Analiz / İsmail S Gülümser
Erdoğan, devleti yönetme gücünü kullanarak tüm muhalifleri bitirip yok etmek üzere aşamalı bir planı devreye sokmuş gözüküyor. Bugüne kadar kendine rakip olması muhtemel kişi ve gruplarla ilgili farklı yöntemler uyguladı. Geriye dönüp muhafazakâr partilere kurulan tuzakları hatırlayalım.
1994’te İstanbul’a belediye başkanı seçilip Erbakan’ın kontrolünden kurtulduğu andan itibaren kendi hedefine yöneldi. İhale yolsuzluğu ile şahsına dev bütçe oluşturup o makama vesile olan eski başkanını saf dışı etmekle işe başladı. Geçmişte aktif rol aldığı birçok olayı Erbakan ve çevresinin üstüne atıp marjinallikle suçladı. Sıfırdan kurup geliştirdiği, Millî Görüş tabanını koparacak kara propagandalarla onu yıprattı. O, tüm emekleri gasp eden biri eliyle itibarsızlaştırılmış olarak göçüp gitti. Mirasını sürdüren Saadet Partisi’nde ihtilafları körükleyip birlik ruhunu bozdu, onlardan ayrılan Numan Kurtulmuş’a bakanlık vererek HAS Parti’yi bünyesinde eritti.
Kirli kampanya
Çalıntı bir milyar doları aşkın bir servetle kurduğu partiye; Doğru Yol, ANAP ve Refah Partisi’nden hatta Sol siyasetten gelen bazı isimleri ekledi, birleştirici kahraman görüntü oluşturdu. Sağın önemli isimlerinden; Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek, Bülent Arınç, Abdullah Gül gibi güvenilen parti kurmaylarına vitrinde yer verdi. Yaşanan ekonomik krizden mevcut partileri sorumlu tutan kirli kampanyayla hepsini itibarsızlaştırdı, diğerlerinin rekabet edemeyeceği reklamlarla sağ oy potansiyelini gaspa yeltendi.
Genç ve aktif görünümüyle istikbal vaat eden Erkan Mumcu’ya, önce Millî Eğitim sonra Kültür Bakanlığı vererek 2005’e kadar ANAP’ı yeniden canlandırma rolüne mâni oldu. Merkez Sağ’da önde gelen bütün isimleri yıpratarak engelleri kaldırdı. ANAP-DYP’yi karalayıp büyük partilerin etkisini kırdı, Süleyman Soylu’ya İçişleri Bakanlığı vererek Demokrat Parti’nin önünü kesti, sağda muhtemel rakiplerin hepsini eritti
İçişleri Bakanlığı’nda halkın sempatisini kazanan, rekabet ihtimali yüksek Meral Akşener’i, daha başlamadan bitirecek planlar yaptı, mahkeme kararıyla MHP lideri olmasını engelledi. Psikolojik harp taktikleriyle İYİ Parti’deki etkisini kırdı, partiden uzaklaştırarak bir rakibi daha kirli oyunla saf dışı bıraktı.
Zeytin dalı
En güçlü muhaliflerden Bahçeli’yi, Akşener’den kurtarıp zeytin dalı uzattıktan sonra birden kuzuya çevirdi. 2016’daki darbe senaryosuyla Erdoğan tek başına ülkeye hâkim olunca Bahçeli, tuzak sonrası kurulan yeni düzene yaklaştı. 2018’de seçim ittifakıyla ortak oldu, zorbalığa açık ülkücü kadrolar, karanlık odakların temsilcisi Perinçek ekibiyle birlik olup masumlara yapılan hukuk dışı uygulamanın aparatı haline geldi.
Erdoğan, partiden ayrılanları kara propaganda ile yıpratıp etkisiz hale getirmeyi hiç ihmal etmedi. Ondan kopanlarla kurulan bazı yeni partilerin, gerektiğinde kullanılmak üzere alternatif bir senaryonun parçası olduğunu bilmek zor. Ancak muhalefet oyuyla seçilen, Gelecek Partili 10, DEVA Partili 12, hatta Saadet Partili 10 milletvekiline AKP kurmaylarının baskısı sürüyor kritik kararlarda destek almaya çalışıyorlar.
Şimdilerde Erdoğan’ın, tüm korkulu rakipleri saf dışı bırakması için Anayasa değişikliğine ihtiyacı var. Kirli işlerine destek için muhalefet bloğundan bir grubun koparılması gerekiyor. Demirtaş’ı AİHM kararına rağmen hapiste tutarken, hapis tehdidiyle yıldırılan DEM’lileri Öcalan’ı salma gibi sansasyonel bir şantajla kandırıp yanlarına çekmeyi, terör örgütü kurucusu ilan ettiklerini affederek Kürt seçmeni aldatmayı düşünüyorlar.
Hırsızlık şebekesi
Erdoğan, tüm devlet birimlerini kontrolüne aldı, merkez medyayı gaspla üstüne geçirdi. İhale yolsuzluğuyla elde ettiği milyarlarca dolarlık serveti kullanarak istediğini satın alıyor. Örtülü ödenekten verilen paralarla yazarların çoğuna manipülasyon amaçlı yazılar yayınlatıp önündeki engelleri kaldırıyor.
Tüm denetim mekanizmalarını ele geçirmiş bir hırsızlık şebekesi, devleti mafya örgütü gibi kullanıyor. Erdoğan’ın kişisel aparatına dönüşmüş olan MİT, muhalifleri sindirip susturmak için aşamalı planlar yapıyor. Siyasi rakip ya da muhalifleri toplumda şeytanlaştıracak kara propaganda malzemesi üretiyor.
Eğer bir şirket kazancı bölüşme teklifini reddetmişse para ya da makamla kandırdığı hukukçular ve devletin kolluk kuvvetleri devreye giriyor. Önce ihaleye girişi engellenerek hareket alanı daralıyor, yetmezse yasa dışı kararlarla firmaya el konuyor, köşeye sıkışan, suç aparatına dönmüş memurlarla uğraşmaktan vazgeçiyor.
Gasp edilmiş medyanın bütün yazar çizerleri, MİT’ten gelen bilgilerle psikolojik harp taktiğinin parçasına dönüştü. Devlet bütçesiyle beslenen trol orduları üretilen düzmece ifadeleri yayarak gerçekleri örtüyor muhalif sesleri kesiyor. Görevliler, Erdoğan’ın gösterdiği her hedefe saldırıyor, medya büyüsü altındaki partililer mafya örgütüne dönüşmüş yapıya desteğe devam ediyor.
Israrlı takip
Gönüllüler, hukuksuzluğa itirazı sürdürdükleri için ölümcül bir darbe senaryosuyla top yekûn şeytanlaştırıldı. Medyadaki konuşmacı ve yazarlara istihbarat birimlerinde üretilmiş kirli bilgileri servis ederek onları suçlamaya, psikolojik harp taktikleriyle yanlış yolda olduklarını yaymaya çalışıyorlar.
Zorbalıkla her şeye el koydukları, bütün insan haklarını hukuk sopası ile aldıkları, birçoğunu suçsuz yere zindanda süründürdükleri halde, gönül bağı devam eden geniş bir kitlenin varlığından rahatsızlar. Israrla takip ediyor, bir şekilde birbiriyle irtibatı olanları çoluk çocuk yaşlı hasta demeden tutuklayıp götürüyorlar.
Artık devlet, gönüllülere uygulanan soykırımın aparatı haline geldi, bağlılığını sürdürenler için her yol deneniyor. Fiziksel işkence taciz ve yıldırmanın yanında, duygusal yönden çaresiz bırakmak için, düşünce ve ruh sağlığını bozacak baskı ve manipülasyon yöntemleri kullanılıyor. Yıllardan beri uygulanan zulme rağmen, inandıkları değerlerden taviz vermeyenleri sarsıp vazgeçmeye zorluyorlar. Zulmü hakkettiklerine, bütün bunların kendi kusurlarından dolayı başlarına geldiğine inandırmaya çalışıyorlar. Sistematik fiziksel işkenceler yanında psikolojik yıpratma taktileriyle suçluluk duygusu oluşturmak istiyorlar.
Zulmü seyredenler
Hitler Almanya’sındaki gibi, her muhalif için farklı argüman üretiyor, hukuki dayanak aramadan bir SS talimatıyla alıp götürüyorlar. Yasal eylemi suça dönüştürecek yeni düzenlemeleri geçmişi kapsayacak şekilde uygulayıp istediklerini tutukluyorlar. Hapishaneleri medreseye çeviren gönüllüler arasındaki dayanışmayı kırmak için, “Siz zulüm altında inlerken dışardakiler sefa sürüyor” gibi yalan-güven sarsıcı bilgilerle, pişmanlık hissi uyarmayı hedefliyorlar.
Kirli bilgileri yaymada farklı aparatlar kullanılıyor. Bir kısmı yönlendirme amaçlı propagandalardan etkilenip söylenene bilinçsizce destek olurken, kitle psikolojisine kapılıp düşene vuran çıkıyor. Hiçbir kusur görmediği, hep iyiliğine şahit olduğu yakını hakkında üretilen kuşkudan etkilenenler, zulmü seyrediyor.
Bir de medyada siyasette sanat camiasında, soykırıma taşeronluk yapanlar eliyle yürütülen sinsi ve sistematik psikolojik harp taktikleri var. Gönüllülerin, her türlü baskıya rağmen yanlışa karşı dik duruşuna imrendikleri halde aynı cesarete sahip olmadıkları için baskıyı destekleyip yanlışın yanında yer alıyorlar. Bazısı başarılar için üretilenlere delil aramadan sarılıyor, zalim yerine mazlumu suçlayan korosuna katılıyor.
İşkenceyle alınmış ifadeler dahil, hizmetin bütün bilgi ve belgeleri ellerinde olan devlet, hizmet ve Hocaefendi için en küçük bir kusur ortaya koyamadı, ABD’ye gazete kupürleri dışında bir belge sunamadı. Darbeyi üzerlerine yıkıp itibarsızlaştırdıkları gönüllüleri, her gün tutuklamaya devam ettikleri halde Hocaefendi’nin, uluslararası mahkemelerde yüzleşme teklifini bile cesaret edip ‘evet’ diyemediler.
Kendine boyun eğmemiş herkese yaptıklarını yapıyor, gönüllüleri dışlamak için olmadık suçlar üretiyorlar.
Halifelik beklentisi!
Hizmet kurulan çarkı erken fark etti, yatırımların çoğunu yurt dışına kaydırarak dayanışma halindeki on binlerce insanı yıpratma amaçlı propagandadan kısmen de olsa kurtardı. Şu günlerde; aynı taktik muhalif partilere uygulanıyor. Bir yandan belediyeler gasp edilirken, bir yandan da MİT de muhalifler için haklı gerekçe kılıfına sarılmış değersizleştirici bilgi yayılıyor. Hizmetin dayanışmasının yıkmak için üretilenleri sukutla geçiştiren muhalefet partileri, aynısı kendilerine yapılınca isyana başladı.
Kendi başkanının tepesine basarak yükselmekte mahzur görmeyenden her şey beklenir. Toplumun ekonomik kiriz altında inlediği bir dönemde o, ballı kazancı kaybetmemenin hesabını yapıyor. Tüm siyasi rakiplerini bitirme ve dayanışma içindeki toplulukları dağıtıp ülkenin tek sahibi olma yolu arıyor.
Eğer bir süre daha farklı gerekçelerle birlik ruhunu bozmak için üretilenlere alet olunursa; ülke, o ve çevresindeki bir suç şebekesinin malına dönüşecek. Halifelik beklentisiyle avutulan AKP’liler dahil tüm vatandaşlar onlara çalışan ırgat haline gelecek. Ülkenin yönünü görenler birbiriyle uğraşmaktan vazgeçmeli.
*Uğur Tezcan’ın tr7/24 teki yazısının çağrıştırdıkları.