TR724 sitesi, Ağustos 2016’dan bu yana tutuklu bulunan ve ceza evinde kötü muameleye tabi tutulan genç bir adliye muhabirinin, Ayşenur Parıldak’ın “dosyasını” inceledi.
11 Ağustos 2016 tarihinden beri cezaevinde olan Ayşenur Parıldak’ın ismini kamuoyu en son Cumhuriyet Gazetesi’ne yazdığı mektup ile duymuştu. Parıldak mektubunda kendisine yapılan kötü muameleden ve tacizden bahsetmiş, cezaevinde unutulmaktan korktuğunu söylemişti.
Tr724’ün ulaştığı bilgilere göre, Parıldak, 80 gün boyunca müebbet hapse mahkum olanların kaldığı tek kişilik hücrede kalmış. Şu an gündüz saatlerinde diğer mahkumlarla bir araya gelmesine izin veriliyor. Ancak saat 17’den sabaha kadar tekrar tek kişilik hücresine konuluyor.
Parıldak, hapisteki diğer meslektaşlarından birazcık şanslı kabul edilebilir. Çünkü haklarında iddianame hazırlanması çaresizce bekleyen onlarca gazeteciden farklı olarak bu hafta Ankara adliyesinde hakim karşısına çıkacak. Parıldak, 15 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyor.
Savcı, suçtan bahsetmemiş
Tr724, Ayşenur Parıldak’ın iddianamesine ulaştı ve iddianamedeki iddiaları inceledi. 7 sayfalık iddianamede Savcı İdris Ünal, Parıldak’ın silahlı terör örgütüne üye olduğunu iddia ediyor. Delil olarak da sosyal paylaşımlarını ve para hareketlerini gösteriyor. Savcı “subjektif haber” yapmakla suçladığı Parıldak’ın hangi haberinin suç teşkil ettiğine ise yer vermemiş.
Bilindiği gibi hükümetin kontrollündeki mahkemeler bir sivil toplum hareketi olan Hizmet Hareketi’ni bir terör örgütü olarak tanımlıyor. Hizmet hareketi ile iltisaklı herkesi terör örgütü üyesi olarak görüyor. Hükümet, 15 temmuz darbe girişiminden hizmet hareketini sorumlu tutuyor. ABD’de yaşayan Fethullah Gülen uluslararası bir komisyonun darbe iddialarını araştırmasını önermiş ancak bu teklif hükümet tarafından cevapsız kalmıştı. Avrupa Birliği İstihbarat Merkezi (Intcen)’in raporunda darbe teşebbüsünün arkasında Gülen olmadığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tasfiyeler için önceden haberini aldığı darbeyi fırsata çevirdiği iddiaları yer almıştı. 14 Ocak 2017 tarihinde New York Times gazetesinde çıkan başyazıda da Türk hükümetinin Gülen’in darbe suçlamasıyla sınır dışı edilmesi için hiçbir bir delil sunamadığını belirtmişti.
Copy-paste suçlama
Savcı, iddianamesinin ilk kısmında büyük ihtimalle kendisinin bile tamamını okumadığı önceki iddianamelerden alıntı yaparak Hizmet Hareketi’nin bir terör örgütü olduğunu iddia ettikten sonra genç muhabirin bu örgüt ile ilişkisini anlatmaya çalışıyor.
İddianameye göre Ayşenur Parıldak’a yapılan gözaltı operasyonu bir ihbar ile başlamış. 155’e gelen ihbara göre aynı zamanda bir hukuk öğrencisi olan Parıldak’ın sınavlarından sonra kaçacağı iddia edilmiş. Ancak darbe ve akabinde yoğun gazeteci tutuklamalarının başlamasından 20 gün sonra bile kamuya açık yerlerde bulunan, sınavlarına giren ve saklanma ihtiyacı hissetmeyen birisin neden kaçmak istediği ile ilgili somut bir bilgi yok. Bilindiği gibi Parıldak Ankara Üniversitesi kampüsünde gözaltına alınmıştı.
Staj yapmak suç, gazetenin yöneticileri masum!
Savcı, Ayşenur Parıldak’ın 2011 yılında F..ö/PDY’ye ait olduğunu iddia ettiği Taraf Gazetesi’nde stajyer olarak çalışmasını terör örgütü ile ilk teması olarak anlatıyor. 2011 yılında 21 yaşında olan Parıldak’ın bir stajyer olarak neler yaptığına yer vermemiş. Savcının 2011 yılında örgütün yayın organı olarak tanımladığı Taraf Gazetesi’nin yayın koordinatörlüğünü şu an AKP milletvekili Markar Eseyan yapıyordu. Yazı işleri müdürü de hükümet destekçisi ve Gülen cemaati muhalifi Yıldıray Oğur’du. Yine AKP milletvekili Orhan Miroğlu ile bugün Erdoğan’ın kalemşörlerinden Hilal Kaplan ve Melih Altınok köşe yazarı olarak görev almaktaydı. Savcı 2012-2016 yılları arasında Zaman Gazetesi’nde çalıştığını belirttiği Parıldak’ın hizmet hareketi ile iltisaklı davaları takip etmesini suç olarak saymış. Bir adliye muhabirinin dava takip etmesinin suç sayılması ile ilk defa karşılaşıyoruz. Savcı şüphelinin subjektif ve tek taraflı haber yaptığını iddia ederken bu haberlerin hangisi olduğuna ise yer vermemiş, iddianamede bir tane haber örneği bulunmuyor. Kaldı ki haberlerin yanlı olup olmaması mahkemenin ilgi alanına girmese bile bu iddia doğru kabul edildiğinde Türk Ceza Kanunu’nda böyle bir suç yok. Ayrıca Parıldak’ın hakim ve savcıları eleştirmesine de delil olarak yer verilmiş. Bu da yine aynı şekilde suç olarak nitelendirilebilecek bir durum değil.
Tweet’ten suç!
Savcının iddianamesini dayandırdığı bir diğer konu ise Parıldak’ın twitter mesajları. Parıldak’ın yaklaşık 3 yıl önce yani 2014 yılında atmış olduğu ve yargıyı eleştiren tweetleri delil olarak iddianamede yer alıyor. Savcı, Parıldak’ın anayasa mahkemesinden bir fotoğrafın altına “bir dahakine ne amaçla geliriz bilinmez” mesajını da suç olarak kabul ediyor. Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi bakanların ve cumhurbaşkanının yargılandığı tek yetkili mahkeme. Savcı, cumhurbaşkanı veya bakanların anayasa mahkemesinde yargılanmaları ile ilgili bir imadan rahatsız oluyor ve suç sayıyor. Halbuki aynı şekilde binlerce açıklama, sosyal medya paylaşımı, haber ve köşe yazısı var iken sadece genç bir muhabirin düşüncesi suç sayılıyor. Tweet alıntılarındaki en büyük skandal ise Parıldak’ın darbe gecesi yaşanan şiddet ile ilgili kaygılarını anlatmasını da darbeye destek olarak algılamış. P24 sitesine ait bir tweeti RT etmesini de suç delili olarak kayda geçmiş.
Kuşkusuz Parıldak’ın iddianamesinde geçen en absürt ayrıntı Parıldak’ın Fuatavni olarak bilinen twitter fenomeni ile olduğu iddia edilen yazışmaları. Savcı, Fuat Avni’nin twitterda Parıldak’ı takip etmesini bir suç olarak kabul ediyor. Ancak Fuat Avni halihazırda 180 kişiyi takip ediyor. Bunların arasında gazeteciler, sanatçılar, politikacılar ve haber siteleri bulunmakta. Aynı şekilde Fuat Avni’nin takip ettiği kişiler hakkında bir işlem yapılmış mı? Hayır. Savcı, Parıldak’ın Fuat Avni ile DM aracılığıyla özel haberleştiğini iddia ediyor. Ne yazışılmış, yazışıldıysa bu yazışmalarda ne gibi bir suç unsuru var iddianamede yok. Kaldı ki bir gazeteci için herkes haber kaynağıdır. Bir saniye için savcının iddialarını kabul etsek; Fuat Avni ve Parıldak aynı örgüte mensup iki kişi olduğunu varsaysak, iki örgüt üyesinin herkese açık, teknik olarak takip edilmesi kolay ve ispatlanabilecek bir şekilde haberleşmeleri nasıl açıklanabilir? Yine aynı mantıkla DM’den yazışmaya ne ihtiyaçları olabilir? Fuat Avni’nin 3 milyona yakın takipçisi bulunuyor. Neredeyse bütün gazeteciler ister muhalif ister yandaş olsun bu hesabı takip ediyor.
İddianamenin son kısmı mali faaliyetlere ayrılmış. Savcı anlaşılmaz bir şekilde Ayşenur Parıldak’ın bir muhabir arkadaşına 600 lira ve babasının tam 4 yıl önce ABD’deki bir okula gönderdiği 1933,5 liralık banka havalelerine yer vermiş. Bir insan babasının 4 yıl önceki suç unsuru içermeyen bir banka havalesinden nasıl sorumlu tutulabilir?
Banka kayıtları ile ilgili kısımda büyük bir de skandal var. Parıldak’ın arabasının satışı için vekalet verdiği kişiden aracının satışı ile ilgili gelen parayı (25 bin lira) anormal faaliyet olarak kayda geçilmesi. Savcının iddianamesinde bu aracı şahsın onlarca arabanın satış işlemini gerçekleştirdiği bilgisinin yer almasına rağmen neden bu şekilde bir suç atfettiği ise belirsiz. Savcıya göre araç devir kayıtları birbirine uymuyor. Yani ortada bir araç satışı olduğunu kendisi kabul ediyor. TR724, Parıldak’ın avukatının araç satışı ile ilgili gerekli tüm belgeleri mahkeme heyetine sundukları bilgisine ulaştı.
Sonuç olarak Ayşenur Parıldak’ın örgütlü olarak nasıl bir terör faaliyeti içerisinde olduğu iddianamede ispatlanmamış. Aynı şekilde suç unsuru içermeyen tweetleri ve Fuatavni ile yaptığı iddia edilen yazışmalarda nasıl bir kanuna karşı eylem içerisinde olduğu bilgisi mevcut değil. Yine aracının satışından kaynaklanan banka havalesinin şüpheli işlem olarak görülmesi büyük bir hata.
6 aydır hapiste bulunan ve kötü muameleye maruz kalan Parıldak’ın ilk duruşmasında beraat etmesi ya da bugünün Türkiye’sinde bir teselli olarak tutuksuz yargılanması gerekmektedir.
TR724 sitesi, Ağustos 2016’dan bu yana tutuklu bulunan ve ceza evinde kötü muameleye tabi tutulan genç bir adliye muhabirinin, Ayşenur Parıldak’ın “dosyasını” inceledi.
11 Ağustos 2016 tarihinden beri cezaevinde olan Ayşenur Parıldak’ın ismini kamuoyu en son Cumhuriyet Gazetesi’ne yazdığı mektup ile duymuştu. Parıldak mektubunda kendisine yapılan kötü muameleden ve tacizden bahsetmiş, cezaevinde unutulmaktan korktuğunu söylemişti.
Tr724’ün ulaştığı bilgilere göre, Parıldak, 80 gün boyunca müebbet hapse mahkum olanların kaldığı tek kişilik hücrede kalmış. Şu an gündüz saatlerinde diğer mahkumlarla bir araya gelmesine izin veriliyor. Ancak saat 17’den sabaha kadar tekrar tek kişilik hücresine konuluyor.
Parıldak, hapisteki diğer meslektaşlarından birazcık şanslı kabul edilebilir. Çünkü haklarında iddianame hazırlanması çaresizce bekleyen onlarca gazeteciden farklı olarak bu hafta Ankara adliyesinde hakim karşısına çıkacak. Parıldak, 15 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyor.
Savcı, suçtan bahsetmemiş
Tr724, Ayşenur Parıldak’ın iddianamesine ulaştı ve iddianamedeki iddiaları inceledi. 7 sayfalık iddianamede Savcı İdris Ünal, Parıldak’ın silahlı terör örgütüne üye olduğunu iddia ediyor. Delil olarak da sosyal paylaşımlarını ve para hareketlerini gösteriyor. Savcı “subjektif haber” yapmakla suçladığı Parıldak’ın hangi haberinin suç teşkil ettiğine ise yer vermemiş.
Bilindiği gibi hükümetin kontrollündeki mahkemeler bir sivil toplum hareketi olan Hizmet Hareketi’ni bir terör örgütü olarak tanımlıyor. Hizmet hareketi ile iltisaklı herkesi terör örgütü üyesi olarak görüyor. Hükümet, 15 temmuz darbe girişiminden hizmet hareketini sorumlu tutuyor. ABD’de yaşayan Fethullah Gülen uluslararası bir komisyonun darbe iddialarını araştırmasını önermiş ancak bu teklif hükümet tarafından cevapsız kalmıştı. Avrupa Birliği İstihbarat Merkezi (Intcen)’in raporunda darbe teşebbüsünün arkasında Gülen olmadığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tasfiyeler için önceden haberini aldığı darbeyi fırsata çevirdiği iddiaları yer almıştı. 14 Ocak 2017 tarihinde New York Times gazetesinde çıkan başyazıda da Türk hükümetinin Gülen’in darbe suçlamasıyla sınır dışı edilmesi için hiçbir bir delil sunamadığını belirtmişti.
Copy-paste suçlama
Savcı, iddianamesinin ilk kısmında büyük ihtimalle kendisinin bile tamamını okumadığı önceki iddianamelerden alıntı yaparak Hizmet Hareketi’nin bir terör örgütü olduğunu iddia ettikten sonra genç muhabirin bu örgüt ile ilişkisini anlatmaya çalışıyor.
İddianameye göre Ayşenur Parıldak’a yapılan gözaltı operasyonu bir ihbar ile başlamış. 155’e gelen ihbara göre aynı zamanda bir hukuk öğrencisi olan Parıldak’ın sınavlarından sonra kaçacağı iddia edilmiş. Ancak darbe ve akabinde yoğun gazeteci tutuklamalarının başlamasından 20 gün sonra bile kamuya açık yerlerde bulunan, sınavlarına giren ve saklanma ihtiyacı hissetmeyen birisin neden kaçmak istediği ile ilgili somut bir bilgi yok. Bilindiği gibi Parıldak Ankara Üniversitesi kampüsünde gözaltına alınmıştı.
Staj yapmak suç, gazetenin yöneticileri masum!
Savcı, Ayşenur Parıldak’ın 2011 yılında F..ö/PDY’ye ait olduğunu iddia ettiği Taraf Gazetesi’nde stajyer olarak çalışmasını terör örgütü ile ilk teması olarak anlatıyor. 2011 yılında 21 yaşında olan Parıldak’ın bir stajyer olarak neler yaptığına yer vermemiş. Savcının 2011 yılında örgütün yayın organı olarak tanımladığı Taraf Gazetesi’nin yayın koordinatörlüğünü şu an AKP milletvekili Markar Eseyan yapıyordu. Yazı işleri müdürü de hükümet destekçisi ve Gülen cemaati muhalifi Yıldıray Oğur’du. Yine AKP milletvekili Orhan Miroğlu ile bugün Erdoğan’ın kalemşörlerinden Hilal Kaplan ve Melih Altınok köşe yazarı olarak görev almaktaydı. Savcı 2012-2016 yılları arasında Zaman Gazetesi’nde çalıştığını belirttiği Parıldak’ın hizmet hareketi ile iltisaklı davaları takip etmesini suç olarak saymış. Bir adliye muhabirinin dava takip etmesinin suç sayılması ile ilk defa karşılaşıyoruz. Savcı şüphelinin subjektif ve tek taraflı haber yaptığını iddia ederken bu haberlerin hangisi olduğuna ise yer vermemiş, iddianamede bir tane haber örneği bulunmuyor. Kaldı ki haberlerin yanlı olup olmaması mahkemenin ilgi alanına girmese bile bu iddia doğru kabul edildiğinde Türk Ceza Kanunu’nda böyle bir suç yok. Ayrıca Parıldak’ın hakim ve savcıları eleştirmesine de delil olarak yer verilmiş. Bu da yine aynı şekilde suç olarak nitelendirilebilecek bir durum değil.
Tweet’ten suç!
Savcının iddianamesini dayandırdığı bir diğer konu ise Parıldak’ın twitter mesajları. Parıldak’ın yaklaşık 3 yıl önce yani 2014 yılında atmış olduğu ve yargıyı eleştiren tweetleri delil olarak iddianamede yer alıyor. Savcı, Parıldak’ın anayasa mahkemesinden bir fotoğrafın altına “bir dahakine ne amaçla geliriz bilinmez” mesajını da suç olarak kabul ediyor. Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi bakanların ve cumhurbaşkanının yargılandığı tek yetkili mahkeme. Savcı, cumhurbaşkanı veya bakanların anayasa mahkemesinde yargılanmaları ile ilgili bir imadan rahatsız oluyor ve suç sayıyor. Halbuki aynı şekilde binlerce açıklama, sosyal medya paylaşımı, haber ve köşe yazısı var iken sadece genç bir muhabirin düşüncesi suç sayılıyor. Tweet alıntılarındaki en büyük skandal ise Parıldak’ın darbe gecesi yaşanan şiddet ile ilgili kaygılarını anlatmasını da darbeye destek olarak algılamış. P24 sitesine ait bir tweeti RT etmesini de suç delili olarak kayda geçmiş.
Kuşkusuz Parıldak’ın iddianamesinde geçen en absürt ayrıntı Parıldak’ın Fuatavni olarak bilinen twitter fenomeni ile olduğu iddia edilen yazışmaları. Savcı, Fuat Avni’nin twitterda Parıldak’ı takip etmesini bir suç olarak kabul ediyor. Ancak Fuat Avni halihazırda 180 kişiyi takip ediyor. Bunların arasında gazeteciler, sanatçılar, politikacılar ve haber siteleri bulunmakta. Aynı şekilde Fuat Avni’nin takip ettiği kişiler hakkında bir işlem yapılmış mı? Hayır. Savcı, Parıldak’ın Fuat Avni ile DM aracılığıyla özel haberleştiğini iddia ediyor. Ne yazışılmış, yazışıldıysa bu yazışmalarda ne gibi bir suç unsuru var iddianamede yok. Kaldı ki bir gazeteci için herkes haber kaynağıdır. Bir saniye için savcının iddialarını kabul etsek; Fuat Avni ve Parıldak aynı örgüte mensup iki kişi olduğunu varsaysak, iki örgüt üyesinin herkese açık, teknik olarak takip edilmesi kolay ve ispatlanabilecek bir şekilde haberleşmeleri nasıl açıklanabilir? Yine aynı mantıkla DM’den yazışmaya ne ihtiyaçları olabilir? Fuat Avni’nin 3 milyona yakın takipçisi bulunuyor. Neredeyse bütün gazeteciler ister muhalif ister yandaş olsun bu hesabı takip ediyor.
İddianamenin son kısmı mali faaliyetlere ayrılmış. Savcı anlaşılmaz bir şekilde Ayşenur Parıldak’ın bir muhabir arkadaşına 600 lira ve babasının tam 4 yıl önce ABD’deki bir okula gönderdiği 1933,5 liralık banka havalelerine yer vermiş. Bir insan babasının 4 yıl önceki suç unsuru içermeyen bir banka havalesinden nasıl sorumlu tutulabilir?
Banka kayıtları ile ilgili kısımda büyük bir de skandal var. Parıldak’ın arabasının satışı için vekalet verdiği kişiden aracının satışı ile ilgili gelen parayı (25 bin lira) anormal faaliyet olarak kayda geçilmesi. Savcının iddianamesinde bu aracı şahsın onlarca arabanın satış işlemini gerçekleştirdiği bilgisinin yer almasına rağmen neden bu şekilde bir suç atfettiği ise belirsiz. Savcıya göre araç devir kayıtları birbirine uymuyor. Yani ortada bir araç satışı olduğunu kendisi kabul ediyor. TR724, Parıldak’ın avukatının araç satışı ile ilgili gerekli tüm belgeleri mahkeme heyetine sundukları bilgisine ulaştı.
Sonuç olarak Ayşenur Parıldak’ın örgütlü olarak nasıl bir terör faaliyeti içerisinde olduğu iddianamede ispatlanmamış. Aynı şekilde suç unsuru içermeyen tweetleri ve Fuatavni ile yaptığı iddia edilen yazışmalarda nasıl bir kanuna karşı eylem içerisinde olduğu bilgisi mevcut değil. Yine aracının satışından kaynaklanan banka havalesinin şüpheli işlem olarak görülmesi büyük bir hata.
6 aydır hapiste bulunan ve kötü muameleye maruz kalan Parıldak’ın ilk duruşmasında beraat etmesi ya da bugünün Türkiye’sinde bir teselli olarak tutuksuz yargılanması gerekmektedir.