Gazeteci M. Ahmet Karabay, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yapılacak seçimlerde koltuğunu korumak için nereden para bulacağını ve Rusya ile yaptığı gizli anlaşmaları nasıl gölgelediğini anlattı.
Karabay, Tr724 Haber’de kaleme aldığı “Erdoğan’ın şapkadan çıkaracağı tavşanlardan biri belli oldu” başlıklı haber analiz yazısında, 9. Cumhurbaşkanı Demirel’e ‘Morrison Süleyman’ lakabı takıldığını hatırlatarak Erdoğan’a ise ‘Gazprom Tayyip’ denildiğini ifade etti. İşte o yazı;
Erdoğan’ın şapkadan çıkaracağı tavşanlardan biri belli oldu
AK Parti lideri olarak Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Tayyip Erdoğan’ın, yapılacak seçimlerde koltuğunu korumak için başvuracağı yöntemlere ilişkin öngörülerimi, zaman zaman bu köşede paylaşıyorum. Erdoğan’ın neler yapacağı artık öngörü olmaktan çıkıp uygulama aşamasına girmeye başladı.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, siyasete atılmadan önce 1960’lı yılların başında ABD’li şirket Morrison Knudsen’in temsilciliğini yapmıştı. Bundan dolayı solcu muhalifler, Demirel başbakan olduktan sonra ona “Morrison Süleyman” adını takmışlardı.
ABD’nin adamı olmakla suçlanan aynı Demirel, sonraki yıllarda Washington’u zora sokacak önemli adımlar attı. ABD’nin uyguladığı haşhaş yasağını delme konusunda Bülent Ecevit’in gittiği yoldan yürüdü. Türkiye’ye uygulanan ambargo sonrasında, Amerikan üslerini kapatmakta tereddüt etmedi.
‘MORRİSON SÜLEYMAN’ DEMİREL’İN EN SEVMEDİĞİ LAKAPTI
Demirel’in kendisine yakıştırılan isimler arasında tek sevmediği lakap buydu. Konuyu dağıtma pahasına bu noktada bir anekdot paylaşayım.
ABD Büyükelçiliği, 2008 yılında Türk-Amerikan Derneği merkezinde bir sergi düzenlemişti. “1923-2007 Arasında Türk-Amerikan İlişkileri” konulu serginin açılışına Süleyman Demirel de katıldı.
Demirel, sergiyi gezerken 28 Ağustos 1962 yılında ABD Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson ile çektirdikleri bir fotoğrafın önünde bir süre durdu. Bu sırada bir gazeteci, “Sayın Cumhurbaşkanım, yazıda sizin için Morrison Süleyman deniliyor” diye hatırlatması üzerine Demirel, “Öyle anılıyor değilim. Öyle yazmamışlar” diye karşılık verdi.
Daha sonra İngilizce metni okumaya başlayan Demirel, “Morrison Süleyman” ifadesinin bulunduğu kısma kadar sesli bir şekilde okudu ve ifadeyi görmesi üzerine bir süre sessiz kaldı. Yazıya biraz daha bakan Demirel, “Evet” diyerek, diğer fotoğraflara yöneldi.
Demirel’e bu yakıştırma, başbakan olduktan sonra yapılmıştı. Ama siyasete atılma öncesinde yaptığı işle ilgili bir sıfattı. Tayyip Erdoğan ise kimi zaman Amerikan güdümünde, kimi zaman Rusya’nın dümen suyunda gitmede bir sakınca görmüyor.
Desteğin kimden geldiğinin bir önemi yok. Tek istediği, koltuğunu muhafaza etmek. Ne pahasına olursa olsun yerinden kalkmak istemiyor. Bülent Arınç, Melih Gökçek’le kavgaya tutuştukları sırada, rakibine bir Hint atasözüyle cevap vermişti:
“Birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa altını kirletmiştir.”
DEMİREL ÖNCE MORRİSON’DU, ERDOĞAN SONRADAN GAZPROM TAYYİP OLDU
Erdoğan’ın ne pahasına olursa olsun koltuğunu koruma çabasının temelinde de bu var. 2010’lu yıllara Batılı ülkelerin elleri üzerinde sörf yapan Tayyip Erdoğan, 17/25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları sonrasında, kendini Avrasya rüzgarlarına teslim etti.
Şimdilerde ise yelkenlerini bütünüyle Rus rüzgarıyla dolduruyor. Erdoğan’ın yeni dönemde Rusya’nın Türkiye’deki ikinci adamı gibi görev yapacağına ilişkin farklı zamanlarda küçük ayrıntılar yazmıştım.
7 Ağustos 2022 tarihli “Rusya, Türkiye seçimlerine müdahaleye böyle başladı” başlıklı yazımda, Putin’in Erdoğan’ın koltuğunu kendisine borçlu olduğunu bildiğini ve politikasını bu çerçevede oturttuğunu anlatmaya çalıştım.
Amerikan Bloomberg’te geçtiğimiz günlerde Türkiye ile ilgili bir haber yayınlandı. Habere göre, Rusya Türkiye’ye verdiği doğalgaz parasının ödemesinde, Ankara’nın talepleri doğrultusunda yeni vadelendirme yapacak.
Türkiye, bugüne kadar Rus doğalgaz ödeme takvimi yaklaştığında nasıl tedirgin olduğunu ekonomiyle biraz yakından ilgilenenler iyi bilir. Zira iki ülkenin dış ticaret dengesi, kapatılamayacak ölçüde Rusya lehine.
2021 yılında Türkiye Rusya’ya 5,8 milyar dolarlık ihracat yaptı. Aynı dönemde başta doğalgaz ve petrol olmak üzere yapılan ithalat için Rusya’ya ödenen rakam ise 27,7 milyar dolar oldu.
Bloomberg’in haberindeki gibi, Rusya, Türkiye’nin ödemelerini 2023 yılının ikinci yarısına erteleme durumu olursa, Erdoğan ihtiyaç duyduğu dış finansmanın 20 milyar dolarlık kısmını sağlamış olacak.
Bu hangi tavizler sonucu verildiğini bilmediğimiz Putin jesti, Türkiye seçimlerini temelden etkilemesi kaçınılmaz olur. Ekonomiyi yönetenlerin şu sıra haklı olarak en büyük endişeleri yüksek enerji fiyatlarına sübvansiyon uygulamaya çalışırken bunun nasıl çevrileceğine ilişkin tedirginlik.
Gazprom’un yapacağı bu öteleme, Erdoğan’ın elini tahminlerden öte boyutta rahatlatır. Bu destek sayesinde kış doğalgaza zam yapmadan geçirilir. Avrupa ülkeleri gaz kıtlığı çekerken, Erdoğan gaz fiyatlarına zam yapmadan kışı geçiren lider olarak orta yerde kasılarak gezebilir.
Ertelenen doğalgazın ödemeleriyse seçim sonrasında yapılacak. Faturasının bu halkın sırtına yükleneceğinden kimsenin şüphesi yoktur elbette.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkileri düzelten Erdoğan, İsrail ile de yeniden ilişkileri rayına oturtmayı taahhüt etti. Riyad’dan gelecek paranın miktarına ilişkin bir netlik yok henüz.
BAE ile düzeltilen ilişkiler meyvesini hemen vermiş ve 5 milyar dolarlık swap anlaşması yürürlüğe konulmuştu. Kudüs ile yeniden yağlı ballı olmamızın ödülünü de Erdoğan’ın bir finans sıkışıklığında önünü açacak anahtar olacağına kimsenin şüphesi olmasın.
ERDOĞAN, İDDİALARI DOĞRULAMIŞ OLDU
Erdoğan, ekonomideki sıkışıklığı aşma yolunda ihtiyaç duyduğu illüzyonlardan birini bulmuş oldu. Şapkadan çıkaracağı ilk tavşanın kesilmeyen Rus gazı olduğu anlaşılmaya başladı.
Nitekim, Erdoğan Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’ı kapsayan gezi sonrasında uçakta yaptığı açıklamada bunun ipuçlarını da verdi:
“Birçok dost ülke gerekli desteklerini sağ olsunlar veriyor. Onlardan borçlanmamız Merkez Bankası olarak güçlenmemize neden oluyor.”
Bu sağlanan nispi rahatlığın dış politikada verilen hangi tavizlerin sonucu olduğu önümüzdeki dönemlerde ortaya çıkacak.
Osmanlı hükümdarlarının, koltuklarını koruyabilmek için 19. yüzyılda hangi tavizleri verdikleri, aradan geçen onlarca yıldan sonra öğrenilebildi.
Rusya ile yapılan gizli anlaşmaları gölgelemek isteyen Beştepe Sarayı çevresi, sürekli 1923 Lozan Anlaşması’nın gizli maddelerini öne sürüyorlar. AK Parti’yi ve özellikle Erdoğan’ı bir miktar tanıyanlarsa bu yapının kendi kirli işlerini, karşı tarafa yükleyerek pisliklerini örtmeye çalıştıklarını artık çoktan öğrenmiş oldu.
Bu anlattıklarım, Erdoğan’ın planı ve umutları… Kim bilir belki evrenin Erdoğan’a hazırladığı başka planları olabilir.
Gazeteci M. Ahmet Karabay, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yapılacak seçimlerde koltuğunu korumak için nereden para bulacağını ve Rusya ile yaptığı gizli anlaşmaları nasıl gölgelediğini anlattı.
Karabay, Tr724 Haber’de kaleme aldığı “Erdoğan’ın şapkadan çıkaracağı tavşanlardan biri belli oldu” başlıklı haber analiz yazısında, 9. Cumhurbaşkanı Demirel’e ‘Morrison Süleyman’ lakabı takıldığını hatırlatarak Erdoğan’a ise ‘Gazprom Tayyip’ denildiğini ifade etti. İşte o yazı;
Erdoğan’ın şapkadan çıkaracağı tavşanlardan biri belli oldu
AK Parti lideri olarak Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Tayyip Erdoğan’ın, yapılacak seçimlerde koltuğunu korumak için başvuracağı yöntemlere ilişkin öngörülerimi, zaman zaman bu köşede paylaşıyorum. Erdoğan’ın neler yapacağı artık öngörü olmaktan çıkıp uygulama aşamasına girmeye başladı.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, siyasete atılmadan önce 1960’lı yılların başında ABD’li şirket Morrison Knudsen’in temsilciliğini yapmıştı. Bundan dolayı solcu muhalifler, Demirel başbakan olduktan sonra ona “Morrison Süleyman” adını takmışlardı.
ABD’nin adamı olmakla suçlanan aynı Demirel, sonraki yıllarda Washington’u zora sokacak önemli adımlar attı. ABD’nin uyguladığı haşhaş yasağını delme konusunda Bülent Ecevit’in gittiği yoldan yürüdü. Türkiye’ye uygulanan ambargo sonrasında, Amerikan üslerini kapatmakta tereddüt etmedi.
‘MORRİSON SÜLEYMAN’ DEMİREL’İN EN SEVMEDİĞİ LAKAPTI
Demirel’in kendisine yakıştırılan isimler arasında tek sevmediği lakap buydu. Konuyu dağıtma pahasına bu noktada bir anekdot paylaşayım.
ABD Büyükelçiliği, 2008 yılında Türk-Amerikan Derneği merkezinde bir sergi düzenlemişti. “1923-2007 Arasında Türk-Amerikan İlişkileri” konulu serginin açılışına Süleyman Demirel de katıldı.
Demirel, sergiyi gezerken 28 Ağustos 1962 yılında ABD Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson ile çektirdikleri bir fotoğrafın önünde bir süre durdu. Bu sırada bir gazeteci, “Sayın Cumhurbaşkanım, yazıda sizin için Morrison Süleyman deniliyor” diye hatırlatması üzerine Demirel, “Öyle anılıyor değilim. Öyle yazmamışlar” diye karşılık verdi.
Daha sonra İngilizce metni okumaya başlayan Demirel, “Morrison Süleyman” ifadesinin bulunduğu kısma kadar sesli bir şekilde okudu ve ifadeyi görmesi üzerine bir süre sessiz kaldı. Yazıya biraz daha bakan Demirel, “Evet” diyerek, diğer fotoğraflara yöneldi.
Demirel’e bu yakıştırma, başbakan olduktan sonra yapılmıştı. Ama siyasete atılma öncesinde yaptığı işle ilgili bir sıfattı. Tayyip Erdoğan ise kimi zaman Amerikan güdümünde, kimi zaman Rusya’nın dümen suyunda gitmede bir sakınca görmüyor.
Desteğin kimden geldiğinin bir önemi yok. Tek istediği, koltuğunu muhafaza etmek. Ne pahasına olursa olsun yerinden kalkmak istemiyor. Bülent Arınç, Melih Gökçek’le kavgaya tutuştukları sırada, rakibine bir Hint atasözüyle cevap vermişti:
“Birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa altını kirletmiştir.”
DEMİREL ÖNCE MORRİSON’DU, ERDOĞAN SONRADAN GAZPROM TAYYİP OLDU
Erdoğan’ın ne pahasına olursa olsun koltuğunu koruma çabasının temelinde de bu var. 2010’lu yıllara Batılı ülkelerin elleri üzerinde sörf yapan Tayyip Erdoğan, 17/25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları sonrasında, kendini Avrasya rüzgarlarına teslim etti.
Şimdilerde ise yelkenlerini bütünüyle Rus rüzgarıyla dolduruyor. Erdoğan’ın yeni dönemde Rusya’nın Türkiye’deki ikinci adamı gibi görev yapacağına ilişkin farklı zamanlarda küçük ayrıntılar yazmıştım.
7 Ağustos 2022 tarihli “Rusya, Türkiye seçimlerine müdahaleye böyle başladı” başlıklı yazımda, Putin’in Erdoğan’ın koltuğunu kendisine borçlu olduğunu bildiğini ve politikasını bu çerçevede oturttuğunu anlatmaya çalıştım.
Amerikan Bloomberg’te geçtiğimiz günlerde Türkiye ile ilgili bir haber yayınlandı. Habere göre, Rusya Türkiye’ye verdiği doğalgaz parasının ödemesinde, Ankara’nın talepleri doğrultusunda yeni vadelendirme yapacak.
Türkiye, bugüne kadar Rus doğalgaz ödeme takvimi yaklaştığında nasıl tedirgin olduğunu ekonomiyle biraz yakından ilgilenenler iyi bilir. Zira iki ülkenin dış ticaret dengesi, kapatılamayacak ölçüde Rusya lehine.
2021 yılında Türkiye Rusya’ya 5,8 milyar dolarlık ihracat yaptı. Aynı dönemde başta doğalgaz ve petrol olmak üzere yapılan ithalat için Rusya’ya ödenen rakam ise 27,7 milyar dolar oldu.
Bloomberg’in haberindeki gibi, Rusya, Türkiye’nin ödemelerini 2023 yılının ikinci yarısına erteleme durumu olursa, Erdoğan ihtiyaç duyduğu dış finansmanın 20 milyar dolarlık kısmını sağlamış olacak.
Bu hangi tavizler sonucu verildiğini bilmediğimiz Putin jesti, Türkiye seçimlerini temelden etkilemesi kaçınılmaz olur. Ekonomiyi yönetenlerin şu sıra haklı olarak en büyük endişeleri yüksek enerji fiyatlarına sübvansiyon uygulamaya çalışırken bunun nasıl çevrileceğine ilişkin tedirginlik.
Gazprom’un yapacağı bu öteleme, Erdoğan’ın elini tahminlerden öte boyutta rahatlatır. Bu destek sayesinde kış doğalgaza zam yapmadan geçirilir. Avrupa ülkeleri gaz kıtlığı çekerken, Erdoğan gaz fiyatlarına zam yapmadan kışı geçiren lider olarak orta yerde kasılarak gezebilir.
Ertelenen doğalgazın ödemeleriyse seçim sonrasında yapılacak. Faturasının bu halkın sırtına yükleneceğinden kimsenin şüphesi yoktur elbette.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkileri düzelten Erdoğan, İsrail ile de yeniden ilişkileri rayına oturtmayı taahhüt etti. Riyad’dan gelecek paranın miktarına ilişkin bir netlik yok henüz.
BAE ile düzeltilen ilişkiler meyvesini hemen vermiş ve 5 milyar dolarlık swap anlaşması yürürlüğe konulmuştu. Kudüs ile yeniden yağlı ballı olmamızın ödülünü de Erdoğan’ın bir finans sıkışıklığında önünü açacak anahtar olacağına kimsenin şüphesi olmasın.
ERDOĞAN, İDDİALARI DOĞRULAMIŞ OLDU
Erdoğan, ekonomideki sıkışıklığı aşma yolunda ihtiyaç duyduğu illüzyonlardan birini bulmuş oldu. Şapkadan çıkaracağı ilk tavşanın kesilmeyen Rus gazı olduğu anlaşılmaya başladı.
Nitekim, Erdoğan Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’ı kapsayan gezi sonrasında uçakta yaptığı açıklamada bunun ipuçlarını da verdi:
“Birçok dost ülke gerekli desteklerini sağ olsunlar veriyor. Onlardan borçlanmamız Merkez Bankası olarak güçlenmemize neden oluyor.”
Bu sağlanan nispi rahatlığın dış politikada verilen hangi tavizlerin sonucu olduğu önümüzdeki dönemlerde ortaya çıkacak.
Osmanlı hükümdarlarının, koltuklarını koruyabilmek için 19. yüzyılda hangi tavizleri verdikleri, aradan geçen onlarca yıldan sonra öğrenilebildi.
Rusya ile yapılan gizli anlaşmaları gölgelemek isteyen Beştepe Sarayı çevresi, sürekli 1923 Lozan Anlaşması’nın gizli maddelerini öne sürüyorlar. AK Parti’yi ve özellikle Erdoğan’ı bir miktar tanıyanlarsa bu yapının kendi kirli işlerini, karşı tarafa yükleyerek pisliklerini örtmeye çalıştıklarını artık çoktan öğrenmiş oldu.
Bu anlattıklarım, Erdoğan’ın planı ve umutları… Kim bilir belki evrenin Erdoğan’a hazırladığı başka planları olabilir.