Türkiye son yıllarda uyuşturucu ticaretinin merkez ülkelerinden biri haline geldi. Bu durum geçtğimiz günlerde yayınlanan Birleşmiş Milletler raporuna da yansımıştı. BM’nin küresel çapta hazırladığı uyuşturucu raporunda 2014 yılından bu yana Türkiye’de uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımında artış olduğu görüldü.
Son olarak Geçtiğimiz hafta Türkiye’ye gönderilmek üzereyken Peru’da yakalanan 2,3 ton kokain haberi medyada az da olsa yer alırken Guatemala’da ele geçen Türkiye menşeli 480 varil fentanil hak ettiği değeri görmedi.
Ancak Türkiye’nin ‘Küresel uyuşturucu trafiğindeki’ yeri uluslararası kamuoyunda ilgi ile takip ediliyor.
ABD’nin Virginia Eyaleti’nde bulunan George Mason Üniversitesi Terör, Organize Suçlar ve Yolsuzlukla Mücadele Merkezinde görevli Doç. Dr. Mahmut Cengiz’in dikkat çeken bir makalesi yayınladı.
Yazıda, ‘nereden nereye’ sloganını kullananan birilerinin Türkiye’yi küresel uyuşturucu trafiğinde de kara listeye taşıdığı dikkat çekildi
Türkiye’de 17-25 Aralıktan sonra özellikle 15 Temmuz süreçlerinin polise büyük darbe vurduğuna dikkat çekilen makalede Uyuşturcu ile mücadelenin sekteye uğradığı belirtildi .
Ayrıca Özellikle Türkiye’deki kokain alanındaki networklerin fentanil isimli yeni bir uyuşturucuya kaydığı , bunu da kuvvetle muhtemel halihazırda iktidardaki partiler ile güçlü ilişkilere sahip Mafya ile Meksika’nın en güçlü uyuşturucu gruplarının birlikte yapmış olabilecekleri vurgulandı.
Sinan Ateş cinayetinde ortaya çıkan Mersin’deki uyuşturucu ilişkileri ve Guatemala’da fentanil yakalanan limanı kontrol eden Sinaloa Kartel en büyük şüpheliler.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye’de uyuşturucu salgını var” ifadelerinde işaret ettiği metamfetamin ve fetanil adlı uyuşturucu maddeler, aşırı doz etkisi oluşturan çok tehlikeli iki uyuşturucu.
Fentanil, eroin ve kokain gibi bitkisel kökenli bir uyuşturucu olmayıp laboratuvarda üretiliyor.
Türkiye’deki yetkilierin sessizliğine dikkat çekilen makalede , ‘Mevcut ağlar görünüşe göre Latin Amerika’dan Türkiye’ye kokain nakletmeye devam edecek ve her iki bölgede de talep edilen fentanil dahil diğer uyuşturucu türleri ile birleşecektir. ABD’nin bu ağlara ve rotalara büyük bir mercek tutması gerekiyor. Yakın zamanda gemiye el konulmasının izini sürmek ve Türk ve Guatemalalı subaylarla işbirliği yapmak gereklidir. Ancak, son yıllarda Türkiye ile çeşitli Latin Amerika ülkeleri arasında meydana gelen diğer tonlarca kokain yakalamasında görüldüğü gibi, Türk yetkililerin bu kaçakçılığın arkasında kimin olduğunu belirlemek için işbirliği yapmak ve soruşturmayı derinleştirmek konusunda isteksiz oldukları görülüyor. Türkiye’de siyasetçilerin ve bürokratların kokain kaçakçılığına karışması, güvenilir bir soruşturma yapılmasını külfetli hale getiriyor.’ denildi
Makalenin son bölümünde çözüm önerileri de sıralanıyor .
14 Mayıs seçimlerinin Türkiye için kritik önemi hatırlatılırken
‘Seçimlerin de kaçakçılık yollarındaki gelişimi veya değişiklikleri görmek açısından kritik olduğunu belirtmekte fayda var. Muhalefet seçimleri kazanır ve ülkeyi demokratik ortama döndürürse, Türkiye yeniden uyuşturucu kaçakçılığına kapılarını kapatabilir ve bir kokain merkezi olarak lekelenen imajını düzeltebilir. Aksine, AKP’nin kazanması Türkiye, Orta Doğu ve Latin Amerika arasında daha fazla gelişen uyuşturucu ağlarını beraberinde getirecektir.’ denildi
Yazının orjinal haline buradan ulaşabilirsiniz.