Erdoğan Rejimi’nin İnşası yazı dizimizin birinci bölümü:
Türkiye’de 2013 Mayıs ayında Gezi olaylarıyla gün yüzüne çıkan, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarına verdiği karşılık ve kurduğu derin ittifaklarla gücünü test eden, o dönemden bu yana da giderek dozajını artıran siyasi İslam görünümlü OTORİTERLEŞME, 15 Temmuz 2016 itibarıyla yeni bir ideoloji üretimine ve REJİM İNŞASINA dönüşmüştür.
Mantıksız ve muamma bir darbe girişiminin ardından ilan edilen, yasal dayanağı ve teknik gerekçeleri son derece tartışmalı OHAL uygulamasıyla, Türkiye uzun süredir ayak sesleri duyulan “Erdoğanizm” rejiminin gerçek boyutlarını bilfiil yaşamaya başlamıştır. Bu rejim yasama organı meclisin, yürütme organı hükümetin ve yargı organı mahkemelerin neredeyse tamamen tek bir adamın ve onun oligarşik mafyatik ekibinin emir ve talimatına girdiği antidemokratik ve diktatoryal bir düzendir. Ülkede hayatın başta ekonomik-parasal boyutu olmak üzere, bütün boyutlarına tek kişinin sahip ve hâkim olmasını isteyen bu yeni düzen, olağanüstü hal (OHAL) ile kendine tabi olmayan veya muhalif gördüğü bütün kesimlerden kurtulmak için pervasız ve kapsamlı bir yok etme, sindirme hamlesi başlatmıştır.
Yeni rejimin kilit taşları, huzuru ve asayişi yeniden kurmak bahanesiyle, tedbir kılıfı altında çıkarılan OHAL kanun hükmünde kararnameleri (KHK) ile konulmaktadır. Daha sonra meclisin onayına sunulsa dahi, tek adama tabi olmuş ezici AKP meclis çoğunluğunun parmak hesabıyla kanunlaştırılan OHAL KHK’ları, 17-25 Aralıktan bu yana sindirilen veya yok edilen yargı denetiminden de geçirilememektedir.
Diğer yandan, yüzlerle ifade edilen sayfalara sığmayan, ekinde yine binlerle ifade edilen kurum, kuruluş ve basın-yayın organını kapatan, yüzbinlere yaklaşan sayıda kamu görevlisini listeler halinde dünyaya afişe ederek işine son veren söz konusu KHK’lar aynı zamanda ülkemizin en önemli ve köklü kurumlarını da baştan aşağıya yeniden şekillendirerek devlet aygıtını yeni rejime uygun hale getirmiştir.
Anayasaya ve yasalara açıkça aykırı şekilde, bu kadar kapsamlı değişiklikler yapan söz konusu KHK’ların, OHAL ilanından sonra birkaç gün içinde Bakanlar Kurulunda görüşülerek yayınlanması ve yürürlüğe konması bunların önceden hazırlanarak uygun zaman ve ortam için bekletildiği yönünde ciddi şüpheler uyandırmaktadır. Bu durum devlet aygıtını ve rejimi değiştirmeye uzun süredir hazırlanan diktatöryal bir gücün OHAL sebeplerinin oluşturulmasını planladığı ihtimalini güçlendirmektedir.
İç yüzü hala aydınlanmayan darbe girişiminin ve OHAL uygulamasının, bütün yetkiyi eline geçirerek tepe tepe kullandığı bir araç olarak demokrasiyi ve hukuk devletini ortadan kaldırıp, kendi kapalı ve otoriter rejimini kurmak isteyen birileri için hakiki bir “lütuf” olduğu aşikârdır. (http://www.birgun.net/haber-detay/erdogan-tsk-nin-temizlenmesine-vesile-olacak-120144.html)
Bu bakımdan, Sarayın kapalı kapıları ardında, geçmişi karanlık şaibeli gruplarla ittifak içinde hazırlanarak hükümetin önüne konulduğu tahmin edilen OHAL KHK’larının, geçici güvenlik tedbirlerinin çok ötesine geçen gerçek boyutlarının anlaşılması ülkemizde demokrasinin geleceği adına hayati öneme haizdir.
Yazı dizimizde; dünyadan kopuk, içe kapanmış, otoriter ve antidemokratik “Yeni Erdoğanizm” rejimin temelini oluşturan OHAL KHK’ları temel başlıklar altında irdelenecektir.
ANAYASA’NIN HÜKÜMSÜZ KILINMASI
1) Anayasal denetim çalıştırılmayarak Anayasa fiilen askıya alınmıştır. 148. madde gerekçe veya dayanak gösterilerek KHK’lar ile halkın iradesi by-pass edilerek yeni bir Anayasal düzen meydana getirilmektedir. Anayasanın 148. maddesi dışında hiçbir maddesi işleyemez duruma getirilmiştir.
Anayasanın 148. maddesinde “Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler (Ek ibare: 7/5/2010-5982/18 md.) ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler.
Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.” hükmü yer almaktadır. Anayasa Mahkemesi bu hükme dayanarak OHAL KHK’larını denetleyemeyeceğine karar vermiştir.
Bu karar, kendi üyelerini talimatla ihraç eden Anayasa Mahkemesinin yürütmenin kontrolünde ve güdümünde hareket eden kapalı devre bir siyasal sisteme zorunlu ya da gönüllü olarak kapı açtığı, bütün Anayasal kurumlar da fiilen çalışamaz duruma getirdiği anlamına gelmektedir.
OHAL düzenlemeleriyle yasama ve yargı tamamen yürütmenin yönlendirmesi ve talimatı çerçevesinde hareket etmeye başlamıştır. OHAL KHK’sı usulüyle Anayasa Mahkemesinin kapatılması yönünde hüküm getirilse ve bu hüküm sonradan TBMM tarafından onaylansa, bunu dengeleyecek veya denetleyecek herhangi bir mekanizma bulunmamaktadır. Nitekim bu senaryo pek çok devlet organı açısından hayata geçirilmiştir.
Bir OHAL KHK’sı ile (TBMM tarafından onaylanarak 6749 sayılı kanun haline dönüşen 667 sayılı KHK, md. 3) yasamanın, yürütmenin ve yargının denetimini gerçekleştiren üst yargı organlarına ve HSYK’ya talimat verilerek kendi üyelerini ihraç etmesi istenmiştir. Bu şekilde Anayasa Mahkemesi üyelerinden ikisinin görevden alınması ve Anayasa Mahkemesi dâhil olmak üzere yüksek mahkemelerin ve HSYK’nın bütün dengelerinin değiştirilmesi sağlanmıştır.
Nitekim yeni üyeleriyle toplanan Anayasa Mahkemesi, daha önce OHAL KHK’ları hakkında verdiği iptal kararının tam tersine, Anayasanın 148. maddesinin lafzına sığınarak ve kendini inkâr ederek OHAL KHK’larını denetleyemeyeceğini ifade etmiştir. Bunun anlamı şudur: Anayasal düzen OHAL rejimine ve onun sorgulanamazlığına kapı açan tek bir maddeye (madde 148) indirgenmiş, devlet sistemi, sorumsuz Cumhurbaşkanının kontrolündeki yürütmenin keyfine bırakılmış ve fiilen yürürlükten kaldırılmıştır.
2) Anayasada 2001 yılında AB uyumu amacıyla yapılan değişikliklerle oluşan yeni Anayasal düzen ve ruh yok sayılmakta, 1980 darbesinin yasaklayıcı ve kısıtlayıcı hükümlerine kararlı bir geri dönüş görülmektedir.
Anayasamızın 14. Maddesi şu ifadelere yer vermektedir: “Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir”.
Başta Anayasa mahkemesi olmak üzere, yargı kurumları tarafından OHAL uygulamasının sınırını yeniden çizecek şekilde kişisel haklar ve özgürlükler alanını genişleten Anayasanın bu 14. maddesi görmezden gelinmektedir. Söz konusu değişiklik sonradan yapılması ve Anayasamızın tamamına şamil şekilde yorumlanabilecek özgürlükçü bir düzenleme olması nedeniyle OHAL ve KHK uygulamasının Anayasal denetiminde mutlak surette dikkate alınması gerekli bir husustur.
Anayasanın 14. Maddesi OHAL ile ilgili olanlar da dâhil olmak üzere, Anayasanın hiçbir hükmünün temel hakları ve kişisel özgürlükleri daraltacak şekilde yorumlanamayacağına hükmetmektedir. Diğer bir ifadeyle, Anayasa 14. Madde hükümleri OHAL düzenleme ve uygulamalarının bugünkü şekliyle hayata geçirilemeyeceğini, OHAL KHK’ları üstünde Anayasal denetimin mümkün olabileceğini ifade etmektedir. Bugüne kadar yetkili hiçbir şahıs ve kuruluş tarafından veya ana akım basın yayın organları aracılığıyla bu konuya atıf yapılmamıştır.
Yarın: KHK’larla inşa edilen yeni rejim