Analiz / Doç. Dr. Osman Tek
İnsan yalnızca fiziksel gözleriyle mi görür? Yoksa gördüğünün ardındaki hakikati kavrayabilmek için başka gözlere mi ihtiyaç duyar? Felsefi, tasavvufi ve düşünsel geleneklerde, insanın idrak yetisi sadece fiziksel görme ile sınırlı değildir. İnsan, olayların ardındaki manaları, hakikatin derinliklerini ve ince sırları anlayabilmek için farklı türde gözlere ihtiyaç duyar. Bu gözler, basiret, feraset, insaf, ibret ve fikret gibi kavramlarla ifade edilir.
Feraset Gözü: Olayların Ardındaki Derin Anlamları Sezmek
Feraset, bir tür ruhsal sezgi ve anlama kabiliyeti olarak tanımlanabilir. Feraset gözü, bir olayın yüzeyde görünen yanından çok, onun derinlerindeki hakikati ve niyeti görmeyi ifade eder. Tasavvuf literatüründe, “Müminin ferasetinden sakının; çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar” (Tirmizî) hadis-i şerifi, ferasetin ilahi bir hikmetle bağlantılı olduğunu ortaya koyar.
Feraset gözü, aklın ötesinde bir sezgisel algıyı temsil eder. Bu gözle bakabilen kişi, yüzeydeki gürültüye aldanmaz; olayların, insanların ve niyetlerin ardındaki gerçeği keşfeder. Bu derinlik, günlük hayatta aldatıcı olan maskeleri görebilmeyi sağlar. Feraset gözüyle bakan kişi, yüzeydeki kaosu anlamlandırır ve hakikate ulaşır.
Basiret Gözü: Doğru Yolu Görebilmek
Basiret, akıl ve kalp birleşimiyle oluşan bir idrak türünü ifade eder. Basiret gözü, hakikati anlamanın bir diğer anahtarı. Fiziksel göz, varlıkları görür; fakat basiret gözü, bu varlıkların hakikatini ve özünü kavrar. Kur’an’da sıkça geçen “basiret” kavramı, insanın doğruyu yanlıştan ayırabilme kabiliyetiyle ilişkilendirilir.
Basiret gözüyle bakabilmek, insanın kendi içsel yolculuğunu ve evrendeki ilahi düzeni kavrayabilmesini mümkün kılar. Yalnızca maddeye odaklanan bir bakış, insana sınırlı bir idrak sağlar. Ancak basiret gözü, ahlak, hikmet ve adalet gibi değerleri görmeye yardımcı olur.
Fikret Gözü: Fikirdeki Derinlik ve Anlamı Keşfetmek
Fikret gözü, düşüncenin derinleşmesi ve olaylar arasındaki bağlantıları görebilme yeteneğiyle ilgilidir. Modern yaşamın karmaşası içinde insanlar çoğu zaman yüzeysel bir düşünce ile hareket eder. Ancak fikirde derinleşmek, ince hakikatleri görebilmek için fikret gözü gereklidir.
Bu göz, yalnızca görüneni değil, olayların ardındaki nedenleri, sonuçları ve ilişkileri anlamayı sağlar. İnce hakikatleri anlamak için güneş gözlüğü takmış gibi yüzeysel bir bakıştan uzaklaşmak, fikirdeki derinliği aramak zorunlu. Fikret gözüyle bakabilen kişiler, olayları daha geniş bir bağlam içinde değerlendirme yeteneğine sahip olur.
İbret Gözü: Hadiselerin Ardındaki Dersleri Anlamak
İbret gözü, insanın hayatındaki deneyimlerden, tarihsel olaylardan ve başkalarının yaşadıklarından ders alabilme yetisi. Bu gözle bakabilmek, bir olayın sadece sonucuna değil, insanlık için taşıdığı mesajlara odaklanmayı gerekli kılar.
Kur’an, “Geçmiş milletlerden ibret alınız” çağrısında bulunurken, insanın sadece olayları bilmekle kalmamasını, aynı zamanda onlardan anlam çıkarmasını ister. İbret gözüyle bakmak, bireyi aynı hataları tekrarlamaktan korur ve hayata daha geniş bir perspektiften yaklaşmasını sağlar.
İnsaf Gözü: Hakkı Hakkına Teslim Etmek
İnsaf gözü, adaletin ve hakkaniyetin merkezinde yer alır. İnsan, bir meseleye insaf gözüyle baktığında, nefsani duygularından sıyrılarak hakkı teslim edebilir. Adaleti sağlayan en önemli unsurlardan biri, insaf gözüyle bakabilmek değil mi? Bu göz, bireye, olayları objektif bir şekilde değerlendirme ve doğruyu söyleme cesareti kazandırır.
Ancak insaf gözüyle bakabilmek, herkesin sahip olabildiği bir meziyet değildir. Bunun için vicdanın diri, kalbin temiz ve aklın açık olması gerekir. İnsaf gözü, insanı sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de erdemli bir yaşam sürmeye davet eder.
Bu farklı gözler, insanın hayatı anlamlandırmasında ve doğru bir yol haritası çizmesinde rehberlik eder. Feraset, basiret, ibret, fikret ve insaf gözleri, insanı yalnızca fiziksel gerçeklikle değil, manevi ve ahlaki gerçeklikle de buluşturur. Ancak bu gözlerin açılması, bireyin nefsani isteklerden sıyrılması ve hakikat arayışına gönülden bağlanmasıyla mümkündür.
Her şey olabiliriz: müdür, genel müdür, bakan… Ama “adam” olmak, bu gözlerin açılmasıyla başlar. Hakikati görmeyen gözler, gerçekte kördür. O halde, hangi gözle bakıyoruz ve neyi görüyoruz? Asıl mesele budur.