Ülkede “yönetememe krizi” olduğunu belirten İstanbul sakinleri, ülke kaynaklarının doğru bir şekilde kullanılması ve “çalıp çırpmaya” son verilmesi halinde ekonominin düzelebileceğini kaydetti.
Yeni asgari ücretin 5 bin 500 TL olarak belirlenmesi derde derman olmadı. Asgari ücrete yapılan zam, ardı ardına yapılan zamlar nedeniyle daha ceplere girmeden eridi. Hayat pahalılığın en çok hissedildiği İstanbul’da mikrofon uzattığımız yurttaşlar, yaşananların sorumlusunun iktidar olduğunu belirtti.
EKİMİ BIRAKTI
Eskiden çiftçilik yaptığını aktaran Fethi Sordabak, kazanamadığı için işini bıraktığını söyledi. Devletin üretimde kendilerine herhangi bir destek vermediğini kaydeden Sorbadak, kendisine ait arazilerde daha önce karpuz, soğan, patates gibi sebze ve meyveler ektiğine işaret ederek, “Eskiden çiftçilikten kazanç sağlayabiliyordum. Şuan çalışsam da geçimimi sağlayamam. O yüzden bıraktım. 2 bin dönüm arazi boş, ekilmiyor. Mazottur, gübredir, işçinin parasıdır çıkartamıyorum” dedi. Sorbadak, “Türkiye’de satılmadık hiçbir şey kalmadı. Milli gelir diye bir şey kalmadı. Hepsi satıldı. Satılmış bir ülkenin ekonomisinden ne beklersiniz?” diye tepki gösterdi.
‘ÇALMAYI İYİ BİLİYORLAR’
Şu an tersanede çalıştığını kaydeden Sordabak, Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın oğullarına ait gemilere değinerek, “Hep bana olmamalı. Ya adam tahtaya yazı yazamadı (Binali Yıldırım). Bu düşüncede, bilgide bir insan. Ve dünyanın en büyük gemi şirketine sahip bir insan oluyor. Bu neden oluyor? Çalmaktan oluyor. Tayyip başa geldiğinde, ‘Fakir çalmasını beceremediği için fakirdir’ demişti ya bunlar gerçekten müthiş bir şekilde çalmayı biliyorlar. Ülke bu kadar harç borç içindeyken artık değişmez. Adamlar amaçlarını eriştiler. Yılardır ‘dış güçler dış güçler’ diyorlar. Dış güçlerin 200 yılda yapamadıklarını adamlar 20 yılda onlara peşkeş çektiler. Bu ülke bitti” ifadelerini kullandı. Yurt dışına gitme hayalleri kurduğunu ifade eden Sordabak, “Sadece ben değil. İçinde bulunduğum ortamdakilerin hepsi kaçmak istiyor” diye kaydetti.
‘ASGARİ ÜCRET KİRAYA YETMİYOR’
Sordabak’ın akrabası Mehmet Sordabak ise, ekonomik krizden en çok sağlık sektöründen etkilendiklerini söyledi. Sordabak, “Hastaneye hasta götürdüğümüzde ne randevu ne de sıra alabiliyoruz. Ne de gittiğimiz zaman tedavi ettirebilecek bir doktor bulabiliyoruz. Sağlık olmadığı zaman gerisinin ne önemi var? Ay sonunu her zaman borçla getiriyoruz. 5 bin 500 dediği asgari ücret kiraya yetmiyor. Asgari ücret şu vaziyette 20 bin TL olsa yine de az. Bu insanlar ne yiyecek ne giyecek” şeklinde dert yandı.
ALMANYA’DA YAŞAYAN KADINLA TARTIŞTI
Almanya’da yaşayan bir kadın, Sorbadak’ın konuşmasını keserek, “Almanya’da hayat çok pahalı. ‘Banyo yapmayın, elektriği, suyu az kullanın’ diyorlar” ifadelerini kullandı. Kadın, ayrıca Türkiye’nin ekonomik durumunun iyi olduğunu ileri sürdü.
Kadına tepki gösteren Fethi Sorbadak, “Almanya çok pahalıysa senle yer değişelim. Sen gel buraya, ben Almanya’ya gideyim. Buraya tatile gelme. Almanya’dan gelip burada oy kullanmayın lütfen. Türkiye diye bir şey kalmadı. Artık Hz. Ömer de gelse kurtaramaz. Satılmadık hiçbir şey kalmadı” ifadelerini kullandı. Fethi Sordabak, kadının, “Niye kurtaramaz? Ne satıldı Allah aşkına?” sorusuna da “Sana kalem kalem sayabilirim” şeklinde yanıt verdi.
‘ŞÜKRETMEKLE OLMUYOR’
Kadının ‘insanlar çalışmamak için şehirlere akıyor” sözlerine de tepki gösteren Fethi Sordabak, insanların mazot alamamasından kaynaklı köyde kalamadığını söyledi. Sorbadak, ayrıca 2 bin dönüm arazisi olduğunu ve ekemediğini söyledi. Fethi Sordabak, kadının, “Neden ekemiyorsun? Ben ekiyordum. Devlet bana kuruş yardım etmiyordu. Bir sene sel, bir sene dolu vuruyordu. Biz Allah’a şükrediyorduk. Ama şuan şükür yok ki” demesine de, “Abla şükretmekle değil, icraatla oluyor” ifadeleriyle tepki gösterdi.
‘DÜZELECEK’ AÇIKLAMALARINA TEPKİ
Ekonominin kötü olduğuna dikkati çeken Ferhat Kara, hem maddi hem de manevi sıkıntılar çektiklerini dile getirdi. Kara, “Her şey pahalı. Bir şey alamıyorum, çarşıda bir şey yiyemiyoruz, çay içemiyoruz. Çay olmuş 10-15 TL. Bekar olduğum halde geçimimi zor sağlıyorum. Allah evli, çocuklu olanlara yardım etsin. Büyük sıkıntılar var” dedi.
Kızlarının yurt dışında yaşadığı ve kendisinin de çifte vatandaşlığının olduğunu aktaran Birsel Bilgiç, Türkiye’de ekonominin kötü bir durumda olduğunu ifade etti. Yurt dışında yaşadığı kızlarına her yıl yaptığı maddi desteği bu yıl ekonomik krizden kaynaklı yapamadığını belirten Bilgiç, kızlarının bu nedenle çalışmak zorunda kaldığını kaydetti. Bilgiç, “Yurt dışında da zamlar, artışlar oluyor. Ama gelirleri çok yüksek olduğu için artışları karşılayabiliyorlar. Devlet çok yardım ediyor. Mesela elektrik arttı. Devlet elektrik yardımı yaptı. Ama burada iş sahibiyim ve hiçbir destek görmedim. Tüm dünyada ekonomik kriz var ama Türkiye’de bir kabullenememe. ‘Şubat’ta düzelecek, Mart’ta düzelecek’ diyorlar. Ben ona karşıyım. ‘Ekonomik kriz var’ denilecek, enflasyon kabul edilecek. Mesela böyle şeyler bizde pek kabul edilmiyor. O yüzden çözülemiyor. Kabullenmememe sebepleri, ona inanlar oy atsın diye” ifadelerini kullandı.
‘GEÇİNEMİYORUZ’
Lokman Karademir, krizden kaynaklı ayın sonunu getiremediğine işaret ederek, “Hayatımda hiç bu kadar kötü bir dönem yaşamadım” dedi. Ekonomik krizin sorumlusu olarak hükümeti işaret eden Karademir, “Çalıp çırpıyorlar. Bizim de çalmamız gerekiyor baştakiler gibi. Çalmadan olmaz bu ülkede! Baştakiler gitse bile kısa bir sürede normale dönmez. Satacak bir şey kalmadı, fabrikalar kapatıldı. Kim gelirse gelsin kolay kolay düzelmez. Çünkü Türkiye’nin artık toprakları bile satılıyor” ifadelerini kullandı.
Bayram tatilinde parası olmadığından kaynaklı herhangi bir yere gidemediğini aktaran Karademir, “Anketörlük yapıyorum. Günlük 200-250 TL alıyorum. Ama yine kurtarmıyor. Güne zaten 50-100 TL giderle başlıyorsun. Benle arkadaş bekar evinde yaşıyoruz. 3 bin TL veriyoruz. Artı faturalar var. İki kişiyiz ama bin 500 TL doğalgaz faturası geldi. 500-600 elektrik, su geliyor. Biz nasıl geçineceğiz? Gerçekten geçinemiyoruz” diye konuştu.
YÖNETEMEME KRİZİ
Ülkede “yönetememe krizi” olduğunu vurgulayan Mustafa Kılıç, deniz yollarında çalıştığı için birçok ülke gördüğünü ve Türkiye’deki kriz gibisiyle ilk kez karşılaştığını kaydetti. Kılıç, “Dünyada birçok kriz gördüm. Bu kadar aptalca, ‘Geliyorum’ deyip de önlem alınamamış bir kriz hatırlamıyorum. Vatandaş cebinde parası olmadığı için sadece geziyor, bir şey alamıyor. Bu ülkenin krizi atlatacak çok büyük bir gücü var. Yeter ki akıllı bir şekilde turizmi, tarımı kullanalım. Lojistik olarak çok güzel bir yerlerdeyiz. Onları kullanalım. Eğer siz bu ülkede çalıp çırpmasanız, halktan yana tavır alırsanız… Hani ‘dinciyiz’ diyorlar ya; Bizim dinimizde ‘ver’ var, ‘al’ yok. ‘Al’ hangi dinde var? Yok. Hak, hukuk var. ‘Ver’ var. ‘Al’ yok. Veren el üstün, alan el ne? Dilenci, en altta. Biz şuan da en altı yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
‘UTANMIYORLAR MI?’
Ekonominin iyi olduğunu söyleyenlere tepkili olduğunu ifade eden Kılıç, “Bundan daha iyi günleri biz gördük. ‘Ecevit zamanında kuyruklar, savaş vardı. Dünya bizi ambara koymuştu’ diyorlar. ‘Ecevit zamanında kuyruklar vardı’ diyenler Amerika’nın düdüğünü mü çalıyorlar? Utanmıyorlar mı bunları konuşmaktan? Ekonomik krizin nedeni yönetememekten. 20 yıldır bir ülke ileriye gider, geriye gitmez. Dünyada hangi ülke geri gitmiş. Ben dünyayı gezdim, geriye giden ülke görmedim” ifadelerini kullandı.
Ülke kaynakların farklı yerlere aktarıldığını söyleyen Kılıç, şöyle devam etti: “1870’li yıllarda yapılan tünel Fransızlara yaptırıldı. O tünel yap, işlet, devret modeliyle yaptırıldı. 42 yıllık onun bir yap, işlet, devret modeliyle bir mazisi var ama yap, işlet, devret müşteri garantisi yok. Müşteri garantisi demek en kötü soygun demektir. Müşteri garantili hastane yaptırıyorsun. O zaman mezarlık yaptırdın ölü garantisi ver. Arkadaş dükkan açıyor. Ona da ver müşteri garantisi. Niye vermiyorsun? Bu kadar göçmeni aldın. Kiraları patlattın. 10 milyon insan Türkiye’ye gelirse kiralar tabi ki 3 misli olur. Bütün mesele bu. Bu ekonomi kim gelirse gelsin, iyi niyetli olursa düzeltir. Bir sürü ekonomist var. Onların lafı dinlenirse düzelir. Amaç başka. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Paraların nereye gittiği önemli.”
YÖNETİM SORUNU
Ekonomik durumunun iyi olduğunu ancak ülkedeki krizi görmezden gelemeyeceğini ifade eden Emine Akdağ, “Bizim iyi diye kötü olanları görmezden gelemeyiz. Bir uçurum var. Konya’dan geldik. Bunu özellikle İstanbul’da çok fark ettim. Çok fazla yabancı var. Nereye gidecek bunun sonu? Ucuz işçilik için mi çalıştırıyorlar? Benim aklım almadı ve gerçekten her şey çok pahalı” ifadelerini kullandı.
“Paramızın hiç değeri yok” diyen Akdağ, ekonominin kötü olmasının nedeninin yanlış politikalar olduğunu söyledi. Akdağ, şunları söyledi: “Belki alabilirim ama 10 kere bakıyorum etiketlere. Şaşkınlık içinde kaldım. Her sene geliyoruz İstanbul’a. Bu sene çok çok pahalı. Buna biran önce bir çözüm bulunmazsa işimiz gerçekten zor. Hadi biz belli bir yaşa geldik ama insan torunlarını, çocuklarını düşünüyor. Artık birbirleriyle didişmeyi bıraksınlar. Paramızın gittikçe değeri düşüyor. Yönetenler baştan sona kadar yanlışlar. Yaptıkları her şey yanlış. Satmakla olacak işler değil bunlar. Orayı sat, burayı sat. Nereye kadar? Hazine boş.”
Ülkede “yönetememe krizi” olduğunu belirten İstanbul sakinleri, ülke kaynaklarının doğru bir şekilde kullanılması ve “çalıp çırpmaya” son verilmesi halinde ekonominin düzelebileceğini kaydetti.
Yeni asgari ücretin 5 bin 500 TL olarak belirlenmesi derde derman olmadı. Asgari ücrete yapılan zam, ardı ardına yapılan zamlar nedeniyle daha ceplere girmeden eridi. Hayat pahalılığın en çok hissedildiği İstanbul’da mikrofon uzattığımız yurttaşlar, yaşananların sorumlusunun iktidar olduğunu belirtti.
EKİMİ BIRAKTI
Eskiden çiftçilik yaptığını aktaran Fethi Sordabak, kazanamadığı için işini bıraktığını söyledi. Devletin üretimde kendilerine herhangi bir destek vermediğini kaydeden Sorbadak, kendisine ait arazilerde daha önce karpuz, soğan, patates gibi sebze ve meyveler ektiğine işaret ederek, “Eskiden çiftçilikten kazanç sağlayabiliyordum. Şuan çalışsam da geçimimi sağlayamam. O yüzden bıraktım. 2 bin dönüm arazi boş, ekilmiyor. Mazottur, gübredir, işçinin parasıdır çıkartamıyorum” dedi. Sorbadak, “Türkiye’de satılmadık hiçbir şey kalmadı. Milli gelir diye bir şey kalmadı. Hepsi satıldı. Satılmış bir ülkenin ekonomisinden ne beklersiniz?” diye tepki gösterdi.
‘ÇALMAYI İYİ BİLİYORLAR’
Şu an tersanede çalıştığını kaydeden Sordabak, Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın oğullarına ait gemilere değinerek, “Hep bana olmamalı. Ya adam tahtaya yazı yazamadı (Binali Yıldırım). Bu düşüncede, bilgide bir insan. Ve dünyanın en büyük gemi şirketine sahip bir insan oluyor. Bu neden oluyor? Çalmaktan oluyor. Tayyip başa geldiğinde, ‘Fakir çalmasını beceremediği için fakirdir’ demişti ya bunlar gerçekten müthiş bir şekilde çalmayı biliyorlar. Ülke bu kadar harç borç içindeyken artık değişmez. Adamlar amaçlarını eriştiler. Yılardır ‘dış güçler dış güçler’ diyorlar. Dış güçlerin 200 yılda yapamadıklarını adamlar 20 yılda onlara peşkeş çektiler. Bu ülke bitti” ifadelerini kullandı. Yurt dışına gitme hayalleri kurduğunu ifade eden Sordabak, “Sadece ben değil. İçinde bulunduğum ortamdakilerin hepsi kaçmak istiyor” diye kaydetti.
‘ASGARİ ÜCRET KİRAYA YETMİYOR’
Sordabak’ın akrabası Mehmet Sordabak ise, ekonomik krizden en çok sağlık sektöründen etkilendiklerini söyledi. Sordabak, “Hastaneye hasta götürdüğümüzde ne randevu ne de sıra alabiliyoruz. Ne de gittiğimiz zaman tedavi ettirebilecek bir doktor bulabiliyoruz. Sağlık olmadığı zaman gerisinin ne önemi var? Ay sonunu her zaman borçla getiriyoruz. 5 bin 500 dediği asgari ücret kiraya yetmiyor. Asgari ücret şu vaziyette 20 bin TL olsa yine de az. Bu insanlar ne yiyecek ne giyecek” şeklinde dert yandı.
ALMANYA’DA YAŞAYAN KADINLA TARTIŞTI
Almanya’da yaşayan bir kadın, Sorbadak’ın konuşmasını keserek, “Almanya’da hayat çok pahalı. ‘Banyo yapmayın, elektriği, suyu az kullanın’ diyorlar” ifadelerini kullandı. Kadın, ayrıca Türkiye’nin ekonomik durumunun iyi olduğunu ileri sürdü.
Kadına tepki gösteren Fethi Sorbadak, “Almanya çok pahalıysa senle yer değişelim. Sen gel buraya, ben Almanya’ya gideyim. Buraya tatile gelme. Almanya’dan gelip burada oy kullanmayın lütfen. Türkiye diye bir şey kalmadı. Artık Hz. Ömer de gelse kurtaramaz. Satılmadık hiçbir şey kalmadı” ifadelerini kullandı. Fethi Sordabak, kadının, “Niye kurtaramaz? Ne satıldı Allah aşkına?” sorusuna da “Sana kalem kalem sayabilirim” şeklinde yanıt verdi.
‘ŞÜKRETMEKLE OLMUYOR’
Kadının ‘insanlar çalışmamak için şehirlere akıyor” sözlerine de tepki gösteren Fethi Sordabak, insanların mazot alamamasından kaynaklı köyde kalamadığını söyledi. Sorbadak, ayrıca 2 bin dönüm arazisi olduğunu ve ekemediğini söyledi. Fethi Sordabak, kadının, “Neden ekemiyorsun? Ben ekiyordum. Devlet bana kuruş yardım etmiyordu. Bir sene sel, bir sene dolu vuruyordu. Biz Allah’a şükrediyorduk. Ama şuan şükür yok ki” demesine de, “Abla şükretmekle değil, icraatla oluyor” ifadeleriyle tepki gösterdi.
‘DÜZELECEK’ AÇIKLAMALARINA TEPKİ
Ekonominin kötü olduğuna dikkati çeken Ferhat Kara, hem maddi hem de manevi sıkıntılar çektiklerini dile getirdi. Kara, “Her şey pahalı. Bir şey alamıyorum, çarşıda bir şey yiyemiyoruz, çay içemiyoruz. Çay olmuş 10-15 TL. Bekar olduğum halde geçimimi zor sağlıyorum. Allah evli, çocuklu olanlara yardım etsin. Büyük sıkıntılar var” dedi.
Kızlarının yurt dışında yaşadığı ve kendisinin de çifte vatandaşlığının olduğunu aktaran Birsel Bilgiç, Türkiye’de ekonominin kötü bir durumda olduğunu ifade etti. Yurt dışında yaşadığı kızlarına her yıl yaptığı maddi desteği bu yıl ekonomik krizden kaynaklı yapamadığını belirten Bilgiç, kızlarının bu nedenle çalışmak zorunda kaldığını kaydetti. Bilgiç, “Yurt dışında da zamlar, artışlar oluyor. Ama gelirleri çok yüksek olduğu için artışları karşılayabiliyorlar. Devlet çok yardım ediyor. Mesela elektrik arttı. Devlet elektrik yardımı yaptı. Ama burada iş sahibiyim ve hiçbir destek görmedim. Tüm dünyada ekonomik kriz var ama Türkiye’de bir kabullenememe. ‘Şubat’ta düzelecek, Mart’ta düzelecek’ diyorlar. Ben ona karşıyım. ‘Ekonomik kriz var’ denilecek, enflasyon kabul edilecek. Mesela böyle şeyler bizde pek kabul edilmiyor. O yüzden çözülemiyor. Kabullenmememe sebepleri, ona inanlar oy atsın diye” ifadelerini kullandı.
‘GEÇİNEMİYORUZ’
Lokman Karademir, krizden kaynaklı ayın sonunu getiremediğine işaret ederek, “Hayatımda hiç bu kadar kötü bir dönem yaşamadım” dedi. Ekonomik krizin sorumlusu olarak hükümeti işaret eden Karademir, “Çalıp çırpıyorlar. Bizim de çalmamız gerekiyor baştakiler gibi. Çalmadan olmaz bu ülkede! Baştakiler gitse bile kısa bir sürede normale dönmez. Satacak bir şey kalmadı, fabrikalar kapatıldı. Kim gelirse gelsin kolay kolay düzelmez. Çünkü Türkiye’nin artık toprakları bile satılıyor” ifadelerini kullandı.
Bayram tatilinde parası olmadığından kaynaklı herhangi bir yere gidemediğini aktaran Karademir, “Anketörlük yapıyorum. Günlük 200-250 TL alıyorum. Ama yine kurtarmıyor. Güne zaten 50-100 TL giderle başlıyorsun. Benle arkadaş bekar evinde yaşıyoruz. 3 bin TL veriyoruz. Artı faturalar var. İki kişiyiz ama bin 500 TL doğalgaz faturası geldi. 500-600 elektrik, su geliyor. Biz nasıl geçineceğiz? Gerçekten geçinemiyoruz” diye konuştu.
YÖNETEMEME KRİZİ
Ülkede “yönetememe krizi” olduğunu vurgulayan Mustafa Kılıç, deniz yollarında çalıştığı için birçok ülke gördüğünü ve Türkiye’deki kriz gibisiyle ilk kez karşılaştığını kaydetti. Kılıç, “Dünyada birçok kriz gördüm. Bu kadar aptalca, ‘Geliyorum’ deyip de önlem alınamamış bir kriz hatırlamıyorum. Vatandaş cebinde parası olmadığı için sadece geziyor, bir şey alamıyor. Bu ülkenin krizi atlatacak çok büyük bir gücü var. Yeter ki akıllı bir şekilde turizmi, tarımı kullanalım. Lojistik olarak çok güzel bir yerlerdeyiz. Onları kullanalım. Eğer siz bu ülkede çalıp çırpmasanız, halktan yana tavır alırsanız… Hani ‘dinciyiz’ diyorlar ya; Bizim dinimizde ‘ver’ var, ‘al’ yok. ‘Al’ hangi dinde var? Yok. Hak, hukuk var. ‘Ver’ var. ‘Al’ yok. Veren el üstün, alan el ne? Dilenci, en altta. Biz şuan da en altı yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
‘UTANMIYORLAR MI?’
Ekonominin iyi olduğunu söyleyenlere tepkili olduğunu ifade eden Kılıç, “Bundan daha iyi günleri biz gördük. ‘Ecevit zamanında kuyruklar, savaş vardı. Dünya bizi ambara koymuştu’ diyorlar. ‘Ecevit zamanında kuyruklar vardı’ diyenler Amerika’nın düdüğünü mü çalıyorlar? Utanmıyorlar mı bunları konuşmaktan? Ekonomik krizin nedeni yönetememekten. 20 yıldır bir ülke ileriye gider, geriye gitmez. Dünyada hangi ülke geri gitmiş. Ben dünyayı gezdim, geriye giden ülke görmedim” ifadelerini kullandı.
Ülke kaynakların farklı yerlere aktarıldığını söyleyen Kılıç, şöyle devam etti: “1870’li yıllarda yapılan tünel Fransızlara yaptırıldı. O tünel yap, işlet, devret modeliyle yaptırıldı. 42 yıllık onun bir yap, işlet, devret modeliyle bir mazisi var ama yap, işlet, devret müşteri garantisi yok. Müşteri garantisi demek en kötü soygun demektir. Müşteri garantili hastane yaptırıyorsun. O zaman mezarlık yaptırdın ölü garantisi ver. Arkadaş dükkan açıyor. Ona da ver müşteri garantisi. Niye vermiyorsun? Bu kadar göçmeni aldın. Kiraları patlattın. 10 milyon insan Türkiye’ye gelirse kiralar tabi ki 3 misli olur. Bütün mesele bu. Bu ekonomi kim gelirse gelsin, iyi niyetli olursa düzeltir. Bir sürü ekonomist var. Onların lafı dinlenirse düzelir. Amaç başka. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Paraların nereye gittiği önemli.”
YÖNETİM SORUNU
Ekonomik durumunun iyi olduğunu ancak ülkedeki krizi görmezden gelemeyeceğini ifade eden Emine Akdağ, “Bizim iyi diye kötü olanları görmezden gelemeyiz. Bir uçurum var. Konya’dan geldik. Bunu özellikle İstanbul’da çok fark ettim. Çok fazla yabancı var. Nereye gidecek bunun sonu? Ucuz işçilik için mi çalıştırıyorlar? Benim aklım almadı ve gerçekten her şey çok pahalı” ifadelerini kullandı.
“Paramızın hiç değeri yok” diyen Akdağ, ekonominin kötü olmasının nedeninin yanlış politikalar olduğunu söyledi. Akdağ, şunları söyledi: “Belki alabilirim ama 10 kere bakıyorum etiketlere. Şaşkınlık içinde kaldım. Her sene geliyoruz İstanbul’a. Bu sene çok çok pahalı. Buna biran önce bir çözüm bulunmazsa işimiz gerçekten zor. Hadi biz belli bir yaşa geldik ama insan torunlarını, çocuklarını düşünüyor. Artık birbirleriyle didişmeyi bıraksınlar. Paramızın gittikçe değeri düşüyor. Yönetenler baştan sona kadar yanlışlar. Yaptıkları her şey yanlış. Satmakla olacak işler değil bunlar. Orayı sat, burayı sat. Nereye kadar? Hazine boş.”
Ülkede “yönetememe krizi” olduğunu belirten İstanbul sakinleri, ülke kaynaklarının doğru bir şekilde kullanılması ve “çalıp çırpmaya” son verilmesi halinde ekonominin düzelebileceğini kaydetti.
Yeni asgari ücretin 5 bin 500 TL olarak belirlenmesi derde derman olmadı. Asgari ücrete yapılan zam, ardı ardına yapılan zamlar nedeniyle daha ceplere girmeden eridi. Hayat pahalılığın en çok hissedildiği İstanbul’da mikrofon uzattığımız yurttaşlar, yaşananların sorumlusunun iktidar olduğunu belirtti.
EKİMİ BIRAKTI
Eskiden çiftçilik yaptığını aktaran Fethi Sordabak, kazanamadığı için işini bıraktığını söyledi. Devletin üretimde kendilerine herhangi bir destek vermediğini kaydeden Sorbadak, kendisine ait arazilerde daha önce karpuz, soğan, patates gibi sebze ve meyveler ektiğine işaret ederek, “Eskiden çiftçilikten kazanç sağlayabiliyordum. Şuan çalışsam da geçimimi sağlayamam. O yüzden bıraktım. 2 bin dönüm arazi boş, ekilmiyor. Mazottur, gübredir, işçinin parasıdır çıkartamıyorum” dedi. Sorbadak, “Türkiye’de satılmadık hiçbir şey kalmadı. Milli gelir diye bir şey kalmadı. Hepsi satıldı. Satılmış bir ülkenin ekonomisinden ne beklersiniz?” diye tepki gösterdi.
‘ÇALMAYI İYİ BİLİYORLAR’
Şu an tersanede çalıştığını kaydeden Sordabak, Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın oğullarına ait gemilere değinerek, “Hep bana olmamalı. Ya adam tahtaya yazı yazamadı (Binali Yıldırım). Bu düşüncede, bilgide bir insan. Ve dünyanın en büyük gemi şirketine sahip bir insan oluyor. Bu neden oluyor? Çalmaktan oluyor. Tayyip başa geldiğinde, ‘Fakir çalmasını beceremediği için fakirdir’ demişti ya bunlar gerçekten müthiş bir şekilde çalmayı biliyorlar. Ülke bu kadar harç borç içindeyken artık değişmez. Adamlar amaçlarını eriştiler. Yılardır ‘dış güçler dış güçler’ diyorlar. Dış güçlerin 200 yılda yapamadıklarını adamlar 20 yılda onlara peşkeş çektiler. Bu ülke bitti” ifadelerini kullandı. Yurt dışına gitme hayalleri kurduğunu ifade eden Sordabak, “Sadece ben değil. İçinde bulunduğum ortamdakilerin hepsi kaçmak istiyor” diye kaydetti.
‘ASGARİ ÜCRET KİRAYA YETMİYOR’
Sordabak’ın akrabası Mehmet Sordabak ise, ekonomik krizden en çok sağlık sektöründen etkilendiklerini söyledi. Sordabak, “Hastaneye hasta götürdüğümüzde ne randevu ne de sıra alabiliyoruz. Ne de gittiğimiz zaman tedavi ettirebilecek bir doktor bulabiliyoruz. Sağlık olmadığı zaman gerisinin ne önemi var? Ay sonunu her zaman borçla getiriyoruz. 5 bin 500 dediği asgari ücret kiraya yetmiyor. Asgari ücret şu vaziyette 20 bin TL olsa yine de az. Bu insanlar ne yiyecek ne giyecek” şeklinde dert yandı.
ALMANYA’DA YAŞAYAN KADINLA TARTIŞTI
Almanya’da yaşayan bir kadın, Sorbadak’ın konuşmasını keserek, “Almanya’da hayat çok pahalı. ‘Banyo yapmayın, elektriği, suyu az kullanın’ diyorlar” ifadelerini kullandı. Kadın, ayrıca Türkiye’nin ekonomik durumunun iyi olduğunu ileri sürdü.
Kadına tepki gösteren Fethi Sorbadak, “Almanya çok pahalıysa senle yer değişelim. Sen gel buraya, ben Almanya’ya gideyim. Buraya tatile gelme. Almanya’dan gelip burada oy kullanmayın lütfen. Türkiye diye bir şey kalmadı. Artık Hz. Ömer de gelse kurtaramaz. Satılmadık hiçbir şey kalmadı” ifadelerini kullandı. Fethi Sordabak, kadının, “Niye kurtaramaz? Ne satıldı Allah aşkına?” sorusuna da “Sana kalem kalem sayabilirim” şeklinde yanıt verdi.
‘ŞÜKRETMEKLE OLMUYOR’
Kadının ‘insanlar çalışmamak için şehirlere akıyor” sözlerine de tepki gösteren Fethi Sordabak, insanların mazot alamamasından kaynaklı köyde kalamadığını söyledi. Sorbadak, ayrıca 2 bin dönüm arazisi olduğunu ve ekemediğini söyledi. Fethi Sordabak, kadının, “Neden ekemiyorsun? Ben ekiyordum. Devlet bana kuruş yardım etmiyordu. Bir sene sel, bir sene dolu vuruyordu. Biz Allah’a şükrediyorduk. Ama şuan şükür yok ki” demesine de, “Abla şükretmekle değil, icraatla oluyor” ifadeleriyle tepki gösterdi.
‘DÜZELECEK’ AÇIKLAMALARINA TEPKİ
Ekonominin kötü olduğuna dikkati çeken Ferhat Kara, hem maddi hem de manevi sıkıntılar çektiklerini dile getirdi. Kara, “Her şey pahalı. Bir şey alamıyorum, çarşıda bir şey yiyemiyoruz, çay içemiyoruz. Çay olmuş 10-15 TL. Bekar olduğum halde geçimimi zor sağlıyorum. Allah evli, çocuklu olanlara yardım etsin. Büyük sıkıntılar var” dedi.
Kızlarının yurt dışında yaşadığı ve kendisinin de çifte vatandaşlığının olduğunu aktaran Birsel Bilgiç, Türkiye’de ekonominin kötü bir durumda olduğunu ifade etti. Yurt dışında yaşadığı kızlarına her yıl yaptığı maddi desteği bu yıl ekonomik krizden kaynaklı yapamadığını belirten Bilgiç, kızlarının bu nedenle çalışmak zorunda kaldığını kaydetti. Bilgiç, “Yurt dışında da zamlar, artışlar oluyor. Ama gelirleri çok yüksek olduğu için artışları karşılayabiliyorlar. Devlet çok yardım ediyor. Mesela elektrik arttı. Devlet elektrik yardımı yaptı. Ama burada iş sahibiyim ve hiçbir destek görmedim. Tüm dünyada ekonomik kriz var ama Türkiye’de bir kabullenememe. ‘Şubat’ta düzelecek, Mart’ta düzelecek’ diyorlar. Ben ona karşıyım. ‘Ekonomik kriz var’ denilecek, enflasyon kabul edilecek. Mesela böyle şeyler bizde pek kabul edilmiyor. O yüzden çözülemiyor. Kabullenmememe sebepleri, ona inanlar oy atsın diye” ifadelerini kullandı.
‘GEÇİNEMİYORUZ’
Lokman Karademir, krizden kaynaklı ayın sonunu getiremediğine işaret ederek, “Hayatımda hiç bu kadar kötü bir dönem yaşamadım” dedi. Ekonomik krizin sorumlusu olarak hükümeti işaret eden Karademir, “Çalıp çırpıyorlar. Bizim de çalmamız gerekiyor baştakiler gibi. Çalmadan olmaz bu ülkede! Baştakiler gitse bile kısa bir sürede normale dönmez. Satacak bir şey kalmadı, fabrikalar kapatıldı. Kim gelirse gelsin kolay kolay düzelmez. Çünkü Türkiye’nin artık toprakları bile satılıyor” ifadelerini kullandı.
Bayram tatilinde parası olmadığından kaynaklı herhangi bir yere gidemediğini aktaran Karademir, “Anketörlük yapıyorum. Günlük 200-250 TL alıyorum. Ama yine kurtarmıyor. Güne zaten 50-100 TL giderle başlıyorsun. Benle arkadaş bekar evinde yaşıyoruz. 3 bin TL veriyoruz. Artı faturalar var. İki kişiyiz ama bin 500 TL doğalgaz faturası geldi. 500-600 elektrik, su geliyor. Biz nasıl geçineceğiz? Gerçekten geçinemiyoruz” diye konuştu.
YÖNETEMEME KRİZİ
Ülkede “yönetememe krizi” olduğunu vurgulayan Mustafa Kılıç, deniz yollarında çalıştığı için birçok ülke gördüğünü ve Türkiye’deki kriz gibisiyle ilk kez karşılaştığını kaydetti. Kılıç, “Dünyada birçok kriz gördüm. Bu kadar aptalca, ‘Geliyorum’ deyip de önlem alınamamış bir kriz hatırlamıyorum. Vatandaş cebinde parası olmadığı için sadece geziyor, bir şey alamıyor. Bu ülkenin krizi atlatacak çok büyük bir gücü var. Yeter ki akıllı bir şekilde turizmi, tarımı kullanalım. Lojistik olarak çok güzel bir yerlerdeyiz. Onları kullanalım. Eğer siz bu ülkede çalıp çırpmasanız, halktan yana tavır alırsanız… Hani ‘dinciyiz’ diyorlar ya; Bizim dinimizde ‘ver’ var, ‘al’ yok. ‘Al’ hangi dinde var? Yok. Hak, hukuk var. ‘Ver’ var. ‘Al’ yok. Veren el üstün, alan el ne? Dilenci, en altta. Biz şuan da en altı yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
‘UTANMIYORLAR MI?’
Ekonominin iyi olduğunu söyleyenlere tepkili olduğunu ifade eden Kılıç, “Bundan daha iyi günleri biz gördük. ‘Ecevit zamanında kuyruklar, savaş vardı. Dünya bizi ambara koymuştu’ diyorlar. ‘Ecevit zamanında kuyruklar vardı’ diyenler Amerika’nın düdüğünü mü çalıyorlar? Utanmıyorlar mı bunları konuşmaktan? Ekonomik krizin nedeni yönetememekten. 20 yıldır bir ülke ileriye gider, geriye gitmez. Dünyada hangi ülke geri gitmiş. Ben dünyayı gezdim, geriye giden ülke görmedim” ifadelerini kullandı.
Ülke kaynakların farklı yerlere aktarıldığını söyleyen Kılıç, şöyle devam etti: “1870’li yıllarda yapılan tünel Fransızlara yaptırıldı. O tünel yap, işlet, devret modeliyle yaptırıldı. 42 yıllık onun bir yap, işlet, devret modeliyle bir mazisi var ama yap, işlet, devret müşteri garantisi yok. Müşteri garantisi demek en kötü soygun demektir. Müşteri garantili hastane yaptırıyorsun. O zaman mezarlık yaptırdın ölü garantisi ver. Arkadaş dükkan açıyor. Ona da ver müşteri garantisi. Niye vermiyorsun? Bu kadar göçmeni aldın. Kiraları patlattın. 10 milyon insan Türkiye’ye gelirse kiralar tabi ki 3 misli olur. Bütün mesele bu. Bu ekonomi kim gelirse gelsin, iyi niyetli olursa düzeltir. Bir sürü ekonomist var. Onların lafı dinlenirse düzelir. Amaç başka. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Paraların nereye gittiği önemli.”
YÖNETİM SORUNU
Ekonomik durumunun iyi olduğunu ancak ülkedeki krizi görmezden gelemeyeceğini ifade eden Emine Akdağ, “Bizim iyi diye kötü olanları görmezden gelemeyiz. Bir uçurum var. Konya’dan geldik. Bunu özellikle İstanbul’da çok fark ettim. Çok fazla yabancı var. Nereye gidecek bunun sonu? Ucuz işçilik için mi çalıştırıyorlar? Benim aklım almadı ve gerçekten her şey çok pahalı” ifadelerini kullandı.
“Paramızın hiç değeri yok” diyen Akdağ, ekonominin kötü olmasının nedeninin yanlış politikalar olduğunu söyledi. Akdağ, şunları söyledi: “Belki alabilirim ama 10 kere bakıyorum etiketlere. Şaşkınlık içinde kaldım. Her sene geliyoruz İstanbul’a. Bu sene çok çok pahalı. Buna biran önce bir çözüm bulunmazsa işimiz gerçekten zor. Hadi biz belli bir yaşa geldik ama insan torunlarını, çocuklarını düşünüyor. Artık birbirleriyle didişmeyi bıraksınlar. Paramızın gittikçe değeri düşüyor. Yönetenler baştan sona kadar yanlışlar. Yaptıkları her şey yanlış. Satmakla olacak işler değil bunlar. Orayı sat, burayı sat. Nereye kadar? Hazine boş.”
Ülkede “yönetememe krizi” olduğunu belirten İstanbul sakinleri, ülke kaynaklarının doğru bir şekilde kullanılması ve “çalıp çırpmaya” son verilmesi halinde ekonominin düzelebileceğini kaydetti.
Yeni asgari ücretin 5 bin 500 TL olarak belirlenmesi derde derman olmadı. Asgari ücrete yapılan zam, ardı ardına yapılan zamlar nedeniyle daha ceplere girmeden eridi. Hayat pahalılığın en çok hissedildiği İstanbul’da mikrofon uzattığımız yurttaşlar, yaşananların sorumlusunun iktidar olduğunu belirtti.
EKİMİ BIRAKTI
Eskiden çiftçilik yaptığını aktaran Fethi Sordabak, kazanamadığı için işini bıraktığını söyledi. Devletin üretimde kendilerine herhangi bir destek vermediğini kaydeden Sorbadak, kendisine ait arazilerde daha önce karpuz, soğan, patates gibi sebze ve meyveler ektiğine işaret ederek, “Eskiden çiftçilikten kazanç sağlayabiliyordum. Şuan çalışsam da geçimimi sağlayamam. O yüzden bıraktım. 2 bin dönüm arazi boş, ekilmiyor. Mazottur, gübredir, işçinin parasıdır çıkartamıyorum” dedi. Sorbadak, “Türkiye’de satılmadık hiçbir şey kalmadı. Milli gelir diye bir şey kalmadı. Hepsi satıldı. Satılmış bir ülkenin ekonomisinden ne beklersiniz?” diye tepki gösterdi.
‘ÇALMAYI İYİ BİLİYORLAR’
Şu an tersanede çalıştığını kaydeden Sordabak, Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın oğullarına ait gemilere değinerek, “Hep bana olmamalı. Ya adam tahtaya yazı yazamadı (Binali Yıldırım). Bu düşüncede, bilgide bir insan. Ve dünyanın en büyük gemi şirketine sahip bir insan oluyor. Bu neden oluyor? Çalmaktan oluyor. Tayyip başa geldiğinde, ‘Fakir çalmasını beceremediği için fakirdir’ demişti ya bunlar gerçekten müthiş bir şekilde çalmayı biliyorlar. Ülke bu kadar harç borç içindeyken artık değişmez. Adamlar amaçlarını eriştiler. Yılardır ‘dış güçler dış güçler’ diyorlar. Dış güçlerin 200 yılda yapamadıklarını adamlar 20 yılda onlara peşkeş çektiler. Bu ülke bitti” ifadelerini kullandı. Yurt dışına gitme hayalleri kurduğunu ifade eden Sordabak, “Sadece ben değil. İçinde bulunduğum ortamdakilerin hepsi kaçmak istiyor” diye kaydetti.
‘ASGARİ ÜCRET KİRAYA YETMİYOR’
Sordabak’ın akrabası Mehmet Sordabak ise, ekonomik krizden en çok sağlık sektöründen etkilendiklerini söyledi. Sordabak, “Hastaneye hasta götürdüğümüzde ne randevu ne de sıra alabiliyoruz. Ne de gittiğimiz zaman tedavi ettirebilecek bir doktor bulabiliyoruz. Sağlık olmadığı zaman gerisinin ne önemi var? Ay sonunu her zaman borçla getiriyoruz. 5 bin 500 dediği asgari ücret kiraya yetmiyor. Asgari ücret şu vaziyette 20 bin TL olsa yine de az. Bu insanlar ne yiyecek ne giyecek” şeklinde dert yandı.
ALMANYA’DA YAŞAYAN KADINLA TARTIŞTI
Almanya’da yaşayan bir kadın, Sorbadak’ın konuşmasını keserek, “Almanya’da hayat çok pahalı. ‘Banyo yapmayın, elektriği, suyu az kullanın’ diyorlar” ifadelerini kullandı. Kadın, ayrıca Türkiye’nin ekonomik durumunun iyi olduğunu ileri sürdü.
Kadına tepki gösteren Fethi Sorbadak, “Almanya çok pahalıysa senle yer değişelim. Sen gel buraya, ben Almanya’ya gideyim. Buraya tatile gelme. Almanya’dan gelip burada oy kullanmayın lütfen. Türkiye diye bir şey kalmadı. Artık Hz. Ömer de gelse kurtaramaz. Satılmadık hiçbir şey kalmadı” ifadelerini kullandı. Fethi Sordabak, kadının, “Niye kurtaramaz? Ne satıldı Allah aşkına?” sorusuna da “Sana kalem kalem sayabilirim” şeklinde yanıt verdi.
‘ŞÜKRETMEKLE OLMUYOR’
Kadının ‘insanlar çalışmamak için şehirlere akıyor” sözlerine de tepki gösteren Fethi Sordabak, insanların mazot alamamasından kaynaklı köyde kalamadığını söyledi. Sorbadak, ayrıca 2 bin dönüm arazisi olduğunu ve ekemediğini söyledi. Fethi Sordabak, kadının, “Neden ekemiyorsun? Ben ekiyordum. Devlet bana kuruş yardım etmiyordu. Bir sene sel, bir sene dolu vuruyordu. Biz Allah’a şükrediyorduk. Ama şuan şükür yok ki” demesine de, “Abla şükretmekle değil, icraatla oluyor” ifadeleriyle tepki gösterdi.
‘DÜZELECEK’ AÇIKLAMALARINA TEPKİ
Ekonominin kötü olduğuna dikkati çeken Ferhat Kara, hem maddi hem de manevi sıkıntılar çektiklerini dile getirdi. Kara, “Her şey pahalı. Bir şey alamıyorum, çarşıda bir şey yiyemiyoruz, çay içemiyoruz. Çay olmuş 10-15 TL. Bekar olduğum halde geçimimi zor sağlıyorum. Allah evli, çocuklu olanlara yardım etsin. Büyük sıkıntılar var” dedi.
Kızlarının yurt dışında yaşadığı ve kendisinin de çifte vatandaşlığının olduğunu aktaran Birsel Bilgiç, Türkiye’de ekonominin kötü bir durumda olduğunu ifade etti. Yurt dışında yaşadığı kızlarına her yıl yaptığı maddi desteği bu yıl ekonomik krizden kaynaklı yapamadığını belirten Bilgiç, kızlarının bu nedenle çalışmak zorunda kaldığını kaydetti. Bilgiç, “Yurt dışında da zamlar, artışlar oluyor. Ama gelirleri çok yüksek olduğu için artışları karşılayabiliyorlar. Devlet çok yardım ediyor. Mesela elektrik arttı. Devlet elektrik yardımı yaptı. Ama burada iş sahibiyim ve hiçbir destek görmedim. Tüm dünyada ekonomik kriz var ama Türkiye’de bir kabullenememe. ‘Şubat’ta düzelecek, Mart’ta düzelecek’ diyorlar. Ben ona karşıyım. ‘Ekonomik kriz var’ denilecek, enflasyon kabul edilecek. Mesela böyle şeyler bizde pek kabul edilmiyor. O yüzden çözülemiyor. Kabullenmememe sebepleri, ona inanlar oy atsın diye” ifadelerini kullandı.
‘GEÇİNEMİYORUZ’
Lokman Karademir, krizden kaynaklı ayın sonunu getiremediğine işaret ederek, “Hayatımda hiç bu kadar kötü bir dönem yaşamadım” dedi. Ekonomik krizin sorumlusu olarak hükümeti işaret eden Karademir, “Çalıp çırpıyorlar. Bizim de çalmamız gerekiyor baştakiler gibi. Çalmadan olmaz bu ülkede! Baştakiler gitse bile kısa bir sürede normale dönmez. Satacak bir şey kalmadı, fabrikalar kapatıldı. Kim gelirse gelsin kolay kolay düzelmez. Çünkü Türkiye’nin artık toprakları bile satılıyor” ifadelerini kullandı.
Bayram tatilinde parası olmadığından kaynaklı herhangi bir yere gidemediğini aktaran Karademir, “Anketörlük yapıyorum. Günlük 200-250 TL alıyorum. Ama yine kurtarmıyor. Güne zaten 50-100 TL giderle başlıyorsun. Benle arkadaş bekar evinde yaşıyoruz. 3 bin TL veriyoruz. Artı faturalar var. İki kişiyiz ama bin 500 TL doğalgaz faturası geldi. 500-600 elektrik, su geliyor. Biz nasıl geçineceğiz? Gerçekten geçinemiyoruz” diye konuştu.
YÖNETEMEME KRİZİ
Ülkede “yönetememe krizi” olduğunu vurgulayan Mustafa Kılıç, deniz yollarında çalıştığı için birçok ülke gördüğünü ve Türkiye’deki kriz gibisiyle ilk kez karşılaştığını kaydetti. Kılıç, “Dünyada birçok kriz gördüm. Bu kadar aptalca, ‘Geliyorum’ deyip de önlem alınamamış bir kriz hatırlamıyorum. Vatandaş cebinde parası olmadığı için sadece geziyor, bir şey alamıyor. Bu ülkenin krizi atlatacak çok büyük bir gücü var. Yeter ki akıllı bir şekilde turizmi, tarımı kullanalım. Lojistik olarak çok güzel bir yerlerdeyiz. Onları kullanalım. Eğer siz bu ülkede çalıp çırpmasanız, halktan yana tavır alırsanız… Hani ‘dinciyiz’ diyorlar ya; Bizim dinimizde ‘ver’ var, ‘al’ yok. ‘Al’ hangi dinde var? Yok. Hak, hukuk var. ‘Ver’ var. ‘Al’ yok. Veren el üstün, alan el ne? Dilenci, en altta. Biz şuan da en altı yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
‘UTANMIYORLAR MI?’
Ekonominin iyi olduğunu söyleyenlere tepkili olduğunu ifade eden Kılıç, “Bundan daha iyi günleri biz gördük. ‘Ecevit zamanında kuyruklar, savaş vardı. Dünya bizi ambara koymuştu’ diyorlar. ‘Ecevit zamanında kuyruklar vardı’ diyenler Amerika’nın düdüğünü mü çalıyorlar? Utanmıyorlar mı bunları konuşmaktan? Ekonomik krizin nedeni yönetememekten. 20 yıldır bir ülke ileriye gider, geriye gitmez. Dünyada hangi ülke geri gitmiş. Ben dünyayı gezdim, geriye giden ülke görmedim” ifadelerini kullandı.
Ülke kaynakların farklı yerlere aktarıldığını söyleyen Kılıç, şöyle devam etti: “1870’li yıllarda yapılan tünel Fransızlara yaptırıldı. O tünel yap, işlet, devret modeliyle yaptırıldı. 42 yıllık onun bir yap, işlet, devret modeliyle bir mazisi var ama yap, işlet, devret müşteri garantisi yok. Müşteri garantisi demek en kötü soygun demektir. Müşteri garantili hastane yaptırıyorsun. O zaman mezarlık yaptırdın ölü garantisi ver. Arkadaş dükkan açıyor. Ona da ver müşteri garantisi. Niye vermiyorsun? Bu kadar göçmeni aldın. Kiraları patlattın. 10 milyon insan Türkiye’ye gelirse kiralar tabi ki 3 misli olur. Bütün mesele bu. Bu ekonomi kim gelirse gelsin, iyi niyetli olursa düzeltir. Bir sürü ekonomist var. Onların lafı dinlenirse düzelir. Amaç başka. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Paraların nereye gittiği önemli.”
YÖNETİM SORUNU
Ekonomik durumunun iyi olduğunu ancak ülkedeki krizi görmezden gelemeyeceğini ifade eden Emine Akdağ, “Bizim iyi diye kötü olanları görmezden gelemeyiz. Bir uçurum var. Konya’dan geldik. Bunu özellikle İstanbul’da çok fark ettim. Çok fazla yabancı var. Nereye gidecek bunun sonu? Ucuz işçilik için mi çalıştırıyorlar? Benim aklım almadı ve gerçekten her şey çok pahalı” ifadelerini kullandı.
“Paramızın hiç değeri yok” diyen Akdağ, ekonominin kötü olmasının nedeninin yanlış politikalar olduğunu söyledi. Akdağ, şunları söyledi: “Belki alabilirim ama 10 kere bakıyorum etiketlere. Şaşkınlık içinde kaldım. Her sene geliyoruz İstanbul’a. Bu sene çok çok pahalı. Buna biran önce bir çözüm bulunmazsa işimiz gerçekten zor. Hadi biz belli bir yaşa geldik ama insan torunlarını, çocuklarını düşünüyor. Artık birbirleriyle didişmeyi bıraksınlar. Paramızın gittikçe değeri düşüyor. Yönetenler baştan sona kadar yanlışlar. Yaptıkları her şey yanlış. Satmakla olacak işler değil bunlar. Orayı sat, burayı sat. Nereye kadar? Hazine boş.”