Analiz / Doç. Dr. Osman Tek
İslam dini, insanı sorumlu bir varlık olarak görür; fakat bu sorumluluğun başlangıcını keyfî değil, akıl ve buluğ gibi fıtrî sınırlara bağlamıştır. Henüz akıl baliğ olmamış bir çocuğa dinî mükellefiyet yüklenmemesi, İslam’ın aklı önceleyen yapısının açık bir göstergesidir. Eğer maksat sadece itaat olsaydı, bu yaş sınırının da bir anlamı olmazdı.
Farkında değiliz belki ama İslam, akla büyük bir değer atfeder. Sadece inanmamızı değil, aklederek tasdik etmemizi ister. Doğan çocuğa ne Adem ile Havva’nın günahı yüklenir, ne de bugün yaşayan Adem ve Havvaların hatalarının sorumluluğu. Bir başka deyişle İslam, “çocukları rahat bırakın” der. Akıllarını bağlamayın. Muhakeme yeteneklerini köreltmeyin. Adem’in günahıyla onların minik dünyalarını örselemeyin. Dünyayı bir suçlu gibi seyretmelerine sebep olmayın.
Kocaman ayılar bazen yalnızca ince bir zincirle bağlanırlar. Çünkü küçücükken bu zinciri kırmayı defalarca denemişler, başaramamışlardır. Artık denemeye bile kalkışmazlar. Çünkü öğrenilmiş çaresizliğin kurbanıdırlar.
İşte çocuklar böyle olmasın. Ayıların burnuna taktığımız zincirleri çocukların akıllarına bağlamayalım.
Bir zamanlar, her sorunun cevabını bilen, kör bir bilge varmış. İki kardeş, defalarca soru sormuşlar ve bilge her birini doğru yanıtlamış. Çocuklar, bilginin mutlaklığına karşı rahatsızlık duymuş olmalı ki ona bir tuzak kurmaya karar vermişler.
Avuçlarına bir kelebek alacak, bilgeye soracaklarmış: “Kelebek canlı mı, ölü mü?”
Eğer bilge “ölü” derse, kelebek uçup gidecek ve bilge yanılmış olacak.
Eğer “canlı” derse, avuçlarını sıkacak ve kelebeği öldüreceklermiş. Yine bilge yanılmış olacak.
Kurnazca hazırlanmış bir soru. Ve karşılarında gözleri görmeyen bir bilge.
Soruyu sorarlar: “Kelebek canlı mı, ölü mü?”
Bilge gülümseyerek şöyle der:
“Her şey sizin elinizde. Onu yaşatmak da, öldürmek de.”
İşte hayatın özeti budur:
Avuçlarımızda tuttuğumuz bir kelebek gibi…
Bir çocuğun kalbi, bir aklın filizlenişi, bir insanın kaderi…
Hepsi ellerimizdedir.
Ya yaşatırız ya da onu bir önyargının, bir zincirin içinde boğarız.
Bu durum, insan fıtratına uygun olan İslamın özgüveninin yüksekliğini gösterir. İknanın ardında akli melekeler vardır. Baskının ardında ise ezilmiş ruhlar. O sebeple “medenilere galebe ikna iledir” sözü hem pedagojiye hem de islamın özgüvenine vurgu yapan bir hakikate aynadır.