15 Temmuz’da 251 kişi öldüğü yalanı tel tel dökülmeye devam ediyor. O geceki ölüm vakarıyla ilgili yeni bir gerçek daha ortaya çıktı.
Daha önce ölenlerden 70 kişinin askerler tarafından öldürülmediğini belgeleri ile ispatlayan ’15 Temmuz‘da ölenleri Araştırma Platformu’ Koordinatörü Selçuk Adıgüzel İstanbul‘da ölenlerden üç kişinin gerçek ölüm sebepleri; biri araba çarpması, ikincisi Kalp Krizi diğerinin de olaylarla ilgisi olmayan bir şekilde meydana geldiğini belgeleri ile ispatlamıştı. Adıgüzel şimdi de 65. Dosya da Mesut Acu olayını çözdü.
15 Temmuz gecezi kalabalığa ateş açan keskin nişancıların varlığın kanıtlansa bile, silahlarının balistik incelemeleri dahi yapılmadan askerler sorumlu ilan edildi. AKP ve yandaşlarının yıllardır üzerinde tepindiği ve milyonlarca kişiyi haksız yere suçlayıp işkence ettiği, ömür boyun hapis cezası verdiği ‘251 şehit yalanı’ ile ilgili bir gerçek daha ortaya çıktı.
RESMİ KAYITLAR: ACU, GENELKURMAY BÖLGESİNDE ÖLMEDİ
15 Temmuz Ölümlerini Araştırma Platformu 65. Dosya da Mesut Acu Dosyasını çözdü. Adıgüzel, yok artık diyeceğiniz detaylar içeren bir video yayındı.
İşte gerçekler;
Mesut Acu 56 yaşında ve Ayakkabıcı olarak çalışan bir vatandaşımızdı. Savcının mesnetsiz ve tek satırlık iddiasına göre ölümünden Genelkurmay karargahında bulunan 3 asker sorumluydu. Zaten 1 ölümden 3 askerin sorumlu tutulması başlı başına garabet. Şu kişinin, şu silahından çıkan şu kurşunla öldü denecek bir delil olmadığından ‘’önce idam ederim, sonra yargılarım’’ hukuku uygulanmış. Algı yönetimini boşa düşürecek tüm delillere bakalım;
- İlk olarak Adli Tıp Raporunda öldüğü yer ‘’Cumhurbaşkanlığı Sarayı Çevresi’’ olarak kayıtlara girmiş. Resmi kayıtlar, iddia olunduğu gibi Genelkurmay bölgesinde ölmediğini söylüyor.
- Mesut Acu’nun dosyası Genelkurmay Başkanlığı ile ilgili soruşturmaya 9 Ocak 2017’de dahil ediliyor. Yani 15 Temmuz gecesinden neredeyse 6 ay sonra. Yani Genelkurmayda ölmüşse naaşı orada bulunur, ölüm tutanağı tutulur ve bu işlem maksimum 48 saat sonra biter. Aradan 6 ay geçiyor ve bu ölüm Genelkurmayda oldu diyorlar. Tespit edilemeyen ölümleri en bilindik yerlere yazalım diye bir savcılık gayreti olduğunun en büyük delili.
- Maktulun nerelerde bulunduğunu tespit etmek için, sanıklarca adeta yalvarırcasına maktulün HTS kaydı isteniyor. Mahkeme bu ısrara rağmen HTS kayıtlarını dosyaya kazandırmıyor. Çünkü tüm iddiaları çökecek.
- Elbisenin kriminal incelemesi yapılmamış. Barut izleri çerçevesinde uzak atış mı? yakın atış mı? bilinmiyor. Bu olmadan sanıklara suçlama yapılamaz.
- Evden çıkışı ile ilgili dünürü 05.00, eşi 01.00, oğlu 02.00 diyor. Bir şahıs 3 farklı ifade. tutarsızlık diz boyu.
- Vurulma anını gördüm diyen kişi yani görgüye dayalı tanık yok.
- Vurulma anına ait kamera kaydı yok
- Olay yeri inceleme raporu yok.
- Balistik inceleme raporu yok.
Mesut Acunun ölümünü suçlanan askere bağlayacak delili bırakın bir şüphe bile yok. Bu kadar delilsizliklerle, yoklarla onlarca müebbet verildi. İdam cezası kalkmasaydı bu Yargılama(ma) ile insanlara idam cezası vereceklerdi.
Kısaca Mesut Acu’nun Genelkurmay‘da öldürüldüğüne dair hiç bir kayıt yok. Ancak hiçbir delil olmadığı halde, 3 askere müebbet hapis cezası verildi. Mahkeme bir kişinin ölümünden 3 kişiyi sorumlu tuttu. Oysa bu mümkün değil. Bu dosyalar kesinlikle AİHM’den dönecektir.