“Onca mağduriyete bölüp parçalamak için ekilen fitne tohumlarına rağmen insanların birliğini sürdürmesi, kurulan kumpasa alet olanları endişeye sevk ediyor”
Dürüstlüğü, azmi ve kararlılığı ile bilinen Hizmet hareketi mensupları Türkiye’de başlatılan bir soykırımla ideallerinden vazgeçmeye zorlanıyor. Mensuplarının, yaşanan onca sıkıntıya rağmen hala birlikteliğini sürdürüyor olması şer odaklarını rahatsız ettiği için, cadı avını ülke sınırları dışına çıkarmanın çarelerini arıyorlar.
Kendi hazırladıkları binlerce ölümle çok kanlı bir görüntü oluşturmayı düşündükleri darbe kurgusunda, bazı askerlerin terörist diye işaret edilen grupların orada toplanmış sıradan vatandaşlar olduğunu fark etmesiyle, hedef gösterilen yerlerdeki katliam önlendiği ortaya çıktı.
Buna rağmen içeride birkaç kişiyi kullanarak, hayata geçirdikleri senaryolar sonucu ölenlerin sorumluluğunu suçsuz insanlara yıktı, bunu gerekçe gösterip yüz binlerce masuma soykırım uyguladılar.
Hukuk nizamının olduğu her ülkede toplumun yararlandığı;
-Masumiyet karinesinden,
-Suçun şahsiliği ilkesinden,
-Yasa önünde herkesin eşit olduğu prensibinden onların faydalanmasını engellediler.
Bireysel hiç bir suç olmadan katalog suçlamalarla;
-Yasal bir bankaya para yatırdıkları,
-İnternetten indirilebilen bir telefon uygulamasından faydalandıkları,
-Devlet izni ile açılmış eğitim kurumlarından, gönüllü kuruluşlardan hizmet aldıkları ya da görev yaptıkları,
-Ülkenin en saygın medya organlarında çalıştıkları, abone oldukları için yüz binlerce insanı fişleyip tutukladı sonra hiç bir hukuk normuna sığmayan uygulama ile kişilerden suçsuzluğunu ispatlamasını talep ettiler.
Tüm basını susturup medyayı kendilerine bağladıkları için bugüne kadar;
girişim sırasında kendi planlamaları sonucu gerçekleşen 180 ölüme, o gün farklı vesilelerle hayatını kaybeden yaklaşık 70 kişiyi de ekleyerek 251 kişinin yaşamını yitirmesinin sorumluluğunu cemaatin üzerine attılar. “Terör örgütü iddiası AKP’nin uydurması” diyen birkaç kişi dışında, bu yalana birçoğu maddi ya da ideolojik çıkarlarıyla örtüştüğü için destek verdi ve yayılmasına aracılık etti, böylece halkın gerçekleri öğrenmesi engellendi.
Hiçbir delil göstermeden yurt dışında da benzeri yalanı yaymak istediler ama parayla aldattıkları yönetim zaafı içindeki ülkeler dışında kimseyi inandıramadılar. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini pazarlık konusu yapıp, delisiz suçladıkları insanlar hakkında işlem yapılmasını istediler. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde güçler ayrılığı olduğunu görmezden gelip yöneticilerin köşeye sıkışmışlığından yararlanmayı düşündü, yalan olduğunu herkesin bildiği bir konuda onları senaryolarına alet etmeyi planladı ama başarılı olamadılar. Yeni adayların üyelik başvurusunu onaylama kozunu kullanarak, uluslararası örgütlere kendi iftiralarının yer aldığı bir belgeyi işleme koydurmaya çalıştı, içeride bunu bir başarı gibi pazarlamayı hedeflediler.
Şimdi yalanı her yerde tekrarlayarak doğru gibi gösterme gayreti içindeler. Devletin bütün imkânlarını dünyaya insanlık mesajları götüren bir hizmeti yok etmek için kullanıyorlar. Cami kürsülerinden minarelerden cemaatin suçlu olduğunu ilan edip halkı iknaya çalışıyorlar. 15 Temmuzun yıl dönümlerinde;
-Yaptıkları oyunu saklamak için beyin yıkama amaçlı törenler,
-Medya organlarında yalan yayınlar yapıyor ve kampanyalar düzenliyorlar ama işledikleri cürümler gizlenemiyor, partililer dâhil kimse sahte suçlamalara dayalı törenlere iştirak etmek istemiyor.
Gönüllülerin en temel insan haklarını ellerinden aldılar, destek veren iş adamlarının mallarını yağmalayıp cemaati panik içine itip dağıtmayı düşündüler. Kimisini işkenceyle yapmadıkları suçları kabule zorladılar, kimisinden önceden belirledikleri isimlere iftira atmasını istediler. Ancak;
-Korkutup mensuplarını kendilerine bağlayacaklarını zannedenler yanıldılar,
-Allah’a gönülden bağlı olan insanların yıldırma girişimlerine boyun eğmeyeceğini hesap edemediler,
-Dünya zevkini bir kenara bırakıp kendilerini insanlığın mutluluğuna adamışların ruh yapılarını okuyamadılar.
Yaşanan baskı ve zulümler onları birbirine daha da yakınlaştırdı, dünyevi hedeflere takılmışlar biraz sarsıntı yaşasa da, irade gücünü koruyanlar aralarındaki dayanışma ağlarını sağlamlaştırdı. Sabır sınırlarını zorlayan olaylar karşısında, güçlü iradeye sahip olanların yılmadan görevini yapmaya devam etmesi tuzak sahiplerini tedirgin etmeye başladı.
Onca mağduriyete bölüp parçalamak için ekilen fitne tohumlarına rağmen insanların birliğini sürdürmesi, hatta her şeyi elinden alınıp gasp edilmiş bir topluluğun külleri üzerine yeniden doğrulma ihtimali kurulan kumpasa alet olanları endişeye sevk ediyor.
-Meclis Başkanı cemaatin suçsuzluğunun kanıtı olabilir düşüncesiyle, hazırlattığı raporu yayınlayamıyor,
-Mahkeme tutanaklarına geçen on binlerce masumiyet delili, medya tarafından görmezden geliniyor,
-Muhalif gibi görünen gazeteciler, haklılık ortaya çıkmasın diye gerçekleri çarpıtıyor, soykırıma çanak tutuyor,
-Bazıları sıranın kendilerine geldiğini gördüğü halde emek sarf etmeden bir muhaliften kurtulma hesabı yapıyor.
Yoğun karartma ortamında, Boğaziçi Köprüsü’nde halkın üzerine ateş açıp, ölümleri oraya götürülmüş askeri öğrencilere yıkmaya çalışan satılık kalemlerin onca gayretine rağmen gerçekler saklanamıyor. Planladıkları ölümleri olay yerine bıraktıkları askerlerin üzerine atmak için kurdukları kirli çarklar bir bir bozuluyor.
Farklı gerekçelerle ortadaki kirli senaryoya destek verenler, her geçen gün cemaatin suçsuzluğunun ortaya çıkmasından telaşa düşüp, geçmişteki utanç duyulacak haksızlıkları ortaya çıkacak telaşına düşüyor ve gerçeği örtme çabalarına desteğini sürdürüyor.
Şimdiye kadar iyilik üretmek üzere yola çıkan bütün rehberler her dönem farklı sıkıntılar yaşamışlar ama güçlükler karşısında sarsılmayanlar ve doğru bildiği yoldan ayrılmayanlar hep kazançlı çıkmış.
Bu yüzden Fethullah Gülen Hocaefendi; bütün güç elinde olan zata dayananları dünyevi hiçbir gücün korku ve endişeye sevk edemeyeceğini, ilahi adaletin er geç gerçekleşeceğini bilen insanların olaylar karşısında asla sarsıntı yaşamayacağını belirtiyor. Hatta dar imkânlarla üzerlerine düşen görevi yapmaya çalışanların, güç karşısında mağlubiyet psikolojisine girip elleri kolları bağlı oturanlara göre yeni açılımlarla daha başarılı olacağına vurgu yapıyor. O, gönüllülerden;
-Güncel olaylara takılıp kaygı yaşamamalarını,
-Çekilen sancıların aydınlık bir geleceğin zemini hazırladığı inancını yitirmemelerini,
-Bir yandan mağduriyetleri gidermek için çaba harcarken bir yandan da bulundukları beldelerde imkânları nispetinde yeni hizmet üretmelerini salık veriyor.
-Kimileri dünyevi saltanat elde etmek için en çirkin oyunları kurgulama peşinde koşarken kendilerine dünyevi cennetler kurma hayaliyle köşkler saraylar villalar inşa ederken; üksek hedeflere inanlardan her kriz dönemindeki gibi azim ve kararlılıkla faaliyetleri geliştirmek için yeni açılım hedefi veriliyor.
Bundan sonra, en zor dönem sınavı başarıyla atlatmış olanların hiç tereddüt etmeden önlerine konan hizmetlerde koşturma zamanı. Dünyanın farklı ülkelerinde bulunan her ekibin ürettikleri hizmetleri artırmak için hedef büyütmeleri şart. Bir yandan gittikleri yerlerde geçimlerini sağlamak için çaba harcarken bir yandan da hayatın dünyadan ibaret olmadığı bilinciyle hareket etmeleri;
-Yüce yaratıcı ile irtibatlarını sıkı tutmaları,
-Şimdiye kadar yaptıkları gibi kişisel kaygıları terk edip, yaşadıkları mağduriyetlerle meşgul olmayı bırakmaları,
-Engin bir şefkat duygusuyla bulundukları toplumla ilişki geliştirmeleri, en zor şartlar altında ellerindeki imkânları birleştirerek çıtayı yükseltmeleri, büyük küçük demeden ürettikleri hizmetlere devam etmeleri, yaptıkları işleri ikiye katlamaları isteniyor.
Geçmişte olduğu gibi çektiği sıkıntılardan kurtulduğu anda her gönüllünün hiç bir şey olmamış gibi;
-Sundukları eğitim hizmetlerini tüm halk katmanlarına yaymak,
-İnsanların ayağına gidip onları ziyaret ederek ilişki networklarını geliştirmek,
-Sarsılmış, örselenmiş kesimlerle irtibatlar kurup kardeşlik ve dayanışma anlayışını yeniden diriltmek gibi faaliyetlere devam etmesi bu girdaptan çıkışın anahtarıdır.
Bu sebeple yaptıkların doğruluğuna inananlar, hayatlarını sürdürmek, daha başarılı olup başkalarına faydalı hizmetler üretmek için gündüzleri iş peşinde koştururken bile hedeflerini unutmuyor. İdeallerini daima koruduklarından dünya adına kazandıklarına ve kaybettiklerine üzülmüyorlar, buranın doyma değil tatma yeri oluğu bilinci içinde asıl hedeflerini her şeyin üstünde tutuyorlar;
-Zorluklarla mücadele azimlerini her zaman koruyor,
-Dünyevi işlerinde karşılaştıkları engelleri yüksek motivasyonlarıyla aşmaya çalışıyor,
-Bu itici güçle başkalarının hiç hesap etmediği iş kolları geliştirip olumlu sonuç alıyorlar.
Ülke kaynaklarını dilediği gibi bölüşenlerin kirli tuzakları her geçen gün dökülüyor ve panik sırası onlara geliyor.
27 Mayıs-12 Mart-12 Eylül-28 Şubatçılar güçlerini koruyamadı. Her anormal dönemde olduğu gibi bu yalan ittifakı da sona erecek:
-Köprüdeki vatandaşa kurşun sıktığı söylenen öğrenciler gazetecilerin foyasını ortaya çıkaracak,
-Sınavda soru çalmakla suçlanan öğrenciler, o yere başvurmadığını girişte sınav olmadığını gösterip aklanacak,
-Ölümlerden sorumlu tutulanlar, mahkemelerde suçsuzluğunu kayıt altına aldırmak için mücadelesiyle anılacak,
-Hırsızı yakalayanların tutukluluğu sona erecek, hırsızların ceza almamak için kaçacak ülke aradığı ortaya çıkacak
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “hizmetten.com” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser