Hukukçu Gökhan Güneş, ankesör soruşturmalarının “tek delili” olan HTS kayıtlarına nasıl müdahale edildiğini yazdı.
Güneş’in, Tr724’te yayımlanan “HTS, kayıtlarına böyle müdahale etmişler!” başlıklı yazısı şöye;
Bugün sizlerle, bizzat BTK’nın resmi bir yazısı ve bu yazıya konu dosyaya bakan mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporu bağlamında, ankesör soruşturmalarının “tek delili” olan HTS kayıtlarına nasıl müdahale edildiğini paylaşacağım.
08/12/2020’de ağır ceza mahkemesi; “ankesörlü telefondan yapılan 0 saniyelik aramaların cep telefon bazında gözüküp gözükmeyeceği, ankesörlü sabit hatta 0 saniye olarak gözüken bir iletişim kaydının cep telefonlarında niçin gözükmediği” hususunu BTK’ya sormuştur.
Gelen cevap (aşağıdaki) görseldeki gibidir. Acaba, 0 saniye süreli bir aranma GSM tarafına hiç ulaşmadığı için GSM hattı HTS kayıtlarında yer almazken ve dolayısıyla operatör tarafından BTK’ya bildirilmezken, BTK nasıl bir altyapı çalışması ile 0 saniyelik aranmaların karşı baz HTS kayıtlarında yer almasını sağlayacaktır? Zira iletişim kayıtları, ilgili operatörlerce tutulmakta ve BTK’ya verilmektedir. Yani BTK, iletişim şebekesi üzerindeki kayıtları tutan değil operatörler tarafından kendisine gönderilen kayıtları ileten “aracı” bir kurumdur.
Yine, operatörlerden 0 saniyeli baz kaydı olup karşı baz kaydı bulunmayan bir veri geldiğinde, BTK yazıda bahsettiği altyapı çalışması ile baz kaydının varlığına dayanarak karşı baz kaydını kendi sistemleri üzerinde mi oluşturacaktır?
Eğer bu çalışma geriye dönük olarak da yapılırsa, aranan kişiye şebeke hatası veya kişinin telefonunun kapalı olması nedeniyle hiç ulaşmayan aranmalar da sanki aranan kişinin telefonu çalmış, ancak kişi cevaplamamış gibi kayıtlar ortaya çıkaracak ve bu durum, sanığa ait teyit edilemeyen aranma iddiaları açısından delillere müdahale anlamı taşıyacaktır.
Daha kötüsü, eski tip santrallerde “görüşme süresi” yerine “bağlantı süresinin” kaydedilmiş olmasıdır. Böyle bir kayıt nedeniyle bağlantı süresi olan ancak gerçekleşmeyen aranmalar bulunmaktadır. Yani, baz HTS kayıtlarına göre 30 saniyelik bir görüşme kaydı varken, bu kaydın karşı bazı yoktur. Bahsi geçen altyapı çalışmasının “bağlantı süresi” olan aranmaları da kapsaması ve geriye dönük olarak uygulanması halinde, aslen gerçekleşmemiş arama girişimleri de gerçekleşmiş gibi görünecektir.
BTK gönderdiği yazıda konuyla ilgili başka hususlara da yer vermiş ve 0 saniyeli sabit hat HTS kayıtlarının aranan kişiye ulaşıp ulaşmadığının teyit edilemeyeceğini görselin 5. maddesinde; ilgili numaraya başarılı bir çağrının başlatılamadığı durumlarda dahi sabit telefon hattı işletmecisi tarafından “0” sn’lik arama kaydının oluşturulduğunu 7. madde de ve açıkça yaptığı bu çalışmayla HTS kayıtlarına müdahale ettiğini de 14. madde de itiraf etmiştir.
Yine, aynı dosya kapsamında mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporunda görseldeki ifadelere yer verilmiştir. BTK’nın “UYARI” başlıklı açıklamaları ve özellikle bilirkişi raporundaki; “operatör tarafından Cevapsız/başarısız görüşme kayıtlarına ait veriler HTS dökümüne belirli tarihler sonrasında eklenmiştir” ifadesinden, 0 saniyeli cevapsız/başarısız, durumu belirlenemez/teyit edilemez aranmalar için HTS kayıtlarına ekleme yapılarak bu aranmaların teyit edilebilir ve başarılı bir arama gibi gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu durum da, kişiye cevapsız çağrı olarak dahi ulaştığı belirlenemeyen HTS kayıtları, ulaşmış arama kayıtlarına dönüştürülecek ve kişi aleyhine delil oluşturulacaktır.
Kısaca BTK, kendisinde gönderilen HTS kayıtları üzerinde “Altyapı Çalışması” adı altında ve teknik detayları bilinmeyen kayıt eklemeye dayalı güncellemeler yapmaktadır. Yani, operatörler tarafından BTK’ya gönderilen kayıtlarda olmayan eklemelerle oluşturulan “sahte deliller” mahkemelere gönderilmektedir. Yapılan eklemeler kayıtların veri bütünlüğünün bozulmasına neden olup delil niteliğini ortadan kaldırdığı gibi sanıklar açısından lehe olan hususların aleyhe dönmesine ve cevapsız/başarısız kayıtların belirtilmemesi nedeniyle de gerçekleşmiş aranmaların tespit edilememesine neden olacaktır. Ankesör de tıpkı Bylock gibi her türlü müdahalenin yapıldığı veriler üzerinden yürütülmektedir. Bu verilerin hiçbir hukuki değeri yoktur ve delil olarak kabulleri mümkün değildir.
Hukukçu Gökhan Güneş, ankesör soruşturmalarının “tek delili” olan HTS kayıtlarına nasıl müdahale edildiğini yazdı.
Güneş’in, Tr724’te yayımlanan “HTS, kayıtlarına böyle müdahale etmişler!” başlıklı yazısı şöye;
Bugün sizlerle, bizzat BTK’nın resmi bir yazısı ve bu yazıya konu dosyaya bakan mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporu bağlamında, ankesör soruşturmalarının “tek delili” olan HTS kayıtlarına nasıl müdahale edildiğini paylaşacağım.
08/12/2020’de ağır ceza mahkemesi; “ankesörlü telefondan yapılan 0 saniyelik aramaların cep telefon bazında gözüküp gözükmeyeceği, ankesörlü sabit hatta 0 saniye olarak gözüken bir iletişim kaydının cep telefonlarında niçin gözükmediği” hususunu BTK’ya sormuştur.
Gelen cevap (aşağıdaki) görseldeki gibidir. Acaba, 0 saniye süreli bir aranma GSM tarafına hiç ulaşmadığı için GSM hattı HTS kayıtlarında yer almazken ve dolayısıyla operatör tarafından BTK’ya bildirilmezken, BTK nasıl bir altyapı çalışması ile 0 saniyelik aranmaların karşı baz HTS kayıtlarında yer almasını sağlayacaktır? Zira iletişim kayıtları, ilgili operatörlerce tutulmakta ve BTK’ya verilmektedir. Yani BTK, iletişim şebekesi üzerindeki kayıtları tutan değil operatörler tarafından kendisine gönderilen kayıtları ileten “aracı” bir kurumdur.
Yine, operatörlerden 0 saniyeli baz kaydı olup karşı baz kaydı bulunmayan bir veri geldiğinde, BTK yazıda bahsettiği altyapı çalışması ile baz kaydının varlığına dayanarak karşı baz kaydını kendi sistemleri üzerinde mi oluşturacaktır?
Eğer bu çalışma geriye dönük olarak da yapılırsa, aranan kişiye şebeke hatası veya kişinin telefonunun kapalı olması nedeniyle hiç ulaşmayan aranmalar da sanki aranan kişinin telefonu çalmış, ancak kişi cevaplamamış gibi kayıtlar ortaya çıkaracak ve bu durum, sanığa ait teyit edilemeyen aranma iddiaları açısından delillere müdahale anlamı taşıyacaktır.
Daha kötüsü, eski tip santrallerde “görüşme süresi” yerine “bağlantı süresinin” kaydedilmiş olmasıdır. Böyle bir kayıt nedeniyle bağlantı süresi olan ancak gerçekleşmeyen aranmalar bulunmaktadır. Yani, baz HTS kayıtlarına göre 30 saniyelik bir görüşme kaydı varken, bu kaydın karşı bazı yoktur. Bahsi geçen altyapı çalışmasının “bağlantı süresi” olan aranmaları da kapsaması ve geriye dönük olarak uygulanması halinde, aslen gerçekleşmemiş arama girişimleri de gerçekleşmiş gibi görünecektir.
BTK gönderdiği yazıda konuyla ilgili başka hususlara da yer vermiş ve 0 saniyeli sabit hat HTS kayıtlarının aranan kişiye ulaşıp ulaşmadığının teyit edilemeyeceğini görselin 5. maddesinde; ilgili numaraya başarılı bir çağrının başlatılamadığı durumlarda dahi sabit telefon hattı işletmecisi tarafından “0” sn’lik arama kaydının oluşturulduğunu 7. madde de ve açıkça yaptığı bu çalışmayla HTS kayıtlarına müdahale ettiğini de 14. madde de itiraf etmiştir.
Yine, aynı dosya kapsamında mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporunda görseldeki ifadelere yer verilmiştir. BTK’nın “UYARI” başlıklı açıklamaları ve özellikle bilirkişi raporundaki; “operatör tarafından Cevapsız/başarısız görüşme kayıtlarına ait veriler HTS dökümüne belirli tarihler sonrasında eklenmiştir” ifadesinden, 0 saniyeli cevapsız/başarısız, durumu belirlenemez/teyit edilemez aranmalar için HTS kayıtlarına ekleme yapılarak bu aranmaların teyit edilebilir ve başarılı bir arama gibi gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu durum da, kişiye cevapsız çağrı olarak dahi ulaştığı belirlenemeyen HTS kayıtları, ulaşmış arama kayıtlarına dönüştürülecek ve kişi aleyhine delil oluşturulacaktır.
Kısaca BTK, kendisinde gönderilen HTS kayıtları üzerinde “Altyapı Çalışması” adı altında ve teknik detayları bilinmeyen kayıt eklemeye dayalı güncellemeler yapmaktadır. Yani, operatörler tarafından BTK’ya gönderilen kayıtlarda olmayan eklemelerle oluşturulan “sahte deliller” mahkemelere gönderilmektedir. Yapılan eklemeler kayıtların veri bütünlüğünün bozulmasına neden olup delil niteliğini ortadan kaldırdığı gibi sanıklar açısından lehe olan hususların aleyhe dönmesine ve cevapsız/başarısız kayıtların belirtilmemesi nedeniyle de gerçekleşmiş aranmaların tespit edilememesine neden olacaktır. Ankesör de tıpkı Bylock gibi her türlü müdahalenin yapıldığı veriler üzerinden yürütülmektedir. Bu verilerin hiçbir hukuki değeri yoktur ve delil olarak kabulleri mümkün değildir.
Hukukçu Gökhan Güneş, ankesör soruşturmalarının “tek delili” olan HTS kayıtlarına nasıl müdahale edildiğini yazdı.
Güneş’in, Tr724’te yayımlanan “HTS, kayıtlarına böyle müdahale etmişler!” başlıklı yazısı şöye;
Bugün sizlerle, bizzat BTK’nın resmi bir yazısı ve bu yazıya konu dosyaya bakan mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporu bağlamında, ankesör soruşturmalarının “tek delili” olan HTS kayıtlarına nasıl müdahale edildiğini paylaşacağım.
08/12/2020’de ağır ceza mahkemesi; “ankesörlü telefondan yapılan 0 saniyelik aramaların cep telefon bazında gözüküp gözükmeyeceği, ankesörlü sabit hatta 0 saniye olarak gözüken bir iletişim kaydının cep telefonlarında niçin gözükmediği” hususunu BTK’ya sormuştur.
Gelen cevap (aşağıdaki) görseldeki gibidir. Acaba, 0 saniye süreli bir aranma GSM tarafına hiç ulaşmadığı için GSM hattı HTS kayıtlarında yer almazken ve dolayısıyla operatör tarafından BTK’ya bildirilmezken, BTK nasıl bir altyapı çalışması ile 0 saniyelik aranmaların karşı baz HTS kayıtlarında yer almasını sağlayacaktır? Zira iletişim kayıtları, ilgili operatörlerce tutulmakta ve BTK’ya verilmektedir. Yani BTK, iletişim şebekesi üzerindeki kayıtları tutan değil operatörler tarafından kendisine gönderilen kayıtları ileten “aracı” bir kurumdur.
Yine, operatörlerden 0 saniyeli baz kaydı olup karşı baz kaydı bulunmayan bir veri geldiğinde, BTK yazıda bahsettiği altyapı çalışması ile baz kaydının varlığına dayanarak karşı baz kaydını kendi sistemleri üzerinde mi oluşturacaktır?
Eğer bu çalışma geriye dönük olarak da yapılırsa, aranan kişiye şebeke hatası veya kişinin telefonunun kapalı olması nedeniyle hiç ulaşmayan aranmalar da sanki aranan kişinin telefonu çalmış, ancak kişi cevaplamamış gibi kayıtlar ortaya çıkaracak ve bu durum, sanığa ait teyit edilemeyen aranma iddiaları açısından delillere müdahale anlamı taşıyacaktır.
Daha kötüsü, eski tip santrallerde “görüşme süresi” yerine “bağlantı süresinin” kaydedilmiş olmasıdır. Böyle bir kayıt nedeniyle bağlantı süresi olan ancak gerçekleşmeyen aranmalar bulunmaktadır. Yani, baz HTS kayıtlarına göre 30 saniyelik bir görüşme kaydı varken, bu kaydın karşı bazı yoktur. Bahsi geçen altyapı çalışmasının “bağlantı süresi” olan aranmaları da kapsaması ve geriye dönük olarak uygulanması halinde, aslen gerçekleşmemiş arama girişimleri de gerçekleşmiş gibi görünecektir.
BTK gönderdiği yazıda konuyla ilgili başka hususlara da yer vermiş ve 0 saniyeli sabit hat HTS kayıtlarının aranan kişiye ulaşıp ulaşmadığının teyit edilemeyeceğini görselin 5. maddesinde; ilgili numaraya başarılı bir çağrının başlatılamadığı durumlarda dahi sabit telefon hattı işletmecisi tarafından “0” sn’lik arama kaydının oluşturulduğunu 7. madde de ve açıkça yaptığı bu çalışmayla HTS kayıtlarına müdahale ettiğini de 14. madde de itiraf etmiştir.
Yine, aynı dosya kapsamında mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporunda görseldeki ifadelere yer verilmiştir. BTK’nın “UYARI” başlıklı açıklamaları ve özellikle bilirkişi raporundaki; “operatör tarafından Cevapsız/başarısız görüşme kayıtlarına ait veriler HTS dökümüne belirli tarihler sonrasında eklenmiştir” ifadesinden, 0 saniyeli cevapsız/başarısız, durumu belirlenemez/teyit edilemez aranmalar için HTS kayıtlarına ekleme yapılarak bu aranmaların teyit edilebilir ve başarılı bir arama gibi gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu durum da, kişiye cevapsız çağrı olarak dahi ulaştığı belirlenemeyen HTS kayıtları, ulaşmış arama kayıtlarına dönüştürülecek ve kişi aleyhine delil oluşturulacaktır.
Kısaca BTK, kendisinde gönderilen HTS kayıtları üzerinde “Altyapı Çalışması” adı altında ve teknik detayları bilinmeyen kayıt eklemeye dayalı güncellemeler yapmaktadır. Yani, operatörler tarafından BTK’ya gönderilen kayıtlarda olmayan eklemelerle oluşturulan “sahte deliller” mahkemelere gönderilmektedir. Yapılan eklemeler kayıtların veri bütünlüğünün bozulmasına neden olup delil niteliğini ortadan kaldırdığı gibi sanıklar açısından lehe olan hususların aleyhe dönmesine ve cevapsız/başarısız kayıtların belirtilmemesi nedeniyle de gerçekleşmiş aranmaların tespit edilememesine neden olacaktır. Ankesör de tıpkı Bylock gibi her türlü müdahalenin yapıldığı veriler üzerinden yürütülmektedir. Bu verilerin hiçbir hukuki değeri yoktur ve delil olarak kabulleri mümkün değildir.
Hukukçu Gökhan Güneş, ankesör soruşturmalarının “tek delili” olan HTS kayıtlarına nasıl müdahale edildiğini yazdı.
Güneş’in, Tr724’te yayımlanan “HTS, kayıtlarına böyle müdahale etmişler!” başlıklı yazısı şöye;
Bugün sizlerle, bizzat BTK’nın resmi bir yazısı ve bu yazıya konu dosyaya bakan mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporu bağlamında, ankesör soruşturmalarının “tek delili” olan HTS kayıtlarına nasıl müdahale edildiğini paylaşacağım.
08/12/2020’de ağır ceza mahkemesi; “ankesörlü telefondan yapılan 0 saniyelik aramaların cep telefon bazında gözüküp gözükmeyeceği, ankesörlü sabit hatta 0 saniye olarak gözüken bir iletişim kaydının cep telefonlarında niçin gözükmediği” hususunu BTK’ya sormuştur.
Gelen cevap (aşağıdaki) görseldeki gibidir. Acaba, 0 saniye süreli bir aranma GSM tarafına hiç ulaşmadığı için GSM hattı HTS kayıtlarında yer almazken ve dolayısıyla operatör tarafından BTK’ya bildirilmezken, BTK nasıl bir altyapı çalışması ile 0 saniyelik aranmaların karşı baz HTS kayıtlarında yer almasını sağlayacaktır? Zira iletişim kayıtları, ilgili operatörlerce tutulmakta ve BTK’ya verilmektedir. Yani BTK, iletişim şebekesi üzerindeki kayıtları tutan değil operatörler tarafından kendisine gönderilen kayıtları ileten “aracı” bir kurumdur.
Yine, operatörlerden 0 saniyeli baz kaydı olup karşı baz kaydı bulunmayan bir veri geldiğinde, BTK yazıda bahsettiği altyapı çalışması ile baz kaydının varlığına dayanarak karşı baz kaydını kendi sistemleri üzerinde mi oluşturacaktır?
Eğer bu çalışma geriye dönük olarak da yapılırsa, aranan kişiye şebeke hatası veya kişinin telefonunun kapalı olması nedeniyle hiç ulaşmayan aranmalar da sanki aranan kişinin telefonu çalmış, ancak kişi cevaplamamış gibi kayıtlar ortaya çıkaracak ve bu durum, sanığa ait teyit edilemeyen aranma iddiaları açısından delillere müdahale anlamı taşıyacaktır.
Daha kötüsü, eski tip santrallerde “görüşme süresi” yerine “bağlantı süresinin” kaydedilmiş olmasıdır. Böyle bir kayıt nedeniyle bağlantı süresi olan ancak gerçekleşmeyen aranmalar bulunmaktadır. Yani, baz HTS kayıtlarına göre 30 saniyelik bir görüşme kaydı varken, bu kaydın karşı bazı yoktur. Bahsi geçen altyapı çalışmasının “bağlantı süresi” olan aranmaları da kapsaması ve geriye dönük olarak uygulanması halinde, aslen gerçekleşmemiş arama girişimleri de gerçekleşmiş gibi görünecektir.
BTK gönderdiği yazıda konuyla ilgili başka hususlara da yer vermiş ve 0 saniyeli sabit hat HTS kayıtlarının aranan kişiye ulaşıp ulaşmadığının teyit edilemeyeceğini görselin 5. maddesinde; ilgili numaraya başarılı bir çağrının başlatılamadığı durumlarda dahi sabit telefon hattı işletmecisi tarafından “0” sn’lik arama kaydının oluşturulduğunu 7. madde de ve açıkça yaptığı bu çalışmayla HTS kayıtlarına müdahale ettiğini de 14. madde de itiraf etmiştir.
Yine, aynı dosya kapsamında mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporunda görseldeki ifadelere yer verilmiştir. BTK’nın “UYARI” başlıklı açıklamaları ve özellikle bilirkişi raporundaki; “operatör tarafından Cevapsız/başarısız görüşme kayıtlarına ait veriler HTS dökümüne belirli tarihler sonrasında eklenmiştir” ifadesinden, 0 saniyeli cevapsız/başarısız, durumu belirlenemez/teyit edilemez aranmalar için HTS kayıtlarına ekleme yapılarak bu aranmaların teyit edilebilir ve başarılı bir arama gibi gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu durum da, kişiye cevapsız çağrı olarak dahi ulaştığı belirlenemeyen HTS kayıtları, ulaşmış arama kayıtlarına dönüştürülecek ve kişi aleyhine delil oluşturulacaktır.
Kısaca BTK, kendisinde gönderilen HTS kayıtları üzerinde “Altyapı Çalışması” adı altında ve teknik detayları bilinmeyen kayıt eklemeye dayalı güncellemeler yapmaktadır. Yani, operatörler tarafından BTK’ya gönderilen kayıtlarda olmayan eklemelerle oluşturulan “sahte deliller” mahkemelere gönderilmektedir. Yapılan eklemeler kayıtların veri bütünlüğünün bozulmasına neden olup delil niteliğini ortadan kaldırdığı gibi sanıklar açısından lehe olan hususların aleyhe dönmesine ve cevapsız/başarısız kayıtların belirtilmemesi nedeniyle de gerçekleşmiş aranmaların tespit edilememesine neden olacaktır. Ankesör de tıpkı Bylock gibi her türlü müdahalenin yapıldığı veriler üzerinden yürütülmektedir. Bu verilerin hiçbir hukuki değeri yoktur ve delil olarak kabulleri mümkün değildir.