IŞİD, El Nusra, Ahraruş Şam ve diğerleri… AKP’nin dostları intikam peşinde..
Başka bir şekilde ifade edecek olursak “Düşmanından çok dostundan sakın. Çünkü dostluğunuz biterse sana nasıl zarar verebileceğini en iyi dostun bilir”. Evet, geçtiğimiz günlerde, 2 Türk askerinin diri diri yakılmasına ait videoyu içimiz kan ağlayarak seyrettik. Üstelik bu katliam yaşanılan ilk vahşet de değildi.
Son 3 ayda 35 asker haince şehit edilmiş, 4 asker kaçırılmış ve yaklaşık 140 asker de yaralanmıştı. Zaten Fırat Kalkanı Operasyonu adı altında Suriye’de savaşan toplam asker sayımız da 450 idi. Yani Suriye’ye ilk olarak gönderilen askerlerin %45 i imha edilmişti. Maalesef bu saldırıları düzenleyen ise Erdoğan ve onun ekibi ile dostlukları birçok farklı kaynak tarafından teyit edilmiş olan İŞİD’di .
IŞİD kontrolündeki bölgelerden Türkiye’ye yapılan petrol ticareti ve bu ticarete Türkiye’nin üst düzey siyasi yönetim kadrosu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi karışmış olduğuna yönelik iddialar Rusya tarafından düzenlenen basın toplantısında uydu fotoğraflarıyla desteklenerek ayan beyan ortaya konmuştu. Ayrıca bahse konu toplantıda, Türkiye topraklarından, insani yardım görünümünde IŞİD ve El Nusra saflarına binlerce militan ve tonlarca askeri mühimmat akışı olduğu ve Türkiye’nin uzun zamandır ve düzenli biçimde bu tür faaliyetler yürüttüğü ifade edilmişti. Hatta aynı basın toplantısında Rus yetkililer “Biz daha önce birçok kez teröristlerle flört edilmesinin tehlikelerinden bahsettik” demişlerdi. Yani Türkiye için tehlike çanlarının çaldığını Rusya bile söylemişti .
Columbia Üniversitesi’nin İnsan Hakları Enstitüsü’nün Barış İnşası programının direktörü ABD’li akademisyen David L. Phillips, Amerikan ve Türk basınında yayımlanan haberlere dayanarak “Dokuz maddede Türkiye-IŞİD İşbirliğine dair her şey” adlı yazısında Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiğini ortaya koymuş. Söz konusu yazıda, Türkiye’nin IŞİD’e askeri teçhizat, ulaşım, lojistik, mali ve tıbbi destek sağladığını belgelere dayanarak belirtilmektedir. Yine aynı yazıda Türkiye’nin IŞİD savaşçılarını eğittiği, IŞİD’in militan toplamasına yardım ettiği ve IŞİD’e Kobani’de destek olduğunu da ifade etmiştir.
Uçak krizi sonrası Rusya´yla yaşadığı sorunları aşmaya başlayan Türkiye, 24 Ağustos´ta başlattığı Fırat Kalkanı Harekâtı´yla birlikte Moskova´yla işbirliğini arttırdı. Hatta 19 Aralık’ta Moskova’da Türkiye, İran, Rusya’nın imzaladığı ortak deklarasyonla Suriye´de önceliğin rejim değişikliği olmadığı konusunda mutabakat sağlandı. Zirvede üç ülke hem Suriye´nin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını korumak hem de teröre karşı mücadele etmek konusunda anlaştığını da açıkladı. Yani Türkiye başından beri tam tersi pozisyonda bulunduğu Rusya ve İran´la aynı pozisyonu aldı. Söz konusu Deklarasyonla, Türkiye´nin ‘Esad´ı devirme politikasının ‘resmi´ olarak da bittiği kayıt altına alındı.
Daha önce Türkiye Esat´ı terörist olarak görürken, birçok açıdan desteklediği başta IŞİD ve El Nusra olmak üzere birçok rejim muhalifini Moskova´daki deklarasyonla terörist olarak görmeye başladı. Kısacası Erdoğan, bir imzayla eski dostlarını terörist olarak görmeye başladı.
Tabi, bu durum başta IŞİD olmak üzere birçok rejim muhalifini kızdırdı. Onlar açısından Türkiye sözünde durmayan, duruma göre saf değiştiren bir ülke haline gelmişti. Kısacası bu gruplar, ihanete uğradıklarını düşündüler ve bunun bedelini acı bir şekilde Türkiye’ye ödetmeye karar verdiler. Bu yüzden birçok vahşi eylem hazırlığına geçerek kanlı eylemlerine başladılar. Maalesef, Erdoğan’ın kendi çıkar ve hevesleri uğruna uyguladığı politikalarının bedelini Türk askeri canıyla kanıyla ağır şekilde ödemeye başladı. Daha da acısı, Türk askeri bu bedeli, kendi askeri teçhizat, lojistik sistemiyle ve Türkiye’de eğitilen IŞİD savaşçıları tarafından vahşice katledilerek ödemektedir. Yani ülke insanının cebinden ödediği vergiyle alınan silahlarla, kendi oğlu öldürülmektedir.
Sonuç itibariyle Erdoğan, sırf şahsi hırs ve ütopik politikalarına ulaşmak amacıyla Dünya kamuoyunda terörist olarak kabul edilen grupları bile, dost olarak görüp gizli kapılar arkasında anlaşmalar yaptı. Gelişen durumlar Erdoğan’ın politikalarının tam tersi yönde ilerlemesiyle, Erdoğan yine yeni şahsi politikalarıyla Türkiye’yi uçuruma sürüklemeye devam etmektedir. Anlaşılan bu durumun bedelini maalesef Türk halkı ödemeye devam edecektir.
Ayrıca Sayın Savunma Bakanımız üç askerimizin ISID’in elinde olduğunu ve ISID’in yayınladığı görüntülerin incelediğini söyledi. Aradan geçen dört günün sonunda Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş konuyla ilgili yaptığı açıklamada DEAŞ’ın elinde olduğu değerlendirilen askerler konusunda, “Teyit edilmiş bilgi yok” derken, “Bazı arkadaşlar da ayaklarını denk alsınlar” uyarısında bulundu.
Sayın Başbakan yardımcısı, Genelkurmay’ın personeline sahip olamadığını mı ima etmek istiyor. IŞİD’in yayınladığı görüntülerdeki askerler bizimkiler değilse, bizim kaçırılan askerlerimiz nerde?