Haaretz Gazetesi, Erdoğan’ın Kosova’dan kaçırttığı eğitimcileri yazdı.
Michael Colborne ve Maxim Edwards imzalı makalede, eşleri kaçırılan kadınların ifadelerine yer veriliyor.
Makalenin satırbaşları şöyle:
Türkiye, son yıllarda, Gülen Hareketinin 100’den fazla üyesini “kaçırdı.” Halen Türkiye hapishanelerinde çürüyen Kosovalı adamların eşleriyle konuştuk.Bir eşi ve babayı kaybetmek bir şey. Onu Türkiye’ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gülencileri küresel ölçekte avlayan uzun eline kaptırmak ise, bambaşka bir şey.
Yasemin Karabina’nın kocası Yusuf, Kosova’da yaşarken Kosova istihbaratı tarafından bir sabaha karşı operasyonu ile kaçırılan altı Türkiye vatandaşından biri.
Hepsi de Gülen Hareketi’nin okullarında çalışan adamlar, iade edilerek, özel bir jet’le Türkiye’ye götürüldüler ve adamların aileleri ile bağlantılı bir avukatın söylediğine göre, yolda işkence gördüler.
Cihan Özkan, Hasan Hüseyin Günakan, Kahraman Demirez, Mustafa Erdem, Osman Karakaya ve Yusuf Karabina ismindeki altı adam, Gülencilerin Türkiye’den Avrupa ve Amerika’ya kaçmalarına yardım etmek ve Türkiye’nin aşağılayıcı bir şekilde Fethullahçı Terör Örgütü adını verdiği gruba üye olmakla suçlandılar. Adamların fotoğrafları, onları F…’cü olarak tanımlayan medyaya dağıtıldı.
Kosova medyasında “adam kaçırma” olarak tanımlanan olayın üstünden altı ay geçmesine rağmen, adamların Kosova’daki aileleri ve meslektaşları terörist faaliyetlerle ilgili suçlamalara bir anlam veremiyorlar. Kosova’da ise bu ülkenin Türkiye ile ilişkileriyle ilgili bir vicdan muhasebesi yapılıyor.
Kosovalı gazeteci Nektar Zogiani’nin geçtiğimiz günkü yazısının başlığı “Kosova Türkiye’nin Müdahalesini Çok Kolay Affetti” idi. Ancak herkes affetmedi.
Priştina yakınlarında Gülen hareketi ile bağlantılı bir okul olan Mehmet Akif kolejinin müdür Nazmi Ulus, “arkadaşlarımız darbe girişimine katılmakla suçlanıyorlar” dedi. “Bu nasıl mümkün olabilir? Çok Saçma!”
Geçtiğimiz Haziran ayında bir kez daha beş yıllığına Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’a hiç saçma gelmiyor. Son aylarda Azerbeycan’dan, Ukrayna’dan ve Gabon’dan Gülencilerin Türkiyeli güvenlik güçleri tarafından kaçırıldığına yönelik haberler geldi, Moğolistan da ise bir kaçırma girişimi son anda engellendi.
Geçtiğimiz ay Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, son iki yılda, Gülen hareketinin üyesi olduğu iddia edilen 100 kişinin, yurt dışındaki Türk istihbarat birimleri tarafından kaçırılarak Türkiye’ye getirildiğini söyleyerek övündü.
Karabina, Feyza Günakan ve Olcay Demirezin her üçünün de kocası Mart ayında bir perşembe sabahı kaçırılmıştı ve şu anda kendilerini çaresiz hissediyorlar. Öyküleri, Erdoğan’ın küresel çaptaki Gülenci avının insani bir maliyeti olduğunu anımsatıyor.
Yasemin, kocası Yusufun müdür yardımcısı olduğu Priştina yakınlarındaki okulda o sabah yaşananları anlatıyor. Kocası Yusuf ve 15 yaşındaki oğullarıyla birlikte arabada giderken, araba polis memuru gibi görünen birileri tarafından durdurulmuş. Yusuf’a belgelerini sormuşlar.
Yasemin Karabina bir kaç dakika sonra kocasıyla birlikte kuşulanmaya başladıklarını anlatıyor. Dünyanın başka bölgelerinde Gülencilerin kaçırıldığını biliyorlarmış. Adamların gerçek polis görevlisi olduklarını gösteren bir kanıt göremeyince, arabalarını yeniden çalıştırarak, oradan gitmeye hazırlanmışlar.
Karabina adamların o noktada üzerlerine atladığını söylüyor. Yakınlardaki bir güvenlik kamerasından alınan görüntülerde, 15 yaşındaki oğullarıyla birlikte arabadan sürüklendikleri görülüyor. Yasemin, oğlunun bu sırada yaralandığını anlatıyor. Kamera görüntülerinde panik içinde yoldan geçen arabalara durmaları için el ettiği görülüyor.
Yasemin yoldan geçen sürücülere “bunlar polis değil” diye bağırdığını anımsıyor. Ama kocası çoktan götürülmüş. “Onu en son arabada gördüm” diyor.
Babasız kalan tek çocuk Karabina’nın oğlu değil. Olcay Demirez’in kocası Kahraman’la üç yaşında bir oğulları var. Her ikisi de Kosovan’ın batısındaki Gjakova’da Gülen okullarında öğretmenler. Olcay Demirez’e göre, kocası, öğrencilerini bir okul gezisine hazırlamak için bir sabah saat sekizden evvel okula gitmek için yola çıkmış. Öğrenciler okulun bahçesinde otobüsün gelmesini bekliyorlarmış.
Bir süre sonra okula üç polis arabası gelmiş. Kocası karşılamak için onlara doğru yürümüş, polis memurlarının ellerini sıkmış. Demirez “polislerle ilişkileri iyiydi” diyor.
Polis ona kimlik belgeleriyle ilgili bir sorun olduğunu ve onu karakola götürmeleri gerektiğini söylemiş. Demirez, yaşlı gözlerle “Ona öğrencilerinin önünde kelepçe takmaya çalışmışlar ve zorla arabaya bindirmişler” diye anlatıyor.
Kocasını o sabahtan beri görmemiş. Demirez,“Bir kadın ve anne olarak bu durumdan çok rahatsız oldum” diyor, kısaca.
Kocası Hasan Hüseyin Günakan’la birlikte 13 yıldır Kosova’da yaşayan Feyza Günakan’ın 4 çocuğu da babasız kalanlar arasında. Çocukların en küçüğü 4 yaşında.
Kocası kaçırıldığı sırada evde olan Günakan, kötü haberi okuldan arandığında almış. Ancak bu sadece ilk şokmuş. Türk ve Arnavut Medyasında sonradan çıkan haberlerden kocasının yanlışlıkla kaçırıldığını öğrenmiş. Asıl hedef, isim benzerliği olan başka bir adammış. Gelgelelim kocası hala Türkiye’de hapishanede yargılanmayı bekliyor.
Bazı yorumcular Kosova’da ya da bölgedeki diğer ülkelerde artık bu tür arsız Türk operasyonlarının yaşanmayacağını iddia etseler de, Kosova’da yaşayan Türkiye vatandaşları arasında “Erdoğan korkusu” iyice yerleşmiş durumda.
Kosova Başbakanı Ramuş Haradinaj bu korkuları yatıştırmaya çalıştı. Yasemin Karabina’ya Haradinaj’ın kendisine “bir daha böyle bir şey olmayacak” dediğini söyledi.
Kaçırma olaylarından sonra Haradinaj operasyon konusunda kendisine bilgi verilmediğini söyledi. Bir gün sonra da içişleri bakanını ve istihbarat şefini görevden aldı. Daha sonra da Erdoğan’a laf atarak, “o altı Türkiye vatandaşı iade edilmediler, çalındılar,” dedi.
Ancak ülkenin Cumhurbaşkanı Hashim Thaci, başlangıçta kaçırma olaylarını onaylarmış gibi bir görüntü vererek, medyaya, olaydan iki gün sonra, kaçırılanların kanunsuz işlere bulaştığını ve ülkenin ulusal güvenliğine bir tehdit oluşturduklarını söyledi. Ancak daha sonra bu sözlerini geri aldı.