İnsan değişime açık bir varlık, bu bazen müsbet yönde oluyor, zaman ilerledikçe olgunlaştığına şahit oluyorsunuz, bazen olumlu alışkanlıkları sürdürme kararlılığını kaybettiği, geçmişten beri sürdürdüğü güzel tavırları koruyamadığı ve değer kaybına uğradığı görülüyor. Hiç tahmin edilmeyecek ölçüde sapmalar yaşıyor, beklenmeyen davranışlar içine giriyor ve çok farklı biri olarak karşınıza çıkıveriyor.
Bütün sema dinlerin temel esaslarında yer alan insanlar için “dünya bir imtihan yeri” vurgusu, diğer varlıklardan farklı olarak “irade” verilmesi ve seçenekler arasında tercih özgürlüğü tanınması onu yanlışa açık hale getirdi. Birbirini yemeye müsait toplumlar ancak irade terbiyesinden sonra olgunlaştı, bazıları karıncayı bile incitmeyecek kadar olgunlaştı. Bu gerçeği görenler, insanın yaşam boyunca geçireceği değişimlere daha sağlıklı yaklaştı.
Dinler tarihinde peygamber terbiyesi gördükten sonra kazanılan güzellikleri kaybedenlerin hikayeleri bireylerin her an hataya açık olduğunun göstergesi. O günkü şartlara göre gönderilmiş her peygamber halkını yanlıştan korumaya çalıştı kimi, geniş kitleler üzerinde etkili olurken kiminin getirdiği değerlere itibar eden olmadı. Zaman zaman değer yargıları açısından değişim geçirenler hatadan dönemedi ve ilahi ikazlarla uyarıldı.
Hz. Muhammed’den (SAV) sonra yeni peygamber gelmediği için, gerekli terbiyeyi o günün kriterleriyle anlatan manevi önderleri yaptı, halkı yanlıştan korumak için çabalayıp durdular. Onlar ayrıldıktan sonra da toplumları değer kaybı yaşadı, yeni bir rehber gelinceye kadar düşünce istikameti tekrar bozuldu.
Hayatını insanlığa adamış din büyükleri hep toplumu bunalımdan korumaya çalıştı. Başkasının elindekini kapmak için birbiriyle yarış eden topluluklar ancak böyle ıslahçılarla yanlıştan kurtuldu. Bâtıl inançları, menfaatperestlerin kusurlu davranışlarını, zaafa açık insanların kolay günah işlemek için ürettiği sapkın fikirleri, herkesin birbirini yutmakla beslendiği ortamları ancak maneviyatı esas alan rehberler düzeltti.
Türkiye açısından bakacak olursak son dönemde, her cemaat önderi çevresini kötülükten uzak tutmak için farklı yöntemler kullandı. Kimi dini terbiyeden uzak yetişmiş kötü alışkanlıklara müsait vatandaşları, zikir halkasına davet ederek, kimi kuran öğretimi etrafında toplayarak, kimi üstat Bediüzzaman’ın asrın ihtiyaçlarına cevap veren risalelerini okuyup imanını güçlendirerek halkı yanlıştan korumaya çalıştı ve grubu üzerinde etkili oldu. Farklı terbiyeden geçenler hatadan uzaklaştı, ahlaki tavırlarıyla beğeni topladı.
Son dönem ülkemizde tüm dünyaya örnek gösterilecek bir hareket ortaya çıktı. 1970’lerden beri bocalayan toplum için çözüm geliştirmeye çalışan Fethullah Gülen’in kademe kademe büyüttüğü faaliyetlerde yer alanlar da farklı becerilere sahip oldu. O bencilliğin terk edilmesi gibi önemli bir kavramı günümüze taşıyarak çevresinde başkaları için yaşama duygusu geliştirdi. Öz değerlerine bağlı Anadolu insanı yeni güncel donanımlarıyla yurt dışına açıldı, örnek yaşantılarıyla etkili oldu. Maddeciliğin öne çıktığı günümüzde herkes menfaati peşinde koşarken onun, tedrisinden geçenler insanlığın geleceği için çok büyük özveri örneği sergiledi.
Her bireye, kabiliyetine uygun yöntemle yaklaşılırsa iyiliğe davet tesirli olur. Dinin emir ve yasakları herkes için ortak olsa da temel kaynaklardan istifadeyle üretilen insan tabiatına uygun alternatifler, dinin reddettiği kusurlar içermedikçe faydalıdır. Yeter ki dinin emir ve yasaklarını gevşetip laubaliliğe mazeret uydurma niyetiyle yapılmasın. Ahlaki değerlerin topluma kazandırdığı bu türden güzellikler herkes tarafından biliniyor ancak yaradılış farklarından dolayı bazı problemler engellenemiyor.
Yol gösterenlerin farklı uygulamaları anlayışla karşılansa da dinin kesin hükümleri olan konulardan herkes sorumlu. Yeni ihtiyaçlara uygun çözüm geliştirirken zaafına kılıf arayanların önünü kesmek için Kuran ve Sünnetin prensiplerinden faydalanılmalı, onları sulandıracak adımlara izin vermemeli ki dinde sapma olmasın. Çünkü din kullanılarak yapılan değişimler daha yanıltıcı olur, bireyler kendi değerlerinden uzaklaştığını göremez.
Ayrıca İslam dininin çerçevesi kabiliyetlerin körelmesini önleyecek kadar esnekliğe açık, dinin içinde kalarak yetenek gelişimine kimse karşı çıkamaz, değişimler insanda iyilik ve güzelliklere vesile olduğu sürece alkışlanır. Birey dinin bir alanında kendini yetiştirip onunla hayatına zenginlik katabilir. Bu günümüz ideolojilerini dinle bağdaştırmaya çalışan fantastik anlayışlara müsaade edileceği anlamına gelmez. Çünkü ideolojisine malzeme arayanlar dinin çerçevesini koruyamaz, dinle telifi mümkün olmayan tavırlara kaymayı engellemek zordur.
Rağbet gördüğü dönemde komünizm ve sosyalizme dini kılıf bulmaya çalışanlar etraflarını yanılttı. Fikri olgunluk kazanmamış bazı düşünürler fantezi peşinde koşarken halkı vahşi kapitalizmin öğütücü çarkları arasına attı. Manevi derinliği olanların yeni akımlar karşısında tavır belirlemekte zorlanması onlara bakarak hareketlerini düzenleyenlerin de bocalamasına yol açtı. Topluma yön verme konumunda olanların gelişmeleri değerlendirmekte zorlandığı ve genel akıntıya kapılıp savrulduğu yerde halk büyük travmalar yaşadı. İnsan tabiatıyla ve sosyal yapıyla örtüşmeyen ideolojiler yıllarca belli bölgeleri esareti altına aldı ve halka acı çektirdi.
Her dönem gücü eline geçirmiş insanlar, etraflarıyla birlikte büyük kusurlar işledi kitleleri mağdur etti. Kişiler yaşadığı bireysel sıkıntıların çözümü için ilgili yerlerde hak arayışını sürdürülmeli, suçluların genel sistemde karşılığını bulması için çalışmalı. Onun dışında içte duygusal bir kopukluğa izin verilmemeli, onları rencide edici sözlerle suçlamaktan kaçınmalı, böylece pişman olup özür dileyeceklere, hakların iadesi için kolları sıvayacaklara hukuka dönme imkânı tanınmalı.
Herkese kapıları sonuna kadar açık tutma düşüncesi etrafında birleşenler, kimsenin geçmişte işlediği kusuru yüzüne vurmayacak İslam Peygamberinin (SAV) yaptığı gibi bugün kınama yoktur deyip herkesi affetmeye hazır olduğunu gösterecektir. Eğer onca yaşanan acıya rağmen tavrınızda bir değişiklik olmazsa onlar da şeytan tabiatlıların fısıldadığı kötü telkinlere kapı kapatacak ve size insana yakışır bir tavır sergileyecektir.
Doğruyu gösteren rehberlerin olmadığı yerlerde insanların yanlıştan kendini koruması oldukça zordur. Bilerek veya farkına varmadan yaşanan değişim sonucu ortaya çıkan kusurlu davranışları görüp onları hatadan korumaya çalışanlar her türlü sıkıntıya göğüs germeli, onlara pişmanlık duygusu içinde geri dönme fırsatı tanımalı. Hamaset dolu konuşmalara kendini kaptırıp beklenmeyecek kabahatlere girenler bazen muhataplarına büyük acılar yaşatmış olsa da mağdurlar, kişisel haklarını savunmak için her türlü girişimde bulunsalar bile buna sebep olanlarla ilgili olarak içlerinde en küçük bir kin ve nefrete izin vermemeli.
Değişim yaşamış, kazandığı güzellikleri terk edip kötülük aparatı haline gelmiş olan, dünyaya insanlık mesajı götürenlere söz ya da fiiliyle saldıranlara karşı bile soğukkanlılık korunmalı, yalan ve iftira kampanyalarına katılıp zulme arka çıkanların suçlamalarına meşru müdafaa hakkı kullanılıp kanun çerçevesinde usulünce karşı durulmalı, ancak iş sadece bu çerçevede kalmalı, saldırıya saldırıyla cevap verme gibi bir yola girmeden hataları düzeltmek için elden gelen gayret gösterilmeli. İleride yeniden dostluk kurmayı engelleyecek sizi de onların konumuna düşürüp utandıracak yanlışlardan kaçınmalı.
Affedici olma çok erdemli bir davranıştır, bunu başaranlar, affa liyakat kazanır, kulları utandırmayanı Allah da utandırmaz. İnsanlar, mahcup etme gibi bir niyetinizin olmadığını görünce hicap duyar onlara vazgeçme imkânı sunarsınız. O yüzden insanları hayatın belli dilimlerinde yaptığı yanlıştan dolayı suçlu ilan etmek, onunla münasebeti kesip dışlamak doğru değil. Bazen büyük hizmetlere vesile olmuşlar da çaptan düşebilir, görüş açısı daralıp çevresine o perspektiften bakar, böyle dönemlerde daire dışına itecek eylemden kaçınmalı ki kusurdan vazgeçme fırsatı olsun.
Ancak her fırsatta çevrenizi affa davet etseniz de art niyetli kişi ve grupların kin ve nefretleri hiç sönmeyebilir. Nitekim son günlerde gönüllülerin başarıyla hizmet yürütmesinden rahatsız olanlar yeni kirli bir oyun peşindeler. Geçmişte olduğu gibi son olayda da gönüllüler kendine yakışan bir üslupla suçlamaları savmaya çalıştılar. Hiçbir karalamaya aynı yöntemle cevap vermedi, hissiliğe girmeden doğruları paylaşmakla yetindiler. Sükûnetleri içerden bir kırılma planlayanların oyunlarını bozdu. Ancak tek saldırıyla yetinmelerini beklemek aşırı bir iyi niyet olur.
*Fethullah Gülen’in “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser