2024 Nobel Ekonomi Ödülü’nü, ulusların refah toplumlarına dönüşmesi üzerine çalışmaları için Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James A. Robinson kazandı.
Üç ekonomist ulusların zenginleşmesi konusunda, coğrafi ve ekonomik açıdan farklı özelliklere sahip ülkeleri kıyaslayarak, kurumların yapısının bu süreçte belirleyici faktör olduğuna ilişkin çıkarımlarda bulunmuşlardı.
Ekonomim’den Alaattin Aktaş ‘Türkiye’nin şu çelişkisine bakın!‘ başlıklı yazısında, ”Türkiye olarak Daron Acemoğlu’nun Nobel ekonomi ödülü almasından tabii ki gurur duyuyoruz, duymamız gerekir. Ama madalyonun bir de öbür yüzü var.” dedi.
Aktaş’ın yazısını aktarıyoruz;
Daron Acemoğlu’nun Nobel ekonomi ödülünü alması müthiş bir başarıdır. Bu başarıdan dolayı Acemoğlu’nu ne kadar kutlasak, ne kadar gurur duysak azdır.
Ama bir yanda böylesine büyük bir başarı varken, diğer yanda bu başarıyı getiren çalışmalardan yararlanmamak da büyük bir çelişkidir.
Türkiye’de herkes ekonomi dahisi olduğu için kimi zaman Acemoğlu’nun Türkiye ekonomisinin gidişatına dönük uyarılarına burun kıvıranlar oldu. Zaman zaman daha öteye de geçildi ve Nobel ödüllü bu bilim adamının ekonomiyi bilmediği bile öne sürüldü. Ne trajikomik bir durum…
Hadi bu densizliği yapanlar zaten dünyadan habersizdi de peki Acemoğlu ve onun gibi çok sayıda yetkin ekonomiste; bu ülke ekonomisinin düze çıkması için her gün kafa yoran, çare üreten ve öneren onca isme kulak verildi mi? Ne gezer!
Hatta bu isimler gün oldu ekonomiyi bilmemekle, gün oldu Türkiye’nin aleyhine önerilerde bulunmakla, gün oldu mandacılıkla suçlandı.
Dedim ya bu suçlamalardan Daron Acemoğlu da zaman zaman payını aldı.
Ama o Daron Acemoğlu gitti Nobel ekonomi ödülünü de aldı.
İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, 2024 Nobel Ekonomi Ödülü’nün “kurumların nasıl oluştuğu ve refahı nasıl etkilediği konusundaki çalışmaları nedeniyle” Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James Robinson’a verilmesini kararlaştırdı.
Toplumsal kurumların önemi
Akademi’den yapılan açıklamada ibretlik ifadeler var:
“Ekonomi bilimlerinde bu yılın ödül sahipleri, uluslar arasındaki refah farklılıklarını anlamamıza yardımcı oldular.”
Daha önemli ifade ise şu:
“Ödül sahipleri bir ülkenin refahı için toplumsal kurumların önemini ortaya koydular. Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu ve halkı sömüren kurumların bulunduğu toplumlarda büyüme ya da daha iyiye doğru değişim gerçekleşmez. Ödül sahiplerinin araştırmaları bunun nedenini anlamamıza yardımcı oluyor.”
Ne kadar ilginç değil mi?
Büyüme ya da daha iyiye doğru değişimin gerçekleşmediği toplumlar…
Neler eksikmiş bu toplumlarda?
Hukukun üstünlüğü zayıfmış…
Halkı sömüren kurumlar olurmuş…
Belli ki Nobel ekonomi ödülünü kazanan bu üç isim geri kalmış ülkelerde, ne bileyim belki Afrika ülkelerinde, belki Güney Amerika ülkelerinde epeyce gözlem yapmış.
Neyse ki Türkiye bu kategoriye giren bir ülke değil! Zaten öyle olsa Daron Acemoğlu bu çalışmayı çoktan yapmış ve Nobel ödülünü de yıllar önce almış olurdu.
Gurur ve hüzün!
Türkiye olarak Daron Acemoğlu’nun Nobel ekonomi ödülü almasından tabii ki gurur duyuyoruz, duymamız gerekir.
Ama madalyonun bir de öbür yüzü var.
Bu gurura bir hüzün eşlik etmeli.
Hüznün yanında üzüntü de olmalı.
Biz nerede hata yaptık diye düşünmeli insan.
Bir Daron Acemoğlu’na Nobel ekonomi ödülü getiren konuya bakın, bir Türkiye’nin neler yaptığına. Daha kötüsü hâlâ bunları yapmakta olduğuna…
Hukukun üstünlüğü! Halkı sömüren kurumlar!
Artık herkesin kendi adaletini sağlama durumuna gelmesini geçtim; o bir asayiş sorunu diyelim. Şu rezerv alan yaklaşımı bile tek başına büyük bir hukuki sorun değil mi? Toplumun çok büyük bir kesimini ilgilendirmediği için üstünde fazla durulmadı. Bu düzenleme dayanak yapılarak özellikle zaten perişan olmuş deprem bölgesinde insanların evlerine, arsalarına adeta el konulmuyor mu?
Bu uygulama hukuki ama adalet yok ki!
Hukukla adalet bağının nasıl koptuğuna tipik bir örnek bu.
Örnekler çoğaltılabilir…
Bu yıl kaldırılan kiradaki yüzde 25 sınırı… Her şeyin fiyatı serbestçe belirlenirken kiraya artış sınırı getirmek. Gerekçe ne, kiracıyı korumak; iyi de arz-talep dengesini ev sahipleri mi bozdu da kiralar böylesine inanılmaz artışa konu oldu. Bu uygulama da mevzuata uygundu ama adil değildi.
Köylü kadınların yerlerde sürüklendiği doğa katliamları; ağaçlarının kesilmesine, tarım alanlarının yok edilmesine direnen insanlar… Hukuka uydurulmuş adaletsiz bir dizi uygulama…
Ekonomi siyasetçiye bırakılırsa…
Türkiye, Daron Acemoğlu ve onun gibi isimlerden şimdiye kadar yararlanamadı. Bundan sonra yararlanabilir mi, hiç sanmam.
Türkiye’de ekonomi pozitif bir bilim olarak ne zaman görüldü; ekonomi ne zaman ekonomistlerin kararlarına bırakıldı ki…