Yaptığı şeylerde canlılığını korumanın yolu, sürekli farklı şeyler bulup gelişme çaresi aramayla mümkün olur. İnsan ilgi duyduğu alan ya da çalıştığı konuda kendini yenilemezse, bir süre sonra konumunu kaybedip geriye gitmeye başlar. Hizmet gönüllülerinin Türkiye’de başlatıp tüm dünyaya ulaştırdığı eğitim hizmetinin başarısında, bu türden yeniliğe açık olmanın rolü büyüktür.
Dini toplulukların çoğu, yaptıkları işleri devam ettirmekle yetindi onun rutin haline geldiğini ve zamanla tüm heyecanı alıp götürdüğünü göremedi, bu yüzden faaliyetlerini farklı illere yayma dışında yeniliğe ihtiyaç duymadılar. Halbuki gönüllüler, sürekli yeni arayışlar içinde oldukları için kendilerini zorladı ve yaptıkları hizmetleri çeşitlendirerek hayatın her alanına yaydılar.
Bütün dünyanın beğenerek izlediği hizmetlerin ortaya çıkmasında yenilenmenin bir yaşam biçimine dönüşmesini sağlayan Fethullah Gülen Hocaefendi’nin katkısı çoktur. O, hiçbir hayat tecrübesi olmayan gençlerin enerjisine güvendi ve bundan faydalı hizmet üretmede yararlanarak dünya çapında devasa bir proje ortaya koydu.
Değişik alanlarda kendilerine sorumluluk verilen gençler, aralarında hiçbir toplulukta görülmeyecek ölçüde büyük bir dayanışma örneği sergileyerek birbirlerini eğitti ve sürekli yeni donanım kazanmanın çarelerini aradı. Bu konuda İslam dinin temel dinamiklerinden biri olan meşveret en hayati prensipleri oldu, adeta Bediüzzaman’ın Uhuvvet ve İhlas risalelerinde ele alınan dayanışma-kardeşlik anlayışı yaşamlarının parçası haline geldi.
Girdikleri her alanda piyasanın devleriyle rekabet etmek zorunda kalan gençler, ayakta kalabilmek için sürekli kendilerini geliştirecek yollar aradı, tüm birikimlerini hiç sakınmadan arkadaşlarıyla paylaştıkları için birinin kazandığı her beceri kısa sürede herkesin donanımı haline geldi. Dini gurupların, din eğitimi dışında faaliyete ilgi duymadığı yıllarda gönüllüler, açtıkları küçük yerlerde gençleri üniversiteye hazırlayarak faydalı olma yolu aradı. Yoğun rekabetin yaşandığı bir alanda zorlanansalar da vazgeçmeyi düşünmedi başarı için didinip durdular.
Dershane tecrübesi özel okulu doğurdu, devletin ücretsiz fen ve Anadolu liseleriyle yarış etmek için büyük emek harcandı. Herkesin bir diğerinden bilgi kıskandığı bir dönemde gönüllüler, her yeni birikimi ortak havuza attılar. Birlikteliğin gücü ile
-Acemilerle başlatılan,
-Büyük fedakârlık örneği sergilenen,
-Sabır ve ısrarla sürdürülen faaliyetler, bir süre sonra profesyonellerle rekabet edecek düzeye ulaştı.
Hizmetin yeni faaliyet alanları için yatırım yöntemi da genel piyasa şartlarından bağımsız olarak gelişti.
Kendi çocuklarına bile iş kuramayacak durumdaki dar imkana sahip gönüllü esnafların, gençlerin sonucu belli olmayan projelerine küçük katkıları öz sermayeyi oluşturdu. Başarı arttıkça ortaya konulan hizmetler yöre iş adamlarına gösterilerek katkı çemberi genişledi. Yakalanan olumlu rüzgârla bir araya gelmesi imkânsız gibi görünen taraflar aynı projede etrafında toplandı, çok farklı kesimlere birlikte iş yapma fırsatı verildi.
-Kimsenin gençlere güvenmediği herkesin onları dışladığı bir ülkede Hocaefendi, onların disiplin altına alınan heyecanını doğru hizmetlere yönlendirerek değerlendirdi, acemilere kendini geliştirme ortamı hazırladı.
-Aynı şekilde ticari ya da sanayi faaliyete kendini kaptırmış iş büyütüp rekabette öne çıkmak için çırpınıp duran iş dünyasını bir araya getirdi onlara, ortak proje yürütme imkânı sundu. Güven oluştukça esnaf desteği arttı bir süre sonra yörenin en büyükleri birbirleriyle gönüllü destek ve yatırım yarışına girdi.
Hizmetler çeşitlendikçe çalışanlar, muhtelif zamanda iki farklı gerekçeyle toplanıp birbirini eğitti.
-Mesleki deneyimlerin paylaşılması için yapılan ve ihtiyaç oldukça sıklaştırılan kurumsal bazda istişare toplantıları.
-Katılımcıların manevi donanımlarını artırmak için aynı düzeydekilerin katıldığı sohbet toplantıları.
Alanda başarılı olmak için mesleki bilgilerin geliştirildiği birinci toplantı onların, rekabette öne geçmesine yol açtı. Aralarındaki dayanışmayı artırmayı, davranış bozukluğundan korumayı hedefleyen ikinci toplantı onların, başkalarıyla ilişkilerin sağlıklı yürütülmesini, muhtemel problemler için önceden tedbir alınmasını sağladı,
Hizmet projelerinde koşturanların canlı kalması onların en öncelikli meselesi oldu.
Heyecanını kaybetmek üzere olanları yeniden harekete geçirecek birçok tedbir düşünüldü, bireylere verimli hizmet üretme imkânı verildi. Kalabalıkların şekli faaliyetlerle yetindiği günümüzde gönüllüler, şekle takılıp kalmadı, yaptıkları işlerde temel disiplinlere aykırı olmamak kaydıyla format değişikliği yaparak canlığını korudu bu sırada hiçbir topluluğun denemediği birçok yeniliği hayata geçirme imkânı doğdu.
Maddenin öne çıktığı bir dünyada, çalıştıkları alanda rekabet şartlarını en ince ayrıntısına kadar yerine getiren katılımcıların manevi yaşantıları da dikkate alındı, bu amaçla özel rehberler görevlendirildi. İşi sadece moral değerleri yükseltmek olan sorumlular kurumda çalışanları sürekli rehabilite etti. Manevi donanımı konusunda güven duyulanlar, bulunduğu beldede çalışanları manen destekleyip heyecanın korunması için mesai harcadı.
Gönüllülerin başarısının arkasındaki sır, yaptıkları her işte çok yüksek bir motivasyona sahip olmalarıydı.
Katılımcılar, toplumun kendi işinde bile göstermediği ölçüde büyük bir özveriyi hizmet projelerinde ortaya koydu. Ürettikleri her hizmetin kısa sürede dünyevi başarı olarak ödülünü almaları onları daha da kamçıladı. Sohbet toplantılarında, elde edilmesi muhtemel ahiret mükâfatı itici güç olarak kullanılınca onların, yaptıkları işe daha sıkı sarılması ve çok büyük bir verimlilikle hizmet üretmesinin yolunu açtı.
Hizmetin en öncelikli meselelerinden biri, görev yapanların heyecanlarını canlı tutmaktı,
Bu konuda Hocaefendi’nin tekrar tekrar yaptığı sohbetlerden faydalanıldığı gibi o, yörede sorumluluk üstlenmiş gönül dünyası zengin insanların coşturucu konuşma ve sohbetleri de etkili oldu. Ülkede olmayan çok farklı bir kültür aralarında yerleşti katılımcılar, toplumun genel ortalamasının üzerinde bir anlayışla hizmet yürüttü.
Sürekli aynı şeyleri yapanlarda, zamanla pörsüme olur heyecan azalır hizmetler aksamaya başlar. Gönüllüler, devamlı kendilerini harekete geçirecek heyecanlarını tazeleyecek yollar aradıkları için bu türden matlaşma daha az yaşandı. İşler rutinleşmeye başladığı yerde, kendi arasında sirkülasyona tabi tutularak yeniden canlanma vesileleri bulundu. Kimsenin gitmek istemediği ücra kent ve kasabalara, devlet zorunlu rotasyonla bile eleman göndermekte zorlanırken onlar, bu rotasyonu gönüllü olarak yaptı.
İstisnalar dışında üç yıldan fazla aynı yerde çalışmaya izin verilmedi ve yer değiştirme rutin bir faaliyete dönüştü. Büyük şehirlerde oldukça başarılı hizmet üretmiş kadroların, heyecanını kaybetmesi yer değişikliğiyle önlendi. Merkezdeki tecrübeli kadroların Anadolu’ya yayılmasıyla birikimler ülke geneline aktarıldı. Sürekli farklı yerlere taşınmak zorunda kalanların nakliye masrafları ve eski işyerinden alacağı tazminatlar bile hesap edilerek imkânı olan yerler tarafından kendilerine verildi. İmkânı olmayan yerler, bunu yapamayınca borçlar başka kanallardan karşılanarak gecikmeli de olsa sorun çözüldü. Nakil zorunluluğu sırasında hak kaybı yaşanmasına izin verilmediği için çalışanlar, arkasına bakmadan gösterilen yere gitti.
Kurumların patronu amiri neredeyse yok gibiydi.
Herkes, çalıştığı yeri kendi kurumu gibi görecek kadar ileri düzeyde bir aidiyet duygusu gelişmişti, amirinden en alttaki görevlisine kadar bireyler, görev yaptıkları yerde sorumlulukları paylaşınca boşta kalan işler birileri tarafından hemen üstlenildi.
Çalışma azmini kamçılayan bir diğer unsur, bireylerin kul hakkına, kurumun imkân ve kaynaklarını korumaya özen göstermeleri ve en küçük bir haksızlığa kapı aralayacak davranışa girmemeleriydi.
Bu konuda kendi içlerinde oluşturdukları kültür o kadar ileri düzeydeydi ki birey, kendini kurumun hem sahibi hem de hizmetçisi gibi gördü. Çalışanların görev ve sorumlulukları belli olsa da ortada kalmış bir işi başkasına havale etme anlayışı terk edildi, görev verilmesini beklemeden herkes yükün altına girdi acil problemler sorumlu aramadan çözüldü.
Bireyler arasında ilişkilere zarar veren en önemli unsurlardan biri ben duygusudur.
Başarılar karşısında gurura kapılıp şımarıklığa girenler kazandığı konumu koruyamaz. Öne çıkma arzusu bazen aynı yerde çalışanların birbirleriyle didişip durmasıyla enerji kaybına yol açar.
Hizmet projelerinde bencillik etrafında yaşanabilecek sorunları çözmek için çok sayıda tedbir düşünüldü.
Görev alanlar, başarılı herkesin yaşayabileceği etrafına tepeden bakma gibi davranış bozukluklarından uzak tutmak için sürekli rehabilite edildi ve çizgisini koruması konusunda destek verildi.
Bu vb. heyecanı sürdürecek birçok farklı anlayış geliştirildiğinden projeler başarılı oldu…
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser