AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hiçbir temeli olmayan ‘faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ tezinin faturasını topyekûn bir millet ödeyecek. AKP’nin 18 yıllık tek başına iktidarının sonu da ‘acı reçete’ oldu.
Tr724’ten Yusuf Dereli’nin haberine göre Merkez Bankası, 19 Kasım’daki toplantıda politika faizini 475 baz puan artırarak faiz oranını yüzde 15’e çıkardı. Yaklaşık 1 yıl önce söz konusu faiz artışının yarısı bile yapılsaydı, dolar 8,5 TL’yi görmeyecek, Türk Lirası’nın değeri düşmeyecek, MB’nin rezervleri bugün eksi 50 milyara kadar gerilemeyecekti.AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hiçbir temeli olmayan ‘faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ tezinin faturasını topyekûn bir millet ödeyecek. AKP’nin 18 yıllık tek başına iktidarının sonu da ‘acı reçete’ oldu. Sadece son bir yılda parasının alım gücü yüzde 30’dan fazla düşen halk, daha da yoksullaşacak.
MB’nin para politika faizini yüzde 15’e çıkarmasının ardından doların 7.60 seviyelerine kadar gerilemesi, iktidar cenahında bir bayram havası esmesine neden oldu. Halbuki dolar kurunun yüksekliği Türkiye’nin öncelikli ve acil çözülmesi gereken sorunları arasında son sıralarda yer alıyor. Türkiye’nin işsizlik, enflasyon, dış borç, garanti ödemeleri ve kırılgan ekonomi gibi devasa problemleri olduğu gibi duruyor.
Geniş tanımlı işsiz sayısı DİSK-AR’a göre 10 milyonu aştı. Küresel Servet Raporu’nun rakamlarına göre 2002’de kişi başına 316 dolar olan borç miktarı, geçtiğimiz yıl 1.740 dolara çıktı. Kişi başına milli gelir ise 12 bin 500 dolar seviyelerinden 8 bin dolara geriledi. Gerçek enflasyon oranı en iyi ihtimalle yüzde 30’un üzerinde…
PROF. DR. ULUSOY: ACI REÇETE HALKIN ÜZERİNE YIKILDI
Prof. Dr. Veysel Eroğlu, dünkü köşesinde kamu özel işbirliği konusuna değindi. Tablonun vahim olduğunu anlattı. “Bu yalancı bahar bir gün bitecekti… Bitti!” diyerek başladığı yazısında, “Sorun çok büyük: Sorun aslında bunun yüksek döviz maliyeti ve borçla yapılarak yükün yıllara yayılması ve yapılan işin maliyetinin bu yükü katlananlar tarafından bilinmemesi. Özetle, kamu malının özel mala dönüşmesi acı reçetenin nedenini oluşturuyor. Her zaman olduğu gibi acı reçeteyi de kamuya yani halkın üzerine yükleyen bir özelliği ile…” ifadelerini kullandı.
PROF. DR. KARA: GELECEK NESİLLERİN İŞİ ÇOK!
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Hakan Kara, Veysel Ulusoy’a sosyal medya üzerinden cevap verdi. Sorunun sadece kamu özel işbirliği olmadığını anlattı: “Fatura sadece KÖİ yükümlülüğünden ibaret değil. Gelecek nesiller: Merkez bankası rezervini ve ihtiyaç akçesini biriktirecek. Dış borcu azaltacak. İşsizlik sigortası fonunu toparlayacak. Kamu iç borcunu TL’ye çevirecek. Geri dönmeyen kredileri ödeyecek. Enflasyonu düşürecek.” Hakan Kara’ya göre de durum vehametin ötesinde.
Başkent Üniversitesi Finans ve Bankacılık Bölümü Başkanı Şenol Babuşçu da benzer ifadeler kullanıyor: “Yanlış Ekonomi Politikaları’nın bedelini; bireyler, şirketler, bankalar hep birlikte ödeyeceğiz.”
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Faiz artırıldı ve doğal olarak dolar kuru düştü. Şu anda yapılan hiçbir şey yok! Bu yılın başında dolar kuru 5,95’ti, bugün ise 7,62’ye seviniyoruz! Bu arada kuru tutmak için 1,5 yılda 120 milyar dolar heba edildi. İhtiyat akçesi bile kullanıldı. Buna rağmen eksi MB’nın net rezervi bugün -50 milyar dolara dayandı. Peki bundan sonra ne olacak?
İktisatçı Mahfi Eğilmez, önceki günkü yazısında bu soruya şöyle cevap veriyor: “Bundan sonrası artık faizden öte bazı adımların atılmasına bağlı. Bu kadar büyük sorunları olan bir ekonomide faizi artırarak nihai çözüme varmak mümkün değil. Ekonomiden önce sosyal ve siyasal alanda adımlar atılması gerekiyor. Hem de hiç zaman kaybetmeden. Aksi takdirde kur yine yukarı gider ve TCMB yeniden geç likidite penceresini normal fonlama gibi kullanarak faizi dolaylı yoldan yükseltmeye başlamak zorunda kalır. Bu çok pahalı deneyim bize bir kez daha gösterdi ki iyi yönetici kendi söylediğini yansıtanları değil, farklı görüşleri dile getirenleri dinlemelidir. Az hata yapmanın bilinen en basit kuralı budur.”
Kaynak: TR724