın sosyal-kültürel-iktisadi-ahlaki değişim geçirdiğini dikkate alarak yöntem geliştirdi.
İslam coğrafyasında çok büyük birikime sahip merkezlerin bile farklı sebeplerle ortaya koymakta zorlandığı bir hizmet tarzı henüz emekleme aşamasındaki samimi gençlerin omzunda yükseldi. Onun sağlam kaynaktan aktardığına tam itimat eden insanlar, hayatlarını gösterdiği hedefler istikametinde harcamaktan kaçınmadı. O, on binlerce gence bildiği kadarıyla dini doğru yaşayıp doğru temsil etme, onca baskıya rağmen şiddete bulaşmadan dünyanın geleceğine olumlu katkı sunma misyonu kazandırdı.
Bugünün şartlarında işe yaramayacağı düşünülen kimsenin cesaret edemediği birçok dini değer onunla canlandı. Herkesin birbiriyle kıyasıya yarış içinde olduğu bir toplumda o yardımlaşmayı öne çıkaran bir topluluk oluşturdu. Şiddetle kısa yoldan sonuca gitmenin yaygınlaştığı bir bölgede o, şiddete bulaşmadan barışçıl etkili çözümler geliştirdi.
Çarpık din yorumları ve kökleşmiş alışkanlıkları ortadan kaldıracak, birbiriyle kan davalı haline gelmişleri barıştıracak yollar buldu. Dinin güzel yüzünü, önce ülkedeki muhalif taraflara sonra tüm dünyaya ulaştırdı.