Ekonomist Emre Alkin, blogunda kaleme aldığı 26 Haziran tarihli yazısında, seçim atmosferinin geride bırakılmasıyla temel meselelerin yeniden gündemdeki yerini aldığını ve G-20 Zirvesi gerginliğinin piyasalarda etkili olmaya başladığını belirtti:
Kazananların sevinci, kaybedenlerin üzüntüsü çabucak geride kaldı diyebilirim. Çünkü önümüzde çözmemiz gereken ciddi meseleler var. Osaka’daki G-20 zirvesine yaklaşırken, stratejik gerginlikler yine masada.
Açıkçası, İstanbul Seçimlerinden hemen sonra piyasaların verdiği tepki, hemen hemen iptal edilen 31 Mart seçimi gibi oldu diyebilirim. Ancak geride bıraktığımız sürede, S-400 ve F-35 meseleleri büyüdü, yumak haline geldi. Bu sebeple Pazar günü sonuçlanan seçimler, hem Ankara hem de İstanbul için dün “bir meselenin kapanması” şeklinde yorumlanıyor artık.
Yurt dışı basının konuyu ele alış biçimi, Türkiye’de demokrasinin işlediğini gösterir şekilde. Ayrıca yabancı televizyon kanallarında seçimler esnasında hiçbir taşkınlığın olmadığı, Türklerin demokrasinin tecelli etmesinden dolayı memnuniyet duyduklarının altını çizen yorumlar da vardı. Yine de, gösterge tahvildeki ve döviz kurlarındaki gevşeme ve ardından yükseliş dikkat çekici. Özetle, Türkiye’nin gündemine geri döndük.
Osaka’da başlayacak olan G-20 Zirvesi’nin gerginliği piyasalarda etkili olmaya başladı diyebilirim. Özellikle Putin’in zirve öncesinde Rus Ordusu’na teyakkuz emri vermiş olması da dikkat çekiciydi. Güçlü liderler “ver-al” politikasına uygun şekilde Osaka’daki zirvede masaya sürecekleri bir gerginlik unsuru yaratmak için hamle yapıyorlar. Sanıyorum bizden de bir Doğu Akdeniz veya Suriye Hamlesi gelebilir. Ruslar ve Amerikalıların Suriye’de PYD unsurlarıyla ortak hareket etmesi Türkiye’nin sabrını taşırmak üzere diyebilirim.
“Artık açık siyaset yapılmamalı..”
Rus tarafının S-400 meselesinde bize yardımcı olmak karşılığında Suriye konusunda bazı isteklerde bulunduğuna dair söylentiler dolaşıyor. Özetle, herkes bir maddeden vazgeçmek karşılığında bir avantaj elde etmek istiyor. ABD’nin S-400’den vazgeçmesi zor ancak, Doğu Akdeniz veya Suriye ile ilgili Türkiye’den bir jest gelirse Trump’ın orta yolu bulabileceği umudunu taşıyorum. Bazı uzmanlar, Türkiye’nin Rusya ile orta yolu bulması, ABD ile bulmasında daha kolay gibi gözüktüğünü söylüyorlar.
Ancak, bu ilişkiler “açık siyaset” ile ele alındığı zaman komplikasyonlar çıkıyor. Türkiye’nin mesajlarını açıktan ve medya yoluyla değil, müzakere masasında veya özel görüşlerde vermesi gerekiyor. Şu anki görüntümüz “yaptık ama niye yaptık anlatalım” tarzında devam ediyor. Bundan sonraki ses tonumuzu kamuoyuna karşı daha itidallı tutarken, müzakerelerdeki ses tonumuzu da “uzlaşmaya açık” şekilde muhafaza etmeliyiz. Ne de olsa hala kapanmamış bazı konular var. Hangi karşı önlemi alırsak alalım, aleyhimize verilen bir kararın maddi ve manevi maliyeti olacaktır.
Elbette, senaryoların bu kadar çeşitli ve çok ihtimalli sonuçlara sahip olan şekilde oluşması, yatırım kararları üzerinde etkili oluyor. Birçok konuda belirsizliğin devam etmesi beklenti yönetiminin de zorlaşması sonucunu yaratıyor. Tüm bunlar ekonomiye olumlu yansımalar yapmıyor elbette.
Bu yazı Emre Alkin’in blogundan alınmıştır